- 6083 Okunma
- 75 Yorum
- 0 Beğeni
BİZİM SAVAŞIMIZ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
BİZİM SAVAŞIMIZ
Sağcı, solcu, inanan, inanmayan, komünist, faşist, alevi, Sünni Türk, Kürt diye ayırımlar yaptılar. Oyunlar sergilediler. Binlerce senaryolar yazıp sahnelediler. Rolleri kendileri dağıttı. Sokağa taşıdılar. Kırım devam ederken, bu rantın sömürücüleri ellerini ovuşturarak seyrediyor. Olayları körükleyip viskilerini yudumluyorlardı.
Nice gençleri birbirine kırdırdılar. Çok acılar yaşandı. Oyun bitmedi. Dünyada bir eşi daha olmayan, muhteşem coğrafyanın yazgısı, istedikleri, Yüce Allah’ın bu aziz millete
Bahşettiği vatanı bölmek; hiçbir ulusta olmayan bu devasa karizmayı yok etmekti. Başarıya ulaşamadılar. Ulaşamayacaklarda! Hevesleri hep kursaklarında kalmıştır.
Şarkışla da soğuk bir sonbahar; merkez komutanlığında nöbetçiyim. Saat 21-22 suları, peş peşe patlayan silah sesleri önce ne olduğunu anlayamadım. Aynı patlamalar devam ederken merakla dışarı fırladım. Uğultulu kalabalık önünde koşan iki kişi; birbirine tutunmuş. Birisi yaralı, koşamıyor. Diğeri,
Elindeki otomatik tabancayla havaya, peş, peşe ateş ediyor. Sürekli bağırıyordu.
“ Benim savaşım! Sizinle değil, sizin için!”
Kalabalık peşlerinde, sakin geçen Şarkışla gecelerine hareket gelmiş, İnsanlar kim olduğunu bilmedikleri iki kişiyi kovalıyordu. Biri yere yığıldı.
“Beni bırak, sen kaç!”
İsteselerdi, en az yüz kişiyi öldürürlerdi. Uzun boylu olan bir an durup, yerde yatan arkadaşını eğilip, öptü. Tokalaşırken, elindeki silahla, havaya birkaç el ateş etti. O esnada, kalabalık çil yavrusu gibi dağılıyordu. İki elini havaya kaldırarak kalabalığa öfkeli bir ses tonuyla,
“ Bizim savaşımız; sizin için! Sizinle değil!”
Gecenin soğukluğunu, yırtan ses, yankılanarak, karanlıkta kayboldu.
Yerde yatanın başucuna geldim. İki askerimde yanımdaydı. Kalabalık başımıza üşüşmüştü. Sesimin çıktığı kadar bağırdım.
“Dağılın!”
Yere düşen silahı alıp, yaralıyı iki askerimle birlikte, merkez komutanlığına kadar taşıdım. Yerler kan içindeydi. Tarifsiz acı çektiği belliydi. Şaşkınlık içindeyim. Tüm Şarkışla ayakta. Komutan da gelmişti. Telefonlar hiç susmuyor. Her yerden arıyorlardı.
Yaralı olan, kesik, kesik konuşuyordu. Adının Yusuf Aslan olduğunu söyledi. Günlerdir gazete manşetlerinden düşmeyen, daha sonraları adları darağacında üç fidan diye bilinen, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, olarak biliniyordu. Yaralı olan, Yusuf Aslan’dı.
Müdahale için, Doktor geldi. Herkeste merak ve şaşkınlık var. Yaralının başucundayım. Doktor, kurşunun sağ baldırından girip, mesaneyi parçalayan yere tampon yaptı. Yaralı, acının verdiği dayanılmaz ıstırap ile yüzünü buruşturuyordu. Yapılan morfinin acısını duymamıştı bile. Sargılar tamamlanmış, biraz rahatlamıştı. Alaylı bir ses tonuyla Doktorumuz:
“Ne haber Yusuf cuk; acın var mı?”
Şaşırmıştık. Kanepeye yatırdığımız kişi, uzun boylu, bıyıklı, beyaz teniyle çok yakışıklı biriydi. Bu gün doktorumuzun küstahlığı üstünde, durmadan konuşuyordu:
“ Evet, Yusuf cuk; düzenimi değiştirecektin ne oldu?”
Cevap vermiyor. Elleriyle yüzünü kapatıyordu. Doktorun bu hareketleri beni çok rahatsız etmişti.
“Asteğmenim lütfen, bakın konuştuğunuz kişi ağır yaralı. Siz görevinizi yaptınız. Konuştuklarınıza cevap vermiyor. Ne gerek var. Neyi anlatmak istiyorsunuz?”
Uyarımdan rahatsız olmuştu. Askerliğin değişmez kuralı, ast üst münasebetleri idi. O’da ben de bakışlarımızla birbirimizden hoşnutsuzluğumuzu belli ediyorduk.
Komutanın içeri gelmesiyle odayı boşalttırdım. Dışarı çıkanlar arasında Doktor da vardı. Ambulansla, Sivas Numune hastanesine götürmem, kararlaştırıldı. Silahlı iki er, ben, Yusuf Aslan hazırlanan araçla yola koyulduk.
Mahşeri kalabalığı, sireni çaldırarak dağıtmak zorunda kaldım. Şarkışla Sivas kara yoluna çıktık. Yaralımız biraz rahatlamıştı. Sigara istedi. Hemen yakıp verdim. Derin bir nefes çekti. Dumanı boşaltırken öksürüyordu. Su istedi. Kanaman devam eder tehlikeli olur dediğim halde, ısrarla istedi. Su dolu matarayı dudaklarına değdirip, geri çektim.
“Kanaman artar dayan biraz.”
O an, yıllarca aklımdan silemediğim bir bakışı vardı ki, hâlâ gözlerimin önündedir. Ben çok değişik insan tipi gördüm. Yusuf Aslan kadar yakışıklısını görmedim. Boylu boyunca ambulanstaki sedyede yatıyordu. Sağ elinde tuttuğu sigarayı bana verdi. Sol eliyle tutuğu elimi olanca kuvvetiyle sıktı. Doğrulmak isteyince, acısı artmış, huzursuzlaşıyordu. Siyah gözlerini açarak:
“Deniz yakalandı mı?”
“O, kaçan deniz gezmiş miydi’?
“ Hiç haber yok; o çoktan kaçtı.”
Derken çok şaşırmıştım.
Yüzünde bir memnunluk belirmiş, gözlerindeki mutluluk artmıştı.
Yaralı ve acı çeken bu genç, o an benim için aranan bir kaçak değil, yardıma muhtaç biriydi. Ben bir babaydım. O an oğlum gözlerimin önüne geldi. Yerde yatan delikanlının ailesini düşündüm. İçim burkuldu. Elimi sıkan elini okşarken bir ılıklık sarıyordu bedenimi.
Gözlerimden akan yaşlara mani olamadım. O’da ağlıyordu. Refakatteki erlerim de üzüntülüydü. Hızlı girdiğimiz Sivas İstasyon caddesinde hastane yoluna girerken haber her tarafa yayılmış büyük bir kalabalık oluşmuştu. Hastane önünde, sağlık personeli bizi karşıladı. Bir emniyet görevlisi:
‘’ Bize teslim edeceksiniz.’’
“ Hayır! Hastaneye teslim emri aldım.”
Acele sedyeye aldılar. Kanama tekrar başlamış. Sedye üzerindeki beyaz örtü, kıpkırmızı kan olmuştu. Ameliyathaneye giderken
Son kez bakıştık. Sesi çıkmıyor; ama gözleriyle bana teşekkür ediyor, şükranla bakıyordu.
“Atlatacaksın Yusuf! Atlatacaksın!’’
Benden istenen
Teslim tutanağını imzalayıp, aynı süratle Şarkışla’ya giden kara yoluna çıktık.
“ Sireni aç; hem de sonuna kadar!”
Şarkışla’ya kadar hiç konuşmadım. Ülkenin gündemine oturan bu olay, dünyanın büyük ilgisini çekmişti. Deniz gezmiş Kayseri ye giderken Gemerek te yakalanmıştı. Basın ve meraklı kişilerin uğrak yeri olan Şarkışla da gözle görünen bir canlılık yaşanıyordu. Her yerde bu olay konuşuluyor, bu olay tartışılıyordu.
Emekli öğretmen Baba Cemil Gezmiş, oğlu Deniz Gezmiş için ünlü bir gazetede yazdığı bir makalesinde:
“Doğduğunda uzun boylu olacağın belliydi. Seninle her daim gurur duydum. Büyük hedeflerin vardı. Çok önemli biri olacağın belliydi. Bilmiyorum, şimdi değil de tarih senden sonra ne yazacak? Şunu bil ki, oğul, ilahi adalette; suçlu ayağa kalk derlerse, senden başka hepimiz ayaktayız!” Yıllar geçmesine rağmen bu söylem hiç aklımdan çıkmamıştı.
Bin dokuz yüz doksan iki senesi, sıcak bir sonbahar eşimle çok sevinçliyiz.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesini başarıyla bitiren oğlumuzun diploma törenindeyiz. Hipokrat yeminini toplu halde okudular. Toplu halde kepleri havaya fırlatıp, sevinç gözyaşları döktüler. Dünyanın en mutlu babasıyım ki, sorma… Kordon da bir lokantada eşim, ben ve
Oğlum kutlamamızı yaparken, yaşadığım bu hazin olayı, doktorun küstahlığını, üstüne basa, basa anlatıyorum.
Gözlerimin sulandığını gören oğlum bana sarılırken:
“Annemin ve senin yanında Allah’ın huzurunda söz veriyorum. Utanacak bir olayın içinde olmayacağım.”
‘’On sekiz yıldır bu kutsal mesleği icra eden oğlumun, yıllar önce bana verdiği sözü tutuğunu görüyorum. Şaşmadı bundan sonrada şaşmaz inşallah.’’
Ne Amerika ne Rusya tam bağımsız Türkiye dediler. Ülkelerini çok sevdiler. Altıncı filoya karşı geldiler, haksızlığa yalana, dolana, talana hayır dediler. Teşhisleri doğru, tedavi yöntemleri yanlıştı.
Boşuna delikanlı demiyorlar. O yaşlarda, kan damarda deli akar. Sabırsızlıkları vardı. Devletine kızan herkes eline silah alıp dağa mı çıkacaktı? Üçünün de
Asıldığı gün olan, altı mayısta Star TV de akşam haberlerini sunan Uğur Dündar:
‘’İşte biz böyle bir ülkeyiz. Önce yok eder. Sonra anıtlar dikeriz!’’
Derken darağacında üç fidanın biri olan Yusuf Aslan’ın, sedyede yatışı gözlerimin önüne geldi. Son bakışmamızın siluetleri oluşurken, yanaklarıma doğru süzülen gözyaşlarıma engel olamadım. Şu da bir gerçekti, Şarkışla’nın tüm dünyaya tanıtılmasında büyük Ozan Aşık Veysel, Deniz Gezmiş,Yusuf Aslan’ın payları çok büyüktür.
