- 1333 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KARALAMACA YAZGILAR-
kitap künye:
kitap adı:karalamaca yazgılar
kitap yazarı: irfan temel
kitap türü: şiir
yayınevi:cinius yayınları
basım tarihi: şubat 2010
İRFAN TEMEL KİMDİR? HAYATINIZDAN KISACA EKSİLTEREK BAHSEDER MİSİNİZ?
Bir ara “kimim ben” diye kısa bir özgeçmiş yazmayı denedim. Hatta öğrencilerimden de istedim . Kendilerine “ben kimim” sorusunu sorup,kendilerini tanıtmalarını bekledim. Sonunda oturup sınıfta dedik ki : ”Hayatımızla ilgili kısa bir yazı yazmak ne kadar da zormuş”. İnanın bende bunu denerken, bir sayfa sınırını en az beş defa ihlal ettim. Ve hep on sayfaya dayandım ki, Ahmet Telli’nin bir şiirinde dediği gibi “hayatımız göründüğü kadar basit değil / ama anlaşılmaz gibi de değil öyle /çoğunu unuttuk belki şimdiden”… Evet yazarken hep bir şeyler eksik geldi bana, öğrencilerimi üç yıldır da halen tanıyamadım.. .Zaten eksik değil miydi her ömür…
Ama ben yine de şöyle eksik başlayayım…
KÖYLÜYÜM… Nurhak Dağları’nın gölgesinin düştüğü, Elbistan’ın Özbek Köyü’nde dünyaya geldim. Yaşadığım coğrafyanın bir bölümünü ve genelde şehirli değil de, dağlı bir bölümünü oluşturan Sinemilli Aşiretinin Kürt-Alevi ailelerinden birine onların isteğiyle konuk girdim .Yani hem sakıncalı ,hem yaralı ,hem yanan,hem yanma ihtimali var olan bir evde bir ülkede. Hem de dağlara dönüp Ali’ye seslene seslene.Ve halen de öyle…”Yetiş ya Ali!” “ya ocağe mole dada” (ya dedelerin ocağı yardımcımız ol!) “edi bese xode” nidaları ile…!!
GEMİSİNİ KURTARMAYA ÇALIŞAN KAPTANIM… Ailemi şöyle anlatsam inanın en yanlış anlatımım olacak.Belki de en kısası da bu olacak…Babamın bana “yetim” kelimesini ,hep bizden uzaklarda çalıştığı ülkelerden birinden alıp ,ağıtlara sarılı paketle hediye verdiğinde ve bir yorgana dışarıda sarılı uyuduğunda ve uyanmamak üzere gittiğinde ben 8, babam 32 yaşındaydı…
Annemin hem anne, hem baba olduğu, bundan dolayı ana ile ata erkil karışık bir ailede yaşadığımı ,epilepsi hastalığından dolayı okumayan,okuyamayan büyük ablamın, evde o bitmeyen sinirlenmelerini,çaresiz ağlayışlarını, diğer ablamı on üç yaşında iken yurtdışına,ev içi şiddete yollandığımızı,nenemin ciddi ciddi beni babam yerine koyup, ömür boyu babamın derdini benle yatıştırmaya çalıştığını,erkek kardeşimim sekiz yaşında, böbrek yetmezliğinden diyaliz serüvenini, on dört yaşında babamın yanındaki yerine,Nurhak Dağı manzaralı mezarına gittiğini kendime her söylediğimde, ben hep bir saklambaç oyununda sobelendim .Ve hep dizlerime bakarak :”Haydi kalk kabuk tutmaz yaram” demeye çalışan ve durmadan yazgıma dönen bir atlı karınca ve ailemin bana mülk olduğunu anladığımda “gemisini kurtaran kaptan”dım… ve halende öyleyim” Gemisini “kurtarmaya çalışan bir kaptanım…”
BU HİKAYEYE ANNEM YÖNÜNDEN BAKMAM, ACIMI DAHA DA HAFİFLETİYOR…
Ki benden önce üç çocuğunu kaybeden annem,sonra 28 yaşında iken babamı, daha sonra böbrek yetmezliğinden 14 yaşındaki oğlunu kaybetti. Kızlarından biri epilepsi,diğeri majör depresif, ayrıca şiddet mağduru …Ki bende pek sağlıklı sayılmam.Kimilerinin adını duyduğunda bile korktuğu yeri tercih eden,Tunceli/Ovacık’ta çocukların arasında gezinen bir sınıfsal öğretmenim…Yazı yazıyorum,şiirle her gece kendimi alıp onlardan uzağa düşürüyorum ,depresif ile manik arasındaki sarkacımın ucundan tutup gidip geliyorum,geceleri uyumamak, sabahları uyanmamak gibi bir hastalığım var …Ve sadece dostlarımı çok güldürüp , ama az gülen bir dostluk anlayışındayım…Çok aşırı dozda espri hastalığım,bazılarını gülmekten ya kırıyor yada öldürüyor ya da bazen beni görseler de karın ağrılarından dolayı görmemezlikten geliyorlar…Yine aşırıya kaçtım… yukarıya bakınız ve yazıyı tekrar okudunuz ve inanmadınız, güldürdüm galiba…
AİLEDE SON DURUM MU?
