Hakikat Penceresinden
İnsanlar birbirini yakından tanımalı, kokularını, huyunu, ruhunu çekmeli içlerine. Eğer içinde bir burkulma, bir soğukluk, midesinde bulanma oluyorsa bir an önce herkes kendi cihetine dönmeli, kendi marazlarına, arzularına, inançlarına, beklentilerine dönmeli. Dönebilmeli ki, sonradan üzüntüler katlanmasın, başkalarına da zarar vermesin. En büyük yıkımın yaşandığı çocuk ruhları ezilmesin, eziyet görmesin.
Yok, biz çok sıcakkanlıyız. Bir kez sevdik mi, tutabilene aşk olsun. O sıcaklık bir sürü maraza, akabinde zarara neden oluyor. Sonra da pişkin pişkin “Şeytana uydum” yalanından medet umuyoruz. Emin olun insanoğlunun düşündüğü karmaşık ve dehşet planlardan şeytanın haberi yok. Zaten öbür tarafta “Şeytana uydum “ dendiğinde, soracaklar Şeytan’a. O da “Valla benim haberim yok, adam aşmış, bana yamıyor yaptıklarını” diyecek. Şeytanın namazı dosdoğru kıldırmamak için fitne sokuşturduğunu, iyilik yapana kötülük salık verdiğini duymuştum. Ancak annenin bileziklerini almak için telefon kablosuyla boğuver bi zahmet, sonra bilezikleri kuyumcuya götür, al parasını, kendine güzel bi telefon bir de bin kontür al” diyen şeytan… Zannetmem.
Küçücük kızları ormana götürüp boğan zalimin şeytanla ne alakası var. Tanımak lazım. Birbirimizi bilemiyoruz, tanıyamıyoruz. Adam canlı bomba çıkıyor. Komşuları “ valla çok sakindi, efendi biriydi, hiç de öyle torpil atacak birine benzemiyordu” diyor. Sadece eve girip çıkarken görmüşler, anlamışlar ne mal olduğunu. Günaydın demiş ya giriş merdivenlerinde bir kere, o çok iyi adam. Valla iyi bana iyi akşamlar dedi, saldırıp tecavüze kalkışsa hadi şüphelenmekte haklısın derim de bu başka.
Tanımıyoruz, tanıyamıyoruz, değer yargılarımız erozyona uğramış. Dilimiz, dinimiz içimizde çökmüş.
Lise yıllarımızda arkadaşlarım her gün âşık olurdu. Her gün aşk objesini değiştiren arkadaşlarım vardı. Şaşırıp kalırdım.
Üniversite yıllarımda arkadaşlarımda bir aşk finfirikleşmesi… Hayret edersiniz. Hep aşk..Her yer aşk…
Palandökenden dökülen aşk, bizim yurdun yatakhanelerine, yemekhanelerine,nihayetinde tuvaletlerine ve banyolarına kadar coşarak geliyor , oralarda yapılan manüel operasyonlarla birazcık olsun hafifliyordu.
Ben hayretler içindeydim.
Bu aşk değil.
Buna aşk demek Yunus’a, Mevlana’ya, Kerem’e, Aslı’ya, Mecnun’a da Leyla’ya da fare zehri verip seyretmek gibi geliyordu bana.
Arkadaşlara “ Ya siz bu kızları tanıyor musunuz? Ne kadar biliyorsunuz kim olduklarını?”…”Onlar sizi tanıyor mu?”
Kızların makyajları erkek milletini her zaman etkiler, biliyorum. Onun için tanımak lazım. Konuşmak, tartışmak, beraber yürümek, vesselam bir süre, ta ki gizlenen karakter ve görünüşler ortaya çıkana kadar bir zamana ihtiyaç var.
Sonra gerdek sabahı yataktan kalkıp, kırmızı yanaklı, yeşil mikadan imal parlak gözlü, masmavi far sürmeli, buğday tenli hanımı yatakta, yorganın altında aradığınızda, karşınıza çıkan hanıma “Teyze benim buralarda sevdiğim dudakları, yanakları, kıpkırmızı, karakaşlı bir karım olacaktı, gördünüz mü?” diye sormak aptallık olma mı? Olur!
Bakarsın bir sabah her yanın silikonlara bulanmış kalkarsın yataktan..
Konuşmalar birden şiveye çekerse,bayılmalar,krizler, marazlanmalar tutarsa..bak karışmam,uyarıyorum.
Gecenin bir yarısı sıcacık yorgana sarılmış yatarken uykunuzun en sarhoş yerinde yorganın altına gaz salan birinin, öğrenci lokalinde tanıştığınız o yakışıklı, bakımlı delikanlı veya o harikulade güzel ve makyajlı fıstık olduğunu unutmayın sakın.
