İzmir yazısı 3… Bir aşk hikayesi!
Konumuz bu hafta 2000’lerde İzmir’de eski dönem ilişkilerini anımsatan bir aşk hikayesinde. Kahramanlarımızın isimlerini Fikret ve Züleyha olarak seçiyorum, kendilerini afişe etmemek için.
****************
Züleyha üniversitesini okumak için İzmir’e Karadenizin bağrından kopup gelmiş genç bir kızımız. Geldiği yerde pek çok delikanlının aklını başından almış, ailesiyle tartışmalar yaşamış, delikanlıları birbirine düşürmüş. Ailenin önde gelenleri de kızımızı bu topraklardan uzakta olsun diye hem de ortalık yatışsın maksadıyla ülkemizin inci kenti İzmir’e yollamış okula. 1,65 cm boylarında, 55 kilo civarında, kumral renklerin ağırlıkta olduğu ve belinin hemen üst tarafına kadar inen saçlarıyla, ela gözleriyle, gamzeli yanakları, güldüğünde gülüşünün ahengiyle dünyaları aydınlattığı ve yürüyüşüne kattığı yarı erotizm yüklü havasıyla çok dert olmuş bir kız Züleyha. Fazla uzatmayalım lafı, bizim kızın başı İzmir’de de dertten çıkmıyor derken bir gün Fikret’le tanışıyor. Fikret İzmir’in varlıklı sayılabilecek ailelerinin oğlu. Para, şöhret, imkan onda. Allah’ı var yakışıklıda çocuk hani. Bu dördü bir araya gelince de bizim Züleyha tabi abayı yakıyor bu oğlana. Bir arkadaş ortamında başlayan sohbetleri, harareti her geçen gün artarak ilerlerken tüm ateşlerde olduğu gibi bir dönem sonra sönmeye başlıyor ağırdan ve sönüyor. Oğlumuz gönlünü bir başka güzele kaptırmaktan hiç çekinmiyor. Gelin ilişkilerine nokta koydukları o son günü Züleyha’dan dinleyelim:
‘’16 Mayıstı, hiç unutmam. Çok tatlı bir gündü, gökyüzü hiç bu kadar mavi gelmemişti gözüme. Tek bir bulut dahi yoktu. Kuşlar sağlı sollu saltolar eşliğinde uçuşuyordu. Kahvaltıya oturacaktım ki telefonumun mesaj sesini duydum. İçeri geçip hemen baktım, gönderen Fikret’ti. Öğleden sonra 4 gibi beni arabayla gelip alacağını söylüyordu ve bana sürprizi olduğunu belirtiyordu mesajında. Heyecanlanmıştım, çünkü Fikret’in sürprizleri hep ilgimi çekmiştir. Kalbimi yerinden oynatmasını her zaman başarmıştı. Tam da 4’te geldi Fikret. Geldiğinde aradı, aşağıda beni beklediğini söyledi. Çantamı alıp hemen fırladım aşağıya. Merdivenlerden inerken yine neler yaptı bu çocuk diye keyifleniyordum.
Apartmanın kapısından çıktığımda karşımda gördüğüm şeye inanamamıştım. Öyle mutlu olmuştum ki bana yarım sarılışını bile o an fark etmemiştim. İnanabiliyor musun sonunda babasının o gözü gibi baktığı arabasını almış. Bayılıyorum o arabaya, çok söylemiştim ona ama babasından izni koparamamıştı. Ford Granada 1978 model bir klasik… Hemen atladım arabaya, içinde öylesine telaşlı ve heyecanlıydım ki gerçekten o gün hayatımın son günü olsun isterdim.
Bil bakalım nereye gittik? Ya evet İnciraltı’na gittik. Tabi önce Makro Paşa’dan dürümlerimizi aldık, sonra sahile çektik arabayı. Biliyorsun oraları, işte karşımızda alabildiğince, Bostanlı-Mavişehir sahiline selam çakıyoruz. Güneş öylesine tatlı vuruyor ki denize, maviyle sarının sevişmelerini izliyoruz. Çocuk gibi arabanın içinde zıplayıp duruyorum, arada bir de konduruyorum dudaklarına teşekkür öpücüklerini.
Sürekli konuşuyorum, ondan bundan, gerekli gereksiz her şeyden bahsediyorum. O da arada da olsa dinlediğini belirten tepkiler veriyor. O yarı çekik gülümseyişiyle katılıyordu bana. Günde akşama dönüyordu artık yavaş yavaş, dürümlerimizi unutmuştuk, hemen elimi arabanın arkasına attım kaptım dürümlerimizi, güzelce doyuruyorduk karnımızı. Fikret torpido gözünü açmamı söyledi, ve oradan bir kaset seçmemi istedi. İki kaset Sezen Aksu ve Neşet Ertaş. Ben Sezenciydim ama o Neşet’te ısrar etti. Kaseti takarken nasılda heyecanlıyım, hafif cızırtı eşliğinde Neşet Ertaş başladı söylemeye:
cahildim dünyanın rengine kandım,
hayale aldandım boşuna yandım,
seni ilelebet benimsin sandım,
ölürüm sevdiğim zehirim sensin.
Evvelim sen oldun ahirim sensin.
*******************
Şimdi ne oldu bizim Züleyha ile Fikret aşkı diye soranlara, Züleyha’nın cevabı: ‘’O günden sonra bir daha onu hiç görmedim…’’
*****************
Yıllar sonra bunları anlatırken gözlerindeki parıltıyı gördükçe ve şu anda oturduğumuz İnciraltı sahilinden denize baktıkça evet Aşk hala bir yerlerde birileri için bir şeylerini saklıyor.
Peki, otuzlarına doğru ilerliyor artık Züleyha, ne yapmalı beklemeli mi hala Fikret’i? Yoksa o da Fikret gibi çoluğa çocuğa mı karışmalı artık?
Doğuşan Işık