- 964 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Aralık Düşlerinle Karşıla Beni
Yüreğinin sınırsız atlaslarında bir dünya buldum ikimize
Kâinatın eşsiz gülleriyle donatılı bir yer seçelim kendimize
Mavi düşler ekelim, yeşil baharlar çağıralım aşk mabedimize
Ruhumuzdaki aşkla meydan okuyalım gülüm yalancı senelere
Sürüldükçe içimin en arsız sevdalarından yakarısız bir adam olmayı öğrendim, sen saraylarımda dolaştıkça. Eşsiz yüreğinin gölgesinde yudumlarken sevda nargilemi ezilmiş güllerime can suyunu içirdin sen. Onlarca kapalı geçitleri keşfettin gönül mabedimin sevginin feneriyle. Her gün nazlı nilüferlerce süzülüp geldin soğuk odalarıma. Dudaklarındaki suskunluk yüzündeki büyüyle coşkum oldu, geniş göğsünde yeni bir dünya buldum yar.
Nağmelerle dolarak yalnız sevgini mırıldandığım bir Çigan müziğiyle içinde dolaşsam, seni yudumlasam sular gibi. Her adımım sana taşısa bedenimi, gök gürültüleriyle yurduna yağsam yağmur gibi, aşk gibi.Kapalı kapıların bütün kilitlerini denizlere atsam, yüreğimdeki aşkla yalnız senin kollarında olsam. Sen olsan bekleyenim kadınım, soframdaki aşım, dilimdeki tadım, ruhumdaki en ölümsüz kadın, Sen, sen sadece sen olsan yaşama muradım.
Dünyalı düşlerimizin uzak tutuluşlarıyla yan yanayız her gün. Kocaman bir odadayız, ama birbirimizi görmüyoruz. Dünyanın en bildik hazineleri benim olsa ne çıkar, çünkü sevdanın en kutsi değerleriyle donanmış bir yüreğin var. Gözlerindeki dünya, ruhundaki sıcaklıkla seviyorum seni gülüm, özlemine bile şükredecek kadar.
Mavidir adının anlamı, yeşil bakar yine de gözlerin. En eski medeniyetlerde gizlidir çözümü, açılımı sevgi olan sözlerin. Mavi denizlere ilham olur bir bakışın, bir gülüşün. İsminin anlamı mavidir, seni sevdikçe yeşil bakar tüm dağlarım. Seni seviyorum mavi yürekli, yeşil bakışlı sultanım.
İlerledikçe gecenin gölgeleri sık sık bölünür akan sular. Göğsümüzdeki iniş çıkışlar renklerin dansıyla büyür, dudaklar kurumaya başlar. Yeni bir hamlesiyle kadın düşlerin kuyularından taze sular çekerek erkeğine sunar. Yangınla büyür yataktaki alev, inleyişler kilometreleri aşar, düş yükselişiyle zirveyi sallar, dudak sızısıyla kanı emer, kadın usulca gülümser, açık pencereleri gölgesiyle örter.
Zorlayınca toprağı tütüne sarılır gülüşler. Yurdum mavi bir haritayla çevrili, sevgilinin gözlerinde mor açar baharlar. Düşledikçe adını en uzak tepelere nur yağar, en kayıp taşlar isminle canlanır, gün doğurur isimsiz şafaklar. Suya düşer yaprak, aklım seni vurur, okşar saçlarımı en deli sevdalar. Doğumuna hazırlanır Aralık, ay döner, gün kısalır, sevdamı kucaklar en özlemli geceler.
Islak bir şehir üşüyor Kasımın takvim geçişleriyle. Yanağıma vuran damlalarda seni düşünüyorum yine, titriyorum ansız gülüşlerinle. Özlemin elleri sıcacık gülüm, seni adımlıyorum bu kocamış şehirde. Çağrılarının köklerine sarıldıkça, gönül atlasında dolaştırıyorum ellerimi. Sana gelen bütün gemileri maviye boyuyor, sevdalı bedenimi sevdanın bakir adalarına sürüyorum.
