- 833 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÇAĞDAŞ KAVAKLAR
Dışarıda rüzgar mevsimin olağan sertliği içinde esmeye devam ediyor ,camlarda sıcaklık farkını belirten ince bir buğu tabakası yeni yeni oluşmaya başlıyordu.
Acele acele bilgisayarın bulunduğu masaya yönelen adam klavyenin tuşlarına telaşlı telaşlı basmaya başladı.Memur zamları belli oldu diye telefonuna gelen iletiyi paylaşıyor, oranın ne olduğunu merak ettiğini söyleniyordu.Kendisini merakla dinleyenin olup olmadığı da umunda olmayacak ki monolog şeklinde süren konuşmanın ardından kaybedenlerin bulmuşluk sevinci içinde oranları veren açıklamayı okuyordu.bu defa önceden seslenmeyi ihmal etmemiş hatta televizyonun sesini bile kısmaları konusunda arkadaşlarına minik bir uyarı göndermişti.İlgili siteden zam oranlarını hızlı bir tarz da okuyup bitirdi:
“…memur maaşlarına 2008 Ocak-Temmuz döneminde yüzde 2+2 zam yapılacağını, ayrıca ocak ayında taban aylığında seyyanen 10 YTL artış olacağını...bildirdi.”
Aynı ortamı paylaşan insanlardan sesler yükselmeye başladı:
-Bu ne ayıp denen bir şey var .İnsan utanır be.
-Hah haha…ne güzel…hayırlı olsun…
-Herkes halinden memnun değil miydi zaten.
-Dalga geçiyorlar.
-İşsiz olan binlerce insan var bu ülkede .Onları da düşünün.
-Sizin maaşınızın yarısına çalışacak bir sürü insan var sokakta .Allah şükür deyin biraz da.
-Sizinle de doğru dürüst bir konu konuşulmaz ki…ne hali varsa görsün memur.
-Memur ne zaman rahat etti bir söyleyin Allah aşkına.
-O kadar memuruz hakkımızı alamıyoruz.
-Bu zammı şakşakcılık yapan memur arkadaşlara armağan ediyorum.
-Arkadaşlar 22 Temmuzda oy verirken düşünecektiniz. şimdi ağlamanın faydası yok.
-Maaşlarımız çok iyi bir de asgari ücretlileri düşünmek lazım.
-Zaten ne kadar çalışıyoruz ki. Günün yarısı boş,üç ay tatil...
Alamut Kalesi isimli kitabın son sayfalarına gelmek üzereydi.Oturduğu camın kenarından masaya doğu yöneldi.Hizmetlinin yeni çay doldurduğu fincanın dış yüzeyindeki sıcaklığı iliklerinde hissetmesiyle biraz rahatladı.Aynı ortak yaşama şartlarına sahip insanların ,sözde kültür ve gelecek tasarımı en yüksek düzeyde olması gereken insanlardan bazılarının gösterdiği aymazlık nefes alışını değiştirmişti.
Aklına Erol Güngör hocanın bizi bekleyen en büyük tehlike diye adlandırdığı kültürel bölünmüşlük fikri geldi.Ortalama aynı sosyal tabakadan gelen insanların ,aynı çalışma şartlarına gösterdiği çoğu akıl ve sağduyu dışı tepkilerin başka anlamı olabilir miydi?Bir ders saat ücretinin ancak yarım kilo et alabildiği ortamda insanlar , durumun vahametini nasıl kavrayamazlardı? İnsanca yaşam diye adlandırılan temel gıda ,eğitim ,sağlık, giyim, kira, eğlence, zorunlu harcamalar dikkate alınarak yapılan yoksulluk ve açlık sınırı açıklamaları herkes tarafından bilindiği halde neydi insanları her olumsuzluğu kabullenmeye zorlayan iç veya dış etkenler? Acaba bazılarının sosyal travma diye adlandırdığı hastalık toplumun aydın olması beklenen,eleştirel tavrı en çok geliştirmesi gereken insanlarını bile bu kadar köklü mü etkilemişti.?
Elinde fincan kapağını yavaşça kapadığı kitabı elinde aynı camın köşesine doğru yöneldi tekrar.Dışarıda rüzgar aynı şiddetini koruyordu.Yapraklar sonbaharın da etkisiyle havada belli belirsiz şekiller çiziyor, camda başlayan buharlaşma dış dünyanın net görülmesini engelliyordu.