Evet annem ve babamın aşk savaşının sonucu 4 kayıp 3 yaralı çocuk.Ve ayrıca demiştim babamdan düştü bu savaşta, nenemin yaşı tutmadı artık yaşamaya,annem dik durmaya çalışan, içi beklide acıdan çürüyen bir çınar gibi durur hala yanımda ablamın ağırlığının daha az kısmını sinir teşkil ediyor artık..diğer ablam Avrupa’nın göbeğinde ev içi şiddet nedeniyle Avrupa birliğine halen alınmadı.
BAŞLADIK “BİR HARF “İLE… BİR BAŞLADIK DURMADIK,OKUYA OKUYA SONUNDA DA GELDİK ÖĞRETMEN OLDUK… DÖNDÜK DOLANDIK YİNE AYNI YERE, OKULUMUZA .
MAVİ ÖNLÜĞÜMÜZÜ GİYDİK”… Dedim ya babamı İlkokulda, Hayat Bilgisi dersinde kaybettim. Ama halen hayatın bilgisiyle bir çok şeyi anlayıp, yaşamımı sürdürmüş değilim.Yamalı siyah önlüğüm, öğretmenin aylarca gelmediği zamanlarda, sınıf başkanı olarak arkadaşlarıma ders anlatışım,hep derlerde sınavlarda birinci yada ikinci oluşum, “yetim” kelimesi ve baba kelimesinden kaçışım ve ilk girdiğim devlete dayalı sınavımda hazin sonum ve bayramlarım ve seyranlarım resmi geçitlerim,ağıtlarım…
Orta okulda ise, emekli olan öğretmen amcamın evinde, disiplinli hayatım ve her dönem takdir alışım ve amcamın kırtasiyesine yemek çantasıyla taşıyıp ,dökülmesin diye özenle yemeği taşıyışım ve içime gömülüp,susuşlarım,ancak sorulan basit sorulara cevap verişlerim…
Lise 1 de ise dayımlarda yine aynı başarı ama bu sefer serseri ergenlik telaşım, sigara ve cinselliğimi keşfedişim…
Lise 2 -3 de İzmir’de kardeşimin ağrıları ve ilk defa bir derste karneme düşen zayıf dersim fizik…Gayet normal diyorum şimdi… Doğudan, köyden, batıya en lüks semtteki okuluma gittiğimde fiziğimi düzeltmeliymişim,esmerliğimi pudralamalı,boyumu uzatmalıymışım,biraz daha “ka” ları “ke” diye söylemeliymişim…
İlk üniversitem Afyon Kocatepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü ve okuldan tekmelenip uzaklaştırılışım…
İkinci Üniversite, Dokuz Eylül Üniversite’si Eğitim Fakültesi …Ve çok şükür kazasız belasız bitirişim…
Şimdi şu anda,Dersim’de Ovacık’ta Munzur gözelerinde üç yılım…Halen buradayım,döndüm dolandım yine okulda çocuklarla çocukluğumdayım…
HA BİRDE ŞİİR DEYİNCE KOŞUP ŞİİRE “BENDE BURADAYIM” DİYEN AŞKLARIM:
İlkokul 5.sınıfta arkadaşlarımla toplanıp, üzerine plan yaptığım o kız…Ortaokulda üstüme sıktığım oda parfümümden artık tiksinip, bana “Jagler” koku alan ve benim platonikliğime sıkıp giden kız…lise 2 ‘de demir doğramacıda yazları çırakken, evinin balkonuna çıkar umuduyla, bakmaktan dolayı işimden atılmama sebep olan kısa etekli liseli kız…Dudağımdan ilk kadın dudağını buluşturan ve neredeyse aile kavgasına giriştiğimiz İzmirli olan ve intiharını sonradan duyduğum, içimi jiletleyen kız…Bir apartmanın en üstünde öptüğümde yıldızların üzerindeymişim, ay sanki küçücükmüş duygusu yaratan, beni ilk resmi kayıtlı terk eden kız…Benden bir yıl sonra Afyondaki Bölümümün aynısını kazanıp, bir gün misafir edasıyla evime gelen,odamdaki yatağımda oturup, duvara yapıştırdığım fotoğraftaki gökkuşağına bakarak “artık beni unut“ diyen kız…Üniversitenin kütüphanesinde öptüğümde, bana tokadı atan ve elime aşk kitabı verip giden kız…Arkamdan her gün duraklara kadar gelen ve benim