- 1434 Okunma
- 18 Yorum
- 0 Beğeni
İ N S A N
Öyle adamlar gördüm ki, üstünde elbise yok, öyle elbiseler gördüm ki, içinde adam yok. (Mevlana )
İnsan yaratılışın en muhteşem göstergesidir… Kendi içinde kendi kendini hem onarabilen hem de yakabilen tek varlıktır… Yeryüzüne indirilişinin ilk gününden şuana kadar sınırlarındaki bütün imkânları önce ayaklarının üzerinde durmak için sonra da ona bahşedilenin artısında kendi bütünselliğini ifade edebilecek sanatı ve kültürü oluşturmak için kullanmıştır…
Bu süreçteki en önemli konu ise düşünen tek varlık olduğunu duyumsamaya başladığı andan itibaren geçmişin gölgesini, geleceğe kendi ışığını ekleyerek aktarabilmenin hazzını peşin peşin almasıdır.
İnsanın en önemli hakkı yaşama hakkıdır… Bu hakkın devamında düşünme, eğitim-öğretim, çalışma ve iletişim hakkı gelir… Ki bu tanımın doğrultusunda sorguladım kendimi, yaşamı ve insanı… Düşündüm, acaba hangi hakkımız kim tarafından alınabiliyor, verilebiliyor ya da susturulabiliyor
Savaşlarda bedenlerini hangi kurşuna teslim edeceklerini bile bilmeden yaşama siper eden suçsuz insanlar… Ateş misketlerinin cehennemine kurban edilen, çocuklar… Elleri uçurtmalarının ipini tutmak için beklerken avuçlarına bırakılan kanlı gelecek… Yüreği bir salıncağın ritmine eşlik etmesi gerekirken kanla dost olan canilerin ritimsiz karanlığına karışan çocuklar… Bu insanların hangi gerekçenin gölgesinde yok edildiğine dair cevabı olan var mı?
Sokak aralarında kaldırımların bile üşüyebileceği ayazlarda kâğıt mendil satan çocukların çatısız evlerinde çıkan yaşayamamak sorgusunun cevabı anne ve babalar da mı veya toplum da mı? Yoksa neden yaratıldığını unutup aklını düşünme yetisini tam kullanamayan ve her şeyi devletten bekleyen pasif insancıklar da mı?
Özellikle eğitim hakkı elinden başka bir deyişle geleceklerinden alınan kız çocuklarının eksik kalmış nefeslerindeki hüznü yeryüzünde hangi renk tamamlayabilir ki? Bu dünyada zirve olan insanın bilgi hakkını donanım hakkını başka bir kişinin elinden alması kadar ürkütücü bir durum olamaz… Ve geleceğin bu eğitimsiz çocuklara hangi gölgelerin güneşsiz avlusunda köle olacaklarını getireceğini düşünüyorum da! Ürperiyorum…
Düşünme yetisindeki mükemmeliyeti sadece kendine kullananlara ve doğanın dengesini alt üst eden bencil oluşumlara ne demeli… Ceplerine biraz daha fazla para gireceğinin hayalini çevresindeki canlıların hayatını hiçe sayacak kadar fosilleşmiş düşüncelerle saran insancıklara ne demeli… Nice duyarsız fabrikaların sahiplerinin büyüdükçe nice canlıları yok ettiğini ve bu yok oluşta insan hayvan demeden bir sonun başlanıcına hızla gidiş olduğunu hala göremeyenlere ne demeli…
Peki birliğin o insana huzur veren kardeşliğin, zenginleştiren ısıtan ve çoğaltan tonunu görünce ruhundaki tüm karanlıkları kınında ateşler soluyan bir canavar gibi savuran insanlara ne demeli…
Ben i n s a n ı m …
Ve yaratanın bana ve tüm insanlara bahşettiği umudu hala yitirmiş değilim…
Biliyorum ki bir yerlerde karanlık varsa başka bir yerde günışığının ruhumuzu, bedenimizi, duygularımızı en şeffaf rengiyle yıkadığı arınmalar da vardır…
Mehtap ALTAN...