YORUMLAR
Elbette, bulunduğu coğrafi konum,malum ülkelenin salyalarını akıtarak ,yemek istemelerinin diğer bir nedeni bence.O nedenledir ki sürekli etnik kimlikleri ve dinsel ögeleri gündemde tutuyorlar.Artık millet uyanmalı.Kurtulmalı bu cehaletten.
O üç aslan ve daha nice aslanlar öldü o günlerde.Neydi istedikleri bu çocukların ? Tam bağımsız Türkiye....Tek kişiyi vurmamıştı o çocular.Katil değillerdi,bu memleketi soyan kişiler hiç değillerdi.Ne için idam edildiler? Vatansever oldukları için.Tam bağımsız bir ülke istedikleri için .Bu kimsenin işine gelmediği için bu kıyımlar gerçekleşti.İnanın çok etilendim yazınızdan.Ben lise öğrencisiydim ,üç yiğitin idamı gerçekletiğinde.Ankara'daydım ve o cenazedeydim.Muhteşem bir bir topluluk saygı ile uğurladı son yolculuklarına.İdam eden cellatın ve idam kararı vern hakimlerin isimlerini kimse anımsamıyacak.Ama Deniz Gezmiş,Yusuf Aslan,Hüseyin İnan hiç unutulmayacak..O günler geldi gözlerimin önüne.Yaşananlar. Ben de Deniz gezmişin babasının bir cümlesini hiç unutmam.'' Bizim en büyük hatamız Denizi bir vatansever olarak yetiştirmemizdi'' Onlar gerçek vatanseverdi gerçekten.
Saygımla dost.Kalemin ve yüreğin dert görmesin. ...
KORDELYA tarafından 12/17/2010 12:47:55 AM zamanında düzenlenmiştir.
Hatırlamak istemediğim,hani derler ya beynimin bir köşesine fırlatıp attığım, o günler bütün canlılığıyla geçti gözümün önünden öykünüzü okuyunca Tacettin Bey.....
Öyle tarihler vardır ki; her yıl günlerce önceden insanın yakasına sarılıverir...Elem dolu kayıpların gölgesini düşürüverir hayat mücadeleme....
Yazınızdaki; benim gözümde ''kahraman''ların, faşizmin bilinçli katliamıyla yok edilişiydi bu tarih.....Yaşamım boyunca zihnimde kara bir lekeydi...Onların yanında olamadığım için kendimi hep suçlu hissettim...
Emperyalizme karşı dövüşmek suç değildir...Onlar, halkına karşı değil halkı için dövüştüler...Halkı uğruna öldüler...
Bizim için kendi savaşlarıydı !!!!!!....O kara günden sonra yaşadıklarım yorumlara sığmayacak kadar acı ve ızdırap verici..
Antiemperyalist öğrenci hareketlerinde bizlere öncülük ettikleri için minnettarım onlara...Deniz Gezmiş,Yusuf Aslan,Hüseyin İnan,Mahir Çayan,Ulaş Bardakçı,Hüseyin Cevahir,Sinan Cemgil,Erdal Eren, daha da Hacettepe yurdunda kalırken yanımda öldürülen nice isimsiz arkadaşlarım....Rahat uyuyun...Siz misyonunuzu layıkıyla yaptınız...Ya biz ?
Hele Ulaş'a Ulaş'a
Ulaş benzerdi güneşe
Ulaş gardaş can veriyor
Yüreğim düştü ateşe.....
Görmek istersen Deniz'i
Gökyüzüne çevir yüzü
Deniz gibidir gökyüzü
Aldırma gönül aldırma
dedik hep bir ağızdan...
Onların tek amacı devrimci düşünceyi ve eylemi yaşatmak ve yaymaktı..Küçüçük bebeleri kurşunlamak değil.......
Yazınız çok güzeldi içimi titreten...
Yüreğinize sağlık...
Saygılarımla...
CAN ABLAM OFFFFFFFFF BE OFFFFFF NE GÜNLERDİ O GÜNLER HAKLISIN BİTANEM İÇLER ACISI BİR SÜRÜ EVLATLARIMIZ BİR HİÇ UGRUNA NELER NELER KAYBETTİKTİK ABLAM BU ANLATIĞIN OLAY İNAN BENİDE AĞLATTI PAMUK KALPLİ KOMUTANIM ALLAHIM SİZLERİ BAŞIMIZDAN EKSİK ETMESİN SENİN GİBİ BABA OLANLARI SENİN GİBİ VATANI İÇİN CAN VERENLERİ ABLAM İNAN HER YAZINI OKUDUĞUMDA SENİ DAHA DAHADA ÇOK SEVİYORUM SENİ ZATEN TANIDIĞIMDA HAYRAN OLMUŞTUM PAMUK KALPLİ KARDEŞİM GÜZEL KARDEŞİM ALLAH ASKERLERİMİZİ BAŞIMIZDAN BAYRAĞIMIZI GÖNLERDEN İNDİRMESİN ABLAM NE MUTLU TÜKÜM DİYENE DERKEN BİLE GÖZLERİM AĞLAR VATAN SEVGİSİ VATAN AŞKI İLE BÜYÜDÜK 3 TANE EVKLADIM VAR ONLARDA AYNI DUYGULARDA BİRİSİ ÖGRETMEN BU VATANA HEPİMİZİN CANI KANI FEDA OLSUN ÇOK ŞÜKÜR ATATÜRKÜNÜ VATANINI SEVEN EVLATLARIMIZ VAR BU YÖNDEN ÇOK MUTLUYUM BENDE ATATÜRKÜN ASKERİYİM BENDE ANAYIM BENDE ANADOLUYUM ABLAM BU GÜN BİRŞEY OLSA KOŞA KOŞA BENDE GİDERİM CANIM PAHASINA VATANIM İÇİN ATATÜRKÜM İÇİN BU CAN BU TOPRAKLARA FEDA OLSUN İYİKİ SİZLER VARSINIZ VE GECELERİ YATAĞIMIZDA RAHAT UYUYORUZ ASKERLERİMİZ VE POLİSLERIMIZIN SAYESİNDE KURBAN OLAM MEHMETCİKLERİME KURBAN OLAM O KINALI KUZULARIMA ALLAHIMA EMENET HEPSİ HEPİNİZ VAROLUN ABLAM CANIM KUTLARIM SENİ SENİN GİBİ KOMUTANLARIMIZI ELLERİNİZDEN ÖPÜYORUM ALNINIZDAN ÖPÜYORUM CANIM FEDA OLSUN VATANIM SANA BİR KARIŞ TOPRAĞINA TOZUNA KURBAN OLSUN BU CAN SANA ABLAM SENİ AYAKTA ALKIŞLIYORUM BÖYLE BİR BABA OLDUĞUM BÖYLE GÜZEL YÜREKLİ BİR KOMUTAN OLDUĞUN İÇİN SENİ ALNINDAN ÖPÜYORUM ABLAM CANIMSIN BİTANEM
Yazıyı ve yorumların bir bölümünü okudum. Yine özgün bir yazı ve harika yorumlar. Söylenecek, yazılacak ne varsa yazılıp söylenmiş. O tarihten bu güne değişen bir şey yok maalesef. Zihniyet yine aynı. Sanki daha da kötüye gidiyor gibiyiz. Tek adam diktatörlüğüne ne kadar meraklı bir milletmişiz... Şaşırıyorum.
Ellerinden öpüyorum komutanım.
Milletimiz, devletimiz ve memeleketimiz üzerinde hain emelleri olan tüm düşmanlarımız hedeflerine ulaşamayacaklar yüce Allah'ın izniyle.
Bu millet her zaman, her şartta şer güçler karşısında birlik olmayı, her türlü hain teşebbüsü çelik gibi eli, yenilmez kuvveti ve birbirine kenetlenmenin adı olan gözyaşartan birliği ile aşmayı bilir.
Tarihimiz bu milletin ne tür aşılmaz zannedilen engelleri aştığını, hangi devasa güçleri hangi imkansızlıklara rağmen nasıl yendiğini anlatır sayfalarında.
Bizi düşündüren bir yazıydı okuduğum.
"Birlik olalım, dirlik bulalım" diyor anladığım kadarıyla.
Saygılar.
Selamlar.
Durdu Şahin tarafından 12/14/2010 7:43:53 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sayın Yıldırım;Ülkemin ve gençlerinin ne hallere düşürüldüğünü, akıcı ve duygusal bir şekilde anılarınızı da katarak çok güzel ifade ediyorsunuz.Tüm okuyucuların belirttiği ve günümüze kadar devam eden bu olaylar hepimizin içini acıtmaktadır.Yazınızın başlangıcında kısmen de olsa belirttiğiniz sebeplere kısa bazı ilaveler yapmak istiyorum:
20 nci yüzyıl insanlık tarihinde büyük bir kara lekedir.İki Dünya Savaşı bu asırda meydana gelmiş,insanlık bu asırdaki kadar katliam görmemiştir.Geçmiş asırlarda harcanan tüm enerjinin toplamından fazla enerji bu asırda harcanmıştır.2 nci Dünya Savaşının sonucunda kitle imha silahlarında büyük gelişmeler yaşanmış ve bu silahlara ABD'den sonra başka ülkelerde sahip olmuşlardır.Dünya'nın sonunu getirecek,kazananın belli olmayacağı anlaşılan böyle bir savaşı göze alamayan emperyalist ülkeler, Dünya'da soğuk savaş dönemini başlatmışlar,bilahare de yeni savaş yöntemleri arayışına girmişlerdir.1956 yılında Küba'da başlatılan terörizm 1 ocak 1959 da Küba Devletini ortaya çıkartmıştır.Dünya'da terörizmle kurulan önemli bir örnektir.Bu örnekten hareketle Dünya'ya devrim ihracına başlanmıştır.SSCB'nin öncülüğünde başlayan bu devrimi başka ülkelerde gerçekleştirmek için 1960 yılında Moskova'da 20000 öğrenciye hitap edecek Lumumba Üniversitesi kurulmuştur.Üniversite tamamen 3 ncü Dünya ülkelerinden gelecek öğrencilere tahsis edilmiştir.Bu üniversiteden yetişecek nitelikli gençlere daha üst düzey eğitim verecek başka üniversiteler ve eğitim yerleri de geliştirilmiştir.Bu gelişmelerden haberi olan ABD etkisi altında bulunan ülkelerin bir çoğunda ihtilaller yaptırarak kendilerine daha uygun iktidarları işbaşına getirmiştir.İyi bir araştırıcı bunları kolaylıkla tesbit edebilir.1960 yılının ortalarında Küba'da yapılan üç kıta (Trikontinental) toplantısında Dünya'da ki devrimci hareketin yaygınlaştırılması kararlaştırılmıştır.1967 yılında Avrupa'da başlayan olaylar bir yıl gecikmeyle 1968 de ülkemizde başlamıştır.1961 Anayasasını müteakip ülkede Türkiye İşçi Partisinin Kuruluşu 1965 seçimlerinden sonra TBMM ne girişleri,bünyesinde Kürtçü unsurları da bulundurması önem arzetmiştir.Fikir Kulüpleri Federasyonu bünyesindeki nitelikli gençlerin illegaliteye kaydırılması,yine aynı şekilde Kürtçülerin Devrimci Doğu Kültür Ocaklarını kurmaları yine aynı şekilde bunların içindeki nitelikli gençlere illegal terör örgütleri bünyesine aktarmaları önemli gelişmelerdir.12 Mart 1971 harekatı ve yine bu yıllarda ülkede ülkücü gençlik harekatının geliştirilmesi,1974 affı gençlerimizi karşı karşıya getirilişi bir oyunun parçalarıdır.Hepimiz seyirci ve figuran olarak bu günleri acılarla dolu yaşadık.Gençlerimizi karşı karşıya getirmek için o kadar akılcı teoriler geliştirdiler ki Dünya'da bu kadar çok illegal terör örgütü bulunan başka ülke olmamıştır.Neredeyse her sosyal sınıf için bir örgüt meydana getirilmiştir.1979 İran Devrimi Dünya'da yeni stratejiler geliştirilmesini gerektirmiş.Ülkemizde yeni bir ihtilal ve sol- dinci işbirliği gelişmeleri görülmüştür.SSCB nin yıkılışı,Dünya'da başlayan ekonomik kriz ve körfez krizi yine hükümet değişikliklerine neden olmuştur.Irak'ın işgali ülkemizdeki gelişmeleri etkilemiştir.Yeni açılımlar ve yapılanmalarla Ülkemize bir şeylerin dayatıldığı ve birtakım olayların gözlerimizin önünde gerçekleştirmeye çalışıldığını hep beraber görmekteyiz.Ülkemiz sanki avucumuzun içinden kayıp gitmektedir.Ancak çok büyük kayıplar ve fedakarlıklarla kurulan bu ülkenin kuralları Atatürk zamanında konulmuştur.Dünya'daki gelişmelere paralel olarak gereken yeni şeyler bunun üzerine mutlaka ilave edilecektir.Başka Şansımız yok.Son günlerde Avrupa'da başlayan öğrenci hareketleri iletişim konusundaki gelişmelere paralel olarak artık geçmişteki gibi bir yıl gecikmeyle değil,1-2 gün gecikmeyle ülkemize yansımaktadır.20 yaşındaki gencimizi yaşatmak onlara gelecek umudu vermek boynumuzun borcudur.Biz Dünya'da emperyalizm karşısında büyük bir mücadele vermiş örnek ve güçlü bir Devletiz.Hep birlikte aklımızı başımıza alıp hiç kimsenin oyununa gelmemeliyiz.Sizi okumaya devam edeceğim.Tüm Edebiyat Defteri ailesine saygı,selam ve sevgilerimi sunarım.
