- 1373 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YALANDAN SEVDİM SENİ/Birinci Bölüm
“Sana söz veriyorum aşkım. Seninle bir ömür boyu, iyi ve kötü günde seni sevip-sayacağıma, bakıp koruyacağıma ve asla asla sana ihanet etmeyeceğime…”
Yukarıdaki sözleri, hemen hemen hepimiz birlikte olmak istediğimiz kişiye epileptik nöbete tutulmuş gibi söylemişizdir. peki gerçek midir bu sözler, ilk adımı atmak için? Ya sonrası? İşte asıl olan da bu sonralarımızdır. Aşağıda okuduğum bir kitapla birlikte eşuyum süregelen anılar yumağımı da sizlere çözmeye çalıştım. Arthur Rimbaud, “Tufandan Sonra” şiirindeki coşkuyu gerçek yaşamımızda da hissetmiyor muyuz ki*
“..Kaynayın! pınarlar, taşın, katın köprüleri önünüze,
basın ormanları siyah kumaşlar, orglar, şimşekler,
gök gürültüleri, kabarın hadi çağlayın; hadi su; hadisene
keder, kaldırın ayağa selleri.
Değil mi ki onlar senli-benli-gitti derler! O dört başı
mamur taşlar! O açmaya varmış çiçekler! -değil mi ki
bir kasvettir kalan geriye! Ecenin haliyse malum,
toprak mangalının korlarını karıştırmaya dalmış
büyücü, bilir ya söylemez bizim bildiğimizi…”
***
“Teorik olarak anlayıp hak versem de, insanların birbirlerine evlenirken silahını unutmamalısın dediklerini duyduğumda tüylerim ürperiyor. Evliliğin bir savaş alanı olduğu düşüncesini güçlendiriyor ve ben buna karşıyım. Evlilik, sonsuz acı getiren kanlı bir savaş alanı değildir.”
Yukarıdaki sözleri bir evlilik terapisti olan Dr. Robin.L. Smith “”Nikah Yalanları” adlı kitabında yer vermiş. Kitabı gözümü kırpmadan okurken aklıma takılan sorulara da yanıt bulmaktaydım. İşte sorularımdan birkaç tanesi:
İnsanlar evlenmeden önce göze, gönüle ve akıllara şirin, sevimli gelirken, neden evlendikten sonra bu ruhsal özelliklerini yitirmekteler?
Evlilik öncesi verdikleri sözleri tutmaktan vazgeçip de bir ömür boyu” iyi veya kötü günlerde” güzel-iyi geçinmek varken, bunu neden başaramıyorlar?
Neden, eşler bir süre sonra cinsel sadakat yeminlerini bozuyorlar?
İşte bu soruların yanıtlarını tek tek kitabın içinde almıştım. Başarılı ve başarısız evliliklerdeki önemli farkın kişilerdeki şu duygular yok olunca ortaya çıktığını biliyoruz. Aslında bu eksik yönümüz. Neşe-içten tutku ve karşılıklı saygı. Bu üç duygunun eksikliği birlikte yaşamı sekteye uğratıp finalde ayrılık, yani evlilik masasından kalkmayla sonuçlanacağı kesindir.
Kitapta beni asıl etkileyen yukarıda alıntıladığım paragrafın içeriğiydi. Evlilik bir savaş alanı mıdır?
Bir gün uzun süredir görüşmediğim bir dostum telefon açıp, benimle önemli bir kişisel sorununu paylaşacağını söylemişti. O zamanlar çalışıyor ve öğle yemeğimizi de aynı binanın içinde yemekteydik. Arkadaşımın sesi hoşuma gitmemişti. Öğlen arası Taksim’deki bir kafede buluştuk. Zayıflamış ve kederli yüzünde kırşık çizgiler oluşmuştu. Hal hatır sorularından sonra konuya girmiştik. Arkadaşım 12 yıldır evli ve 0n yaşlarında bir kız çocukları vardı. Kendisi bir sigorta şirketinin üst düzey görevlisi, eşi özel bir bankanın müdürüydü. Onun sözlerine kulak verelim.
“… Karımı anlayamıyorum. Onu mutlu etmek ve ruhunu doyurmakta zorlanıyorum. Hiç bir şey onu mutlu etmiyor. Sürekli gergin ve bağırıp çağırıyor. Evin içinde canlı bir bomba gibi, sanki her an patlayacak. Susuyorum, onun bu gergin hallerini kaldıramıyorum. Ben çok çok mükemmel biri değilim, onu daha fazla kaldıramayacağımı anlayınca, bende kapıyı çekip çıkıyorum.”
Arkadaşım kendi açısından çok önemli bir durumu anlamış ve tehlikeyi sezince sanki sürat expresine biner gibi savaş alanından uzaklaşmaya çalışmıştı. Ona sordum:
“Karınla evin dışında karşılıklı konuşmayı denediniz mi?”