Aynı sırrın dokunuşundan türemiş bir boyutta göğsümüzün mermerlerine kazındı bir düşünüş kimliği. Hicranın gözyaşına parmaklarımız sokulunca karıştırdık özlemin denizlerini. Bakışların ışıktı, gülüşün derya, pupa yelken dolaştım rüya denen sularda. Her gün soluğunun göğsünde, gülüşlerinin köşkünde umutlar sardım dudaklarıma. Dağıldı kederlerim, çocuklaştı gülüşlerim ve değişti bütün mevsimlerim.
Yaşamak türkülerinin göğsünde ılıktır mevsimler gül goncası. Her gün aynı hızla dönerken ömür değirmeni, biz kükreyen bir denize avuçlarımızdaki tükeniş notalarını serperiz. Bir vurgun masalıdır hayat, en çok derinlerden yüzeye çıkınca yaşamı anlarız. Oysa, karanlık ve aydınlık gerçeğine sadece bir dokunuşla erişir ruh, kısacıktır tutkunun ömrü, sen düşünüşlerinin çarmıhında gönlünü sabrına sevdalandıkça uzatırsın hayat denen o muammayı.
Yorgun bir maviyi kucaklarken deniz bir bulut ağrısı dolaşıyor gökyüzünde. Dallarda yağmur damlaları, çatılarda gün ışığı, kırmızı bir haykırış var. Yeniden bakıyorum penceremi açarak, yüzüme vuruyor sıcak bir göğüs arayan rüzgâr. Bir şarkı dökülüyor yokluğunda dilimden, yağmur ağlar gibi inerken gökten, sözlerimde özlem var.
Tetikledikçe gecenin şarjörünü bir düğün alayı uğrardı köyüme. Yüreğimin bir sonraki baharına çizmiştim resmini ve bu senden evvel zaman önceydi. Şarkımdın, ya da türküm, bilinmeyen bir denklemdi sevgin. Çözümü imkânsız bir bilmeceydi. Korkumu sildin göğsümden, kıpırtılı bir köstekti saatler, say ki sensizlik gibi işkenceydi. Adın yansıdı can sularıma, bil ki seni sevmek ruhumu aydınlatan bir yıldız geçişiydi.
Yerinde duramayan bir gök var başımda. Aynı gökkuşaklarından bir kuşak bağlayıp yüreğimize aştık bütün engelleri. Uğrağımıza sevginin yakarılarını ekerek bölsek en güçlü çitleri. Yangınlar sürsek parmaklarımıza, aydan halkalarla sorguların kentlerinde ağırlansak sevdanın terazisinde tartsalar yüreklerimizi. Atsak gerçeğin yağlı yorganlarını artık üzerimizden, boşaltsak ruhumuzun kızgın mermilerini.
Aynı gecenin vurgun sözcükleriyle başımız düşer usumuzun derin yastıklarına. Attıkça kader taşlarını gönlümüzün ovalarına dağ olur hazin bağlarımız. Balçık düşünüşlerimizi yarınlara erteledikçe takatimiz kesilir, sarılırız terimizi gizleyen kahır yastıklarına. Özgür atlar gibidir sevda, yorgunluk aşındırır sert toynaklarını yalnızca. İşte bunun için yılkılar genç ölürler, soysuz bir koşuşturmayla nal dökerler sevginin eşsiz ovalarına.
Her gün yeni bir urba sevincinin çocuk düşleriyle yüreğimin en tiz çığlıklarını sunarım gelişinle. Gözlerindeki deli akan arklarda, bakışlarındaki tanımlanamaz ayrıntılarda konuklarsın beni. Bir yudumda içine dolup, binlerce gülüşle göğsüne dokunup sevdam derim sana. Bütün sancılarımı yele salarım, dermansız dertlerimi dallara asarım. Varlığının paha biçilemez hazineleriyle mutlanır, bu dünyada Karun kadar güçlü yaşarım.
Hep aynı sarılışların tül perdelerine yansıyacak özlemimiz. Kapalı kapıların izli mandallarında nasırlaşacak derin gerçeğimiz. Ruhumuzdaki merhabalar günler devşirerek olgunlaşacak, geceler olacak tutkulu saçaklardaki izimiz. Günler ayrık otları gibi fışkırırken, şafaklar süreceğiz gözlerimizin yorgun halkalarına. Sen her gün yeniden cam bir bardaktan yüreğime akacaksın ışıltılı sularca ve damarımdaki yaşam iksirim olarak kalacaksın asırlarca.
