WikiLeaks Oyunu...
WikiLeaks yani ‘’sızdırabildiklerim’’
sitenin adı yeterince açık , işim hack dır benim diyor.
Zaten kurucusu da hackerlıkla uğraşmış yıllarca ve siber alemde çağın son oyununu oynuyor.
Devletlerin , başbakanların,bakanların,büyükelçilerin vs en özel yazışmalarına ulaşıyor adeta tecavüz ediyor.
Herkesin bir işi işlevi var onun yani kurucusu Julian Assange’ninki de bu.
Kimilerine göre bir tür anarşist , yani ortalığı yangın yerine çeviren .
Kirli temiz gözetmeden post modern bir casuslukla çamaşırları sermek ortaya.
İşi bu dedik ya, yakalayabildiklerimi dökerim orta yere diyor Assange WikiLeaks ile.
Şimdi sanal alemin geldiği bu son noktada herkes şunu görmüş olmalıdır. Asla gizli bir dünyamız yok , tıpkı tepemizde daima bizi gözleyen tanrı gibi ve ondan başka dünyevi bir güç sizi izliyor olabilir bunun için tek kilit soru ‘’izlenmeye değer birimisiniz , izlenmeniz birilerine para veya başka olanaklar sağlayabilir mi’’
Rivayet odur ki ; Irakta savaşan bir onbaşı alabildiğine bunalmıştır , Amerikan ordusunun bilgisayar sisteminde görevlidir. Bir gün kendi gizlilik level’inin üstüne çıkarak ABD’nin tüm yazışmalarını elde etmeye başlar. Dedikodu düzeyindeki doneler de dahil olmak üzere çok gizli seviyesindeki bilgileri indirir ve Wiki’ye geçmeye başlar . Dedik ya rivayet böyle ama bence işin aslı bu kadar basit değil.
WikiLeaks kolları uzun olan ve hackerlikte oldukça mahir bir yapılanma ve tüm bu bilgilere bizatihi kendisi elde etmiştir.
Aslında Türkiye’yi ilgilendiren sızmalara bakıldığında da çok ciddi veriler olmadığını görürüz.
Kim bilmiyordu ki sn Erdoğan’la sn Gül arasında adı konmamış bir içten içe rekabet olduğunu , sn Erdoğan’ın ve kurmaylarının,iktidarının dayandığı tarikatların teokratik devlet hayallerinin olduğunu.
İsviçre’de hesap meselesi de hem şüpheli ve hem de olmasında beis görülmemesi gereken bir tahmin.
Yani Türkiye realitesi içinde İsviçre’de hesabı olmak başbakan bile olsa abartılmaması gereken bir konu. Yani aslı varsa şayet, hesabı olmak Erdoğan için halkın nezdinde gözden düşüren bir hal değildir. Bu itibarla muhalefetin mal bulmuş mağribi edasıyla bu dala sarılması buradan bir siyaset geliştirmesi onun yeni bir yanlışıdır.
Belkide;
Tüm internet dünyasına hakim olan , server’ların sahibi ABD’nin WİKİLEAKS’a hakim olamadığını düşünmek de biraz safdillik olabilir. Yani bu ABD’nin siber dünyaya tam hakimiyeti ve tahakkümü için bahane olarak kullanabileceği bir kozdur. Belki bu kozu yakalamak için bizatihi ABD’nin kontrolünde gelişen bir süreçtir. Hani nasıl ki uranyum zenginleştirmesi bahanesiyle Irak’a girmişti , çeki düzen verecekti Irak’a.
Şimdi de belki siber dünyaya çeki düzen verir bu vesileyle . Sivil bilişim dünyasına kelepçe takmak olabilir amaç.
Bakıldığında Assange’nin bir ABD muhalifi olmadığını destekleyecek bir yığın gerekçe var. Bilakis onu geçmişte defalarca ödüllendirmiştir.
Julien Assange 2008’de Economist Index’in ödülünü aldı.
2009’da Uluslar arası af örgütü Assange’ı ödüllendirdi..
2010’da ise tam bir ödül şampiyonu haline geldi.
CIA ajanı Sam Adams adına verilen ‘İstihbarat Ödülü 2010’a layık görüldü.
Ardından, İngiltere’de ‘Dünyanın en etkileyici 50 kişi listesinde, 23. sırada yer aldı.
Utne Reader dergisi ise Assange’ı ‘Dünyayı değiştiren 25 kişiden biri’ ilan etti.
Bitmedi.
12 Kasım 2010’da Time magazin Julien Assange’ı “person of the year, 2010″ (2010 Yılın adamı) seçti.
Ve son olarak Pentagon’dan bilgi sızdırarak üne kavuşan emekli istihbaratçı ve eski Rand Corporation analisti Daniel Ellsberg,
‘Assange, gizlilik kurallarını altüst ederek aslında Amerikan demokrasisine hizmet ediyor!’ ‘Bu sızıntılar, milli çıkarlarımızı hiçbir şekilde etkilemezler!’ dedi.
Şimdi, hal böyleyken oyunun yalnız Assange’nin inisiyatifiyle oynandığını ne kadar düşünebiliriz , bu ABD’nin post modern bir emperyal oyunu olmasın sakın…!
Olur mu olur …
Kalın sağlıcakla.
İbrahim Erol
gazete54.com
4 Aralık 2010
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.