10 Aralık 2010
YORUMLAR
"Savaşlarda bedenlerini hangi kurşuna teslim edeceklerini bile bilmeden yaşama siper eden suçsuz insanlar… Ateş misketlerinin cehennemine kurban edilen, çocuklar… Elleri uçurtmalarının ipini tutmak için beklerken avuçlarına bırakılan kanlı gelecek… Yüreği bir salıncağın ritmine eşlik etmesi gerekirken kanla dost olan canilerin ritimsiz karanlığına karışan çocuklar… Bu insanların hangi gerekçenin gölgesinde yok edildiğine dair cevabı olan var mı?"
Duygusuz insanlık çağı mı bu çağ? Ya da "Mekanik insanlık çağı mı?
Bu çağ böyleyse, ya gelecek çağ nasıl olacak?
Bunları düşünmeden edemiyorum. Ama ondan ötesi yok...Hem ne yapılabilinirki güçlerin elindeki dünyada?
Yalnızca içimiz acıyor. Kimi zaman da söylenip duruyoruz yazdıklarımızla...
İnsanlığa ve tüm dünya ehli canlılara ve hatta bizi barındırmaya devam eden dünyaya; aydınlık yarınlar dileğiyle,
Kutladım duyarlı yüreğini.
Sevgilerimle
Ben i n s a n ı m …
Ve yaratanın bana ve tüm insanlara bahşettiği umudu hala yitirmiş değilim…
Biliyorum ki bir yerlerde karanlık varsa başka bir yerde günışığının ruhumuzu, bedenimizi, duygularımızı en şeffaf rengiyle yıkadığı arınmalar da vardır…
Saygıdeğer Mehtap Hocam, canı gönülden kutlarım
Saygı hürmetlerimle efendim......
Ben i n s a n ı m …
Ve yaratanın bana ve tüm insanlara bahşettiği umudu hala yitirmiş değilim…
Biliyorum ki bir yerlerde karanlık varsa başka bir yerde günışığının ruhumuzu, bedenimizi, duygularımızı en şeffaf rengiyle yıkadığı arınmalar da vardır…
-----------
İçerik kendi içerisinde boğulmamış, söz anlatı akıcılığıyla buluşmuş ve öz verdiği mesajlarla bütünleşmiş bir yazıydı.
İletkenliği tartışılmaz.
Kutlarım.
İnsan...
Aslında böyle meselelerde karamsar olanlara kızıyorum
Ki siz ümitvar olduğunuzu dile getirmişsiniz.
Kötülerin sayıları iyilerden daha fazla değil
Onlar tahrip yaptığı, tahrip kolay olduğu ve hep göz önünde oldukları için
Sayıları, ederleri çokmuş gibi görünüyor
-Bir de iyilerin bilmeden istemeden de olsa onlara çanak tutup, desteklemesi-
Bu mevzuyu açmayacağım uzun ve derin bir mevzu.
Bütün kavgalara, savaşlara, kötülüklere, yıkımlara rağmen
Dünya hızla bir değişime ve yenilenmeye doğru gidiyor Mehtap hanım
Yıkımı başlatanlar, kendi enkazlarının altında kalmaya başladı çünki
Perde arkasında işleyen azim bir tamir, onarım mücadelesi de var
İnsan
Er ya da geç kazanacak
Kendini...
Sizi alkışlıyorum.
Mehtap Altan yine güzel yazmış.
İnsan, toplum ve çevreye olan alakanızdan dolayı tebrik ederim. İnsan tahliliniz fevkalade.
İnsan ?
..........yanıtı soru işareti.
İnsan gittikçe neden eksiliyor ? ve buna çere aranmıyor. "Yollar yaptık "diyorlar. İnsanı yapın kardeşim insanı.
İnsan nesli ölüyor. İnsan nesli bitiyor.Buna çare arayın.
Çok zor.
İnsanlar bir mevkiye geldikten sonra gerçekleri görmüyorlar.
Ya da görmek istemiyorlar.
Toplum canavarlaşıyor.Çocukların yarını yok.
Onları anarşist bir yarın bekliyor.
Çare ?
Yine Mücadele olmalı.
tüm eksilere rağmen.
Saygımla şair.Duyarlıydınız.