Sevgili Tacettin, okurken huzunlendim ve tekrar tekrar okudum. Bir yazi okuyucusu tarafindan birkac kere okunuyorsa, soylenecek hic bir seyin olmadigi yani sozun ve yazinin bittigi yerdeyiz demek yanlis olasa gerek. Seni kutluyorum. Kalemine, yuregine ve aklina saglik benim guzel kardesim.
söyleyecek herşeyi o kadar güzel söylemişsiniz ki buraya yazacak birşey bulamıyorum. ne kadar samimi duygular, ne kadar yumuşak ve dost bir anlatım. ve ne değerli bir anı. önünüzde saygıyla eğilmemek mümkün değil..
bir babanın oğluna bakışı gibiydi yusuf'a bakışınız. tıpkı nazım'ın benerci'ye bakışı gibi..
benerci benim oğlum...
ben onun yüzünü
görebilmek için
kaç kerre gecemi gündüzümü
on birlik tütüne satarak
dumandan bir adam gibi dikilip durmuşum...
benerci benim oğlum,
ben onu
uykusuz gecelerin
ellerine doğurmuşum...
____________________________________________“ Benim savaşım! Sizinle değil, sizin için!”
Evet komutanımız''
attın bizi gençlik yıllarımıza, hava da çok soğuk, kirpiklerim üşüdü inanın,, boğazım düğüm düğüm oldu. Anlamak isteyen anlar üç fidanı .Üç yıl önce bir gurupla Ankara'ya geldik.Sabah sekizde kabristanlarını ziyaret etmiştik, sadece mezar taşlarında doğdukları tarih yazıyordu, onlar ölmediler ki; mezar taşından başka bir şey yok. Vasiyet etmişler kesinlikle yapılmasın diye...
Sözün bittiği yerdeyim Komutan...
Dizelerimi bıraktım...
Sonsuz saygımla dost...
Denize Koşuyurum !
Yıllar sonra...
Bu sabah,tuaftı
Sabahlardan başka
Buruk bir sabahtı
Çakıl taşları topladım
Kum topladım
Kül rengi kumsallardan
Bir avuçta mavinin
TUZUNU !
Denize koşuyorum
Yana ,yakıla
Güneşi yakalamaya
Soğuk ve sıcağınla !
Sol elim kanıyordu
Mavilere mavi Deniz’lere
Deniz kızıl olmuştu
Donuktu mavi bugün
Soğuk soğuktu !
Oya Gedik
Duyarlı bir anıydı paylaşımınız.
Anlatılan dönemde ben lise son sınıf öğrencisiydim. Her gün okulumuzun önüne bomba atılır, okula polis korumasıyla giriş çıkış yapardık. İdeolojileri hangi taraftan olursa olsun, bu ülkeye çok zarar verdiler.
Okumak isteyen bir çok öğrenci, o yıllarda terör korkusundan, benim gibi üniversiteye gidemedi.
Başımda babamız yok, annem de çekindi.
Polisime askerime kurşun sıkan bana göre vatansever olamaz.
Bu ülkeyi Amerikan uşağı yapmak isteyen kadar, Marks Lenin,Kızıl çin hayranları da gözümde hiçtir.
Çok sıkıntılı dönemler yaşamamıza sebep olanlar, ruz-i mahşerde hesap vereceklerdir.
Bu ülke bağımsızlığı için çok kan dökerek, çok sıkıntılar çekerek, küllerinden yeniden doğdu.
Gazi Mutafa Kemal'in önderliğinde şahlanarak, bir avuç kahraman Türk büyük bir destan yazdı.
Eşimin bir dedesi, gazi biri şehit olmuş bu güzel vatan için.
Şu veya bu ideolojilere satılacak ülkemiz yok bizim.
Sizin hatıralarınızdan,hassas yüreğinizi biliyorum değerli komutanım.
Çocuklarımız bizim geleceğimizin teminatı, onları birer vatanperver olarak görmek en büyük dileğim.
Oğlunuz da babasına layık bir evlat olduğunu göstermiş, ne mutlu size ve eşinize.
Yeni paylaşımlarınızı bekliyor, saygı ve selamlarımı bırakıyorum sayfanıza.
Yazıyı okurken içmden birşeylerin koptuğunu farkettim...Gerçeketen bu gençler ne yaptılar...Askere,polise kurşun mu sıktılar..Tam bağımsız Türkiye sevdası için genç yaşlarında ölümlere yattılar..Ama çok yazık ettik..kendi evlatlarımızı acımadan yaktık..
........ Kime ne söylesek,kime ne desek
Şarkışla'da Yusuf'umu vurdular
Denizi'in adını hain koydular
Kime ne sölesek,kime ne desek
İşte geldik gidiyoruz....
Denizlere selam olsun......
.......Yazanpaylaşan onurlu davranan gönüle selam olsum........
Yaralı ve acı çeken bu genç, o an benim için aranan bir kaçak değil, yardıma muhtaç biriydi. Ben bir babaydım. O an oğlum gözlerimin önüne geldi. Yerde yatan delikanlının ailesini düşündüm. İçim burkuldu. Elimi sıkan elini okşarken bir ılıklık sarıyordu bedenimi.
Gözlerimden akan yaşlara mani olamadım. O’da ağlıyordu. Refakatteki erlerim de üzüntülüydü. Hızlı girdiğimiz Sivas İstasyon caddesinde hastane yoluna girerken haber her tarafa yayılmış büyük bir kalabalık oluşmuştu. Hastane önünde, sağlık personeli bizi karşıladı. Bir emniyet görevlisi:
‘’ Bize teslim edeceksiniz.’’
“ Hayır! Hastaneye teslim emri aldım.”
Acele sedyeye aldılar. Kanama tekrar başlamış. Sedye üzerindeki beyaz örtü, kıpkırmızı kan olmuştu. Ameliyathaneye giderken
Son kez bakıştık. Sesi çıkmıyor; ama gözleriyle bana teşekkür ediyor, şükranla bakıyordu.
“Atlatacaksın Yusuf! Atlatacaksın!’’
Benden istenen
Teslim tutanağını imzalayıp, aynı süratle Şarkışla’ya giden kara yoluna çıktık.
“ Sireni aç; hem de sonuna kadar!”
Şarkışla’ya kadar hiç konuşmadım. Ülkenin gündemine oturan bu olay, dünyanın büyük ilgisini çekmişti. Deniz gezmiş Kayseri ye giderken Gemerek te yakalanmıştı. Basın ve meraklı kişilerin uğrak yeri olan Şarkışla da gözle görünen bir canlılık yaşanıyordu. Her yerde bu olay konuşuluyor, bu olay tartışılıyordu.
Emekli öğretmen Baba Cemil Gezmiş, oğlu Deniz Gezmiş için ünlü bir gazetede yazdığı bir makalesinde:
“Doğduğunda uzun boylu olacağın belliydi. Seninle her daim gurur duydum. Büyük hedeflerin vardı. Çok önemli biri olacağın belliydi. Bilmiyorum, şimdi değil de tarih senden sonra ne yazacak? Şunu bil ki, oğul, ilahi adalette; suçlu ayağa kalk derlerse, senden başka hepimiz ayaktayız!” Yıllar geçmesine rağmen bu söylem hiç aklımdan çıkmamıştı.
Bin dokuz yüz doksan iki senesi, sıcak bir sonbahar eşimle çok sevinçliyiz.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesini başarıyla bitiren oğlumuzun diploma törenindeyiz. Hipokrat yeminini toplu halde okudular. Toplu halde kepleri havaya fırlatıp, sevinç gözyaşları döktüler. Dünyanın en mutlu babasıyım ki, sorma… Kordon da bir lokantada eşim, ben ve
Oğlum kutlamamızı yaparken, yaşadığım bu hazin olayı, doktorun küstahlığını, üstüne basa, basa anlatıyorum.
Gözlerimin sulandığını gören oğlum bana sarılırken:
“Annemin ve senin yanında Allah’ın huzurunda söz veriyorum. Utanacak bir olayın içinde olmayacağım.”
‘’On sekiz yıldır bu kutsal mesleği icra eden oğlumun, yıllar önce bana verdiği sözü tutuğunu görüyorum. Şaşmadı bundan sonrada şaşmaz inşallah.’’
Ne Amerika ne Rusya tam bağımsız Türkiye dediler. Ülkelerini çok sevdiler. Altıncı filoya karşı geldiler, haksızlığa yalana, dolana, talana hayır dediler. Teşhisleri doğru, tedavi yöntemleri yanlıştı.
