Yayla
Sabahı güneşinin ilk ışıklarının taşıdığı sıcaklığın tesiriyle üzerimizdeki ağırlığı altında ezilememek için ayaklarımızla iter yere atardık mitil yorganı uyku ile uyanıklık arasındaki o keyfine doyum olmaz zamanda.
Ve kapıların eşiklerinden sızan güneş ışığıyla beraber ahırlardan sökün edilen hayvanların neşe dolu bağırışlarıyla o günün ne kadar güzel , güneşli ve berrak bir hava olacağını anlardık.
Oysa güneş bir çok gün öğlene kadar ısıttığı yeryüzünden ,öğlen ile ikindi arasında sulh içinde yerini her yanı kaplayan sis’e ve onun omuzlarında taşıdığı soğuklara bırakır kaybolurdu sessizce.
Erken kalkmak daha çok yaşamak,o günü daha çok içimize çekmek ve çok daha fazla oyun demekti bizim için çocukluk yıllarımızda gittiğimiz karadeniz’in koca kafalı kayalarla süslenmiş dağlarında kurulan yaylalarda.
Taş duvarlarla çevrili odamızın içerisindeki ateşlikte bütün bedeni siyah is kaplı çay demlikten bardağımıza dökülen enfes kokulu kaya kekiği çayının dumanı burnumuzun deliklerinden ta ciğerlerimize kadar sonra bütün vücudumuzu saran sihirli yayla havasını dökerdi ruhumuza.
Sabah kahvaltısı kaymak,peynir.bal,tereyağı ve lor (minci) ile ateşliğin başında kahvaltı esnasında yapılan sac ekmeğinden müteşekkildi.
Sac ekmeği elimiz yanmasın diye havaya ata ata böler ,arasına tereyağı ve biraz lor koyar,üfleye üfleye ve ağzımız yanarak yerdik.
Sabah güneşini bizi oyuna hazır görünce sevindiğini zannederdik. Ellerimizde çelik çomak (met) ve azık torbamızla o gün hayvanlarımızı otlatacağımız çiöenliğe doğru ağır yürüyüşlerle yol alırdık.
Biz hareket etmeden otlağa götüreceğimiz hayvanlarımız sanki daha önceden kararlaştırmışız ve sözleşmişiz gibi gideceğimiz yere doğru hareeket etmiş hatta yolu yarılamış olurlardı.
Onlar yeşil otların ve envai çeşit çiçekleri afiyetle midelerine indirirken biz nir araya toplanır oyunlar oynar,yorulduğumuz zaman hikayeler anlatırdık birbirimize.
Bir ara kalkıp hayvanlarımızın uzaklaşıp uzaklaşmadığını kontrol eder, ellerimizde üzeri daha önceden yapışmış, çıkardığımız çam sakızlarının reçineleri duran çakılarımızı elimize alır çamlığa dalar bir saat kadar çam sakızı toplardık.
Akşam üstü karını doyan hayvanlarımız otlanmayı bırakır, oyun oynamaya başladığında biz de yavaş yavaş hazırlanırdık.
Süt sağılan inekler daha tedirgin,daha huysuz olurdu. Zira yedikleri yayla çiçeklerinden ve taze otlardan süzdürdükleri bembeyaz ve lezzet kokan süt memelerini şişirip rahatsız olmalarına sebep olurdu.
Gitme zamanı yaklaşınca bütün çoban çocuklar bir araya toplanır kafa kafaya verir akşama neler yapacağımıza karar verirdik.
Haftanın belli zamanlarında sözleştiğimiz gibi yayladan bir komşumuzun veya bizden birisine ait hayvanı otlaklardan birinde bir kayaya bağlar,yanına daha önceden hazırladığımız urbalardan korkuluk yapar,bir de ateş yakıp yaylanın yolunu tutardık.
Yaylaya gelince hayvanlar arkadaşlarından ayrılır her biri kendi ahırının yolunu tutar,ahıra girince de kendine ait olan yerde dururlardı. Hane sahipleri kendilerne ait veya yaylaya gelirken emanet aldıkları bu hayvanları sayar,yerlerine bağlar ve süt sağöaya hazırlanırdı.
O zaman farkedilirdi bizim yaylanın emniyetli yerinde bağladığımız ineğin ahırda olmadığı.