Bu şiirin hikâyesi
Düşlerimizin yorgun yataklarında özleme sarılıp, hasretle dalarken uykulara kendi imparatorluğumuzun kapalı kapılarını yumruklarımızla açmaya çalışırız. Nasırlı ellerimize vuran gün gölgeleriyle şiir ekeriz sevdanın kıraç ovalarına. Yaşamak türküleri her mevsim yeni döngülerle şekillenir, göğsümüzü delen aşkla kendimizi yenileriz…
Selahattin Yetgin
YORUMLAR
Zorlayınca toprağı tütüne sarılır gülüşler. Yurdum mavi bir haritayla çevrili, sevgilinin gözlerinde mor açar baharlar. Düşledikçe adını en uzak tepelere nur yağar, en kayıp taşlar isminle canlanır, gün doğurur isimsiz şafaklar. Suya düşer yaprak, aklım seni vurur, okşar saçlarımı en deli sevdalar. Doğumuna hazırlanır Aralık, ay döner, gün kısalır, sevdamı kucaklar en özlemli geceler.
Islak bir şehir üşüyor Kasımın takvim geçişleriyle. Yanağıma vuran damlalarda seni düşünüyorum yine, titriyorum ansız gülüşlerinle. Özlemin elleri sıcacık gülüm, seni adımlıyorum bu kocamış şehirde. Çağrılarının köklerine sarıldıkça, gönül atlasında dolaştırıyorum ellerimi. Sana gelen bütün gemileri maviye boyuyor, sevdalı bedenimi sevdanın bakir adalarına sürüyorum.
Aynı sırrın dokunuşundan türemiş bir boyutta göğsümüzün mermerlerine kazındı bir düşünüş kimliği. Hicranın gözyaşına parmaklarımız sokulunca karıştırdık özlemin denizlerini. Bakışların ışıktı, gülüşün derya, pupa yelken dolaştım rüya denen sularda. Her gün soluğunun göğsünde, gülüşlerinin köşkünde umutlar sardım dudaklarıma. Dağıldı kederlerim, çocuklaştı gülüşlerim ve değişti bütün mevsimlerim.
--------------------------------------------------------
İmgelerle sevgiliye müthiş sesleniş.
--------------------------------------------------------
Tetikledikçe gecenin şarjörünü bir düğün alayı uğrardı köyüme. Yüreğimin bir sonraki baharına çizmiştim resmini ve bu senden evvel zaman önceydi. Şarkımdın, ya da türküm, bilinmeyen bir denklemdi sevgin. Çözümü imkânsız bir bilmeceydi. Korkumu sildin göğsümden, kıpırtılı bir köstekti saatler, say ki sensizlik gibi işkenceydi. Adın yansıdı can sularıma, bil ki seni sevmek ruhumu aydınlatan bir yıldız geçişiydi.
--------------------------------------------------------
Sanat taşıyor. incelik akıyor.
-------------------------------------------------------
Sen her gün yeniden cam bir bardaktan yüreğime akacaksın ışıltılı sularca ve damarımdaki yaşam iksirim olarak kalacaksın asırlarca.
Bu şiirin hikâyesi
-------------------------------------------------------
Ve müthiş bir vaad ile final.
-------------------------------------------------------
Düşlerimizin yorgun yataklarında özleme sarılıp, hasretle dalarken uykulara kendi imparatorluğumuzun kapalı kapılarını yumruklarımızla açmaya çalışırız. Nasırlı ellerimize vuran gün gölgeleriyle şiir ekeriz sevdanın kıraç ovalarına. Yaşamak türküleri her mevsim yeni döngülerle şekillenir, göğsümüzü delen aşkla kendimizi yenileriz…
Selahattin Yetgin
------------------------------------------------------
Aşkın gücü.
Dört dörtlük.
Not: Harun mu? Karun mu? Harun fazla zengin değilde onun için şüpheye düştümde. :))
Sevgi ve selamlar. 10 numara.
Selahattin YETGİN
Sevgiler Akdenizden.