- 642 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Yazar Adaylarına Öğütler
“Önemli olan günceli yakalamak. Dalgayı yakaladın mı, seni önüne katar zirveye taşır.”
‘ tavsiye paketi’ bu sözcüklerle başlıyor: “Öncelikle hedef kitleni saptamalısın”, diye devam ediyordu. Yazdıklarıyla ilgili ona yol göstersin diye başvurduğu kişiyi, sadık bir katılımcısı olduğu amatör yazar yarışması aracılığıyla tanımıştı. Oldukça yüksek fiyata satın aldığı, hatıra defteri görünümlü içi boş sayfalardan oluşan defter-kitaplara, öykülerini yazarak yarışmaya katılıyordu. Düzenlendiği müddetçe her keresinde en az üç defter-kitap satın alarak katılmış; her keresinde de yazısı yeterince okunaklı olmadığı için değerlendirme dışı bırakılmıştı.
Çok kazananlar listesinde başta güreşen bu defter-kitapların editörünün onu başlı başına bir girişim alanı gördüğüne şüphe yoktu. Mizah öykülerini incelemiş onları fazlaca “ciddi” bulmuştu.
‘İroni’ demeye kalkmış.“Ayağı kayıp düşene güleriz. Kim düşenin niye düştüğünü irdeler ki. Düşene çüş demek milli hasletlerimiz arasındadır”, yanıtını almıştı.
“Doğru bir okur kitlesi seçerse sadık bir okur topluluğu edinir; yazarlığın çileli yollarından onları yanına katar ilerlerdi.”
Çocuk kitapları yazdı. “Satın alanların okumaları gerekmediğinden, çocuk kitapları çok satılıyordu. Oysa o, okurlarıyla birlikte, olgunlaşacak yaşı çoktan geçmişti.”
“Genç okur, sorunlarını ‘tiye’ alan kitaplardan hoşlanıyordu. Alternatif Ö.S.Y.S soruları yazabilirdi.” Günlerce lise ders kitaplarını aktardı durdu. İki ayrı istasyondan tamı tamına aynı anda kalkmayı beceren trenler, havuz doldurup, boşaltmayı iş bellemiş musluklar ve Tarih kitaplarından delikanlılıkta asla utuzmadığımız savaşlar... Trenli soruların altına musluklu soruların cevap şıklarını yerleştirmesi ve savaş meydanındaki nedensiz kahramanlıklar ‘komiği’ yakalamasına yetiyordu. Kitabı bir ayda bitirdi. Kitabını beğenmiş: “Rahat okunan bir kitap olmuş, şimdi sana bir yayınevi bulmalıyız.”, demişti.
“Siz istediniz, ben yazdım. Basmayacak mısınız?”, diyecek oldu. “Biz bu alandaki boşluğu doldurduk. Yaşamı Iskalayan Soruları bastık bile. Sana başka bir yayıncı bulmalıyız.”, yanıtını aldı.
Fahri editörünün salık verdiği basımevini bulmakta zorlanmadı. Malum yokuşun terli camlarında asılı “İtinayla Her Türlü Basımınız Yapılır” ilanlarını takip etti.
Kollarını yasladığı tozlu masanın ayrılmaz bir parçasıymış gibi duran; gözlüklü, saçı sakalı biri birine karışmış yaşlı adam, daha basması istenen kitabın tek satırını bile okumadan, yazım dosyasını eliyle tartıverip, üstünde bol sıfırlı rakamlar yazan senetleri önüne sürmüştü. Senetleri, hayalindeki bir okuruna ilk kitabını imzalıyormuşçasına keyifle imzaladı. Üzerinde yazan rakama bile doğru dürüst bakmamıştı. İlk kitabı için fazla bir beklenti içine girmesi doğru olmazdı!
Camekânlı bölmeyi ısıtan tüplü sobanın üstünde demlenmeye mahkum edilen çaydan arka arkaya iki bardak içtiler. Çayın tadı müebbette çalıyordu. Tiryakilik çeken kül tablasına sigarasını bastıran basımevi sahibi, duvarda asılı kartonları gösterip:
“Kapağı sen seç”, dedi.
Duvarda prova baskılardan kalma hurda kartonlar asılıydı. Baklava, bisküvi kutusu, çay paketi olmaya niyetliyken renkleri kaymış, günyüzü görmeme cezası almış kartonlara göz gezdirdi:
“Çorap kutusu yok mu?” diye sordu. İç gıcıklayıcı bir kapak olsun istemişti.
Masadaki sarı metal levhadan adının Necmi Günbey olduğunu öğrendiği basımevi sahibi:
“Bizdekiler bunlar, seç bir tanesini.”, deyip kestirip attı.
Uygun yazı karakterini nüfus kayıt defterine benzer bir katalogdan seçti. Kitabının adı üstte iki satır, kendi adı altta tek satır:
“Yaşamı Iskalaya Sorular Yaman Yalçın”
Kızarmış, fıstıklı minik baklava dilimlerinin üzerinde koyu yeşil, dolgun harfler cuk oturmuştu.
Basımevinden çıkarken ilk kez bisiklete binen bir oğlan çocuğu kadar heyecanlıydı. Necmi Bey’in senetleri ona geri iade etmemesini kitap basıldıktan sonra vereceğine yordu!
