Çay ve Şiir
Suyun da büyülendiği kızıl saçlı, billûr bakışlı afet . Sabahları eşlik ederken güneşin türküsüne, içimizi ısıtan su perisi. Buğusunda ayrı bir şetaret, tadında ayrı bir nefaset var o perinin. Efsane bir güzelin elif parmaklarından damıtılıp gelmiş emsalsiz efsane…
Yalnızlığımıza katık edebileceğimiz , sıcaklığında huzur bulacağımız mucize. Ya da dostlarımızla içtenlikle paylaşabileceğimiz içecek. Uzak Doğu’dan gelip bizden biri olan nefaset. Şiire konu olabilecek kadar albenili. Dünya döndükçe, hakkında kalem oynatılacak şüphesiz. Karınca kararınca kendi payıma düşeni yapmaya çalıştım.
Kalemi kâğıdı yardıma çağırdım. Kalemle kağıt buluşmasından bu şiirler doğdu. Ateş, suya öz sevgisini verdi. Su, çayın özündeki güzelliği sağdı. Renkle ahenk arasındaki ahit çaya kapı araladı. Çay gün ışığı gibi gece gündüz gülümsedi bize. Biz de bu güzelliği dilimizin döndüğünce ifade etmeye çalıştık. Size de çayınızı yudumlarken bu şiirleri okumak kaldı…
Ankara,20.11.2010 İ.K
YORUMLAR
Bir yazımda, çaya olan bağımlılık derecesindeki düşkünlüğümü belirtirken kahveye de nazire yapmıştım güya. Kahve tiryakilerini gücendirmemişizdir zannıyla, yazınıza destek olsun diye aşağıya o satırları ekliyorum müsaadenizle.
[.............Türk kahvesini “rayiha” sı dışında maalesef hiçbir zaman sevemedim, nedendir bilmem. Güzel demlenmiş, ince belli bir bardakta ikram edilen tavşankanı “çayı” her zaman tercih etmişimdir. Hâlbuki biliyorum ki “kahve” hazırlanışı, ikramı, içilmesi ile başlı başlına bir seremoni, bir kültür.
Damak tadından ziyade, “çay” daha “halk işi”, “kahve” ise daha “burjuva, aristokrat” vari bir içecek olarak yer etmiştir beynimde.
Hazırlanış itibari ile çay daha “pratik”, kahve ise “zahmetlidir” . Tüketiliş itibari ile çay daha “bereketli” iç iç dur, kahve ise “külfetli” birden fazlası “kepek yapar”. Ulaşım olarak kahve taaa “Yemen” den gelir, çay ise “memleketten". Çay “avama” hitap eder, kahve “ayana”.
Ne ilginçtir ki bir fincan kahvenin bunca “kibri yasına” rağmen “kırk yıl hatırı” olurken, garibim çayın “imamın abdest suyu” kadar değeri yoktur. “Ne ulan bu çay mı, imamın abdest suyumu” vecizesinin çıkış kaynağı işe bu “paradoksta” yatar.
Bütün bu bilgilerin ışığında en son şunu söyleyeyim
“varsa bir açık çay rica edeyim, ya siz” .........]
Tebrikler
Selamlar, saygılar
zakir
Kahve kıskanacak bu yazıyı görürse! Böyle de muhabbet edilmez ki... Ya da çay ile aynen böyle muhabbet edilir mi demeli? Çay ve şiir yakışmış kısacası birbirine... Kaleminize sağlık...