Boşuna delikanlı demiyorlar. O yaşlarda, kan damarda deli akar. Sabırsızlıkları vardı. Devletine kızan herkes eline silah alıp dağa mı çıkacaktı? Üçünün de
Asıldığı gün olan, altı mayısta Star TV de akşam haberlerini sunan Uğur Dündar:
‘’İşte biz böyle bir ülkeyiz. Önce yok eder. Sonra anıtlar dikeriz!’’
Derken darağacında üç fidanın biri olan Yusuf Aslan’ın, sedyede yatışı gözlerimin önüne geldi. Son bakışmamızın siluetleri oluşurken, yanaklarıma doğru süzülen gözyaşlarıma engel olamadım. Şu da bir gerçekti, Şarkışla’nın tüm dünyaya tanıtılmasında büyük Ozan Aşık Veysel, Deniz Gezmiş,Yusuf Aslan’ın payları çok büyüktür.
GERÇEKLERİ DİLE GETİREN BU DUYARLI YÜREĞİNİ ÖPERİM CAN HEMŞERİM,,YIKILAN BACALARIN DUMANLARI TÜTMÜYOR
ÇOK DUYGULANDIM ÇOK ACILARIM TAZELENDİ O GÜNLERİ TEKRAR YAŞADIMMEN FAAT SİMSARLARI NE YİĞİT ANA KUZULARINI
HARCADILAR HİÇ UĞRUNA HALA UTANMADAN BAZI KESİMLER MİLLETİN KARŞISINA GEÇİP KONUŞUYORLAR DOST ATEŞDÜŞTÜĞÜ YERİ YAKAR UMRULARINDAMI O DÜZANBAZ DÜMBÜKLERİN NEYSE DUYARLI YÜREĞİNİ ÖPTÜM ABİM GÜZEL DOĞRULARI DİLE GETİRMİŞİN TEŞEKKÜRLER SELAMLAR SAYGIMLA İNŞALLAH O ACILARI BİRDAHA YAŞAMAYIZ YAŞANMAMASI DİLEKLERİMDİR SAYGILARIMLA,,,
HALA UYANAMADK
Şu parti bu parti de aşılandık
Onlar avcı oldu bizde avlandık
Koyun ettiler bizi hem sağıldık
Hala uyuyoruz uyanamadık,
Adaletli bir paylaşım yapmadık
Zengin tok gezdi fakire bakmadık
Kulak ardı ettik hem de takmadık
Hala uyuyoruz uyanamadık,
____Aramıza bizim nifak soktular
____Sökemedik çivileyip çaktılar
____Uzaktan seyirci olup baktılar
____Can evimizden bizleri yaktılar,
Hala daha dersimizi almadık
Morfinle diler de uyanamadık
Öldürüldük hem de kana boyandık
Uyuyoruz hala uyanamadık,
Senelerdir tepelerden bakıldık
Yetmez gibi hem de niçin yakıldık
Gitti gönül dostlarımız yıkıldık
Hala uyuyoruz uyanamadık,
Koman iyim neden biz uyanmadık
Tavşan yamacı aştı da anladık
Fırka fırka dağıttılar dağıldık
Hala uyuyoruz, uyanamadık...
AŞIK KOMANİ
seslendirme;AŞIK KOMANİ,İsmail Koman
2010
İNSANLARIN FİKİRLERİNİ SÖYLEMELERİ VE DAVASI UĞRUNA YASLAR ÇERCEVESİNDE SAVUNMALARINDAN DOĞAL BİRŞEY OLAMAZ,YILLARCA BU ÜLKETİ SOLCU SAĞCI BİR DÖNEM ALEVİ SÜNNİ BİR DÖNEM ŞERİATCI KOMİNİST DİYE BÖLMEYE ÇALIŞTILAR NİCE SAĞCISI VE SOLCUSU FİDANLAR TOPRAĞA DÜŞMÜŞTÜR..BİZLER U-ÇANAKKALEDE OLDUĞU GİBİ BİRLİK BERABERLİK OLUP OYUNA GELMEMELİYIZ.....ABİ GÜZEL BİR KONUYU İŞLEMİŞSİN..BENDE OKURKEN ESKİ GÜNLERE GİTTİM
OFFFFFFFFFOFFFFF TACETTİN ABİM DUYGU YÜKLÜ YAZINIZIGÖZYAŞIMLA BİRLİKTE OKUDUM YÜREĞİM BURKULDU DİYECEK BİR SÖZ BULAMIYORUM HELE HELEKİ ŞU KÜSTAH VE KABACA DAVRANAN DOKTORA LANET OKUDUM İÇİMDEN YA NASIL DALGA GEÇER BUKADAR FEDAKAR BİR GENÇLE HİÇ İÇİ SIZLAMIYOR AMA TABİKİ İÇİ SIZLAMASI İÇİN İNSAN OLMASI LAZIM İNSANLIKTAN ÇIKMIŞ BENCE YA DENİZGEZMİŞLERİMİZ BİZLER İÇİN MÜCADELE ETMİŞLER CANLARINI ORTAYA KOYMUŞLAR YA PEKİ BİZ NEYAPIYORUZ HALA SAĞCI SOLCU KÜRT TÜRK KÖYLÜ KENTLİ AYIRIMI YAPIYORUZ VE ELİMİZDE OLAN İMKANLARIMIZLA MUTLU OLMAYI BİLMİYORUZ ŞİMDİ SİZİN ARACILIĞINIZLA DENİZGEZMİŞLERİMİZE ALLAHTAN RAHMET DİLİYORUM MEKANLARI DURAKLARI CENNET KÖŞESİ OLSUN İNŞALLAH.OĞLUNUZUN SİZE VERDİĞİ SÖZÜ TUTTUĞU İÇİN ONUR DUYUYORSUNUZ BİLİYORUM RABBİM HERKEZE HAYIRLI EVLATLAR NASİP ETSİN SONSUZ SAYGIMLA ABİM YAZAN YÜREĞİN ASLA VE ASLA TÜKENMESİN YAZINIZIN GÜNE DAMGASINI VURMUŞ AMA KURDELELER AZBİLE BÖYLE BİR YAZIYA KUTLARIM CANIM ABİM SEVGİLERİMLE
Defalarca okudugum bu haksizligi bir kezde sizden okudum ve yine cok duygulandim, Sagcisi solcusu, Devrimcisi, Ülkücüsü, Alevisi, Sünnisi, Türkü Kürdüyle Bagimsiz Türkiyeyi hepimiz hala istiyoruz ama cikarci, korkak ve bagimli devlet büyükleri buna o gün oldugu gibi bugünde sans tanimiyorlar. Onlara ragmen bu sesi duyurmaya calisan ve bu serefli ugrasi verene de malesef anarsist damgasini vuruyorlar. Bagimsiz ve serefli Türkiye icin kanlari, canlari pahasina direnen tüm Devrim sehitlerini saygi ve sevgiyle aniyorum. Kutluyorum bu güzel kalemi...
Aslında fazla söze gerek yok .Cevabı içinde barındıran sorunlarla yüzleşmiş hikaye
“ Benim savaşım! Sizinle değil, sizin için!”
O kadar yakışıklı olmalarıda cabası kıskanılmışta olabilirler devri zamanında...Baştan sona hüzünlenerek okudum ve gurur duydum Tacettin YILDIRIM
Tabi sizinle...
Ne yazıkki gözyaşlarımada hakim olamadım. Bu sabahın en büyük hüznüne tanıklık ettim.Yaşayanlar acılarını asla unutmuyor.
Yüreğinize saglık
Çok saygılar
Kutlarım...
hocam duygu aktarımınız o kadar kuvvetli ki okurken içim ürperdi.bu kurdele kesinlikle hak ettiği yerde.
sağcı yada solcu değilim,ülkemizin çıkarlarının yanındayım her zaman.ne varki gençlerimizin bu olaylara karışması çok üzücü.tabiki ilgilenmeliler,söz hakları olmalı.önce okuyup belli bir birikime sahip olmalı ve kendi düşüncelerini oluşturmalılar.
sizinde dediğiniz gibi kanlarının deli aktığı çağda bir kaç densizin maşası olmamalılar.
sanırım bu tarz düşüncelerin olgunlaşabilmesi için zaman gerekiyor ve kendini yetiştirmek.bizler türk üz,asil bir nesiliz,yaşananlardan ders almalı ve çocuklarımıza anlatmalıyız.arsız zihniyetler son 15,20 senedir bizleri ve yeni nesli bir nevi ırkcılığa itiyor,yeni sorunlar türetip,yeni oyunlar kuruyorlar.zor günler çocuklarımızı bekliyor,dilerim iyi yetişdiriyoruzdur gençlerimizi.
türk üyle,kürt üyle,sünnisi,alevisiyle,üryanisiyle...bir bütündür TÜRKİYE.
sevgi ve saygılar.
Bu yazıyı okurken ne sağcıydım ne solcu
zaten oldum olası bir tarafa bağlı kalmayı beceremedim
zaman geldi sağcı oldum
zaman geldi solcu
Bneim esas düşüncem şudur Devletcilik
ben Devletin ayakta durmasından yanayım
zamanında yapılan kıyımlar kardeş kardeşin kavgası
birilerinin ran elde etmesi
önemlisi bizlerin kandırılmaları
bir hiç uğruna ölmemiz öldürmemiz katil olmamız mezara girmemiz cezaevlerinde işkence görmemiz
bugün bakıyorumda o zamanın sağcı veya solcu gençleri şimdi dost ve arkadaş
o zamanda biz bizdik bu zamanda biz biziz
...............................................
güzel bir yazıydı bence
teşekkürler.................................
selamlarımla
Tacettin Bey inanılmaz duygulu, anlamlı ve güzel bir yazıydı ve ben böylesi güzel bir yazıyı elimden olmayan sebeplerle geç okuduğum için sizden çok özür diliyorum.
İçinde o kadar çok mesaj vardı ki.. Hangi biri için size teşekkür edeyim şaşırdım inanın.. Oğlunuzu kutluyorum. Askerlik de doktorluk da çok kutsal meslekler.. Siz nasıl görevinizi layıkıyla yapmışsanız oğlunuz da aynen sizin gibi devam ediyor. Kutluyorum hem güzel yazınız hem de bağlı olduğunuz değerler için..
Güne gelmeyi fazlasıyla hakeden yazınızı bir kez daha kutluyor başarılarınızın devamını diliyorum.
Herşey gönlünüzce olsun... Saygılarımla...
* * *
Bu saatte böyle acı dolu yaşam hikayesi, olacak iş değil, şu an nasıl uyurum bunca duygu yoğunluğu içinde kahrolurken.. Bu tarihi anıyı bun günlere değin sımsıcak saklamanız, o babacan yüreğinizeki şevkat, hoşgörü, gençleri ve düzendeki aykırılığı anlayabilme yetisi! Sizi çok değerli kılan, insani yanlarınız. Sizi ilk gördüğümde toplantıda, babacan halinizle bir ışık gibi aydınlıktınız ve anladım ki o an bu üstadımda çok değerler var, meyve veren ağaç misali, gönül minderini yere seren ender insanlardan dedim ve yanılmadığımı kaç kez anladım. Daha önce de sevgili Aşık Veysel'e yaptığınız yardım ve fedakarlık çok güzeldi, heyecanla okumuştum, ve demiştim ki işte bu gönül adamı bu, benim değerli üstadım. Bir insanın yapması gereken en güzel noktalara uğruyorsunuz ve orada yükseliyorsunuz göklere doğru, bu herkesin yapmak isteyip de yapamadığı bir beceri, çünkü bu işler yürek işi, gönül işi, maddi değil, maddi bir güç gerektirmeyen paha biçilmez insanlğın doruk noktasına erebilmek, vicdanla oluyor ve siz ermişsiniz, daha ne istenir ki yaşarken? Selamete çıkmak bu demek!