dolmuşla üniversiteye gidişimi izleyen kız… “Alamut Kalesi” kitabını Afyon Kalesinde birlikte aynı sayfayı çevirerek okuduğum, okuldan siyaset nedeniyle uzaklaştırıldığımda, onu da hayatımdan uzaklaştırdığım ve resmi kayıtlarımda ilk terk ettiğim ilk kız…İkinci üniversiteme hazırlandığımda, dershanede ,böğrüne kaçan soğuk karı çıkardığım ve bir süre sonra dershaneyi bırakıp, yurtdışında biri ile nişanlanan, beni karlar ve testler arasında bırakan kız… İkinci üniversitemde yurttan alıp arkadaşlara götürdüğüm,yatakta gözyaşıyla bir şeyleri anlatan ve sonraları boyumun iki katı olan biri ile beni resmi kaydıma göre ikinci aldatan kız… Aşkıma hep geç kalan ve hep gözleriyle beni başkalarına, yaralı aşklara bırakan kız… Türkü barlarda türkülerini ağlayan ve bana bir türkü gibi gelip, bir uzun hava gibi geçen, öpücüğü bira kokan kız…Ve gözlerinin rengini üç sene sonra öğrendiğim gözlerine bakamadığım,güzel yüzlüm bahar gözlüm,beni sabırla bekleyenim …En son olarak ise,beni Dokuz Eylül’de okuldan uzaklaşmamı beni uysallaştırarak engelleyen,alıp eliyle Dersim’e kadrolu yerleştirip giden ,gittiğinde uzun süre viranelerde yaşatan ve kayıtlarıma beni gayri resmi aldatan üçüncü ve en ağır seyreden acım ,Munzur’a kan, bedenime iz bırakıp giden kız.. ve unuttuklarım,ve ihtimallerim…
İşte bende aşk ve halleri…
tek tek açılmadan tablo bu…
SİYASET Mİ ?
Siyasi halay çektim! Siyasi baskı gördüm. Evime sabahın 5inde kahvaltıya sorguya polisleri ,buğusuyla ekmek gibi aldım. Gözaltında tanındım,bazılarının gerçek yüzünü gördüm. Savcıları savdım. Dgm de devleti güya böldüm! Askerde sakıncalı personel olarak yerlerde tekmelendim.Askeriyede mıntıkalardan sonra gidip kendimi ifadelerde temize çektim! Şimdi ise sendikada oturup sorunlarla yüzüm sapsarı kesildim. Patronda herhalde sendikalı! Dedim.Siyaseti sevmiyorum ,siyasetsiz kalmıyorum…
ŞİMDİ Mİ?
Üç yıldır bir sınıfla sınırlarımı belirlemiş, bu durula sanki sınıfsal mücadeleye sanki ters düşmüş.bir Sınıf Öğretmeniyim. Üç yıl süresince, kadrolu, sözleşmeli, ücretli vb…bölünmüş insanlarla çalışmışım. Çok kötü günlerimde raporlarımı cebime koymuş,ferahlığa kaçmışım. Bu özrümü öğrencilerime halen anlatamamışım.Öğrencilerimle öğrenci olup, sıralarına oturmuş, büyüklüğümden sıkıldığımda kravatımı gevşetmiş,sandalye mi öğrencilerime vermişim. Şimdi mi? Sınıfa her girdiğimde hep küçülmüş, köyümün okuluna, yamalarımla geri dönmüşüm…
YAZARLIK MI?
Baktım elim kalem tuttu ,baktım geçmişimi unutmuşum ,baktım ki gelecek telaşına düşmüşüm, baktım vicdanım halen diri,baktım ki doğa halen kıyamete varmamış,yağmur hep tepemde,iki metre kara gömülmüşüm,baktım baharda geçte olsa geliyor,baktım ki evimdeki yastıktan kalkıyor umutla başım,durur muyum ,masamda var, çayımda, kalemimde, sigaramda, dedim yazayım bari her gün bir karalama…başladım işte… yüzüm çıkmaz inşallah kara…ulaşırız hep birlikte aydınlığa…
/EVET BU ŞEKİLDE KENDİMİN GÖLGESİNDE BİR KİTAP TANITACAĞIM…/
NE ZAMAN ŞİİR VE NEDEN ŞİİR?
Yukarda ki hikayenin neresinden başlatmak isterseniz orada başladı… ama biraz daha derli toplu son 2- 3 yıldır ve kitaplaştırma süreci…
NEDEN KİTAP ÇIKARMA?
