- 969 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TOSTÇU
TOSTÇU
Güneşli bir havaydı. İnsanlar sıcaktan korunmak için ya su ile serinliyor veya gölge bir yerde dinleniyorlardı. Sokak bomboştu. Sessizliği bazen ağaçlardaki üç beş serçe bozuyordu.
Kahvehanenin önü tıka basa doluydu. Garson içerideki tüm sandalyeleri dışarıya taşımıştı. Ama fazladan sandalye olsa oturacak kişi mutlaka hemen bulunurdu.
Sokağın sessizliği bu sefer belediye hoparlöründen yapılan anons ile bozuldu. Hoparlörden adam konuşmaya başladı.
“Dikkat, dikkat. Bu bir duyurudur. Mahallemize fakirler için yiyecek yardımı gelecektir. Tüm geliri düşük vatandaşlarımız mahallenin camilerinden birine gelsin.” Duyuru tekrar baştan sona anons edildi.
Yaşlı Hasan dayı yanındaki ile konuşmaya başladı. “Bunların verdiği yardım bizi düşündükleri için değil. Onların derdi oy kapmak. Ne insafsız insan bunlar.”
Hasanın yanında oturan Hacı isimli yaşlı adam karşılık verdi. “Bunları geç. Geçen bizim komşu yeşil kartı ile emniyete gitmiş. Gittiğine gideceğine pişman olmuş.”
“Niye?”
“Gerçi suç emniyette değil. Onlarda laboratuvar mı var da yiyecekleri kontrol etsin. Komşu
‘bir daha yiyecek yardımı almamaya yemin billah etti. Her şey pirinci ocağa koyunca başlıyor. Komşu öyle bir anlattı ki benim midem de o an allak bullak oldu. Pirinçten leş kokusu geliyormuş.”
“Peki diğer erzaklarda mı aynıymış?”
“Bana sadece pirinçten bahsetti.”
Hasan dayı çayından bir yudum aldı. “Bak Hacı dedi. Bilmediğin yiyeceklerden uzak duracaksın.Bedava ziyafetlere gitmeyeceksin. Özellikle düğün yemeklerine. Bir de seyyar satıcılardan yiyecek almayacaksın. Neden de. Çünkü bir gün canım tost çekti. Tostçuya gittim. Orada bir hayli müşteri vardı. Sıramı bekliyordum. Beklerken de geziniyordum. Yanda inşaat vardı. Oraya bakayım dedim. Şimdi iyi dinle. O an o an tostçu çıka geldi. Beni görmeden küçük hacetini yapmaya başladı. İzliyordum. ‘Acaba elini yıkayacak mı’ diye bekledim. Ne göresin. O da ne. Tostçu elini yıkamadan işinin başına geçti. Hatta tostçunun o eli ile müşterisine tost verirken de gördüm..”
Hacı lafı aldı. “Demek öyle. İnsaflı biri olsa bunu yapmazdı. Bence zabıtalar haklı. Televizyonlarda hep zabıtaların seyyar satıcı baskınlarını izliyorum. Seyyarcıların hepsi acınacak insanlar gibi. Ama insan biraz düşünse kimseye güvenemeyeceğini bilir. Neyse o tostçudan karnını doyuranlara afiyet olsun. Senin de verilmiş sadakan varmış.” Dedi.
Aradan yarım saat geçmişti. Kahvehanenin hemen karşısındaki caminin önü iyice kalabalıklaşmıştı. İnsanların üzerine konteynırdan paketlenmiş yiyecekler yağıyordu.
Hasan “Seyretmesi güzel ama bu insanlara da acıyorum. Bence fakir dediğin gururlu olmalı. Çünkü fakir insanların hepsi asildir.” Diye konuştu
Hacı araya girdi.”Neresi asilmiş. O fakirlerden bazılarının önüne bedava diye eşek eti at. Onu da alırlar.”
“Öyle deme. Gerçi tespitin doğru. Ama kalabalık benim gözümde şu an ağır iken yenli oldular. Bak bak birbirileri ile nasıl da kavga ediyorlar.”
Yardım dağıtanların durumu oldukça zordu. Üzerilerine gelen kalabalığa ellerindeki kalın sopalarla vurmaya başladılar.
Hasan söylendi. “Bunların hali balığın kediyi krize sokmasına benziyor. El insaf be. İnsan utanır valla.”
Hacı cevap vermedi. O caminin önündeki kalabalığın çıkardığı arbedeyi seyre dalmıştı.
Yiyecek yardımı bir saat sürmüştü. Kalabalık yardım konteynırının gitmesine rağmen hala dağılamamışlardı.
Hasan ayağa kalktı. “Gel Hacı. Şunların yanına bir gidelim. Dertleri neymiş öğrenelim.” Dedi.
Hacı da ayağa kalktı. Beraberce camiye doğru yürüdüler.
Yerler patlamış ambalajlarından çıkan bakliyatlar ile doluydu. İnsanlar aldırmadan üzerlerinde geziyordu. Hasan “Tövbe tövbe. Yazıklar olsun hepinize.” Diye söylendi.
Kalabalığın yanındaydılar. Ellerine bakliyat paketlerini yığmış biri cami duvarının önüne geldi. Ellindekileri yere bıraktı. Hasan dayı dikkatle izliyordu. Adam eline boş bir poşet aldı.
Ardından yerdeki bakliyatları toplayıp poşetin içine koymaya başladı.
Hasan “Bunlar adı bedava olan her şeye kriz geçirir.” Dedi.
Hacı cevap verdi. “Ne demişler. Bedava sirke baldan tatlıdır.”
Tuna M. Yaşar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.