- 1092 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
TÜRKİYE’DEN DOKTOR GELDİ
B.
İlim , iman etmeyi gerektirir . İmansız paslı yürekler fizik ötesi olayları algılayamazlar . İnanç ve sevgidir insanları yaşatan güç .. Devletinin adaletini , kuvvetini ve şefkatini bilen yurttaşlar da devletini “ BABA “ bilir . Osmanlı terbiyesi almış nice fukara insan vardır onların en güzel duası “ Allah devlete , millete zeval (düşkünlük , çöküş ) vermesin “ sözüdür .
Devletimizin TİKA(*) isimli bir kuruluşu vardır . Geçenlerde faydalı yayıncılık yapan bir televizyon kanalından Afrika’ya TİKA görevlisi olarak giden Manisa’lı Türk doktorlarını izlerken çok duygulandım . Heyet başkanı olarak görev yapan Doktor Fahrettin Bey anlatıyor :
“ Orta Afrika Cumhuriyeti denizle bağlantısı olmayan , dünyanın en fakir ikinci ülkesidir . Afrika’ya altı defa gittim . Bu yoksul ülkelerdeki görevimin bitiminde anavatanıma dönerken “Bir daha gitmeyeceğim , yeter bu kadar “ dememe rağmen bir süre sonra o uzak diyarlardaki fakir insanlara acaba ne yapılabilir ? Neler götürmem gerekir ? “ diyerek yeni bir sefer hazırlığının içinde bulurdum kendimi . Orta Afrika Cumhuriyetinin başkenti Bangoi şehrinde sömürgeci Fransızlardan kalma eski bir hastane var . Zamanın şartlarına göre iyi yapılmış ama şimdi ihtiyaca cevap vermiyor . Sık sık elektrikler kesiliyor . Ameliyatın ortasında kalıyorsunuz . Yokluk ve yoksulluk her tarafa egemen olmuş .Yıllardır batın ( karın içi ) ameliyatlar yapılmamış . Kadınların rahimlerinden kilolarca ur çıkarıp kurtarıyorsunuz .
İnsanlar çok mazlum ve çok yoksul . Beyaz insanın onlara hizmet etmesi onların gözünde bir mucize gibi görünüyor . Minnettar kalıyor ve dua ediyorlar .
Daha havaalanında gümrükte bir Afrikalı görevli geliş sebebimizi öğrenince gülümseyerek kendi diliyle bir şeyler söyledi . Ben ne demek istediğini anlamaya çalışırken bu defa Fransızca söyleyince anladım “ Size bir defa dokunabilir miyim ? “ Hemen ellerinden tutup arka tarafa götürüp sarıldım . O siyah gözlerden inci tanesi gibi yaşlar dökülüyordu . Ben de gözyaşlarımı tutamadım .
Bangoi’ye bin kilometre ötede 30 yıldır yağmur yağmamış , yeşile hasret bir sahra kasabasındayız. Hüseyin isimli on oniki yaşlarında bir zenci çocuğun bir hayli sıkıntısı var . Husye (haya torbası ) içinde barsaklar düğümlenmiş . Fıtık ameliyatı için anestezi yapılması ( bayıltılması ) lazım ama anestezi uzmanımız yok . Doktor arkadaşım acilen ameliyat edilmesi gerektiğini , aksi takdirde çocuğun öleceğini söyleyince mecburen lokal anestezi (kısmi uyuşturma ) ile ameliyat başladı . Batın açıldı fakat bir süre sonra tansiyon düştü ve anestezi etkisi azalınca ameliyatın yapılamayacağını , kapatacağımızı söyleyince hal dilimizden bir şeyler anlamaya çalışan Hüseyin yalvarmaya başladı . Yanımızdaki yerli yardımcımız tercüme ediyordu Hüseyin’in yakarışlarını . Bayıltmadan ameliyat etmemizin zor olduğunu , çok acı çekeceğini söylediysek de Hüseyin’i ikna edemiyorduk . “ Ben her şeye razıyım . Bu benim son şansım . Ellerimi ayaklarımı bağlayın . Beni sabredenlerden bulacaksınız “
Lokal anestezi ile tekrar ellerini ve ayaklarını çarşaflarla bağlatarak ameliyata başladık . Ameliyat sırasında çok acı çekiyor ama bağırmıyor , gözlerinden yaşlar süzülüyor ve kasılan çene kemikleri bazen gevşediğinde bir cümle mırıldanıyordu . Biz bir yandan işimizi bitirmeye gayret ederken Hüseyin’in duası bir bıçak gibi kalbimizi deldi .
“ innalillahi ve innaileyhi raciun “
Afrika’lı Hüseyin , kutsal Kitabımızda , başımıza bir sıkıntı , bela geldiğinde söylememiz gereken “ Allah’a aidiz ve sonunda O’na dönücüyüz .” ayetini okuyordu .
Dikişleri atan doktor arkadaşla birbirimize bakıp biz de ağlamaya başladık .
Ameliyatı bitmiş diğer bir çocukla birlikte Hüseyin’i de annelerine teslim ettik . Ayaklarına çantamızda olan beyaz slip külotlardan giydirdik . Daha sonraları kontrola gittiğimizde külotların çıkarıldığını fark edip uyardık . Biz gittikten sonra çıkarıyorlarmış . Dördüncü gidişimde baktım ki çocukların ayağında yine külot yok . Annelere sordurttum . “ Ne olur anneciğim ! Bu donları bayramda giyelim . Kirlenmesinler . “ diye çocuklar bize çok yalvardılar . Biz de o yüzden giydirmedik
“Türkiye’den doktorlar geldi “ diyerek 50 km. öteden sahra hastanesine gelen küçük Hüseyin , biz sizlere bir şeyler vermeye çalışırken sen bizlere çok şeyler öğrettin .
Ne diyordu acı çeken Müslüman çocuk ,imanlı Türk doktorlarının önündeki ameliyat masasında uzanırken :
“ Sonunda öleceğiz , Allah’a döneceğiz “
YORUMLAR
TRT 2 de bu doktoları canlı dinledim yukarıdaki ifadeler aynen kullanıldı..Türkiye artık bir dünya devleti..Osmanlı mirası ve gücü parlıyor.....Afrikadaki gücümüz mazlumlara ışık..Allahın Muradı ile artık engellenemeyiz..içimizdeki çatlak sesler,israil ve Almanya derin devletine bağlı bazı medya ve tusiad üyeleri ve ergenekon artıkları ellerinde yumurta atmaktan başka çareleri kalmadı.....durmakta yok yavaşlamak ta....yola devam....