- 490 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
PAZARCI AYHAN (9)
Pazarcılığıma devam ederken;emekli olmadan önce ziraatçı olarak çalıştığım bölgedeki çiftçilerden bazıları telefonla arıyorlardı beni:
- Ayhan bey,ürettiğimiz mallara pazar bulmamızda yardımcı olmaya çalışsan.
Halbuki o yıllarda kendilerine defalarca söylemiş, didinip durmuş,kendimi paralamıştım;kooperatifleşin diye.Dinleyen olmamış,üstüne üstlük benimle dalga bile geçiyorlardı.
“ Ziraatçı,akıl değil, para lazım bize.”
Yine de elimden geleni yapmaya çalıştım. Pazar yerinde, sadece merhabalaştığım bir sebze satıcısını oraya gönderdim.Göndermeden önce de çiftçi arkadaşa telefon ettim:
“ Aranızdaki para alış verişine karışmam.İşini sağlama al,sonra benim başımın etini yemeyesin;ona göre” diye de uyarmıştım.
Aradan iki üç ay geçtikten sonra bana telefonlar yağmaya başladı:
- Ayhan bey, gönderdiğin adamlar,bizi çarptılar.Sen ne yap yap adamları bul.Söyle;paramızı göndersinler.
Hoppala! Olanlara bak!”Kabak” yine benim başıma patladı.
- Ben size demedim mi,tedbirli olun diye.
- Öyle ama sen yine de adamları bul.
Çok geçmeden çiftçi,yanına tanıdık bir polis alıp,kendisini çarpanları,Pazar yerlerinde aramaya başladı.
Bir kısmını alsa da sonuç hüsran oldu! Yemediği dayağa şükredip geri, köyüne döndü.
Ben yine pazarcılığımla ilgilenmeye başladım.Herkes başının çaresine bakacaktı.Öyle yağma yoktu.İdealistlik işe yaramıyordu. Bunu ,çok geç anladım.Gençlik yıllarımdaki idealistliğimden eser kalmamıştı.Bazen kendi dünyama çekilip iç hesaplaşmalar yaptığımda doğru çizgide miyim diye kendi kendime sorduğum oluyordu.
Köylü için,işçi için ölmek!Gençken “evet” di ama. Şimdi asla. Değmezmiş, bu yaşıma gelince anladım.
Bazen geçmiş anılarıma takıldığım oluyordu.Çocukluğumda köyümüze giderdim.Derin izler kalmıştı belleğimde,köy yaşamı hakkında.Yıllar geçtİğinde, dayımla karşılaştığım zaman sorardım:
- Köyde ne var ne yok? Diye. O da bana,ilginç bir şey anlatmıştı;”Köydeki öğretmenin gominst çıktığını bu yüzden jandarmaların alıp götürdüklerini”
- Ne yapıyordu bu gominist öğretmen ? diye sorduğumda;
- Ne yapsın,devletin tütünleri ucuz fiyatla elimizden aldığını bu yüzden örgütlü olmamız gerektiğini söylüyordu.Şikayet üzerine alıp götürdüler,öğretmeni.
- Vah ki vah!
Ne yazık ki örgütlü mücadelede sınıfta kalmışız da haberimiz yokmuş. Pazarlara girince daha iyi anladım. Her şey mafya usulü çözülüyordu memlekette.
Bir gün müşterilerimden biri, mafya çıktı.Adamla ilgilenmiş,benim bu ilgim hoşuna gitmişti.
İri yapılı, uzun boylu biriydi.Babacan bir yapısı vardı.Sohbetimizi ilerletince:
- Seni çok sevdim pazarcı. Sana zabıtalardan olsun,başka kimselerden olsun bir yamukluk gördüğünde hemen beni ara.İşte telefonum. Bana “limon” derler. Petrol şirketi sahibiyim aynı zamanda.Dört tane de leşim var.Daha yeni çıktım kodesten” demez mi.
İleriki zamanlarda ona ihtiyacım olacağını biliyordum. Mafya babası “limon”un telefonunu aldım.Böylece biraz olsun rahatlamıştım.
DEVAM EDECEK.
Not: (Anılarım bölümü yerine öykü bölümüne asmışım.)
YORUMLAR
Hayat, insanda ideal bile bırakmıyor değil mi Ayhan Bey? Sorumluluklar ard arda biniverince insanın omuzlarına, sloganlar karın doyurmuyor. Pek çok örneğini gördük, yakı çevremizde. Çok da doğal bir gelişme. Zamanında güzel ve doğru düşünmüşsünüz " kooperatifleşme " konusunda ama düşünceniz yerini ( adamını ) bulamamış.
Anılarınızı keyifle okuyorum. Her seferinde de heybem dolu ayrılıyorum sayfanızdan. Saygılarımla.
- Seni çok sevdim pazarcı. Sana zabıtalardan olsun,başka kimselerden olsun bir yamukluk gördüğünde hemen beni ara.İşte telefonum. Bana “limon” derler. Petrol şirketi sahibiyim aynı zamanda.Dört tane de leşim var.Daha yeni çıktım kodesten” demez mi.
evet baba haklı sevilecek birisin....ayhancığım....bakalım o telefonu kullanacakmısın.....saygılar