8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1168
Okunma

Kahramanımız; Elizabeth Gilbert. Kim bu Elizabeth? Evli bir kadın. Güzel bir işi ve kocası var. Karı-koca sahip olmak istedikleri her şeye, planlayarak, sahip olmuşlardır. Sıra, çocuk sahibi olmaya gelmiştir. Gelmiştir ama bir sabah, bu çok rayında giden hayat, rayından çıkar.
Ne olur?
O sabaha karşı Elizabeth, artık evli olmak istemediğini fark eder.
Bu fark edişle hayatlarının orta yerine bir bomba düşer ve o andan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz.
Önce, zor bir boşanma süreci başlar. Tepe sersemi olan koca; bir yandan ne olduğunu anlamaya çalışırken, diğer yandan acımasız bir boşanma süreci başlatır. İntikam!
Uzun lafın kısası, Elizabeth’in elinde nesi var, nesi yoksa alır.
Bu süreç sırasınca, Elizabeth, birine ilgi duyar ve birlikte yaşamaya başlarlar. Yeni çift, bir akşam, Elizabeth’in arkadaşlarına yemeğe giderler. Yemek sonrası ayrılırlarken evin erkeği Elizabeth’e:
“ Eskiden Stephan’a ( eski koca ) benziyordun şimdi David ( yeni sevgili ) gibisin. Köpek yetiştiren insanlara hiç dikkat ettin mi? Bir süre sonra insanlar, köpeklerine benzemeye başlarlar.” der.
Bu sözler Elizabeth’in kafasına, yumruk gibi iner. Bunu duymayız ama içinden ( herhalde ) “ Hadi ya? ” der.
O gece, yeni çift ( sevgililer ), gergin bir şekilde evlerine gelirler. Soyunup, dökünüp yatarlar. Stephan : “ İhtiyacın olursa; yanında uyuyor olacağım “ der. Elizabeth, ona sarılır ( muhtemelen yanlış anladığı için ). Bunun üzerine partneri : “Seni özlememe bile izin vermiyorsun” der.
Elizabeth, yumruk üstüne yumruk yemektedir. Aslında ortaya çıkan; başarısız bir kadındır. Yani tersinden alırsak cümleyi; kadın olarak başarısız biridir.
Anlamları çok farklı, bence. İkincisi daha ağır, daha kabulü zor. Neyse!
Elizabeth, ertesi sabah ( sanırım aradaki nüansı o da fark ettiği için ), arkadaşının ofisine gider.
“ Bu sabah uyandığımda nasıldım biliyor musun? Ne tutku vardı, ne kıvılcım, ne inanç. Hiçbir şey. Ölümden bile kötü. Bundan sonra böyle biri mi olacağım? “
Arkadaşı, ne yapmak istediğini sorar.
“ Keyif alacağım bir yerlere gitmek istiyorum “ der.
İtalya’ya gitmeye ve İtalyanca öğrenmeye karar verir. Yapar da. Bütün eşyalarını toparlar, kolilere yerleştirir. Kolilerin kiraladığı depoya yerleştirilişini izlerken: “ Bütün hayatım birkaç kutuya sığdı “ diye düşünür.
Evinin önünde, erkek arkadaşı ile vedalaşıp taksiye binerken, arkadaşı:
“ Gitmezsen, her gece dans ederiz “ der.
Elizabeth’in yanıtı oldukça sadedir:
“ Kalmamı hiç istemedin “
Kendisini havaalanına götürecek olan taksiye biner ve uzaklaşır.
Zaman ilerler ve İtalya da yapacak bir şeyinin kalmadığını düşünerek Hindistan’a gitme kararı alır.
Burada Elizabeth, biraz maymun iştahlı gibi görünebilir. Sanırım izahı; arayışta olmasıdır. Aradığı kendisidir.
Arada bir zaman diliminde Elizabeth, Hindistan’a gitmiş ve orada tanıştığı bir guru “ Buraya tekrar geleceksin “ demiştir.
Hindistan’a gitmeye karar verir. Gider.
Katıldığı – hangi kelime doğrudur acaba? Seans, ders, ayin? Hadi toplantı diyelim- toplantılarla ruhunu sakinleştirir. Ve kendisini yeniden keşfeder.
Film, Endonezya’nın Bali adasında biter. Bu, son bölümü, karıştırmış olabilirim. Yani Hindistan ile Bali bölümünü. Ama karıştırsam da sonuç aynı:
Ve tabi ki, biri ile tanışır. Aşık olur. Gökten üç elma düşer.
…/…
Kitabı biliyorsunuzdur. Hatta belki de okudunuz, pek çoğunuz. Ben, okuyamadım. İtalya’da kaldım. Daha öteye geçemeyeceğimi hissettiğim için de kitabı yarım bıraktım. Aşırı ısrar ve tavsiyelere dayanamadığımdan dolayı da filmini aldım, izledim.
Zaman zaman hepimizin yaşadığı karmaşalardan farksız Elizabeth’in yaşadıkları. Ama tabi ki herkes Elizabeth olmadığı için böyle bir yolculuğa çıkma imkanı da yok. İmkan yok diye çare de mi yok? Elbette hayır. Eğer karmaşada olduğunuzun farkındaysanız yola çıkmışsınız demektir. Hindistan, Endonezya ya da İtalya’ya kadar gitmenize de gerek yok. İçinizde çıkacağınız küçük bir yolculuk yeterli olacaktır.
Aslında Elizabeth’in yaptığı da bu ama o kulağını biraz uzun yoldan giderek tutmuş. Yoksa tuttuğu kulak, aynı kulak.
Karmaşa, bir şükrandır.
Değişime giden yol, döküntüdür.
Yolunuzun kısa ve aydınlık olması dileklerimle.
Eser Akpınar
01.01.2010
İzmir