- 847 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
NENE'NİN EVLERİ- ARDAHAN ÖYKÜLERİ 145 (kitap)
Nene’nin Evleri çok seyrettim; tasvir etmekliğim ona göre efdal olsaydı.
Yazık ne yazık: İnsan hazırlıksız yakalanıyor.
Bilseydim. Nene’nin Evleri: Bir gün kelamen vasfedeceğiz.
Hazırlığım efnan yapardım.
Bilseydim: Nene’nin Evlerine "perde açılsın" derdim.
Sahnedeymişim de; sırtıma yaslanır izlerdim.
Bilebilseydim: Nene’nin Evlerini kameraya çekermişim... faraza.
Bilseydim sahnesinde: Perde açık: Seherin mavisi, kadife kornişte; it ölüsü sürüten halkayı takmışca çekerler.
Güneş alnımın çatında. Size de olmuştur ışığa kamaşan gözünüz, karanlık siluetten görebilemezsiniz.
Külrenginden artılanan gölgesellik yok yeri aydınlatamıyor.
Elimi kaşlarıma siper çektim. Ardından: Nesneler sudan boylanıp çıkan balık gibi suret vermeye yüz-boyun.
Bizim evin balkonu yazın- güzün doğuya istikametti.
Kışın: Güneşi yok şarkın manzarası sönmüş, bakası gelmez insanın; donmaktan bizar düşerdin.
Nene’nin Evleri sabahları fırlayarak kendimizi attığımız balkonun ilk hücumu ve birinci manzarasıydı.
Yeni Mahalle’nin sırtlarını Güneş altınlarken sarılıktan, ön plan: NENE’NİN EVLERİNİ avucumuz içinde seyrederdik.
Gün ışığı odaya girince "klakson" çalarsın onu aratmazdı:
Işık "kalk borusu" nu çalmasa da sıcaklıktan; biz ayakta dikilirdik.
Balkondan göz atınca: Ufkun çepeçevre sahrası sarılık; zerre zerre tanecikler hamamın kubbesi buğulanır... onun bir eşiydi.
Bu meyan:
Güneş göğe canını zor attı.
- Kaçer!
Peşinde it, pişiğ... tazı tula.
- Hoooyyy! Hoy!
- Etmeyin emi kurban! Hay... hay... ite de gelmez. Etmeyin tutmayın!
Dinler mi elin oğlu:
- Güneş’in peşine verin! Durmayın... badak atın badaklayın!
Ne günlerdi?
Güneş mi dinlerdiler.
Badak atttılar.
Yıkamadılar.
Yıkılır mı koca Güneş!
Gün pek naz ederdi.
Uçurtma; gün çıkınca takılırdı peşi sıra...
İt pişiğ tazı tula; çocuklar oyuncaklar ile... yukarıya koşa koşa!
Nazlı cilveli Güneş’e.
Çocuklar: "Nazımız geçiyor onun’çün yarenlik yapıyoruz." diye salya sümük bağırırdı.
Güneş dinler miydi?
Müdrikesi alır mıydı?
İşitir miydi?
ADAMIN ADAMA NAZI GEÇER!
Onların nazı da ona geçti.
Adamın nazar-ı dikkatini çekmiş. Çok seneler sonra der beyan etmiş.
Demiş:
"- Nene’nin Evleri resimli tarihtir.
Kuş bakışı incelerdim. "
"Mübarek!"
Maket olur bazı yerlerin. Boz renkte model evler yapmışsın. İşte aynısı değilse de bir boyun öküzün yek diğerinin diğerine benzerliği gibiydi.
Ardahan mimarisi içinde özel konuma sahip inşaat der geçeriz. Yine de mimarinin eşkalini vermeliyiz! Kerpiç, ahşap, çamurla sıvalı yapıydı. Hacim olarak Rus Evleri kadar "kazarma"lık olabilemezdi. Ufak ve kipti.
Bizim evin mıntıkasına "Eski Meydan" dendiğini anımsıyorum. Bu bahisle şu yordamayı yapacağım: Eski Ardahan buradaymış. Kanımca!
Nene’nin Evleri, Mehrali’nin Hanı Hallefendi’de kerpiç birkaç ev. İsmeyil Emi’nin Hanı. Kurak İran çöllerine uzar gider mimari olsa gerektir. Boz çamurun verdiği renkle ilk intibaı zihne kazırdı.
Üstü topraktır. O da bozarık çamurdur. Saman katıldığını sıvanın her sahasında parmağınla eşdiğinde görürsün. Doğubeyazıt’ta harabeleri görmüşsünüzdür. Görenler için diyorum. İshak Paşa Sarayına çıkarken.
Van-Muradiye, Eski Erzurum- Erzincan hatta Orta Anadolu’nun çoğu yapıları kerpiç ahşaptır.
Ne sınıfa girer?
Mimar ve sanat tarihçiler bilir!
Nene’nin Evlerinin dükkanları açılmış. Kapının zir zibili paklanmıştı. Nalbant İbo Emi istol çekmiş. Köstekli saatiyle uğraşıyor. Komşusu Murat Dayı lastikçiydi: Yayın balığını severdi. Herkese teklif ederdi; yakaladığı avını. Marangozlar... Kepenkleri açıyor. Camekanlı pencereyi akardiyon gibi katlanan kepenkle kapar, eğik demirle zirzelerdiler.
Bunlar bu adeti uygulayarak anahtarı açtılar.
Sabah... bir Ardahan sabahına başlamıştı.
Dükkanlar Kars Caddesine doğruydu; evlerse doğuya günle sabahları muhatap olmaları bu yüzdendi.
Nene’nin Evleri sabahla. Sahne de açıldı. Perdeleri atlas ipek!
Seyr-ü sefereylemişlere: Nene’nin Evleri "Suda balık":
Keneri kırık plağa pikapa koymuş Tosi Dayı. Pikap iğnesi döndükçe; dönen değirmi plaktan şu güfte yükseliyordu:
" Gülember sağar koyunu
Bana göstermez boyunu
Deriye meriye boyuna bosuna
Ben sana kurban
Gülember gitme gelim
Gülember kurbanolim Gülember
Gülember sağar inegi
Bana göstermez bileği
Bilege milege boyuna bosuna
Ben sana kurban
Gülember gitme gelim
Gülember kurbanolim Gülember
Gülember sağar medegi
Bana göstermez gedegi
Gedege medege boyuna bosuna
Ben sana kurban
Gülember gitme gelim
Gülember kurbanolim Gülember"
Ufukta Yeni Mahalle’nin küçük afacanları.
Güneşin aydınlığında gördükleri halka gibi Güneş’i tazı, tulaya kıskılayarak yakalatacaklar.
Çocukların eğlencesi olmuştu. Evcillere ne demeli? Haydi onlar çocuk. Siz, siz... bari uymayın!
Çocuklar bağırarak:
" - Tututuuuu! Kıs kıs kısss!"
" - Bıgır ha! Bıgır!"
Nene’nin Evleri istimlak oldu.
Nenegil hiç gelmediler.
Yola kamulaştırılan evleri uçukken sattılar.
Vekaletle.
Hiç gelmediler.
Bir "YILMAZ"ları vardı... arkadaşımızdı.
Ben de unuttum çok şeyi.
Aklımda kalan bunlardır.
yalçıner yılmaz
11-12-2010 gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.