PERŞEMBE: ''Kadın ve Erkeğin Ruhu; Bu aralar!''
Erkekler ve kadınlar doğdukları andan büyüdüklerini hissettikleri o evreye kadar birbirinin aynıdır. Yollar kadınlık ve erkeklik duygularının kıpraşmaya başladığı o an ayrılır. Tüm birleşmeler çoğu kez ayrılmaların başlangıcıdır.
**********
Ergenlik döneminde gerçek erkek olma tabularıyla karşılaşır genç. Büyüklerinin telkinleri ve örneklemeleriyle geçiş döneminden başarı ile çıkmak zorundadır. Erkek için etrafında bulunan abilerinin davranışları belirleyicidir çoğu kez.
İlk cinsel tecrübesini 16 yaşının başında yaşar delikanlı. Çünkü artık büyükleri ondan bir şeyler beklemeye başlamıştır. Erkekliğini göstermesi gerektiğini dile getirmeye başlamışlardır. Toplumun zihnindeki iyi kötü kavramların bir şekilde doldurulması gerektiği empoze edilir delikanlıya. Genelevde alır soluğu ve ilk cinsel deneyimini orada yaşar. O günden sonra artık hiçbir şey eskisi gibi değildir henüz ergenliğinin başındaki delikanlı için.
Psikolojisi alt üst olmuştur, zihninde yarattığı kadın profili artık onun için sadece günlük zevkler, ihtiraslar üzerine kuruludur. Yirmili yaşlarının ortalarına geldiğinde ise önüne gelen her kadınla birlikte olmak istemekte ve gün geçtikçe anlamlı, değerli duyguların yok oluşuna engel olamamaktadır. Aşk onun için anlamsızdır, önemli olan cinsel dünyadır.
Artık delikanlılık çağı da bitmek üzeredir ve kendi iç dünyasında yıpratmalar başlamaktadır. Ve karşısına çıkan düzgün bir kadına aşık olduğunu düşünmektedir. Kadınla birliktelikleri aslında diğer kadınlarla yaşadıklarının aynısı gibi olacak diye düşünürken hiç de öyle gelişmemektedir. Bu sefer direnmemektedir delikanlı, tüketmek istememektedir hiçbir şeyi, sabırlı olmayı denemektedir.
Sabır bağlılığı arttırmaktadır her geçen gün ve delikanlımız genç kadınla hayatını birleştirmek istediğini söyler. Evlenirler… Çocukları olur ama ilişkileri hiç de istedikleri gibi ilerlemez, her gece kavga, her sözden yanlış anlamlar çıkarma, tartışmalar, gürültüler alıp başını gider. Artık katlanılamaz bir hal alır evlilikleri. Ve tam bu fırtınanın ortasında kadınla adamın hayatlarının ortasına bir başka adam düşer.
Bu adam iyi eğitim almış, görgülü, bilgili ve müzik alanında üne kavuşmuş saygın birisidir. Yabancı adamın bu hali delikanlının içinde bu zamana kadar hep sakladığı dürtülerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Kıskançlık… Ve de kıskançlığın nedeni ‘aldatılma’ hissiyatı.
Şimdiye dek yoktu böyle bir duygu onun için, çünkü aldatan hep o olmuştu birlikte olduğu kadınları. Bu sefer aldatılan o mu olacaktı. Bu düşünceye inanamıyordu, zihninin derinliklerinde günden güne büyüyordu bu düşünce, içinden çıkılamaz bir hal alıyordu. Adam yakışıklıydı, karısıyla iyi anlaşıyordu, nazikti, eğitimliydi, üstelikte kendisinden daha iyi anlıyordu karısını. Müzikle olan yakınlaşmaları ya sadece müzik çerçevesinde kalmazsa ya daha fazlası yaşanırsa…
İşte tam bu düşünceyle mücadeleye başlarken karısını hala nasıl sevdiği gelir aklına. Onu tekrardan kazanmanın yollarını arar. Kaldı ki başarırda bunu ama o adamın hala hayatlarının ortasında, iki üç günde bir de olsa karısıyla görüşüyor olması adamı iyice çileden çıkarır. Kıskançlık duygularını artık belli etmekten hiç çekinmez, tekrar kavgalar başlar. Karısının onu aldatıyor olduğuna inancı kesinleşmiştir artık. Çünkü biliyordu bu işleri, o da yapmıştı, geçmişti bu yollardan. Ne de olsa o da bir erkekti, ve bir erkeği ancak bir erkek bilebilirdi sadece. Kadınlar sadece tanıdıklarını düşünürlerdi, zaten bu yüzden de bu kadar çok acı çekmezler miydi?...................
****************
Diye devam eder Tolstoy’un Kadının Ruhu kitabı. Daha sonra neler olduğunu merak edenler için finalden bahsetmeyeyim alıp belki okursunuz kitabı. Görünen o ki haftanın konusu aldatma. Önce Semih Büyü aldatılmadan dolayı affedememeden bahsetti, daha sonra Elanur Kansu Keleş aldatma ve aldatılmışlık hissi üzerine bir yazı kaleme aldı ve son olarak da Çarşamba akşamı Kanaltürk’te ki Çıkmaz Sokak programında ihanetler, aldatmalar üzerine bir program yapıldı.
Kendi güvenilirliğin kadar güvenilirsin. Çünkü seni sevenin sevgi şiddeti, o dünyayı yaratabildiğin kadardır. Sevgilim uzakta diye onun beni aldatabileceğine olan en ufak bir belirti taşımam. Eğer ben öyle bir düşünceye kapılırsam onun benim dünyamda yaratmış olduğu sevgi çemberine haksızlık etmiş olurum. Bu da hiçbir AŞIĞA yakışmaz…
‘’Hiç mi kıskanmıyorsun yahu?’’ diye sakın bana sormayın… Onu onu, neyse ona da sormayın… Ama bilmeli ki Kıskançlık kavramının ne olduğunu yeni yeni öğrendim. Onu başka bir gün başka bir başlıkta tartışırız...
Aşkla kalın, sevgiyle yaşayın…
Doğuşan IŞIK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.