Bunu birkaç yerde daha söyledim. “kitap çıkarmam iyi oldu” diye . Çünkü diğer her şeyi bir kenara bırakırsak, benim için yazılanların daha disiplinli olması, sürekliliğin sağlanması ve daha da iyisi için çabalamak ve ayrıca çevreyi ve yayınlananları daha da disiplinli okuma sürecine katılabilmek birinci nedenim.Bunun dışında nedenler sıralayabilirim.Yazabildiğimi ve yazdıklarımı derleyip toplayarak bir şiire düşürebildiğimi,yetenek bazıları,bazıları ilhamın bol der ,be ise yazmayı sevmeyi temel alırım.Tabi yazılanların edebi değer içerip içermemesi,konuların nereden alınıp işlendiği ve geçmişim ve gelecek telaşım ve ilerde doğacak bir çocuğum olacak ise ona daha genç görünme isteğim diye sıralayabiliriz.Bunla ilgili kısa bir anı: Annem benim geçmişte yaşadığım siyasal süreçler, gözaltılar ve mahkemelerden dolayı endişeli ben tarafından her zaman.Kitabım çıktı deyince, annem birden kötü oldu,bağırdı:” başına yine bela alacan bu sefer mesleğine zarar gelecek” dedi.Bende anneme dedim ki:” Ana ama çok para kazanacağım “. Annem birden değişti güldü :”ee o zaman 2.sini de çıkar o zaman”dedi…
Annelerimiz işte güzel insanlar…
İşte kitap çıkarma sürecinde ,annemin tepkisini değiştiren parasal kaygım olmadı hiçbir zaman ,tek çıkarım kendimi anlatabilmek ve bunu yaparken ötekiye yaslanıp onun dertlerini, sevincini ,umudunu yazabilmek.İyi bir şey oluşmuşsa bu yazılanlar, her yere ulaşmasını sağlamak. Belki de bu yüzden kısaca kitap çıkarma derdi…
KİTABINIZ İSMİNİN İLGİNÇ NEDEN “KARALAMACA YAZGILAR” Bunla ilgili bir yazım vardı.Kitap ismini kısaca şöyle anlatayım. Birincisi bu benim ilk kitabım. Bu yüzden içinde olan her şey bir deneme ve karalama kağıdına yazılmış şiir durumunda diye düşündüm. İkincisi egemenin değil, ötekinin ,yaşamda sesi soluğu çıkmayan, çıkarılmayan ezilen vb.. onların yazgıları karalanmıştır.Diğerleri ise iktidar kürsü sahipleri, mal mülk milyonerleri, ağaların beylerin ise hayatı “tanrı” tarafından ödüllü kaderlerdir diye düşünüyorum.Tabi bir yere kadar.. Bende karalanmış yazgıları karalayarak,onları az da olsa gösterme derdine düştüm .Bu yüzden kısaca ismi bu düşünsel zeminin içinde kendiliğinden çıkıp oraya kitaba,kapağa yapıştı…
KİTAP ÖN KAPAĞINIZDAKİ FOTOĞRAFTAN BAHSEDER MİSİN NEDEN BU FOTOĞRAF?
Sadece kitabın içindekilerin değil aynı zamanda kapağının da bana ait olmasını istedim.O fotoğrafı sırtımdaki çantam ile İstanbul’da gezinirken çektirdim.Sokakta amatör bir üniversiteli fotoğrafçı çekim yapıyordu .aklımdaydı zaten kapak resmi o an rica ettim ve çekti.Ve o fotoğraf çıktı ortaya.
KİTABA NAZIM USTA İLE BAŞLAMIŞSINIZ VE ONUN “KIZ ÇOCUĞU “ŞİİRİNE YER VERMİŞSİNİZ…
Evet.Şiir yazmayı yazım sürecini,bir sorumluluk bilinciyle yapmak ve sürdürmek isteğimin sonucudur bu.Bayrakları alıp taşımak ve onları gereken yere dikmek ,kimlere kısmet olur bilmem ama, ben de bir el atmak isterim…Yeni bir bayrakta açmak derdim.Kız çocuğu şiiri ise, kitabın gelirinin hasta çocuklara bağışlanacağından ,bununla çocukların seslenişine dayanarak seçilmiş bir şiir…
BİRÇOK YERDE KİTABINIZIN GELİRİNİ TÜRK BÖBREK VAKFINA BAĞIŞLADIĞINIZDAN DOLAYI ELEŞTİRİ ALMIŞSINIZ VE KİTAP BU YÜZDEN ALINMAMIŞ, BAZEN GERİ ÇEVRİLMİŞ…NEDEN TÜRK BÖBREK VAKFI?
Evet onları anlıyorum.ama özel bir tercih olduğunu, yani kardeşimden dolayı bunu tercih ettiğimi belirttim yine de belirteyim..Bunun dışında bir organik bağım ve bakış açım zaten yoktu vakıfla…
YİNE BENZER SORU. ..BİRÇOK YERDE NEDEN BİRÇOK TANIDIK YAYINEVİ VARKEN NEDEN CİNİUS YAYINLARI..