Bir telaş ve koşuşturma başlar,evden eve haykıraıp haber verilirdi yitik bir hayvan olduğu. Biz de yaylanın delikanlıları olarak hayvanını kaybeden eve gider nelerde olabileceğini ve aramak için guruplar kurarak hangi yöne hangi gurubun gideceğini kararlaştırıdık.
Bira kaç gurup olan yaylanın delikanlıları ve genç kızları ellerimizde fenerlerle yola çıkardık.
her gurupta ili genç kız ve iki delikanlı olur,tesadüfen de yayla aşıkları sevdikleriyle aynı guruba düşerdi.
Sevdalar yan yana baş başa ellerinde fenerlerle tekrar ayrılır , saatler sonra buluşma yerinde olacak şekilde, birbirmizden fazla uzaklaşmadan,seslendiğimizde duyabileceğimiz mesafe kadar kaybolurduk karanlıkta.
Saatlerce sevdiğimizle baş başa oturur hasret giderdikten sonra gece yarısı olmadan yaylacıların kayıp olduğuna inandıkları hayvanın bağlı olduğu yere hareket ederdik.
Biz gittiğimizde bağlı hayvan yerde yatmış olur,fenerleimizin ışığını görünce sevinçten bağırmaya başlar,biz de ona adıyla seslenerek güvende olduğunu hissettirirdik.
Yaylaya döndüğümüzde etrafımızı çeviren insanlar bizi bir kahraman gibi karşılar, hayvan sahibi sabah bizi kahvaltıya davet ederdi.
Ellerimize keçi kılından çoraplar koyar,çam akızı veya katık da hediye ederlerdi.
yaylaya gitmediğim bir sene arkadaşlarım aynı şekilde bir ineği yaylanın yakın otlaklarından birinde bağlamışlar,sonra ekipler kurup aramaya koyulmuşlar.
Saatler sonra ineği bağladıkları yere gittiğinde hayvanın yabanilerce parçalanmış olduğunu görünce, yabaninin yakınlarda olabileceği endişesiyle korkup koşarak yaylaya gitmişler.
O sene aralarında para toplayıp ineğin sahibinin zararını karşılamışlar.
YORUMLAR
bu iş gününün stresli saatlerinde, dinlendirdiğin için teşekkür ederim abi. Seni dinlemek güzel, yanımızda konuşuyorsunda sanki seni dinliyoruz. yüreğin dert görmesin.
saygımla, elerinden öperim.
erolabi
Yorumunu okurken ayağa kalkasım geliyor.
Ellerinden tutmak geçiyor içimden.
En kalbi sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Gözlerinden öpüyorum.
Selam ve dua ile
çok güzel bir birliktelik sevdalılar ne kadar güzellikler yaratmış yaşamışlar.....şimdide varmıdırki.....nerede.... o güzellikler.kutluyorum saygılar
erolabi
Ne o sevdalar kaldı...
Ne o acılar.
meğer o acılar doğururmuş en kavi gönül ağlarını..
Şimdi her şeyimiz sanal.
Saygı ve selamlarımla.
erolabi
Çimena bastum karsuz...
Ander kalsun yaylasi..
O da çekilmaz yarsuz..
Havasında hala aklımızın bir köşesini zapteden hayallaerimizin yaylaları..
En güzel aşkları..
En güzel ezgileri..
Ve en güzel yaraları aldığımız mekanlar.
Sağolunuz..
teşekkür ederim.
Kardeşim yaylaya gittik geldik.
Çatma türkü eşliğinde horon oynanmaz mı?
Palevit'e çıkarken Paylaş cafede muhlama yeriz biz.
Çovenoğ diye bildik orayı. Yanılmıyoruz inşallah.
Ne fark eder ki; doğa aynı, doku aynı.
Binlerce nefis kokan çiçek aynı.
Harika bir yazı okuduk. Anlatım büyülüydü sanki.
Tebrikler.
Selamlar ve sevgiler.
erolabi
Sabaha kadar hem da...
Palovid ..Carovid,Cocon...Gundiyan...
Sağol Engin Kardeşim...
Betimlemeleriniz o kadar güzeldi ki gözümde her bir ayrıntıyı tek tek canlandırdım. Tek kelimeyle muhteşemdi. Edebiyatınızı konuşturmuşsunuz. Kutluyorum. Saygı ve selamlarımla tabi bir de tam puanımla .. Sağlıcakla kalın...
erolabi
En kalbi saygı ve selamlarımı sunarım