HAYATIMIZDA ŞİİRE YER VAR MI?
Sevgili okuyucular,
Bu üçüncü yazım(yurt dışında bir okul dergisinde yayınlanmıştı) da birkaç soru ile merhaba demek istiyorum:
— Hayatımızda şiire yer var mı? Yahut ta,
— Hayatımızın neresinde, ne kadarında şiir var? Yahut ta,
— Şiir hayatımızda olmalı mıdır? Yahut ta,
— Şiirin yaşantımıza ne gibi katkıları olabilir?
Evet, sevgili okuyucular. Eğer şiir hakkında hiçbir fikrimiz, hiçbir bilgimiz yoksa yukarıdaki sorularla kendimizi meşgul etmeye de gerek kalmayacaktır. Ama eğer şiiri uzaktan yakından tanıyorsak veya şiirle tanışıklığımız bir hayli ileri düzey-de ise bunun gibi soruları hem kendimize hem de çevremizdekilere sık sık sormalı-yız. Ben öyle sanıyorum ki bu tür sorularla uğraşanların sayıları ne yazı ki dünyalık meşgalelerle uğraşanlardan bir hayli azdır. Ve hatta biraz ileri giderek diyorum ki belki de az değil, çok nadirdir.
Peki, neden ?
Şiir, insanlar için paradan-puldan, evden-arabadan, kendimizin ve çocukları-mızın geleceğinden, siyasi-politik gelişmelerden, kazanmaktan-kaybetmekten daha mı az önemlidir?
Bence, değildir elbette! Ama…
Ama şiirle ilgilenen insan sayısı her zaman ve her mekânda nadir olmuştur. Bu yüzden olsa gerek pek çok şair anlaşılamamaktan, yalnızlıktan bahsetmiştir. Pek çok şair yaşadığı çağdaşları ile uyuşamamıştır.
Çünkü, şairin değer yargıları ile toplumun değer yargıları hiçbir zaman aynı olmamıştır. Yani bir toplumda yaşayan insanlar hedeflerine dünyalık kazançları koy-muşlar ve onları elde etmek için çalışıp çabalamaktadırlar. Oysa şair, başka şeylerin peşinde koşmaktadır.
Bu başka şeylerin neler olduğu ise şiirlerde, mısralarda dile gelmektedir. Şu Karaco’ğlan’ın derdine bir bakalım Allah aşkına:
Ben bu güzellerden görmedim kemlik
Her ne çektim ise felekten çektim.
Hublar ile yoktur gayrı pazarım,
Değil hubdan elem, melekten çektim.
N’oldu nazlı yâre, ben de bilemem;
Yar beni ağlattı her dem, gülemem;
Her olur olmazdan dilek dilemem;
Çok şükür dilimi dilekten çektim.
Yar bana göndermiş bir gizli selam,
Bahri gibi gayrı ummana dalam.
Verseler cihanı istemem kalan,
Şimdi ben elimi felekten çektim!
Sanki bu dizelerin yazarı aç, sefil, derbeder bir gezgin değil de dünyada pek çok şeyi elde etmiş, doyuma ulaşmış, bir beyzade gibi!...
Biz biliyoruz ki Karaco’ğlan’ın yaşadığı devirde yokluk günümüzden bin kat daha fazladır. Mağduriyetler had safhadadır. Ama şairimizin bunlardan hiç de şikâ-yeti yoktur. Hemen bütün şiirlerinde sevgiyi anlatmaya vermiştir kendisini!
Neden bu yolu seçmiştir acaba?
Yoksa, yüzyıllarca dillerde dolaşmak hesabı mı yapmıştı? Hem öyle bir hesap bile yapmış olsa, bu hesabı da bu gün tutmuş olsa, kendisine ne faydası olur ki ölüp gittikten sonra anılmanın?!
Ama tabii ki işin aslı öyle değil! Yukarda değinmeye çalıştığımız gibi şairimi-zin değer yargıları, yani değer verdiği önemsediği şeyler o zamanın insanlarının de-ğer verdiklerinden farklı bir şeydi. Yani Karaco’ğlan için sevgi, ekmekten-aştan, pa-radan-puldan, tarladan-bahçeden, attan-ahırdan velhasıl… dünyada alınıp satılabile-cek, kazanılıp, kaybedilecek her şeyden daha önemli idi!
Biz de acizane diyoruz ki; ‘Gelin canlar bir olalım/Sevelim sevilelim/ Dünya kimseye kalmaz’ düsturunca;
Günlük hayatımızda şiire yer açarak, sevgi hazinelerini aramaya şiirle başla-yalım! Bu yalan dünyanın önü ardı alınmayan, bitmez tükenmez telaşından bir kısa-cık an olsun kendimizi şiirin narin kanatlarına bırakıp gönlümüzün sevgiye muhtaç sesine kulak verelim; hayatımızda şiire de yer verelim!....
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.