(gülerek) İstanbul’da Cağaloğlu’nda elimde dosyamla gezerken, ilk o karşıma çıktı.Benimde bir an önce bir kitabım olsun dedim, onlar talip oldular!!!.Ama akrabamın kırtasiyesinde alışveriş yaparım ben her zaman..her neyse…anlayana…
Neden şair değil de kitap yazanının notu: Şiir yazan herkes şair olmak ister elbet.Ama benim öğrencilerim ve bizler öğrenciyken 23 Nisan’da, yazıp ödül aldığımız şiirler nedeniyle hiçbir zaman “şair” olarak kürsüye çağrılıp ödül almadık.Şairliğimi ben bir sözle kitabımda yazarak değil zaman ve okurlar bana bir not yazarak bildirir diye düşünüyorum( not gelmeyebilir de! Bu yüzden öğrencilik güzel şimdilik.)
KİTABINIZA BAKTIĞIMIZDA 4 ÖNSÖZDEN OLUŞUYOR. BUNU BİRAZ AÇAR MISINIZ?
Evet.(ön söz…el) (orta söz…dil) ( son söz…bel ) (sözün bitiği yer ….düş) …Ben bir alevi olarak; eline, diline, beline sahip çık sözünü, bu yaşıma kadar duydum ve uygulamak için çabam oldu;ama burada bir özeleştiri yöneltiyorum kendime, herkese.Eline, diline ve beline sahip çıkamayanlara ,yakılanlara .. (sözün bitiği yer ….düş) ile düşlerine sahip çıkarak umut yaratabilir demeye çalıştım…
AYNI ZAMANDA KİTABINIZDA HER BÖLÜMDE “TARİHİ SÜRGÜNDÜR AŞKIN” DİYE ALT BÖLÜMDE AŞK ŞİİRLERİ VAR;AMA AŞK SİZDE GENELDE OLUMLU BİR KAVRAYIŞLA DURMUYOR .NEDEN SÜRGÜNDÜR AŞK NEDEN ACI….
Evet kitabın kurulumunda nasıl ön sözler serpiştirilip belli bir mantıkla sıralanmışsa ,aynı şekilde “tarihi sürgündür aşkın” serisi de bu şekilde 4 bölümde yer aldı…”ilk aşk” şiiri ile başlayan ve aşkın masallarından örneklerler ve çeşitli romanlardan aşk alıntılarla devam eden bu şiirler, en son “aşk istasyonu” ile son bulur.Evet doğrudur, aşk bu örneklerde ve kitaptaki diğer şiirlerde mutluluktan çok, ayrılık, sürgün ,acı keder vb. duygularla anlatıldı.Bundan dolayı kitabı karamsarlığa yittiği söyleniyor.Doğrudur ama gerçeğin bir diğer hali de ne yazık ki budur. Ve bu kitabımdaki şiirlerde, ötekinin derdine düşe bilmiş isem, aşkta da bu kitapta ötekinin, aşkta kavuşamayanın derdine düşmüşümdür. Bu kitabım hüzünlüdür bu yüzden…ayrıca hayatımın gölgesinde, hüzne dönüp yazılmıştır…
BU KİTAPTAKİ ŞİİRLERİNİZ YERİNİ TARİF EDEBİLİR MİSİNİZ?
Bunu ben değil herhalde bu işin ehli insanlar yaparlar;ama zamanla …Ayrıca gitmek istediğim yerin toplumsalcı yer olması tek derdimdir.
YAZARLIK SERÜVENİNİZE(KİTAP ÇIKARARAK) KİTABIN ÖN SÖZÜNÜZ DE YER ALAN AŞAĞIDAKİ SÖZ İLE BAŞLAMANIZIN VE ÇIKIŞ NOKTANIZI BU SÖZ YAPMANIZIN NEDENİNİ AÇIKLAR MISINIZ? “(ön söz…el…)dostlarım/bir tek kalemimiz var/onu da kırana dek cellat/geceleri tanrı’yı/bile rahatsız ediyoruz/küstah yalnızlığımızla/ve yazmak bir kadere karşı geliştir mutsuzda/elime sahip çıkamadım ey! ali af ola/ama bir harf öğretmek umuduyla/inan bu da...”
Evet. Elimizle tutarak kalemleri başladık.Dostlarımıza seslendik, cellatları göze aldık.Yalnızlığımızı tanrıdan çaldık .Bu yüzden kimilerince küstahlaştık belki de; ama bizlere, ötekilere, dayatılan o kaderlere ,mutsuzluğumuzla başlayıp umudumuzla devam ederek cevap verme arzusuna düştük ve bu alanda mütevazi olmaya gayret göstereceğiz dedik ve bir harf öğretmek derdi ile Hz.Ali’ye seslenerek kültürümüzü de bu yolda kendimize yoldaş eyleyeceğiz demeye getirdik.