Hocam bu gençler hep yürek yaktı, tv de dizileri yapıldı, çok büyük ilgi gördü, ülkeye yardım etmek her vatandaşın görevi lakin eğitim önce, bu gençleri bu hale koyan yanlış idolojiler, elbette iyi niyetteydiler ama böyle olmaz ki, önce eğitim, önce okul bitmeliydi, kalemi erken bırakmışlar ellerinden silahı almışlar, silahla bir yere varılmaz asla.. Sizin vedarı iftiharınız oğlunuz ve onun gibi nice delikanlılar eğitimlerini bitirip ülkemize hizmet veriyorlar, böyle olmalı vatandaşın görevi, elinden geldiğince insanca, vurarak kırarak ancak kendine zarar verirsin tabii ki çevrene, ailene de ülkene de. Ben çok üzlüyorum ard niyetlilere maşa olan gençlerimize, gençlerin beyinlerini yıkayan insanlık düşmanı caniler yüzünden nice yavrular doğru yolundan şaştı, kimi öldü, kimi hapishanelerde delirdi, çürüdü, intihar etti.... Yazık değil mi ana baba kuzularına, hangi vicdan bun göz yumar? Çok dikkat etmek lazım gençlerimize, ham meyveleri koparıyorlar dalından olmasını beklemeden, o meyvelerin yetiştirildiği ağaçları çok iyi koruyup kollamak lazım, ta ki o meyveler olgunlaşıp, faydalı olana kadar, yoksa ne ağaç kalır ne de meyve, zamansız tükenir gider köküyle birlikte..
Var olsun gönlünüz değerli hocam, sizdeki kader de çok ilginç, yaşamış olduğunuz bu olaylar garip bir tesadüf belki Hak tarafından bir lütuf, iyi ki yaşadınız hazinde olsa bu olayları, yoksa bizlere kim ulaştıracaktı bu tarihi olayları, canlı şahit üstadımızın kaleminden okumak onurdur bize. Yürekten kutluyorum değerli kaleminizi ve vicdanlı, duyarlı yüreğinizi..
Bizim savaşımız da insanlığın var olması için.. bütün mücadalemiz; insanlığı, sevgiyi, yardımlaşmayı yok etmeye çalışanlarla..
Silahla değil kesinlikle, en kesin silahımız kalemle, gönüllere nakış nakış işlemek, güzel olan her ne varsa insanlık adına..
Selamlar saygılarım sevgilerim her daim binlerce babcan yüreğinize değerli üstadım...
* * *
Boşuna delikanlı demiyorlar. O yaşlarda, kan damarda deli akar. Sabırsızlıkları vardı. Devletine kızan herkes eline silah alıp dağa mı çıkacaktı? Üçünün de
Asıldığı gün olan, altı mayısta Star TV de akşam haberlerini sunan Uğur Dündar:
‘’İşte biz böyle bir ülkeyiz. Önce yok eder. Sonra anıtlar dikeriz!’’
Derken darağacında üç fidanın biri olan Yusuf Aslan’ın, sedyede yatışı gözlerimin önüne geldi. Son bakışmamızın siluetleri oluşurken, yanaklarıma doğru süzülen gözyaşlarıma engel olamadım. Şu da bir gerçekti, Şarkışla’nın tüm dünyaya tanıtılmasında büyük Ozan Aşık Veysel, Deniz Gezmiş,Yusuf Aslan’ın payları çok büyüktür.
O DİKİLEN ANITLAR VİCDAN AZAPLARINI YOK EDEBİLECEK Mİ ACABA? :(( O GÜNLERE GİTTİM VE GECENİN SABAHA GÖZ KIRPTIĞI BU SAATLERDE YÜREĞİM SIZIM SIZIM SIZLADI.DEĞERLENİN DEĞERİNİ KAYBETTİKTEN SONRA ANLAMAKTA ÇOK ÜNLÜYÜZ NE YAZIK Kİ. YÜREĞİNİZE KALEMİNİZE SAĞLIK DEĞERLİ DOST USTA KALEM.SELAM SAYGILARIMLA..
Tacettin Bey;
öncelikle yazınızın başında yaptığınız doğru tespitlerinize,
yorumunuza katıldığımı belirterek başlayayım yorumuma.
Ülkemiz için acı bir gerçek,kötü bir oyun ve hala devam ediyor,
ne yazıkki hala biteremedik bu kanlı oyunu.
Yaşadığınız olayın da size rastlamasına da Allahın bir lutfu diyelim.
Sen o gencin samimiyetini anlamış,oda bu ülkenin askerinin düşman safında yer almadığını anlamıştır.
Sayenizde.
Olay anındaki babacan tavır ve davranışınızdan dolayı da saygılarımı sundum.
Çok kötü ve çok acı.
En kötüsü de nedir biliyormusun?.
Ülkesini sevenler,ülkesinin bağımsızlığı için çabalayanlar aynı idealleri taşıyanlar
ayrı saflara bölündü ve birbirini düşman belleyip birbirlerini kırdılar.
Ben bile ayrı safta olduğumdan yazınızı okuyana kadar hiç böyle yorumlamamıştım
geçmişte yaşanan bu olayları ve bu kişileri.
Geçmişte yaşananlar ve bizim de yaşayıp boş durmamak, bir şeyler yapmak,
vatan kurtarmak çabalarımız anlaşıldımı,anlaşılıyor mu?.
Evet te değil,hayır da değil.Zamanla anlaşılacak.Umarım o zaman çok geç kalmaz.
Bak bir hikaye de ben yazayım sana.Yıl 1979.Bende o yıllarda lise talebesiyim.
Yine bir vatan sevdalısı bu ülkeyi canından çok seven bir yürek.
Bir üniversite talebesi.Ayrı safta vatanını kurtarmak peşinde.
Alper Tunga UYTUN.
Gönlündeki vatan aşkını yaradan aşkıyla birleştiren bir yiğit.
Namazını kılıp (Allah'ından bu ülkenin huzura kavuşmasını eminim dilemiştir) çıkışta cami avlusunda şehit ediliyor.
Hem de yabancı değil bu vatanın evlatları tarafından.Ne acı değilmi.
Gazetelerden olayı ve annesinin ağıtlarını okuyunca dayanamadım ağladım ve söz verdim kendime.Bir oğlum olursa adını Alper Tunga koyacağım ,adını yaşatacağım ve alıp annesine varıp anneciğim ağlama işte oğlun yaşıyor diyeceğim.
Yüce yaradanım tam on yıl sonra bana bir erkek çoçuk nasip etti.Adı konulmuştu zaten.
Oğlum büyüdü.Şimdi üniversite talebesi.
Bulup elini öpemedik henüz.
Yaşıyorsa Allah sağlık versin nasip olur inşallah bir gün.
Öldüyse Allah nur içinde yatırsın vatansever evlat doğurup yetiştirdiği için.
Oğlum , benim daha genç yaşımda kavrayıp ülkem için üzüldüğüm meseleleri daha yeni yeni
kavramakta ülkemin diğer gençleri gibi.
Ama ben ümitliyim gelecekten ve gençlerimizden.Kurtaracaklar bu güzel vatanı.Her türlü kirli oyundan.
Yazınız çok etkiledi beni.
Kaleminize değil yüreğinize hayranlığım arttı bir kez daha.
TEBRİKLER.
SAYGILARIMLA.
arıbeyi tarafından 12/9/2010 9:03:38 AM zamanında düzenlenmiştir.
Yazı her ne kadar öykü başlıgı altında yazılmış olsada, anladıgım kadarı ile, yazarımız için buruk ve acı bir anı..
Gençlerimiz üzerinden bu oyunlar artık bitmeli, yazıyı okurken gözlerim doldu, çok içten bir anlatım.
Saygıdeğer Üstadım, yürekten kutlarım duyarlı yüreğinizi ve değerli kaleminizi.
Saygı hürmetlerimle......
Genç Ozan tarafından 12/8/2010 11:05:51 PM zamanında düzenlenmiştir.
Şu da bir gerçekti, Şarkışla’nın tüm dünyaya tanıtılmasında büyük Ozan Aşık Veysel, Deniz Gezmiş,Yusuf Aslan’ın payları çok büyüktür. AYNEN KATILIYORUM Ben çok kitap okumam ama arkadaş tavsiyesiyle okudugum ne ilginç raslantıdır ki deniz gezmiş ve arkadaşlarının mücadelesi olan kitaptı o kitapla burdaki yazılanları kıyaslayınca HELAL DİYORUM Güzel kaleme alınmış yazı konu ise yerinde çok söze gerek yok SEÇKİ YERİNDE KARAR ALKIŞLIYORUM YAZANI VE SEÇKİYE ALAN YÜREKLERİ
Sizin büyüklüğünüz karşısında hep küçülmüşümdür.Bu Ülkeye sizin gibi değerler lazım, anlayıp dinleyip sahip çıkabilsinler.
Görmüşlüğünüzün üzerine bir de yüreğinizin güzelliği ilave olunca, kalplere bıraktığınız umutlar eminim birgün fide verip kök salacak.
Bazen hayat zorluyor olsa da, hayatla mücadele sonuç verecektir demek istiyorum.
Sevgim saygım her daim.
dünler yarının elbisesi aslında.ne kadar bugünlerde bir şeylerin şekli şemali değişsede bir gerçek var ortada. Ortada bir vaatan var ve içinde yaşayan her insan eşittir, eşit haklara sahiptir.
dilerim dünlerin silinmez izleri yarınlara bulaşmaz.
dua ile abicim ...
aaa lkocaman da tebrikler.....günün güzel geçsin :)
Asanlar başka, anıtlarını dikenler başkadır. Keşke astıranlar öyle vicdan azabı çekseydi ki kendilerine de aynı cezayı verseydi. Gerçi kararı onaylayan hakim lokmadan boğularak öldü, buna ilahi adalet demeli miyiz bilmem.
Her öykünüz gerçek yaşamı anlattığından olacak çok değerli. emeğinizi kutluyorum.
Ne yaralar kanattınız içimde, ne olayları tekrar yaşattınız biliyor musunuz?
Ben bir asker eşi olarak öyle acılar gördüm ve yaşadım ki, benim yanımda konuşmak istemezler eşimin arkadaşları(bazen kendilerini kaptırırlar) askerlikten başka bir şey bilmeyenler ne konuşur ki zaten!
Ben bu kavgalara hâlâ anlam veremiyorum ve çok üzülüyorum.N eoldu ? Ülkemi kurtuldu, ayrıca nerden ve kimden kurtacaklardı ülkeyi? Genç beyinleri yıkayan ve iç kargaşaya sebep olan dış güçler hâlâ oyunlarını oynamaktadırlar.