Hemen öfkeyle kaşlarını çattı:
“Hıh…Baş başa mı? Nerdee? Hanımefendi eve geç saatlerde geliyor, akşam yemeğini yüzü asık bir şekilde hazırlıyor, bulaşıkları yıkarken pata küte, sanki kavga ediyor tabak-kaşıklarla. İnan ona dokunmaya bile korkar oldum. Hele yatakta…Arakasını dönüyor, omuzuna dokunur dokunmaz, irkiliyor, yatağın bir diğer ucuna çekiliyor. Bu benim kendimi daha da kötü hissetmeme neden oluyor. İçimde öfke balonlarının şiştiğini, hissediyorum. İçimden ona şöyle bir osmanlı tokadı atmak bile geçiyor inan ki…”
Hemen ellerine sarıldım ve ona;
“Sakın ha!..Kontrolünü yitirmek sana yakışmaz. Peki , sende hiç mi hata yok arkadaşım? Bir kadın bu denli uzak durmaktaysa, önemli bir sebebi olmalı, değil mi?” diye sormuştum.
Gözlerimin içine bakıp umutsuzca başını sağa sola salladı:
“İnan senin aklına gelebilecek her şeyi, her yolu denedim. Ona hediyeler, partileri sever, eğlenceyi sever, hatta onu geceleri dışarı çıkartıp kumarhanelere bile götürdüm. Doymuyor, doyuramıyorum. Sana ilginç gelecek, kızımızla bile ilgilenmiyor. Sanki annesi değil. İnan dostum, ben ne yapacağımı, nasıl davranacağımı şaşırmış bir haldeyim. “
Evlilik danışmanı değildim. Terapist hiç değildim. Ama onun acısını anlayabilecek derecede empati yeteneğim gelişmişti. Ellerini şefkatle tutup sıktım.
“Yorgunsun. Ruhun acıyla doldurmuşsun. Senin bir manevi desteğe ihtiyacın var. Ben ne derece sana yardım edebilirim, bilmiyorum ama eşinle konuşmamı ister misin?”
Gözleri umutla ışıldamıştı. Belli ki, bir kurtarıcı arıyordu, evliliğini kurtarmak için. Savaş alanına çevirdikleri yuvasındaki kavgalar onu yormuştu.
“ Bak bu çok iyi bir fikir. O seni seviyor ve sözlerine önem veriyor. Benim istediğim onun eskisi gibi yuvasında mutlu olması, kızım da acı çekiyor. Bir derdi varsa, bizim bizle sorunumuz her neyse, on yaşındaki bir çocuğa faturayı ona neden keselim?”
Onu anladığımı ifade etmek için başımı salladım. Garson sipariş ettiğimiz öğle yemeğimizi getirdiğinde kendi suskumuza çekilmiştik.
Evliliklerde çiftlerin yinelenen acı vermeleri, evliliklerinde yivler açılmasına neden oluyor. Öyle ki, her tartışma sonrası bu yivler derinleşip kırılmalara yol açıyor. Tabi ki hepimiz en iyisini ümid eder ve onu isteriz. Ama azim ve çaba sarf etmeden, genellikle kişiyi kızgınlığa sürükleyecek ve hayal kırıklığı yaşatacak anlayış-saygı ve diyalog olmazsa, sevgi bohçasını toparlayıp, uzaklaşacaktır. Çoğu boşanmalar bu diyalog eksikliğinden, dinleme özürlülüğünden olmamış mıdır?
Yemek sonrası ben işime dönmek için vedalaştığımızda, arkadaşımın yüzünde yeni umut tebessümleri oluşmuştu. Ona bir terapiste gitmesini önerdikten sonra;
“Sana söz veriyorum, eşinle görüştükten sonra sonucu mutlak sana bildireceğim.”
Arkadaşım bir erkekti ve uyumlu davranmayı tercih etmişti. Aslında onun bir terapiste ihtiyacı da olmadığını biliyordum. Lakin aklımız bedenimize pamuk ipliği ile bağlıdır. Bir gün en olmadık anlarımızda o ipin kopma ihtimalini neden göze alalım? Ben kendimce ona en doğru yolu gösterdiğime inanıyorum. Bazen benim de akıl sigortamı gevşettiğim anlar olmuyor mu* oluyor tabi. Kaç kez yutkunmuşuzdur, karşımızdaki insanı kırmak yerine kendimizi sabırın döşeğine acıyla atmışızdır.
Nikah Yalanları, adlı kitapta bir başka paragraf dikkatimi çekti. Dr. Robin L. Smith’e kulak verelim mi?
“Çiftler tekrar tekrar birbirlerine acı verdiklerinde evliliklerinde çatlaklıklar oluşur ve bu çatlaklıklar daha sonra da kırıklara neden olur. Kırıkların tedavisinde o kısımlara nazikce dokunmak gerekebilir. Bu iyileştirici dokunuş aşağıdaki gibi özel sözleri gerektirebilir:
- Eski bir tartışma konusunu olmadık anlarda önüne koymayacağım
- Konuşmamıza odaklanacağım ve eski acıları hatırlayarak tartışmayı kızıştırmayacağım.
