- 2298 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
Hayat Oyun mu?
Ya ben sevmeyi hiç beceremedim, ya da sevilmeye layık değilim diye düşündü kadın. Sigarasından bir nefes daha çekti dumanı tavana doğru üfleyip onların kaybolmasını izledi gözleri bir süre daha. Ne zaman mutlu olacağım acaba? Ya da ben hiç mutlu oldum mu ki. Kendimi kandırdığım bir oyun değil miydi mutluluk. Zaman zaman kendimden bile sakladığım duygularım değil miydi? Hep hayatla oyun oynamadım mı ben?
Peki neden
Hep başkaları mutlu olsun diye
Annemi memnun etmek için evlenmedim mi, sırf o sevinsin yüzü gülsün diye doğurmadım mı o üç çocuğu. Ne kaldı bana şimdi. Hepsi kendi evinde eşleri ve çocukları ile beraber. Benimle olsunlar tabi demiyorum ama arada bir de hatırımı sorsunlar istiyorum. Gerçi çocuklarımı çok hata olarak ta kabullenmiyorum.
Ahh anne ahh, o ayrılıktan sonra neden bu kadar ısrar ettin ki yeniden evlenmeme. Ne oldu şimdi gördün mü? Sen kırılmayasın sen üzülmeyesin diyeydi bütün çabam. Neymiş te efendim kadınlar yalnız kalamazmış. Sende yalnızdın anne, ben seni hiç yalnız bıraktım mı? Her zaman yanında olmadım mı? Bende yalnız kalırsam çocuklarım beni de mutlak yanına almazlar mıydı? Bakma sen şimdi benim nazlanıpta sık sık gitmediğime, onlar gelsin istiyorum daha çok belki de ondandır nazlanmam.
Keşke o evliliği hiç yapmasaydım anne. Keşke aklıma girmeseydin de tekrar aşık olmak gibi hata yapmasaydım. Ama biliyor musun, çocukken yaptığımı yapıyor yine hatalarım yüzünden seni suçluyorum. Şimdi bunları duymuş olsan bana gülümseyerek bakacaktın bunu da iyi biliyorum. Aşık olmuştum anne, evet bunu kendime bile zor itiraf etsem de aşık olmuştum. Böyle bir sevgiyi bir daha bulabilmeyi hiç ummadığım bir yaşta aşık oldum. Onun bana bakan o kapkara gözleri sarstı önce bedenimi. Sonrasında gösterdiği o ilgi vurdu iyice.
Beklemiyordum ki hiç, hâlbuki öylesine gelmiştim ofisine. Bizim Ayteni bilirsin, tanımadığı bilmediği yoktur. Her dalda ayrı kuş uçurur Ayten
Takıldı bana öylesine haydi gel seninle Ariflerin bürosuna gidelim, yarın bir resim sergileri var bakalım hazırlıkları ne aşamada dediğinde. Benim için diğer günlerden farkı olmayan bir Ayten li gün dahaydı.
Bilmiyordum ki o ofiste onunla karşılaşacağımı. Belki başkalarına çok kaba gelen, hiçte olağanüstü bir görüntüsü olmayan birisiydi Yavuz. Ama beni etkilemeyi başarabilen ender insanlardan biriydi işte. Önce o bakışların esiri oldum, gerçi hala da unutamıyorum ya. Dikti gözlerini gözlerime hiç ayırmıyordu. Çayımı içerken bardağı bile nasıl tutacağımı şaşırmıştım. Farkına vardı beni etkilediğinin konuşmaya başladığında direk bana soru soruyor gözlerimin içine bakmaya çalışıyordu. Kekeleyerek konuşmaya başladım ömrümde ilk kez. Kendi kendime sana neler oluyor kızım kendine gel diyordum içimden. Sanki o iç hesaplaşmamı duyuyor gibi bana daha dikkatli bakıyor ve tebessüm ediyordu. Bu hareketi yüzümün daha çok kızarmasına sebep oluyor, onun daha çok ilgisini çekiyordu.
Ofisten çıktığımızda Ayten de durumun farkına varmış kıkırdayarak bana sorular soruyordu. Ben sadece o gözlerin etkisinde Ayteni atlatmaya çalışıyordum. Neyse ki çabuk toparlandım. Birkaç gün sonra unutmuştum bile. Telefonum çaldığında yeni bir makalenin hazırlığı içindeydim. Kahvemi yapmış masamın üzerine dosyalarımı açmıştım. Zamansız gelen telefon beni yazacağım konudan alıkoydu, hele bir de tanımadığım numara ise açmamayı bile düşündüm. Neden açtım bilmiyorum, daha önce hiçbir tanımadığım numaraya cevap vermemiştim ama buna nedense cevap verdim.