Allah mekânlarını cennet eylesin.Biliyorum ki, evlât acıları dinmemiştir, dinmeyecektir de...O anne babalara da dayanma gücü versin.
Çeken bilir sizin yazdığınız bu yazı bir yaşanmışlık, asker ne acılar yaşadı güneydoğuda ama maalesef ki sapla saman karıştı.
Sağlıcakla kalın
selamlar
Güzel bir öykü. Belki gerçek olmasından, belki anlatımından, belki konunun çarpıcılığından, belki de bunların dengeli karışımından.
Bir söz dikkatimi çekti:''Teşhisleri doğru, tedavi yöntemleri yanlıştı''. Epey düşündürdü beni. Buraya yazarken kendime de soruyorum: Eğer her şey doğal gelişimine bırakılsaydı (1983 süreci başlamasaydı) Kürt realitesinin tanınması, kabul edilmesi için gereken zaman ne olurdu? Dahası herhangi bir tanıma gerçekleşir miydi? Bugün bile çatışmalar biraz durulduğunda demokratik kurumlar sorunları çözmek için harekete geçmiyor.
Başka bir zihin alıştırması olarak şu da sorulabilinir: AB (dayatması) olmasaydı reform yapma gereği duyar mıydık?
Pasifist düzeyde silaha, slahlı mücadeleye karşıyım. Ama dayatılma, zorlama olmadıkça da Türkiye Cumhuriyeti'nin kurumları ve zihniyeti kendini yenilemiyor, bunu da görebiliyorum. Böyle olması gerekir, ama öyle. Çok yazık.
Yazınızın yorumunu foruma dönüştürmek istemem. Yazınız iz bırakan türdendi. Saygılarımla.
Ne diyorum biliyor musun?
Ümraniyede 5 delikanlı Ülkü Çiçeklerini katleddikleri günü asla unutmadım, unutamadım. Değerli yazara arkadaşım Alper Aksoy bu delikanlılarımız için minikçe bir roman yazmıştı...
Ümramiye İçinde Vurdular Bizi ...
Her Türl'ün okuması gerekir bu romanı. Ki, emparyalizme kimler uşaklık etmiş, kimler Ne Amarika, ne Rusya, ne Çin tam bağımsız Türkiye...
Vatan için şehit olanlara Allahtan rahmet diliyorum. Nur içinde yatsın Ülkü Çüçekleri...
Türkiye'nin bağımsızlığından başka bir şey istemedik diyordu, kendimi 24 yaşında Türkiye'nin bağımsızlığına armağan ediyorum diyordu. Bu kavramı bütün anlamları ile ferdinden, toplumuna iyi anlatamayıp, ne denli önemli olduğunu, uğrunda nelere katlanılıp, neler verilebileceğini kavratamamışsanız, fazlaca söylenecek söz yok... Çok yıkım, çok ölüm, çok zulüm yaşamak muktedir olacağınız şekliyle; kaderinizdir !
Türkiye'nin ve Türk ulus toplumsalının bağımsızlığı için zerre-i miskal emeği geçmiş tüm gerçek yurtseverleri saygıyla, rahmetle anıyoruz!
Buyurduğunuz gibi: Ne Abd, ne Ab ne de başka bir emperyal kuruğuna düşmeden tam ve "bilakâydüşart" bağımsız bir ülke için...
Yerini fazlasıyla hakeden bir seçkiydi...
Sayglarımla..
Göktürkmen tarafından 12/8/2010 4:32:50 PM zamanında düzenlenmiştir.
işte hocam sırf bu yüzden siyasetin ne şu tarafında ne bu tarafında bulunmayı sevdim
banane insanların siyasi görüşünden
insan mı???????
benim baktığım taraf sadece bura
o yılların nasıl olduğunu böyle okudukça öğrendim
biraz babamdan biraz teknolojiden o gençlerin vebali ve onlar gibi harcanan nice taze beyinlerin
suali
bundan rant kazanlar işte veremeyecek olanlar
hala yok mu bu savaş varrr hala da var
en basit siteden bahsedelim
şiir dili bambaşka
büyü gibi
burada bile yok akp yok chp yok mhp
offffffffff yeterrrr !!!!!!
bırakın artık!!!!!!!!
birbirine sımsıkı kenetlenmemiş ülkelere neler olduğunu gördük
yanı başımızda Irak şii sünni çatışması ettiler Amerika ne şii dinledi ne sünni
bir zamanlar bosna afganistan
bizzzz
birbirimize
fikir ayrılıkları ile
düşman olduğumuz sürece
düşmanları çok güzell
pusuya yatırıryoruz
hele de gençlik
kaybolup gidiyor
.............................
ne sağcı ne solcu ne çok açık ne çarşaflı ne kürt ne türk ne sünni ne alevi
kimseyi koruduğu değerlerden dolayı yargılamıcam ölene kadar böyle
tek yolumu çeviren bu değerlerin ardına sığınıpta
vatanımı bölenlere olur tepkim ve nefretim
çocuklarımıda böyle yetiştirmek için elimden geleni yapıcam
........................
komutanımmmmmmm
siz bi harikasınız
öpüyorum ellerinizden ...
''Ne Amerika ne Rusya tam bağımsız Türkiye dediler. Ülkelerini çok sevdiler. Altıncı filoya karşı geldiler, haksızlığa yalana, dolana, talana hayır dediler. Teşhisleri doğru, tedavi yöntemleri yanlıştı.
Boşuna delikanlı demiyorlar. O yaşlarda, kan damarda deli akar. Sabırsızlıkları vardı. Devletine kızan herkes eline silah alıp dağa mı çıkacaktı? Üçünün de
Asıldığı gün olan, altı mayısta Star TV de akşam haberlerini sunan Uğur Dündar:
’İşte biz böyle bir ülkeyiz. Önce yok eder. Sonra anıtlar dikeriz!’’
---------------------Ölmeden önce kuyu kazanlardanız, sonradan dikilen anıtlar kusurlarımızı örtmek içindir hep...
İş işten geçtikden sonra yapıla anıtlar... Ah!..
Her ne yazarsam yazayım; böyle içten, böyle dolu dolu duyguların yanında benim yazdıklarım sönük kalacaktır.
Bu arada, sevgili oğlunuzu tüm kalbimle kutluyorum.
Gelecek nesillerlere teslim edeceğimiz vatanımız , umarım aydınlık Türkiye imajıyla hep dimdik ve kıyamate kadar gururlu bayrağımızla yaşayacak, yaşatılacaktır...
Gönlünüz varolsun efendim. İbretle okudum. Kaleminiz hiç susmasın!...
tacettin arkadaşım ya nasıl ve ne demeliyim bilemedim inan.
hani kal geldi derler ya öylesine kal geldi hem üşüdüm hem ısındım
böylesine bir konuyu sayfaya aktarmak öncelikle yürek ister.
böylesi bir olayı yaşamış olman ayrıca bir ayrıcalık.
Üçfidanın avukatlarından Mükerrem Erdoğan ile Antalya da komşu idik..
ondan çok şey dinlemiştim ama onlardan biri ile birebir birlikte olan arkadaşımı adeta kıskandım desem yeridir.
evet onlar hani derler ya sapına kadar yiğit ve mert çocuklardı.
yazık oldu.
böylesi bir konuyu bizlere sunduğun için çok teşekkür ediyorum arkadaşım.
sevgimle kal.
En başta Allah rahmet eylesin demek istiyorum.
İdam güzel bir şey değil. O dönemde Gezmiş ve arkadaşlarının suçlarının tam karşılığı idam mıydı, bu da tartışılır. Ama şu bir gerçek ki, kahraman oalrak ilan edilen bu gençler bütün kaos toplantılarında ve gösterilerinde en ön safta yer aldılar. Polisle askerle çatıştılar, kurdukları örgütle asker ve polis şehit ettiler. Banka soydular. Belki Amerika'yı red ettiler ama, kominist Rusya'nın Marksizm, Leninizm çağrıları altında Sovyet emperyalizminin Türkiye’yi nasıl bir uçurumun eşiğine getireceklerinin de farkında bile değildiler. Gezmişin resmi kayıtlara göre son sözü "yaşasın Marksizim ve Leninizim" olmuş. Bu mu vatanseverlik...
Binlerce öğrencinin eğitim hakkına sebep oldular. Sayelerinde pek çok üniversite kapandı. Bunlar mı Türkiye'ye aydınlık bir ufuk açmayı amaçlayan kahramanlar?
Yazı insani duygularla kaleme alınmış. Yazarımız duygusal bir insan. Ve de ne kadar tarafsız bir insanmış ki, kendilerine (orduya) silah çeviren bir teröriste bile merhametle yaklaşabilmiş.
Evet burası Türkiye...Eğer hüzünlü bir şekilde hayata veda etmişsen, bütün günahların ve suçların silinip gider. Hrant DİNK gibi. Bu yüzyılın sonlarına doğru ÖCALAN haininden de övgüyle bahsederlerse hiç şaşırmam.
Siyasi boyutu olan ama son derece de duygulu bir anı yazısıydı. Edebi oalrak da gayet başarılı bir şekilde kaleme alınmış. Kutluyorum.
Saygılarımla.
Fikret TEZEL
Aynur Engindeniz
Ayrıca o dönemlerde doğmamaış olabilirim. Ama akıl ve göz vermiş Allah. Okuyabiliyorum araştırma şevkimde var çok şükür. Mesele yaşadığın dönemi bilmek olsaydı, dünyanın ilk çağlarını araştırıp yazan bilim adamlarına kahkahayla gülmek icap ederdi şimdi. Herşer görmekle olmuyor. Emin olun ki, o dönemi yaşayan milyonlarca küflü beyinden, uyurgezerden ve ülkesinin ahvalinden bihaber nesilden çok daha fazla bilgi sahibiyim.
Bilgisayarıma format attırdım. Elliye yakın yazım virüslü olduğu için kurtaramadan yok oldu. Kopyaları da yoktu.
Çok sıkılmıştım.
Yazınızı şu an okuma imkanı buldum.
Beynimdeki olumsuz düşünceler dağıldı.
Sıkı değil çok çoksıkı bir yazı.
Tebrik ederim.
Madem demokrasi var; halktan güçlü ve halkı ezen kurumlara ne gerek var?
Zulüm devletten de gelse zulümdür.
Alkışladığım bu güzel yazı için Sevgili Kardeşime teşekkürü borç bilirim.
10 numara bir yazı.
Saygı,
Sevgi,
Selamlar.
bu ezelden ebed'e bitmeyecek bir kavga..
bu ülkeyi vatan yapmaya uğraşanlarla vatanı satanlar arasında..
yazı muhteşemdi..
üç karanfil ve onların nezdinde, ' gerçekten ' bu vatan için can verenleri saygı ve rahmetle anıyorum..
sizi de yürekten kutluyorum dostum..
sevgimle..
Kalben kutlarım sayın hocam değerli yazınızı .Sabah sabah öyle etkilendim ki anlatamam.Gün nasıl biter artık bilemiyorum.