Haftalar boyu yüreğinde oturan o oğlan çocuğu bisikletten inmedi. Artık kendi imkânlarıyla kitabını bastıran bağımsız bir yazardı. Kitapları teslim aldığında ödemesi gereken bir sıra senet olduğunu anlamış, şaşırmıştı. Satıp, parasıyla senetlerini ödemesi gereken kitapları eline tutuşturmuşlardı, bağımsızlığın bedeli oldukça ağırdı.
Fahri editörü, kitabın sayfalarını çevirdi kapağına göz attı, birkaç dağıtım firması önerdi. ‘Yaşama Yan Gelen Sorular’ adlı kitaplarının ardından ‘Yaşamı Iskalayan Sorular’ adlı bir başka kitabın çıkmasına sevinmiş görünüyordu.
Dağıtım evleri üste para almadan kitaplarını dağıtmayı kabul etmemişti. Üstelik senet sepet almaya da yanaşmıyorlardı. Eski bir okul arkadaşının tavsiyesiyle korsan kitap satan üç genç buldu. Kitapları gençlerin eline tutuşturdu. Dershane önlerinde sigara tüttüren, türkü barlarda demlenen hedef kitlesini çember içine aldı.
Senetlerin ilk partisini ödemiş; kredibilitesi artmıştı. Tahsilatta sıkıştırmayıp, ne getirseler bin bereket dedikçe korsancı gençler fena satmıyordu.
“Artık kritik eşiği aşmıştı. İstenileni verirse yeni kitabıyla gerçek bir çıkış yakalayabilirdi.”
Çıkış kitabı: Vapurda Kalitesi Garantili Frikik Aşklar’ı bastırmaya karar verdi. Kitabın adı dışında her şeyi çoktandır tamamdı. Kitabına, hedef kitlesinin tüm beklentilerini karşılayacak bir ad koymuştu. Kalite düşkünü, garantici, erotizmden hoşlanan okur kitlesinin dikkatini çekmiş, kadınların okuma nedeni olan aşkı anmıştı. Üstelik İstanbullu okurun tek ortak okuma platformu olan şehir hatları vapurlarını da çağrıştırmıştı. Böyle bir kitabın satmaması mümkün değildi. Yeter ki satışa ilk çıktığı hafta, ünlü kitap evlerinin haftalığı bilmem kaç dolardan tutulan göz alıcı raflarında yer alabilsin. Bu arada kendine fiyakalı da bir ad bulmuştu:“Yaman Yalar, Vapurda Kalitesi Garantili Frikik Aşklar” adlı kitabına cuk oturdu. Yeni adı, yıllardır üstünde çalıştığı kitaplara uymasa da olurdu. O, artık müthiş çıkış yapacağını umduğu bu kitabın adına yaraşır kitaplar yazacaktı.
Satışını garanti görmediği hiç bir kitaba kitap evleri bedavadan raflarını açmıyordu. Yine de yeni adının ve yayıncılık alanındaki birikiminin verdiği güvenle malum yokuşun yolunu tuttu. Kitabının baskısının özensiz, puntolarının neredeyse hiç okunmayacak kadar küçük olmasını istedi. Kapağı kafasında tasarlamıştı. Kenarları kırmızı çizgili porselen tabakta, ince belli çay bardağı resmi yani çay kutusu hurdaları kitabının kapağına tam uyuyordu. Sonuç tam istediği gibi olmuştu. Eski ekibe, mevzi değişimi emri verdi; bu kez vapur iskelelerini çembere aldı. Hedef kitleyle arasındaki iletişimi sağlayan “Pazar Gelişim Elemanları” yani kıdemli korsancılar vapurda üç beş zoka okur edinmesinin satışlarını arttıracağını salık vermişti. Sabah-gidiş, akşam-geliş hatlarında okuryazar kılıklı birkaç at kuyrukluya kitaplarını bizzat kendi elleriyle hediye etti.
Başka tezgâha gerek kalmadan bir haftada elindeki kitapların yarısı iskele önündeki tezgâhlarda erimişti.
“Yaman Yalar’ın son kitabı 1 lira” satış çağrısı, karşısında hiç kimse: “Yaman Yalar kim? Vapurda Kalitesi Garantili Frikik Aşklar’ı yazmadan önce kaç kitap yazmış”, diye düşünmüyordu.
Borçlarını kapatıp, kitabının özenle basılmış ikinci baskısıyla dağıtımevilerinin karşısına dikilmeyi; söyleyecek sözü tükendikçe şöhreti artan yazarlar kervanına katılmayı hayal ediyor; artık kendisinden başka birileri daha ünlü kitap evlerinden kitabını sorsun istiyordu.
Kitabının sahte korsanını bastırarak bu eşsiz hayal dünyanın kapılarını aramıştı.
2006 - KAYSERİ
YORUMLAR
Umarım yazdıklarımla sizi yolunuzdan cevirmiş olmamışımdır.
Sözüm yazan, kitap çıkarmak isteyenlere değil. Karamizah konusu olacak hale gelen yazar okur ilişkilerine.
Hoş değerlendirmeniz için teşekkürler.
Önümüzdeki yıl öykülerimi bir araya getirmek için bir kitap çıkarmayı arzuluyorum. Yazınız hemen dikkatimi çekti. İyi ki de okumuşum. Harika bir anlatım diliniz var. Sözcükler dans etmişler resmen. Sanırım kitap bastırmak bayağı zor iş.. Sizi tebrik ediyorum. Başarılarınızın devamını dilerim. Saygılarımla..