Sevgili Can Günlük 10
Sevgili can günlük,
Amed’deki(diyarbakır) bugünümün 08.00-16.30 saatleri arası, askerlik sınavı için, 7. Kolordu Komutanlığı’nda geçti. Bu muameleyi görünce, vicdan-i retçi olmak, çok geçti içimde. Ancak geri dönüşü erkek adama yakışmayan bir serüvendir askerlik...
Beklemekten, oraya buraya koşuşturmaktan canım çıktı. Resmi olarak, askerliğim bugün başladı. Ama daha sivilim. 12 Aralık 2010’da tamamen askeri üniformayı üzerime giydirecekler. Binlerce gençle aynı kaderi paylaştım. Bekle bekle bekle, bitmiyordu işlemler. Şimdi Ofis’te sana sesleniyorum can günlüğüm. Umarım beni pek merak etmemişsin, beni sen de fazla beklememişsin...
Sevgili can günlük,
Oysa ben bugün Amed’i gezmeliydim. Her yerine ayak basmalıydım. Surları dibinde bir şiir kaleme almalıydım. Dicle nehri kıyısında yeni hayallere dalmalıydım. Bir ciğerciye uğrayıp, midemi tıka basa doldurmalıydım. Ya da Dağ Kapı’da esmer çocuklar sohbetin koyusuna kendimi katmalıydım. Ya da Seyrantepe’sinde insanları gözlemliydim...
Ama olmadı, ama akşam çabuk geçti. 7. Kolordu Komutanlığı koca bir gündüzümü kendine (ç)aldı. Şimdi sitemliyim. Şimdi iki saatte sonlanırılması gerekli işlemlere, dört katı zamanı eklemeleri; insanın zoruna gidiyor. Böyle düzen, böyle sistem olmaz olsun. Emir kulu olmak, hayatımda hiç istemeyeceğim bir dilek...
Ah can günlük,
İstediğin gibi gitmiyor ki hayat. İnsanlar kendilerine göre hareket ediyor. Kural mural her yerde karşına çıkıyor. Sınırlarına dahil olduklarının malı oluyorsun, kapılarına merhaba der demez...
Birileri yaşamını kısıtlamak için yanaşacak sana. Ya da yakınlaştığın, bir şekilde özgürlüğüne çelme takacak. Dilediğince zamanlarına sahip olamıyorsun. Ve evdeki hesap, hiçbir çarşıya uymuyor. Yırtsan da faydasız, çığlık atsan da gereksiz...
........................................
Mehmet Selim ÇİÇEK
1 Aralık 2010,,,17.04
Amed(Diyarbakır)
YORUMLAR
Sevgili Meselci,
Öncelikle yazınızı beğendiğimi söylemeliyim. Tercih ettiğiniz fotoğrafın da yazının ruhuna ve yazarının halleti ruhiyesine uygun olduğunu belirteyim.
Değerli kardeşim, bu ülkede hayallerinden sebep sürülen,cezaevlerinde ömrünü tüketen, ve darağaçlarında can veren insanlar oldu.Sırf aklının elverdiği ölçüde daha özgür ve daha mutlu bir ülke hayal ettiği için acı çekti insanlarımız.
Vicdani ret konusu memleketimizde arzulanan ve beklenen ölçüde dikkate alınmadı, tartışılmadı. Zira bizim geleneğimizde "Devlet" kutsallığının dokunulmazlığı, tartışılmazlığı hala anlamsız geçerliliğini muhafaza etmektedir.
Vicdan sözlüklerde : " Felsefeye göre, iç huzuru veya iç sıkıntısı vererek kişiyi uyaran vicdan bir kavram değil, kişinin bir yeteneğidir. Felsefede metafizik anlayış, bu yeteneğin doğuştan var olduğunu ileri sürer, diyalektik anlayış ise insanın içinde bulunduğu toplumsal koşullarla belirlenmiş görgü ve bilgisinin sonucunda oluştuğunu ileri sürer. Neo-spiritüalist görüşe göre ise, ruhun ancak belirli bir gelişim aşamasında (hayvanlık ara aşamasından sonraki insanlık aşamasında) açığa çıkan, ruhun gelişimi oranında derece derece gelişen bir yeteneğidir. Demektedir.
Ben vicdani reddin ülke savunmasında haklı ve geçerli görmüyorum. Bu ülkenin külfetine katlananların, nimetinden faydalanamadıklarını görüyorum. Birbirini öldüren delikanlıların kanları üzerinden yapılan pazarlıkların, hesapların geride kalanlara da bir şey kazandıramayacağına inanıyorum.
Biz aynı sofralarda ekmeğini kırıp pay eden insanların evlatlarıyız. Birbirlerinin omuzuna saplanan okları çekip çıkarmış, birbir yaralarını sarmış insanların bakiyeleriyiz. Ve ölümün soğuk hakikatinde yıkanırken ruhlarımız, her zaman el ele olamlıyız. Her yerde, her zaman, her halde.
Evet, ben anasına "daye" demek isteyen, Tanrısına "Hoda" demek isteyen insanların dillerindeki pranganın kalkmasını en çok arzu edenlerden biriyim.
Şunu da belirteyim kardeşim, bu meseleler milli heyecan ve duygusallıkla olunca aklımız ve hayatın hakikatlerinin dışına çıkıyor, yarın zarar görebileceğimiz, gelecek nesillerin yok oluşuna, kayboluşuna vesile olacak davranış ve tavırlara sebep olmaktadır.
Değerli kardeşim, ben oğullarıma Türkçe veya ana dilimizi öğrenmek için hiçbir çaba ve maliyeti yüklenmemişken, İngilizce öğrenmeleri için hatrı sayılı miktarlar ödeyen bir babayım. Tabi bu insanın konuştuğu, nazlandığı, ağladığı, âşık olduğu, küfrettiği, ağıt yaktığı dili ile nispet yapılacak bir davranış değil, ancak insanlığın halen içerisinde yoğrulduğu bir hakikat olmasından dolayı zikrettim.
Bunun yanında bu ülkenin topçuları,popçuları,sanatçı geçinenleri,zenginleri,ve ne ….leri varsa askerlik yapmamak için her türlü gayri meşru yolla askerlikten kaçarken bu ülkenin masum çocukları ….
Neyse o konular derin ve faydasız. Nasıl olsa biz askerlik yapmamak için Yunanistan takımına sahte transfer yapan MİLLİ sporculardan daha çok ülkesini seven sayılmayacağız…
Biz asla depremzedelere malzemeden çalarak ev yapan müteahhitler gibi “MİLLİYETÇİ” olmayacağız… Faydasız bir adamız işte.
Vatan için canımız feda….
Vatandaşlarımıza da !
Hayırlı olsun sevgili Selim kardeşim.
Unutma sen Amed'i gezerken Ankaradan kalkıp askere gittim yurt güvenliği için.
Namus borcu bu.
Vicdani ret elbette insani bir haktır ama gerekli olduğu zaman.
Bu günkü ahval içinde vicdanı ret'i gerektiren ne vardır.
O yönteme baş vurmamanız isabetli ve şereflice olmuş.
Devlet dairelerindeki kargaşa ve laçkalığı hatta zülümü biliyorum. Hepimiz muzdaribiz. El birliği ile üstesinden gelecek ve her gün daha güzele kavuşacağız.
Bizleri oralarda da unutma kardeşim.
Başarılar ve hayırlı teskereler dilerim.
Allah seninle olsun.
Sevgi ve selamlar.
meselci
geçti nihayet.
ama zorlandım ama bağırmak istedim tüm kolorduya.
birazdan ciğercideyim.
afiyet olsun bana:)))