- 884 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Sustun/Sustuk
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bir aşk ölümle susar mı diyorum ellerimden sızıyor güneş sevda dedikçe.
Sonra kaç kadından çıkar, kaç erkeği sarar bu kırmızı renk ve ne zaman solar.
Sorgular.
Sorular.
Dönüp durup başıma üşüşüyorlar. Bir ölümden yeni çıktım zaten genç biri bile uslandıramadı onu. Şimdi deseler bile adı kalleş olsun. Olmuyor.
Yâd ediyorum.
Ağlamaklı.
Hani önce gözlerimi sildim. Adını andım. Meleklere eziyet ediyordur, oturtmamıştır bir saniye bile dedim. Ve hazır bekler elleri edilecek her dua için.
Sonra kendime yaslandım.
Düşündüm.
Durdum.
İlk hırçın halin geldi aklıma. Hani bir şey yaptırmak isteyince sana, sen istemsizsin hep arkanı dönüşün. O zaman duvarlar siyah oldu. Küstü önümde kırlangıçlar, inanmadığın yaşsız ağlamalar.
Hep konuşacak bir şeylerimiz vardı. Susmadık, babam kapıyı tıklardı sus kesilirdik, gidince hadi bakalım başla şamata senin olsun.
Gece dört hastasın.
Oyuncak bir bebek gibi büzülmüş yatağında yatıyorsun. Sessizce yaklaştım. Ateşinde yok ama nedir halin? Çözemedim. Meğer bizim Ada âşık olmuş telefon susmuyor. Anlamalıydı.
Baban gelirdi aklına onu düşündükçe ürperirdin. Kötüydü baban seni alıp götürmekti niyeti.
Asla düşünmez yorulmazdı.
Kötü adamlar geç ölürmüş derdim bende. Sen ağlardın.
Annene kıyamazdın üstelik.
—Anne babam işte, boş ver geçer. Der dururdun.
Geçmiyor. Artık ne annen konuşuyor ne de her şey dili geçmiş zaman oluyor.
O adam desen gene kötü.
Ah! Bu hayat mı? Bile bile sonradan hatırlanır niye?
Sonradan hatırlıyor işte.
Dönersin diye bilekliğini almamıştı. Sen gelince ver diye seni ikna etmiş sanırım.
Peki, şimdi kim döner.
Kim verecek ona bileklerinin izini.
Bitiyor şimdi anlıyorum. Ne bileklerin var tuttuğunda elini kavrayabileceğimiz ne de şımarık edan.
Öldün diyemiyorum.
Sustun.
Sustuk.
YORUMLAR
Sevgili İklim,
Taziyede bulunmaya ne elim ne yüreğim varamadı bir türlü. Genç ölümlere kahrolmuşumdur her zaman ve isyan dudaklarımda çıldırasıya bağıracak "Yeter, bitsin artık bu devran"
Kızkarındaşım 33 yaşında yenik düştü... Anılarından; kokusu, kahkahaları, Bal Gözleri kaldı bir de... Bir de peruğu ile takma göğsü. Eşyaları dağıldı her bir yere, sakladım kıyamadıklarını, kıyamadığımızdan ama; O'na kıyıldı, Yaradandan ötürü.
Oysa; hepimiz bir bütünün parçalarıydık, inanarak yaşıyorduk. Ne yazık ki; an gelip yaslanınca ecel saatine ve alıp götürünce en sevdiklerimizi... Üstelik; yarım kalmış yaralanmış yüreğimizle kalakalmışken eşimin vefatıyla, natamam oluverdim, işte Özlemce...