Gelmeleri olur aşkın, sevinin.
Sevenlerin, birbirini sevenlerin.
Gitmeleri olur, gidenlerin.
Kalanları olur gidenlerin.
…
Üzerimizde pas.
Gönlümüzde yas.
Dün, bugün, yarın artık tek zaman.
Gitmesi de yok, kalması da.
Şimdi ve hiçbir zaman.
Asla ve daima…
...

Gidemedin mi, kalmanın da eksik kalıyor bir yanı.
Ceza veremeyenin affetmesindeki anlamsızlık gibi.
Sonuç?
Hayat yavaşladı.
Kaçınılmaz entropi…
Bütün ölü bebeleri kucağıma verin…
….

Durmuş an’ların külrengi fotoları.
Akışı yok…
Zamansız…
Bir kelebek fosiliyle milyon yıl ölçüyorum.
Hep böyleymiş zaman, diyerek.
Hep böyleymiş…
Ölümün ya da dirimin neresinde duruyorsun?
Önemi yok.
Eski bir dostun ölüm ilanı, iki satır topu topu…
Filan da ölmüş…
….

Bir ömrün caddesinden elimde dondurma külahı
Yalınayak geçebilir miyim?
Ya da ayağımda şakkudu şukkudu bir terlik.
Ya da terlik olsam, bir gölgede unutulan.
Tik-taksız bir temmuz ikindisinde.
Gülümseyebilsem tüm acılara.
Gidişin acıtmasa.
Sözcükleri suya batırıp çıkartsam.
Öncelik kirlerinden arıtsam.
Sözlüğe dönmeseler bir daha.
Sen gelsen.
Bademler çiçek açtığında beyaz beyaz.
Anlarsın bu dili biliyorum.
Bildiğini biliyorum.
Bildiğimi bilmen gibi.
….

Her şey yönsüz.
Her şey doğrultusuz.
Alışkanlıklarla deviniyor milyonlar.
Nesneler ölü…
Her yer son durak.
…

Sen gelsen ben anlatsam.
Gecenin mülayim gözleri ah!
Çizgiler, yönler, devinimler dirilseydi.
Bir yere giden bir duraktan binseydik.
Çok bekledi dünya bizi…
.
.
.