Bugün ki gençliğimize baktığınızda vatanlarını seviyorlar ama bırakın belli bir siyasi düşünceyi barındırmayı en ufak fikri bile olmayan, vatanı için doğruyu yanlışı bilmeyen , marka delisi, ülkenin geleceğinden ve gününden bihaber lay lay lom yaşamayı yaşamak adleden bir yapının içinde olduklarını görüyoruz.
Malesef , düşünmeyi , fikir üretmeyi, tartışmayı bilmiyorlar.Sorgulamıyorlar.
Fikir teatisi yapmayan bir nesille karşı karşıyayız.Allahım sonumuzu hayır etsin inşallah.
Bu daha mı iyidir acaba diyorum kendi kendime... daha mı iyi...!
Gönül emeğiniz ve yüreğiniz varolsun sayın hocam.Teşekkürler değerli paylaşımınız için.Selam ve saygılarımla.
Sayın Yıldırım,
Cemil Gezmiş merhum dedemin,Merhum Deniz de babamın arkadaşıydı.Bir sabah ilçemizden Rize'ye giderken önünden geçtiğimiz çay fabrikasının kırılmış camlarından elinde megafonla seslenen parkalı esmer genci eliyle işaret edip anneme " İşte bizim Deniz bu,Çay müstahsilleri için eylemde" demişti anneme.
Cihan Alptekin'in öldürüldüğü gece onun yakın bir akrabasının evinde misafirlikteydik. Telefon çaldı ve konuşan N.Teyze'nin yüzü bembeyaz kesildi,koltuğa düştü ve eşine " Cihani doilez" diye seslendi.
O günlerin acılarını unutmak mümkün değil.
Öldürülen binlerce gencin hesabını veren oldu mu?
Hesap isteyen oldu mu?
Biz birbirimizi vuruken,yetimler doğururken her sabah sokaklar, ülkemiz soyuldu,talan edildi.
Yorumunuz çok hoş oldu benim için.
Saygılarımla...
erolabi tarafından 12/8/2010 10:51:52 AM zamanında düzenlenmiştir.
böl-parçala-yönetle dünyayı ellerinde tutan insani vasıflarını yitirenler;
gençlik başta olmak üzere kandırarak satın alarak her yolu acımasızca kullanmaktalar kişisel çıkarları hesapları adına...onursuzluk erdemsizlik çirit atarken insanlık kan kaybında...
zararın neresinden dönülürse kârdır..tüm bu yaşanan bağrımızı kanatan olaylar, aklımızı başımıza toplamamız için ibrettir...
her gecenin sabahı mutlaka olacak güzel günlere kavuşulacaktır...
onurlu duruşunuzla hayata kattığınız eşsiz insani güzellikleri günün yazısını kutluyorum yürekten..:)
sevgim saygımla...
yazımı okuyan.....yorum yazan...güne taşıyan....siz sevgili dostlarıma....ve seçki kuruluna teşekkür ediyorum...yaşadıklarımızı paylaşmak...çok sesli olmak....konuşarak anlaşmak biz insan oğluna yakışandır....bu müstesna sitede güzellikler hepimiz tarafından örülüyor....bir bütünün parçalarıyız.....bu güzel vatanımızı yüce allahım korusun....kem gözlerden.... çekemeyenlerden....karanlık güçlerden...sakınsın.....yaşanan acı olayları bir daha nasip etmesin...tekrar teşekkür eder saygılar sunarım
'' Ne Amerika ne Rusya tam bağımsız Türkiye dediler. Ülkelerini çok sevdiler. Altıncı filoya karşı geldiler, haksızlığa yalana, dolana, talana hayır dediler. Teşhisleri doğru, tedavi yöntemleri yanlıştı. ''
‘’İşte biz böyle bir ülkeyiz. Önce yok eder. Sonra anıtlar dikeriz!’’
O dönemin solcuları, böylesine şerefli insanlardı. O solculuğu alıp, Kürt Milliyeçliğine monte etmeye kalkanlar, o kahramanların da kemiklerini sızlatıyorlar şimdi. O şerefli solun günümüzdeki kaatilleri, PKK ve onun arkasındaki çapulculardır.
Canım ağabeyciğim
Barış adlı bir oğlum var.Sulhiye adlı bir annem var.Asker olan da bir ağabeyim var.Deniz Gezmiş 'de idam edilirken
şu dizeleri söylediği söylenir."Sizler beni asmakla ben bir kere ve bir defa öleceğim.
Oysa sizler her gün öleceksiniz.
Yüreğine sağlık.Sevgilerimle
Nez
Yazınızı beğenerek fakat, yaşadığımız o karanlık günleri yeniden hatırlayarak üzüntü ile okudum.
80 öncesi yaşanan olayları, küresel güçlerin ne amaçlarla ve nasıl ahlaksız yöntemler kullanarak bu ülke üzerindeki menfaatlarını elde ettiklerini, bugün daha iyi değerlendirme imkanına sahibiz.
Umulur ki yazdıklarınız, o günleri yaşamamış olanlar için ders niteliğinde olur.
Daha uzun yorumlar yapma gereği duymuyorum zira, yazınıza çok değerli yorumlar yapılmış, söylenecekler söylenmiş.
Saygılarımı sunarım.
bekir güçlüer tarafından 12/7/2010 12:11:41 PM zamanında düzenlenmiştir.
bekir güçlüer tarafından 12/7/2010 1:14:33 PM zamanında düzenlenmiştir.
Değerli arkadaşım,
Olayların olduğu yıllar,Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulunda öğrenciydim.Öğrenci olaylarının patlak
verdiği yıllar.Olayları,ilkokul öğretmeni komşumuzun siyah beyaz televizyonundan günlerce izledik.
O günler bir film şeriti gibi gözlerimin önünden geldi geçti.
Konuyu çok güzel anlattınız.Kutluyorum.
''Önce asar,yıllar sonra anıtını dikeriz''
Sağlıcakla kalınız...
O yıllarda lisede okuyordum ve ders yapamıyorduk
öğretmenlerimiz de bizlerle paylaşıyor konuşuyorlardı
Ali Blkız onlardan biriydi ...malesef asıldıkları gün okulda dersler durdu mateme girdik hocalar ve arkadaşlarla birlikte...
hatırladım desem yalan olur inanın hiç unutmadık ve kızımın adını "DENİZ" KOYDUM HER SESLENİŞTE HATIRLARIM ACIYLA.
hAnlıyacak yaşa gelince de adının anlamını ve önemini anlattım
DENİZ / LER...
Deniz/ler...
Deniz/lerin
dalgalarıydı
bizi kör ve derin
uykumuzdan
uyandıran
korktular
susturdular
fidanları
astılar
darağacına
Deniz/ler
dalgalandı
döndüler
d e v
okyanuslara...
Asi Karikatürist
Necva Kıyak
6 Mayıs 2010
Bundan tam 38 yıl önce Türkiye Devriimci mücadele önderlerinden Deniz GEZMİŞ, Yusuf ASLAN, Hüseyin İNAN’ı yani Tam bağımsız bir Türkiye diyen bu üç karanfili biri birinden yiğit devrimcilerin idamı için 6 mayısta 3 darağacı kurulur ve idam edilirler.12 Mart cuntasının bu tutumunu nefretle kınarken idam sehpasına çıkarken bile yaşasın bağımsız Türkiye sloganlarını haykıran bu üç karanfili saygı ile anıyoruz mücadeleleri tüm halkımıza örnek olsun.
Tam bağımsız Türkiye için , sizin dediğiniz gibi yanlış bir yolla ama iyi niyetle savaşan bu çocukların adının şimdi devlet ve vatan düşmanı bölücü çapulcuların ağzında olması inanın yüreğimi burkuyor.
Bu da bir oyun çünkü. Baştan yazılmış bir senaryo, oyuncular belli figüranı çok.
Onurlu insanların adlarını ağızlarına alan insanlara inat ben de haykırıyorum:
Ne ABD ne AB tam bağımsız TÜRKİYE!
Yine gençlikyıllarıma götürdün beni Taco..
Bende o yıllarda Diyarbakır'da idim.oalyları çok iyi biliyorum.Darağacındaki üç fidanın verdikleri savaşı aynen hatırlıyorum..Uğur Dündar'ın ‘’İşte biz böyle bir ülkeyiz. Önce yok eder. Sonra anıtlar dikeriz!’’ deyişini yaşayarak hep beraber görüyoruz.
Akıcı uslubunla yazdığın bu yazı bize demokrasiyle yaşama savaşında nice anıtlalar dikeceğimizi çok güzel anlatıyor..
Teşekkürler ,tebrikler bizimle paylaştıkların için ...Sağol, hep var ol...
sevgili tacettin abim yazını okuyunca 80 öncesi şöyle bir geçti, gözlerimin önünden. birde sonrası ve yaşamımıza bakıyorumda.40 bin kişinin katili imralıda krallar gibi bakılıyor, hükümetimiz bir dediğini iki etmiyor, çocuk katili şu an ülkeyi istediği gibi gücresinden idare ediyor. üç tane genç bir kişiye dahi tokat atmayan üç tane fidan sadece düşüncelerinden, görüşlerinden dolayı asılıyor... derine inmek istemiyorum, çünkü yanlışları yazmakla bitmez. yazını kutlar sevgi ve saygılar sunarım.
ÇOK ÖZÜR DİLERİM TACETTİN ABİ. AKŞAM BİRAZ KEYİFSİZDİM ERKEN YATTIM. O YÜZDEN DE BU DEĞERLİ PAYLAŞIMININ GEÇ OKUDUM. O DÖNEMLERİ BEN YAŞAMADIM . SON DÖNEMİNDE DE YAŞIM KÜÇÜK OLDUĞU İÇİN İÇİN GİRMEDİM. FAKATANILARDAN, HATIRALARDAN AZ ÇOK BİLİYORUM. HİÇ YAŞANMAMASI GREKEN ŞEYLER YAŞANMIŞ. BİZİ BİZE KIRDIRTMIŞLAR. HALA DA O OYUNLAR DVAM ETMEKTE. OKURKEN ÇOĞU YERDE DUYGULANDIM, BOĞAZIMA BİR ŞEY DÜĞÜMLENDİ. FİNALDEKİ SÖZ ‘’İşte biz böyle bir ülkeyiz. Önce yok eder. Sonra anıtlar dikeriz!’’ TIPKI NAZIM HİKMET RAN GİBİ. TEBRİK EDİYORUM ABİM. SEVGİ SAYGI VE SELAMLARIMLA
Nermin Kaçar tarafından 12/7/2010 5:49:59 PM zamanında düzenlenmiştir.
o yaşlarda kısa donla gezen haylaz bir çocuktum.komşumuzun eski bir radyosundan haberleri takip ederdik
anlattığın bu olayı dün gibi hatırlıyorum
ben o günlerde de karşı cenahtaydım
ama yaşadığımız bölgece ailevi değerler ve akrabalık bağları çok güçlüydü
daha bir kaç ay öncesinden kızıldereden Mahirlerin ölüm haberi gelmişti..Cihan Alptekin de orada öldürülenlerden birisiydi ve yeniyol köyündendi...
sonraki yıllarda o olayların bizzat içinde bulunan ben polisle başım derde girdiğinde onları daha iyi anlamıştım..dört yıl dağlarda geçmek,sonra işkencelerden geçerek 1990 da yeniden topluma döndüğümde gördümki bütün yaşananlar bir kaos bir aldatmaca...gençlik üzreinden oynanan oyunların iç yüzünü kamuoyuna bir türlü anlatamadık.
bu ülkjede senden şu kadar benden bu kadar ölü diye gururla çetele tutulduğu günleri gördük..Sabah birt cinayette kullanılan silahın akşa bir başka grup tarafından kullanıldığını gördük
kendine derin diyen bir devlet vardı ve sosyal olma özelliğini yitirmişti..tığ gibi sırım gibi beş bin genç gitti...
bu oynuların farkına varmış olmalıydık çoktan..güzelim ülkede dostluk içinde kardeşçe yaşamasını bilebilseydik keşke..
bu yazı biraz içimi acıttı
canımı yaktı...
söyleyeceklerimi de boğazımda düğümledi..o günlerin tanığı olarak diyorum ki;düşünmekten korkmasınlar
ruhlarını ve düşüncelerini özgür bıraksınlar...sevgiler saygıulAR AĞABEY....