KİTAPTAKİ ŞİİRLER DÜŞLE BAŞLAYIP DÜŞLE BİTMİŞ VE BÖLÜMLERİ (EL ,DİL ,BEL ,DÜŞ) TOPLAYIP BİTİRMİŞSİNİZ TESADÜF MÜ?
affetmedin üç şeyimi/elimi/dilimi/belimi/dördüncü yolum o gözlerde gizliydi/düş, dördüncü yolum/gördün, bitirdin, defn/oldum/çırılçıplak çıktım gözlerinden/düştüm yola/çantamda külleşmiş her şeyimle/yasaklı şiirlerim dilimde/kimliksiz karışarak geceye/sessiz ve izsiz bedenimle/kimsesiz bir kar tanesi/yalnız ve yapayalnız bir düş gibi/gidiyorum/nice gözleri büyütüp, eskiten/yurtsuz kalmış bir çift göze...
Düşlemek bence değişimin ve yeniden yola koyulmanın temel şartı…”Atılan kabuk” şiirinde dediğim gibi “tek yol düş/ gündüzleşecek ömrümüze” “düşenin düşü olmaz” dedim başka bir şiirimde “ senin düşlerin yeter bize” diye seslendi kardeşim bana. Bu yüzden “düşlerimizi düşürmemek” lazım yoksa kaybederiz…
KİTAPTAKİ ŞİİRİNİZ KONULARI NELERDİR? NEREDEN ALIP AKTARIRSINIZ ŞİİRLERİNİZE VE SİZİN BİR KAYNAĞINIZ VAR MIDIR? İDOL DİYELİM.. “Karda izler bırakıyorum / avcılar peşim düşsün diye” demişti Ahmet Telli. 1997 yada 1998 de olabilir, amcamın iş yerinde, sekreter teybe bir kaset koydu.Ben türkü beklerken bir fon müziği başladı, ardından bir adam şiir söylemeye..Çok etkileyiciydi.Oturduk sessizce dinledik sonuna dek.Bitince kaseti sordum, kimdi bu? “Ahmet Telli” dedi…Ve o günden sonra hep şiir kitabı arayışımda Ahmet Telli’yi aradım . Ve Üniversitelerde, söyleşilerde ,hep parmağımı kaldırıp soru sordum .Sırf beni görsün diye .Soru bahane…Ve karda izler bıraktı, ben peşine düştüm hep…
Tabi diğer şairler de var ama benim nedense, yıllardır her okuduğumda, tekrar tekrar okuduğum idolüm o diye düşünüyorum…bilmiyorum başkası da çıkar belki!
Beklide serüvenini seviyorum…
“Tarihimdi Küller Köz Sadece Bir Umut “En Uzun Şiiriniz Ve Şairlerin Yakasını Bırakmayan Kül Sizde De Var?
Evet bu kitabın en uzun şiiri ve içinde alt başlıklarda anlatılan bir şiir .Bu şiiri yazdığımda aslında alt başlıklar yoktu;ama zamanla defalarca okuyunca, şiirde aslında anlatılanları alt başlıklarda ayırabileceğimi ve okuyana birer solukla dinlendireceğimi düşündüm.Ve inanın okuduğumda beni alıp bir oraya bir buraya savuran şiirimdir.Şiirimin başlığı” tarihimdi küller köz sadece bir umut” …Tarihimizin aslında küllerle ifadesi ve köz ise bu tarihi anlatarak dillendirme umudu ve öyküsüdür.İçinde tarih öğesinin en çok bulunduran şiir bu. Şiirime öncelikle genel bir bakışla başlayıp ,genel durumu anlatarak girmek istedim.”yangın kül” şiiri bu..
Ve yangının serüvenini başlattım “yangın ve saz “ ile Sivas öznelinde yakılan insanları ve bizlere kalan küllerin üzerinde ağladım… Dağa sonra yüzümü dağa döndüm ve içimizdeki kardeşliği diriltmek adına ,ölümlerin artık dağla adlandırılmaması adına, bir vicdanla” kül ve dağ” şiirimle ,kardelenle ceylanın tutanağındaki külle yattım…Daha sonra yangının doğaya uğrayıp, onda bıraktığı külü anlattım “kül ve doğa” ile…devam ettim “kül ve köy” ile biraz Ovacık’ta yaşadığım semtin özelliğinden etkilenerek,boşaltılmış ve yakılmış köyü ve onun külünü alıp yüzüme sürdüm ve ““edi bese xwedê!” “yeter allahım yeteeeeeerr!’’“ya hey baka rabbe!” diyerek aslında bu acının insani bir acı ve yakarış olduğunu haykırmaya çalıştım…Ama yangın bitmedi, bende devam ettim “kül ve isyan”la ve orada dedim ki ” iki kibrit yeter oysaki, ihanete cevabın/ bir geçmişin bittiği yerde ateş var ise kül dilleşir tarih olur…/ ve bu sefer zulmün elindeki ateşi alır yananlar… Ve devam eder serüven “kül ile yürek” ile.Aşkın ateşi ve yüreklere bıraktığı kül bu bölüm…ve uzun şiir “kül ve serüven” ile biter.Ve bu bölümde serüveni başlatırım ve yanan külleşen yerlere doğru ve sonunda kendime derim ki:
