- 787 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BAHAR VURGUNU
Bilirsiniz. Bahar sevinç demektir.
Gemlenemez bir coşkudur. Sevdanın farklı bir biçimde imlenmesidir bahar…
Hadi’n, ister misiniz defteri kitabı dürüp, çocuksu bir haytalığa çıkalım bugün.
Kravatımızı çözüp, ceketimizi kızlara caka satarcasına, şöyle omzumuzdan aşağıya sallandıralım.. İsteyen çekiştirsin hafifçe eteklerini. “Ce”dayrökterinde beklerken ekranınız, “Errör”verirken gün boyu hesap planlarınız, beni bulamazsınız birazdan! Hadi’n, paranın eşiklerinden düşüp de gelin..
Bunaldığımda ellerini sıkmayı, yanımda arada bir sıcak seslerini duyumsamayı özlediğim dostlarım! Tutarken ellerinizi bir yerlerim eskimiş. Bıkmışım artık, ara sokaklardan bulup getirdiğim oyunları bir başıma oynamaktan.
Şimdi bana siz; bitmeyen hırslarınızı, riyalarınızı,onursuzluktan yana ne kalmışsa tüm yalanlarınızı,sevisizliklerinizi..İlle de tüm atıklarınızı verin!.. Artık nere dökebilirsem bu kent uğultusunu..N’olsa daralıp gitmez bu kıyısız karasu…
Sen, oralarda, bıyık altından gül., Ellerini karidesli masalara bulaştırıp, tenini üç yıldızlı odaların havuzunda yakan aşüfte kakülü. Ey, fingirdek gizili güç!. N’olsa alıştın bu adamın şalgam suyu sarhoşluğuna..N’olsa körkütük beni unutur dedin?!
(Kim bilir? Belki de sen’din karşılıksız bir çek gibi unutturan kendini..)
Lakin, şimdi konumuz bu değil!.
Birazdan sağ cebimden Cemal Süreya, sol cebimden Orhan Veli çıkacak..”Tarifsiz kederler içinde” Tanığımdır! Dinlesinler neler çektiğimi…Hele de dilimde Hayyam’ın dizeleri “Neyzenleşirse” biraz, siz beni asıl o zaman görün!..
Aman da yandım FERAYEM!.
Her zaman Ahmet Arif’in dağlarına bahar gelmez ya
Her zaman cigaralarda mahpusluk damları tütmez ya
Her zaman Nazım’ın martıları varna’larda uçmaz ya!
Varsın, bugün de bizde pamuklansın kavak uçları..
Sılamıza düşsün ibibikler.. Sen de bindir ne kadar kahrın kalmışsa..
Bindir üstüme…Ölmem ya!..
Şimdi, şehirler arası tüm otobüslerden baharlar geliyor, baharlar biniyor.. Vay benim duruşu şafağa bulanmış atım! Cemreler düşmezdi böyle, etimde kıymık gibi durmasaydı ağrın!.
Orda mısınız? Size söylüyorum heey!. Henüz bitmedi sözüm…
Amasya turdan bir elma çiçeği göndersinler.
Malatya Tur’dan bir kayısı dalı batsın arpacık gibi gözümüze..
Kütahya’dan bir vişne bahçesi hoplayıp düşsün önümüze…
N’olmuş sanki Uludağ Turizmin can sıkıcı yolcularını on dakka bekletmişsek peronda..Fakir başını cama dayamışsa sardunya..
O, güzelim gelincikler coplanmışsa meydanda, n’oolmuş sanki?.
Ben şimdi toroslarda gelin edemediğim “Kardelen Çiçek”le
Meşgulüm.. Seni sarmalara gelemem Gülüm!..
Ah! Yirmili dişim. Ah, kırklı başım..Alamadığın virajlardan nasıl da düştün? Şimdi bey sofralarında büyürken acı.Varyantlarımda döne döne kıvrılırken zulüm.. Shiller’in karısına dediği gibi; “Dünyada bunca sorun varken, horlamanı kes be kuzum!.”
N’olmuş gecenin bir yarısında öptüysem yüzünü. Kahvaltıyı birlikte yaptıysak n’olmuş? Ucuz ekmek kuyruklarında bölmüşsem uykumu… Gülümseyiş gibi umutlu, derinlere gittiysem n’olmuş?!
Artık zile bastım. Otobüs duracak. Karışacağım Kızılay durağının yalnızlığına birazdan…Adım gibi biliyorum, bu ilk yaz’ımda da inmeyecek umutlarım. Ama sen, oysa sen? Geldim işte bak! Benim, ben BAHAR! Deyip inmeliydin oralardan.. Bak nasıl da açtı öpüşmeleri sevgililerin taç yapraklarında.. Mikrojaluzi perdeler saklarken kendini gün ışığından. Ve sen de bitkin kalırken öpülmekten, ırmağa, göğe, ve evrene karışırcasına, lütfen,”Yaşam buy muş!.” De artık…
Ey, kendini, Kerem’le-Senem’e memur eden mavi gözlü arı.
Saçları telaşlı dadı. Hala aklım kaldı mı sanıyorsun, Moda çay bahçesinde, o çingenenin baktığı el falında…
Hadi, artık üzülme. Toplan. Sade seni değil, bizi de aldattı şu erik ağacı. Yaprakları soyulmuş bu kiraz.. Bu dünyada yalnız sana sözüm geçer. Ey, beynimde kırılmış içimin tomurcuk ayazı!..
Sen de bana aç yüreğini..
Aç biraz!..
Alp Altundal
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.