Düşüncelere,inançlara,kültürlere,değerlere saygılı olmakla başlayan insanlık oluşumuna , çıkar uğruna gölge düşüren sömürgen düzenin yaratıcılarına karşı ruhunla varlığınla dimdik durabilmek insan olmak ve yaşamak.Bu inanç,insan olabilmenin gereği,onuru ,erdemi.KöyEnstitütüsü mezunu, duyarlı babamı o gün ilk kez gözyaşları içinde gördüğümü unutamam.GözlerinizYusuf Aslan için umut,inanç olmuş değerli dostum.Kaldırması zor insani olaya tanık olmak bu duyguları paylaşmak da bizim için gelecek için umut.Varlığınız yaşama katılan değerdir.Emeğinize teşekkürü borç bilir saygılarımı en içten sevgilerimi sunarım.
Boşuna delikanlı demiyorlar. O yaşlarda, kan damarda deli akar. Sabırsızlıkları vardı. Devletine kızan herkes eline silah alıp dağa mı çıkacaktı? Üçünün de
Asıldığı gün olan, altı mayısta Star TV de akşam haberlerini sunan Uğur Dündar:
‘’İşte biz böyle bir ülkeyiz. Önce yok eder. Sonra anıtlar dikeriz!’’
Komutanım, sabah sabah yazın beni çok hüzünlerndirdi çok! Biz böyle bir ülkeyiz işte, önce asar, sonra kahraman ilan ederiz. Bu her dalda mümkün; tıpkı Nazım Hikmet olayında olduğu gibi...
Ellerinden öptüm komutanım, bu tarihe not düşen güzel yazını kutlarım.
saygımla...
12 Mart darbesinin ilk günlerinden sonra Yusuf Aslan ile birlikte Sivas'a gitmekteyken motosikletleri bozulur. Bir ihbar sonucu polislerin gelmesi üzerine çıkan çatışmada Aslan ile birbirlerini kaybederler. Aslan o esnada, Gezmiş ise 16 Mart 1971 salı günü Sivas'ın Gemerek ilçesinde etrafı sarılarak yakalanır ve Kayseri'ye getirilir. Buradan Ankara'ya zamanın İçişleri Bakanı Haldun Menteşeoğlu'nun makamına götürülür. Bakanla sohbetlerinin bir yerinde, bakan:
“Türkiye’de bir tek ordu vardır, o da Türkiye Cumhuriyeti’nin ordusudur.” der.
“Onun için Demirel ve senin gibiler hemen istifayı bastınız.” diye yanıtlar, D.Gezmiş.
İsmet İnönü "siyasi suçlar idamla cezalandırılmamalıdır" diyerek Bülent Ecevit ile birlikte red oyu kullanır. AP genel başkanı Süleyman Demirel ise infazdan yana oy kullanır. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ise idamları onaylar.
Olaydan 15 yıl sonra, Süleyman Demirel bir gazeteciye verdiği demeçte idamlar için: soğuk savaşın talihsiz olaylarından biri yorumu yapar.
Yaşanmış öykünüze küçük bir katkım olsun istedim, Tacettin Bey. İhbar olayında, Ertuğrul Kürkçü'nün şaibesi hala devam etse de konu zaten bu değil.
O dönem yaşananlar kabul veya red edilir. Kişiler, görüşlerinde serbesttirler. İnkar edilmeyecek tek ve en önemli şey; idama giderken bile söylemekten vaz geçmedikleri idealleriydi:
" Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! yaşasın işçiler, köylüler! Kahrolsun emperyalizm!" 30 yıl sonra, bizler, hala bu cümleyi kuramıyoruz.
Lafı fazla uzattım, özür diliyorum. Saygılarımla.
Eser Akpınar tarafından 12/7/2010 1:41:43 AM zamanında düzenlenmiştir.
YİNE YÜREĞİMİZİN BAM TELİNE DOKUNAN HARİKA BİR YAZI YAZMIŞSIN DOSTUM .DAHA DOĞRUSU ,HEPİMİZİN GENÇLİK İDOLLERİNİN EN ÖNEMLİ OLAYINA TANIKLIK ETMİŞSİN .HEM ŞANSLISIN HEM ŞANSSIZ ....ŞANSLISIN ,ZİRA BU ÜÇ FİDANDAN BİRİNİ YAKINDAN TANIMIŞSIN .ŞANSIZSIN ,ZİRA ,EN KÖTÜ ANINDA YANINDA OLMUŞSUN .AMA SENİN GİBİ GÜZEL YÜREKLİ BİRİNİN YANINDA OLUP ONU OHALDEYKEN BİLE ÜZMEYE ÇALIŞANLARDAN KORUMASI ONUN İÇİN BÜYÜK ŞANS OLMUŞ .YAŞAYAN TARİH GİBİSİN .O AN SENİN YERİNDE OLMAYI BİLSEN NASIL İSTERDİM .
ONLAR HİÇBİR CANA KIYMADILAR AMA ONLARA KIYDILAR .OYSA ŞİMDİ ,DAĞDAKİ ASKER KATİLLERİ YA AFFEDİLİYOR ,YA DA HAPİSTE KRALLAR GİBİ YAŞATILIP ORADAN ÖRGÜT YÖNETİYORLAR .BÖYLE BİR ÜLKEDE TERÖR BİTER Mİ ?...
Şunu bil ki, oğul, ilahi adalette; suçlu ayağa kalk derlerse, senden başka hepimiz ayaktayız!”
İŞTE BU SÖZLER ÇOK GÜZEL ÖZETLİYOR ÜLKEMİZİN BUGÜNLERE NASIL GELDİĞİNİ .VE EMPERYALİZMİN EVLATLARIMIZI YİYE YİYE ,YEDİRE YEDİRE NASIL KÖK SALDIĞINI ÜLKEMİZDE ...
YORUMUMU , DEVRİM ŞEHİDİMİZ UĞUR MUMCUN UN MEŞHUR ŞİİRİYLE BİTİREYİM
---------------VURULDUK EY HALKIM UNUTMA BİZİ ------
dağ gibi karayağız birer delikanlıydık,
babamız sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken
bizler bir mumun ışığında bitirdik kitaplarımızı
kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini,
yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya.
ecelsiz öldürüldük
dövüldük, vurulduk, asıldık.
vurulduk ey halkım, unutma bizi...
yoksullugun bükemedigi bileklerimize, çelik kelepçeler takıldı.
işkence hücrelerinde sabahladık kaç kez,
isteseydik, diplomalarımızı mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık.
mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık.
yazlık kışlık katlarimiz, arabalarımız olurdu.
yüreğimiz işçiyle birlikte attı, köylüyle birlikte attı.
yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma.
bizleri yok etmek istediler hep.
öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
fidan gibi genç kızlardık; hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı göz bebeklerimizden.
yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında iskencecilerin acimasiz ellerine terkedildik.
direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla.
tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi,
taptaze inançlarimizi fırlattık boş birer eldiven gibi.
utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden.
hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi...
ölümcül hastaydık.
bağırsaklarımız düğümlenmişti.
hipokrat yemini etmis doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acımaksızın. gelinliklerimizin
ütüsü bozulmamıştı daha.
cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı gibi savrulduk.
vicdan sustu.
hukuk sustu.
insanlık sustu.
göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
kanserdik; ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde.
uydurma davalarla kapattılar hücrelere.
hastaydık.
yurtdışına gitseydik kurtulurduk belki.
bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık.
önce kolumuzu, omuz başından keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attik
önlerine.
sonra da otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.
öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
giresun'daki yoksul köylüler, sizin için öldük.
ege'deki tütün işçileri, sizin için öldük.
doğu'daki topraksız köylüler, sizin için öldük.
istanbul'daki, ankara'daki işçiler, sizin için öldük.
adana'da, paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük.
vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
bağımsızlık, mustafa kemal'den armağandı bize.
emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara.
mezar taşlarımıza basa basa, devleri yönetenler gizli emellerle,
başlarımızı ezmek
kanlarımızı emmek istediler.
amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular.
yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi...
yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk, komünist dediler.
ülkemiz bağımsız değil dedik, kelepçeyle geldiler üstümüze.
kurtuluş savaşı'nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız
bayrağımızı daha da dik tutabilmekti çabamız.
bir kez dinlemediler bizi.
bir kez anlamak istemediler.
vurulduk ey halkım, unutma bizi...
henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık.
bir kadın eline değmemişti ellerimiz.
bir sevgiliden mektup bile almamıştık daha
bir gece sabaha karşı, pranga vurulmus ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına.
herkes tanıktır ki korkmadık. içimiz titremedi hiç.
mezar toprağı gibi taptaze,
mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere.
asıldık ey halkım, unutma bizi...
bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar,
ağabeyimiz, babamız yaşındaydılar.
ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı, ya da susmuşlardı bütün olan bitenlere.
öfkelerini bir gün bile karşısındakilere
bağırmamış insanların gözleri önünde öldürüldük.
hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına.
batı uygarlığı adına, bizleri bir şafak vakti ipe çektiler.
korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi...
bir gün mezarlarımızda güller açacak
ey halkım, unutma bizi.
bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak
ey halkim unutma bizi...
özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz
simdi hep birlikteyiz
ey halkım, unutma bizi...
O yıllarda on altı yaşındaydım. Meseleyi yeni yeni öğrenmeye çalışıyor,bir taraftan da bu yiğit gençlere hayranlık duyuyorduk.
Sadece şunu demek istiyorum:
"O gençlik nerde,şimdiki gençlik nerde?"
Domakrasi kolay kazanılmıyor.İşte böyle yapıcı gençler,asıla asıla ... Bütün imparatorluklar bir gün nasıl yıkıldıysa; emperyalizm de yıkılmaya mahkum olacaktır.
Tebrikler can ağbeyim.O günlere götürdün bizleri...
Selam,saygı ve sevgilerimle...