“ bir gezgin, bir çingene rahatlığıyla başlat adına serüven de, bu yangınsal düşün/sırtına al düşçü çantanı/zaman yitirilmiş, bekleme sen/biletsiz gir terminale/yangının yeri, yüreğinin götüreceği yerde/vardığında yangın bir kaçak olacak elbet/sen küllerini topla, közünü umutlanarak/her yangın yeri, külün yurdudur/sen işte o küllerden başla/çantandaki serüveni küle bulaştır/közü çantana sıçrasın, yüreğine de/yaksın bedenini bırak, külleşsin yüreğinde/tarihin, külün közsüz yanı kalsın…”
HERHALDE 3 YILDIR DERSİM OVACIK’TA ÖĞRETMENSİNİZ VE MUNZUR SUYUNUN DOĞUP BÜYÜDÜĞÜ YER OLAN OVACIK VE BUNUN SONUCU BU KİTAPTA “MUNZUR” ŞİİRİNİZ ? İnanın Dersim’de öğretmenliğe başlamak( çok kötü başlamış olsam da) benim için ayrıcalık diye düşünüyorum.Küçüklüğümüzde Nurhak Dağları’nın gölgesinde,Dersim ve Munzur ile ilgili türküler söylerdik.Ve sadece türküydü bu… Dersime yıllar sonra geldiğimde, o türküyü her söylediğimde, çocukluğumdaki düşlerim gelir aklıma. Eee! bu kadar şanslı iken Munzur’un kıyısında, Ovacıkta öğretmenlik yaparken, Munzur sizi konuk etmişken ,siz ona bir hediye sunmaz iseniz, biraz düşlerinize yakışmaz değil mi? Hediyem ona layık değildir ama….
İLK AŞK VE MASALLARIN AŞKLARI AMA HEP KAYBEDİŞ VE SİTEM VAR .NEDEN MEM İLE ZİN YOK… Evet bu kitapta bu söz ile “mutlu aşk yoktur” .Masallardan ve romanlardan alınan konuların, zaten mutlu sonu olmadığından, şiir hep bir mutsuzlukla şekillendi.Diğer şiirlerde de aslında bu durum var…Ama bence bu çok olumsuz değil. .Mem ile Zin evet bu şiir kitabında yok …İnanın belki de Klasik Kürt edebiyatı, hatta Kürt Edebiyatı’nın başlangıç eseri Ehmedi Xani ‘nin Meme Alan destanından Mem ile Zin aşk masalı ,belki de halkların aslında aşk ekseninde de aynı acılarla, tarih ortaklığı yaşadığı örneğidir; onları yazmak çok istedim ama olmadı.Aksi bir durum yok…Mehmet Uzun’a yer vermemden de anlarsınız zaten… diğer konulardan da……Mem ile Zin’i yazmak herkesin en büyük hayalimidir bilmem ama benim öyle…
AŞKIN TANIMINA AŞK İSTASYONU İLE GİTMİŞSİNİZ SİZCE AŞK TANIMLANABİLİR Mİ YA DA TANIMINIZ DOĞRU MU?
Aşk tabi ki tanımlanacak bir olgu değil…Ama elimdeki kitaba aktardığım şiirler “aşk istasyonunda” birleşince ortak sesi belkide o şiirle tanımlandı.
MEHMET UZUN’UN KİTABINDAN KAYNAKLI 2 AŞK HİKAYESİ VAR NEDEN MEHMET UZUN?
Evet “aşk gibi aydınlık ölüm gibi karanlık” ve “ yitik bir aşkın gölgesinde”… Bu kitapları iki defa okudum ve kitaplığımdadırlar. Zamanla inanın tekrar tekrar okuyabilirim. Mehmet Uzun İsveç’te, sürgünde, diğer kitapları ile birlikte bu iki kitabı ,kendi anadili- Kürtçe- ile yazmış bir yazarımız.Öncelikle yasaklanmış bir dili, sürgünde ve sürgün koşullarında iğneyle kuyu kazırcasına ,araştırma ve çalışmalar yaparak , modern Kürt edebiyatının belki de öncüsü olmuş bu yazarı, anmak ve ona Kürtçe yazamadığım için kahramanları ile ağlamaktır biraz benimkisi…
-Memduh Selim ile Feriha – - Kevok ile Baz- ın aşkını anlatmak bir halkın sürgün , acı ve yaşama savaşını anlatmak olduğundan, saygılarımla sundum bu iki şiiri kitabıma…
Mehmet Uzun’u saygıyla anıyorum tekrardan.