Aynı ülkede aynı coğrafi bölgede hatta aynı ilçede görev yapan, aynı sokakları arşınlayan, aynı evlerde benzer rakamlarla kirada oturan insanların belini büken nedir acaba? Onlara ciddi bir eleştirel tavrı geliştirmeyi yasaklayan etkenlerin ciddi bir akademik kurul tarafından incelenmesi gerekli galiba.Sorular yoruyor insanı.Ve gözünüzün önüne durumdan savunma vehmi çıkaran, liyakatin semtine dahi uğramadığı, tesadüflerin sizi ortak kıldığı meslektaşınızın pişkin pişkin sıraladığı cümle geliyor:
--Zaten ne kadar çalışıyoruz ki. Günün yarısı boş,üç ay tatil...
Kanın beyne sıçraması deyimi bu tarz densiz adamların çokluğuna delil olsa gerek.Daha dün çocuğun ana sınıfına kayıt sonrasında yaşadığı sıkıntıları anlatmıştı.Önceki gün ev telefonunu kapatmak istediğini ama internet hizmetinden dolayı kapatamadığını sistemin insanı sömürdüğünü anlatan bu adam değil miydi?Bu nasıl bir değişimdir, bu değişimin psikolojik alt yapısı birkaç gün içinde nasıl kurulmuştur anlamak mümkün değil.Bir de şıracının şahidi bozacı meselesi var.O da diğerini desteklemeye devam ediyor:
--Maaşlarımız çok iyi bir de asgari ücretlileri düşünmek lazım.
Yahu bu ne biçim düşünme tarzı …Asgari ücretlinin aldığı komik bile denmeyecek ücrete bayram eden hastaların bulunduğu akıl ,sinir hastalıklarının ilgili koğuşu değil ki burası.Veya onlara verilen ücreti kutsayan uzak doğulu tuhaf bir tarikatın üyesi değil ki bu insanlar.Hatta bu insanlar ,padişahın tahta çıkışından sonra kazan kaldırıp,culus isteyen Yeniçeri askerleri hiç değiller.Varlığımızın en temel olmazsa olmazı kabul edilen yaşam düzeyi,yani kalitesi. Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan.Uçmaya devam ediyor cümleler:
--Sizin maaşınızın yarısına çalışacak bir sürü insan var sokakta .Allah şükür deyin biraz.
Doğu toplumlarının kendileriyle hesaplaşması deyimini belki batılılar onlardan üstünlüklerinin tescilini istemek için uydurmuş olabilirler.Ama Allah’a şükür kavramının bu kadar sulandırıldığı,haksızlıklara, adaletsizliklere perde yapıldığı bir halin gerçekten kendisi ile yüzleşmesi gerekmekte.
Cemil Meriç, sık sık en büyük tehlike birbirimiz anlamamak derdi hayatta iken .Sohbetlerinde ,gazete dergi ve kitaplarına yansıyan fikirlerinde.Bu zihniyetle nasıl anlaşılabilir?
Bu kendini sıradan gören.yaptığı işin varlığına saygısını yitirmiş,fert olmanın temel hak ve özgürlüklerden sonuna kadar faydalanmak olduğunu idrakte icazet bekleyen algılamalara nasıl hoşgörü duyulabilir ki?
Küçük odanın camları dağıtılan çayların da etkisiyle tamamen buğu doldu.Artık dışarısı görülmüyordu.Yaklaşan ders vakti,artık camların önemli olmadığı zamana işaret ediyordu.Dışarıdaki aydınlığın gerçekte ne anlamı vardı ki zaten.Asıl aydınlanma bireyin daha iyi yaşama hedefine ,daha özgür olma hedefine adım adım yaklaşması değil miydi ki?
Ey büyük usta … Sen de bu tarz insanlara tahammül edememiştin sağlığında…Sen azalacaklarını varsayıyordun belki .
Ama yanıldın.
Kavak köklerinden hep kavaklar büyüdü.
YORUMLAR
Yahu bu ne biçim düşünme tarzı …Asgari ücretlinin aldığı komik bile denmeyecek ücrete
''''''bayram eden'''''
hastaların bulunduğu akıl ,sinir hastalıklarının ilgili koğuşu değil ki burası.Veya onlara verilen ücreti kutsayan uzak doğulu tuhaf bir tarikatın üyesi değil ki bu insanlar
bu ücrete bayram eden, edecek olan insanların varlığı öyle çokki yazının en çok burası vurucuydu..
KUTLARIM...SEVGİYLE...