SEVGİYE KURUMAK
SEVGİYE KURUMAK
Kurudum… Buraya konulanı iki ya da üç yıl oldu sanırım. O günden beri hiç hatırlanmadım. Hiç kimse bir daha bana bakmadı. Burada kurudum. O kadar canlı ve tazeydim ki! Kim derdi ki bir gün dalımdan koparılıp bir daha hiç hatırlanmamak üzere buraya konulacağım, kurutulacağım. Hatırlanmak mı güzel hatırlanmamak mı? Benim için fark etmez artık. Ama insanoğlu için çok önemlidir hatırlamak “sevgi”yi.
İnsanlar sevgi için çok uğraştı. Sevgi için, “insanı sevebilmek” için ne canlar yandı. “Sevgi Apartmanı” kanla inşa edildi. Sevgi için katil olundu. Faşizm boğuldu; bir daha nefes alamasın, ağzından çıkan havayla etrafı zehirlemesin diye. Öldü; ama nefesi pek kuvvetliymiş. Kurbanlık koyunun can çekişirkenki son nefesi gibi bir nefes verdi halâ o nefesin pis kokusu etrafta.
“Sevgi” evlendi. Sevgi “silah” ile evlendi. Şöyle ihtişamlı, görkemli bir silahla. Gelin arabaları olmadı. Düğünlerine tabutla gittiler. Sevginin ailesi ‘insan’ çok karşı çıktı bu evliliğe: “Silah sana göre değil” diye; “Silah insana göre değil, bize göre değil!” diye. Ama sevgi dinlemedi. Erkek adam ya silahı kaçırdı. Kendine güvendi. Kendisiz yaşayabileceğine güvendi. Bir çocukları oldu: Ölüm… Adını tabii ki silahın ailesinden olan “intikam” koydu. Ölüm… Çocuğa konuldu ya sevecen geldi birden. Sevgi hatasını geç de olsa anladı. Gitmek istedi. Silah bırakmadı onu. Sevgiyi ölümün gözü önünde vurdu. Ölüm küçükken öksüz kaldı. Ölüm sevgisiz büyüdü. Sevginin olmadığı yerdeydi ölüm. Ölümü silah büyüttü. Kendi gerçeklerine göre, kendi inançlarına göre.
Ölüm biraz da anne tarafına çekti. İntikam dedenin torunu ne de olsa. Kan çekiyor. Okulda hep katillerle, sömürenlerle arkadaş oldu. Ölüm bir canavar oldu. Silah bir canavar yarattı. Ölüm önüne gelene zarar vermeye başladı. Ergenliği çok hareketli geçti; asi. Ne de olsa sevgisiz büyüdü. Zor… Ölüm bir çok yere saldırdı. Şimdi Beyrut’ta, Irak’ta, Pakistan’da, Hindistan’da… Ölüm çok can yaktı. Sonra duruldu. Sevgisiz yaşamın yan etkileriymiş oysa bunlar. Ölüm kırklı yaşlara geldi. Sevginin başka bir çocuğu daha varmış. Ama silahtan değil çocuk. Silahla evlenmeden önce bir gençlik hatası sonucu olmuş işte. Sevgiyle “şefkat”in çocuğu: Umut. Tam babası gibi. Sevginin bütün özelliklerini taşıyor.
“Üvey” kardeşi ölüm ortaya çıkınca kaybolmak istemiş. Güçlüler ölüme rağbet edince her şeyini kaybettiğini düşünmüş. Kaybetmek ağırmış. Neyi ve ne kadarını kaybettiğini bile anlamamış başta. Vurgun yemekmiş kaybetmek. Kaybetmeyi hazmedemediğinizden kendinizi sindirirmişsiniz. Kaybedince kendinizi işe yaramaz hissedermişsiniz. Yok edilmesi gereken bir mikrop gibi görürmüşsünüz kendinizi. Umut da böyle hissettiğinden valizini ağzına kadar ‘merhamet’ ile doldurup gitmiş. Giderken merhameti de yanında götürmüş. Ölümden sonra, ölümün doğup büyümesinden sonra başkalarının kendisine ihtiyacı olduğunu fark etmiş. Herkesin ona çok ihtiyacı varmış. Geri dönmeye karar vermiş. Gittiği gibi gelmiş; bir valiz merhametle. Ölüm de duruldu zaten; yaşlandı. Herkes mutlu olamaya başladı. Mutlu olmayı hak ettiler. Çok savaştılar. Savaşanlar güçsüzlerdi tabii ki. Güçlüler memnundu ölümle çalışmaktan. Güçsüzdüler; ama kazandılar. “Hak verilmez, alınır.” felsefesinin yüzünü kara çıkartmadılar. Şimdi bir de umutla tanıştılar. Her şey daha güzel oldu. Dünya daha yaşanılabilir oldu. İnsan oğlu* sevgi için çok uğraştı. Hak etmek için çok uğraştı. Şimdi ise yavaş yavaş unutmaya başladılar.
Ben bir gülüm. Bu anlattıklarım içine kapatıldığım yerde yazıyor. İçine koyulduğum kitapta yazıyor. Hapsedilmedim; çünkü burası bir cennetmiş. Gerçekten de kitaplar sevgili dostlarmış, gerçek yol gösterenlermiş. Çünkü ikiyüzlülük yapmadan bize görevimizi hatırlatırlarmış. Burada harflerle arkadaş oldum. Keşke herkes onların derinliğini görebilse. İki- üç yıldır buradayım. Kurudum, kurutuldum. Dalımdan, ailemden ayrıldım. Tomurcuklarıma veda bile edemedim. Şimdi hepsi açılmış, saçılmıştır. Belki kendi tomurcukları bile olmuştur. Buraya ilk geldiğimde çok ağladım. Kabullenemedim. Tomurcuklarımı özledim, özledikçe ağladım. Ama bu harfler, bu kitap bana çok şey öğretti. Ağlamıyorum artık ben de…Mutluyum. İnsanlar sevgi için çok çaba harcadı. Şimdi kendimin sevgi için birine verildiğimi öğrendim. Sevgi “sonsuz” olsun diye arasına konulduğum kitap öğretti bana. Ben sevgi için kurudum, kurutuldum. Keşke dünyadaki bütün tomurcuklar toprağa düşüp çürümek yerine bir kitabın arasına konulsa…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.