Ya da akşam yemeğine oturmadan yıllardır, aşkından sebep içinizden yanık et kokuları gelmesine sebep olan sevdanızın burun deliklerinde genel temizlik yaptığını görürseniz şaşırır mısınız?
Saygı….Saygı…..Saygı !!!
Olmadığı yerde hiçbir erdemli duygunun barınamadığı, hayat bulamadığı, ikici el sahte aşkların yeşerip büyütüldüğü ve hakiki aşk vehmedildiği duygu, olmadan olmazların birincisi.
Allah’a saygı, insana saygı ile başlar.
Allah’a şükür insana teşekkür ile başlar.
Hacca giden bir tanıdığımı ziyarete gitmiştim. Hacca gittiğine de şaşırmıştım doğrusu. Zira ben İslam’ın temel anlayışını bildiğini zanneden bir insanım. Bana göre o kişinin hacı olmaması gerekiyordu, tabi o düşünce ve yaşayışla. İnsan değişebilir tabii ki, de çok kibirli ve saygısız bir insandı. Bir dalavere ile servet sahibi olduktan sonra tamamen değişmiş, zalim sevgisiz saygısız bir öküz oluvermişti. Ben de o günden sonra ilk defa ziyaretine gitmiştim.
Hac’dan gelen ne anlatır. İşte “burası o şey hazretlerinin yattığı yer, burası şeytanı taşladığımız, burası Arafat”der o kutsal beldelerden hatırladıkları mekânları anlatırlardı. Eskiden bir de elle çevrilen dürbünler olurdu. Siz bakar, hacıya gösterirdiniz, o da bildiği kadar anlatırdı. Çoğu atardı ya, yerdik biz de.
Neyse bu hacı efendiye “Eee. Nasıl o mübarek topraklar?” dediklerinde anlattığı tek olay şuydu:
“Bir gün Mekke’de,hani o siyah şey var ya..haa orda tavaf ediyoruz. Ya tam o sırada bir karının memesi dirseğime değmez mi,arap karı ya..taş gibi şerefsizim” .,
Ben sadece son kelimeyi alıp kalktım oradan.”Şerefsizim” çok içten ve haklı bir itiraf olmuştu.
Dikkat ediyorum da Allah’a saygısı olmayanın, insana saygısı olmuyor.
Ondan sonra kalkıp saygısızlığın altında aşk arayan aptal konumuna düşüyor birçoğu.
E, sonra “neden beni terk ettin?”,”Aşk bir kurbağa gibi zıplarken içimzide, sen neden gittin tosbağam!” demek ne kadar aptalca değil mi ?
Saygı…Saygı….Saygı….!!
Ve edep!
Ve hakikisinden bir porsiyon sevgi yeter o zaman.
Not. Hanım okuyuculardan özür dilerim. Bazı kavram, benzetme ve yorumlarımın tek taraflı olduğunun farkındayım. Sizler de kendi cephenizden bakarsanız aslında kadın veya erkek davranışsal deformasyonun aynı olduğunu göreceksiniz. Saygılarımı kabul ediniz.
YORUMLAR
“Bir gün Mekke’de,hani o siyah şey var ya..haa orda tavaf ediyoruz. Ya tam o sırada bir karının memesi dirseğime değmez mi,arap karı ya..taş gibi şerefsizim” .,
Ben sadece son kelimeyi alıp kalktım oradan.”Şerefsizim” çok içten ve haklı bir itiraf olmuştu.
Dikkat ediyorum da Allah’a saygısı olmayanın, insana saygısı olmuyor.
Ondan sonra kalkıp saygısızlığın altında aşk arayan aptal konumuna düşüyor birçoğu.
E, sonra “neden beni terk ettin?”,”Aşk bir kurbağa gibi zıplarken içimzide, sen neden gittin tosbağam!” demek ne kadar aptalca değil mi ?
Saygı…Saygı….Saygı….!!
Ve edep!
Ve hakikisinden bir porsiyon sevgi yeter o zaman.
___________________________________________________
Tümü çok güzel ama final MUHTEŞEM.
Kutladım güçlü yazarı.
Akıcı, merak ettiren ve nezaketli bir yazıydı.
Tebrik ve teşekkür ederim.
Selamlar.
Ne HACI ama. :)))
erolabi
Diğer yorumlarını da dikkatle okuyorum.
Nazik,beyefendice ve seviyeli.
Kendin gibi yorumlar yapıyorsun.
Ben bazen kaçırırım dengeyi..
Seni hayranlıkla takip ediyorum.
Ve takdir ediyorum.
Sağol.
Varol.
İnşallah bir gün görüşürüz kardeşim.
Allah'a emanet ol.