__merhaba Necla Hanım, numaranızı Ariften aldım, umarım mahsuru yoktur
__hayır yok……yine kekelemeye başladım sesini duyar duymaz tanımıştım
__bugün papatya cafe de bir kahve içelim, konuşacak çok şeyimiz olduğuna inanıyorum
__olur, saat kaçta
__saat 16.00
__tamam
Bütün konuşma bu kadardı, o emretti ben kabul ettim. Bugün ve bundan sonra onunla yaşadığım her anda olduğu gibi. O ne dediyse kayıtsız şartsız kabul ettim. Âşıktım ya, böyle olması gerek diye düşünüyordum. Evliliğe karar vermemiz de çok uzun sürmedi. Sen beni hep desteklediğin için anne, benim için her şey yoluna çok kolay girdi. Gözüm kapalı kabul ettiğim evliliğimde gözüm kapalı gitmeye başladım. Hep ne söylerse kabul ettim hep doğruyu söylediğine inandığım gibi.
Bir şeyler yolunda gitmiyordu bundan emindim, ama elimde somut deliller yoktu. Sık sık farklı telefonlar ve farklı isimler duyuyordum ondan. İnandırmaya çalışıyordu beni bir başkası olmadığına ama kadın hisleri çok güçlüdür. Bunu bilmiyordu. Onları beraber yakaladığımda gözlerindeki hüznüde görmüştüm. Çaba göstermedi kendini affettirmek için. Sadece bende aşkın eski heyecanı kalmadı dedi sessizce başını öne eğerek.
O an ne nefret ne de bir şeyler söyleme gereği hissettim. Belki de hazırlamıştım kendimi bu olaya. Bunları yaşadığım zaman daha soğukkanlıydım ama artık değilim anne. Her an ağlamaya hazır durumdayım, hep başımı dizlerinde düşünüp, hep seninle konuşuyorum artık. Bazen kızıyor bazen de hesap soruyorum sana.
İzin vermeyecektin tekrar âşık olmama
Ben sevmeyi beceremiyorum, ya da sevilmeyi hiç hak etmiyorum anne
YORUMLAR
Hangimizin birbirini tanıyacak kadar zamanı oldu ki arkadaşım..
Hoş, tanışarak evlendiklerimin de sonradan tanımadığım yanları çıktı ya...
Yalanlar, ikiyüzlülükler yanıltıyor çoğumuzu.
Eş diye aldığın bakıyorsun bir süre sonra evdeş oluvermiş. O zaman ayakkabı sıkıyor. Bazı zavallılar o ayakkabılarla bir ömür tüketiyor.
İşte ben o ayakkabılarla yürümeyi asla göze alamıyorum, çıkarıp bırakıyorum bir yerlerde...
Güzel paylaşımdı; teşekkürler.
Evet, hayat bir oyun. Bunu en güzel şekilde Ömer Hayyam özetlemiş bir rübaisinde. Der ki; ''Sahneyi kuran sen, bizi istediği gibi oynatan sen, sonra da neden oynadın diye cezalandıran sen...''
Ben de çok düşünmüşümdür hayatı. Dünya bir Hacivat/Karagöz perdesi. Bizler oyuncularız. Kimin oynattığının farkına varmadan, kendi isteğimizle oynuyormuş gibi oynarız. Bir gün oyun biter.
İşte oyunun bittiği yerde söylenen şu sözler beni derinden vurur her zaman.
''Sen de kara bahtım gibi vefasız çıktın...''
Çok etkilendim öykünüzden. Çok güzeldi. Selamlar sevgiler efendim.
su_misali(Gülhun Ertilav)
çok güzel özetlediniz hayatı
saygılarımla
Her gençkızın / kadının annesi ile dillenmemiş bir sohbeti vardır. O kız/kadın, bu sohbeti yapmadığı sürece hayatın bir yerinde asılı kalır. Kendi olamaz. Olmayı bildiği tek şey: Annesidir.
Çocuklarımız bizim değil, bizden olan varlıklardır. Onlar bize Tanrı'nın emanetleridir. Bizler, anne ve babalar, onların amaçlarını gerçekleştirebilmeleri için buraya gelmelerini sağlayan temel araçlarıyız. Gelecekleri bizim elimizde olsa da onlar bizim değillerdir. Bir ebeveyn olarak bunu kabul etmek zor olsa da kabul etmeliyiz.
Harikaydı. Teşekkür ediyorum. Sevgilerimle.
hayat bir mecburiyettir aslında
yaşadıklarımız sahneye koyulanları oynamak
teks başkasında
perdenin düğmeside
bu şu demektir
umduklarınla değil hayattan payına düşenlere eyvallah diyeceksin
itira edecek kadar gür çıkarsa sesin
gelenek ve görenek dediğimiz toplum hapisanesinde infaz edilirsin..
hayat mecburiyettir
ve biraz da teslimiyet....kader demek ve sineye çekmek..hep rıza hep tevekkül...
bizler başkaları tarfından yönetilen bir hayat oyununun figüranlarıyız kardeşim...