- 414 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
içerde
Duygularımı satır aralarına sıkıştırarak hapsettim mektuba hiç açılmamak üzere. Akıl süzgecimdi damgasını vuran. Ve içimdeki inanılmaz yazma isteğidir beni harekete geçiren ve bir o kadar da noktasızlığın verdiği endişedir beni alıkoyan. Cümlelerin oluşturduğu o kudurgan ve bir o kadar da dingin sel, okyanuslara karışıyordu sabırsızca. Çünkü ancak orda anlayabilirlerdi aslında çok küçük olduklarını. Benim derinimde kalanlar ise sadece bunun özetiydi. Kelimeler kelimeler kelimeler. İki dudak arasından çıkmadıkça, aklın ve duyguların arasında kalmaya mahkumdur. Ve zamanla sessizleştirirler seni. Çünkü korkmaya başlarsın artık. İçinde öyle bir baskı oluştururlar ki; ‘keşke’ ve ‘iyi ki’ arasında sıkışır kalırsın. Anlatamazsın hislerini. Çünkü ilk kez anne olan birinin çocuğuna karşı hissettiği koruyuculukla bakarsın özüne. Kirlensin istemezsin yaman dillerde. Yığılır anlatamadığın hislerin, zaman gemisinin de yardımıyla değerli değersiz. Kimi zaman öfkelendirir seni, huysuzlaştırır, asileştirir. Kimi zamansa arada beliren tezatlıklarla güldürürler seni. Yakınındakilere; anana, babana, kardeşine, dostum dediğin insana bile anlatamazsın. Çünkü nerden başlayacağını bilememenin verdiği şaşkınlık ve heyecanla meydana gelen yanlış bir ifadeyle, içindekilere ihanet etmekten sakınırsın. Konuşamazsın. İçinde büyürler git gide de sahnendeki bir karakter olarak çıkıverirler oyununa. Dile getiremediklerin dillenir de dile getirdiğin varlık oluverirler bir anda. Ağır gelirler sana. Ama atsan atılmaz, satsan satılmaz. Kamburunla barışık bir şekilde yaşamayı bilmek gerek. Ya da hiç tanımadığın, seni ilk kez gören birinin gözlerine bakıp ‘anlat’ demesini beklemek.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.