BAZI ŞİİRLERİNİZLE İLGİLİ ALDIĞINIZ GÖRÜŞLERİ KİTABIN ARKASINA EKLEMENİZİN NEDENİ NEDİR? “yürümeyi yeni öğrenen felçli bir çocuk gibi /sokağa çıkmayalım artık” demişti Ahmet Telli.Bende sokağa çıkarken biraz dostlarımın elimden tutmasını istedim belki de…Pek rastlanmayan bir tarz ama dedim ya, o görüşler benim için değerli .Kitap için bir sahiplenme belki de …
YA ARKA KAPAK RESMİNİZ VE ARKA KAPAKTAKİ ŞİİRİNİZ?
Evet öğrencilerim arka kapaktaki fotoğrafımı görünce çok güldüler.Bazıları o duruşun genel bir yazar duruşu olduğunu söyledi!.Benim çok sevdiğim o bıyığımı ,askere gidince kestiğim için ve Ovacık Öğretmen Evin’de- beni en etkileyen anılarımın yerinde- çekilmiş olduğu için ,uygun gördüm kendimce.Arka kapaktaki şiir ise Ovacık’ta yazdığım “kar tanesi yüzüme düştüğünde bir yalnızlık oldu” şiirden bir bölüm..Çok sevdiğim birinin onayını da aldıktan sonra oraya koydum...
NEDEN ŞİZOFRENİ?
Onların belki bizim görmediğimiz gerçekleri gördüğü ve bizim onları görmediğimiz için… Sağlık bakımından ötekidir onlar…
KİTABINIZIN GİRİŞİNDE ARABESK VE SONRA SİZDE MÜCADELEDEN VAZGEÇMEYİN…ARABESK VE MÜCADELE?
Bence acının bile güzel yanı vardır olgunlaştırır insanı. Daha da insana yaklaştırır;ama arabesk acıyı yıprattı, yıpratıyor, küçük düşürüyor ve horlamaya devam ediyor.Bundan dolayı acımız olsun ama arabesk olmasın yaşamımız.
BELKİ DE KARDEŞİNİZ YAŞAM MÜCADESİ VE ÇOCUK BAKIŞI VE SİZİN O KÜLTÜRÜ YANSITMASI NEDENİYLE ENÇOK OKUNUP AĞLANAN ŞİİR ONUN AĞZIYLA YAZILMIŞ ŞİİRİNİZDİ…
Evet.Ben o yazıyı yazarken askerdeydim ve gizli yazdım, sabaha kadar yazıp ağladım …Ve sadece çevrem etkilenir sandım ama herkes ağlamış…Ve halen o yazıyı annemin okumamı istemesine rağmen anneme okuyamadım…
PEKİ BU KİTAPTA BU YAZIDAN SONRA EN ÇOK BEĞENİLEN ŞİİR?
İlk şiir kitabıma, karalamalarım ve deneme şiirlerim diyebiliriz.Bu nedenle aslında insanlardan da çok beğenilecek beklentim çok fazla yoktu… yok daha…Belki de diğer şiirlerim içinde olmayacak…Ama inanın yazdığınız ve saatlerce, günlerce ,aylarca ,yılarca yazıp beklettiğiniz o sizin parçanızı birileri alıp kucağına öpsün istersiniz…Bu nedenle çok olumlu tepkiler geldi…İnanın her şiire farklı kişilerden, çeşitli beğeniler aldım .Ama dediğiniz gibi öncelikle “senin düşlerinin yeter bize” ortak beğenisi -yaşamın en gerçek saf acısını yansıttığından olacak- daha çoktu…
KİTABINIZDA KAYNAK OLARAK KENDİ KÜLTÜRÜNÜZÜN ETKİLERİ DE VAR .KÜRTÇE İSE SADECE BİR İKİ DİZE VAR…KÜRTÇE YAZMAYI DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?
Doğduğum ve büyüdüğüm coğrafya Nurhak dağlarını manzara etmiş bir yer. Orada hem Alevi kültürü hem de Kürt kültürünün karışımı Kürt- Alevi bir ailenin içinde büyüdüm ve şekillendim..Bu kitapta Alevilik unsurları yer yer yerini alsa da Kürtçe bir dizelik ancak yer alabildi.Yazım açısından nedeni, Kürtçe’ de hem konuşma anlamında ,hem de yazma anlamında yeterliliğim yok.Bunun nedenlerini sıralayabilirim ama bunu artık 3 maymunlar biliyor ve salkımıyor artık. Benim asıl yoğrulduğum, annemin atalarımın dili bende ölü ,öldürüldü mü?! Bende mezarında gittim sadece.Türkçe ile bu yaşa kadar eğitim almama rağmen dil noktasında kendimi çok çok eksik hissettiğim bir yerde, Kürtçeyi yazım dilim haline getirmek inananın mucize olur.Bunun yerine Türkçe yazmak ama o kültürü unutmamak ,unutturmak ,diriltmek belki daha anlamlı ve gerçekçi olacak.Ama yeri gelir ise yaşlılarımızdan Kürtçe şiir alıntıları yapmayı çok isterim…
Teşekkürler…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.