- Düşüncelerimi okumanı beklemeyeceğim.
- Aslında bana sarılmanı isterken sana saldırmayacağım.
- “Asla” “her zaman” gibi kelimeleri kullanmaktan sakınacağım.
- Aramızda o şekilde anlaşmadığımız sürece, önemli konuları güne başlarken ya da gün bitiminde ortaya atmayacağım.
- Önemli konu hakkında konuşmamız gerektiğinde, kendimi konuşmaya hazırlayacağım.
- İkimizin de aşırı tepki göstermemesi için, doğrudan ve kısa cümleler kuracağım.
- İçinden çıkılmaz bir noktaya düştüğümüz için konuşmayı kesmemiz gerekiyorsa, ilişkimizi korumak adına akıllı davranıp kendimi kontrol edeceğim.
- Saygınlığımızı korumak adına saygı çerçevesinde gerçekleri söyleyeceğim.
- Aşağılayıcı ve düşüncesiz sıfatlar kullanmayacağım.
- Her ikimizin de katılabileceği ve dinleyebileceği sessiz bir ortamda seninle gözlemleme/doğrulama/empati kurma egzersizlerini yapacağım.
- Geri çekildiğinde elimden geldiğince olgunluğumu koruyup aynı davranışı senden bekleyeceğim. “
Sonuç:
Dr. Robin L. Smith, bunun gibi savaşı kazanıp savaş alanını terk etmenin yollarını çatışmadan bizlere göstermiş oluyor. Evlilikteki hatalı onarımların geçici bir iyileştirme yöntemi olduğunu asıl onarımların da iyileştirici olup, evliliğin sürekliliğini kazandıracağının yolunu göstermiştir. Yoksa Akgün Akova Şairimizin de “Barış Nedir Sevgilim” adlı şiirindeki sorgulamayı yaşam boyu birbirimize mi sormalıyız?
“…barış nedir sevgilim
biliyor musun
bir köprü müdür üstüne gölgeler düşünce çöken
halka açılamadan batan bir şirket
iki savaş arasında verilen çay molası mıdır barış
yoksa
hurdacıya söylediği son sözler mi
bisikleti vurulan bir çocuğun
söyle sevgilim
Einstein’ın Roosevelt’e yazdığı mektup mudur barış
Lozan’dan gelen telefon mu Mustafa Kemal’e
çöplerini bilimin süpürdüğü bir sokak mıdır barış yoksa
söyle sevgilim
de ki
tünediği balkon uçuruma düşen yavru bir kuştur barış
saatçiyi hapse attıkları için kurulamayan bir meydan saati
ayağımızdaki paslı çiviyi bacağımızı keserek çıkaran bir melek
de ki
aptalların türküsü
oyuna getirilenlerin ülküsüdür barış
dişleri sökülmüş Asya kaplanıdır kapitalizmin sirkinde
de ki sevgilim
içine bayat pil konmuş el feneridir barış
fosforlu izleridir bayrakların üzerinde gezen salyangozların
barış düşsel beyaz buluttur bir kaleye çarpıp dağılan
kör bir toplumun tehdit dolu yazılarla kirlettiği bir defterdir
barış
kendinde bulamayıp başkalarında aradığıdır insanın
barış
halkının üzerine devrilen bir devlettir zor dönemeçlerde
açılmadığı için posta kutusunda ölen bir mektuptur barış
patlayıp seyircileri öldüren bir futbol topudur son dakikada
bunların hiçbiri
hiçbiri değilse barış
söyle sevgilim
savaşın düş kurduğu yerlerde
hangi yüzsüzün uydurduğu bi’ sözcüktür
şu dillerden düşmeyen barış…”
***
Ya sizce BARIŞ nedir?
Bundan sonraki yazımda yine Nikah Yalanları, adlı kitaba danışarak, arkadaşımın eşiyle ilgili görüşmemizi sizlerle paylaşacağım.
Sevgilerimle
Emine PİŞİREN/Akçay
03.12.2010
YORUMLAR
sevgili arkadaşım temasıyla anlatımıyla mükemmel.. merak ettim arkadaşınızın eşiyle görüştünüzmü,sonlarının pek parlak olduğunu sanmıyorum. umarım sonu iyi biter. sevgi ve saygılar sunarım.
emine pisiren
Öncelikle geç yanıt verdiğim için özür dilerim.
Merak edilecek bir yerde bıraktım bu anımı.
Bunu özellikle yaptım, çünkü hikayenin devamını yazdım.
Bölüm bölüm siteye eklemeyi düşünüyorum.
İlginize teşekkür ederim.
Selam ve sevgilerimle