- 595 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GÜNLÜĞÜMDEN - 51
GÜNLÜĞÜMDEN – 51
Aylar oldu seninle söyleşmeyeli değil mi sevgili Tutku? Hayat tam bir girdaptı. Yaşadıklarımı düşündüğüm zaman, simsiyah bir hüzün doluyor içime. Kalbimi yok eden bir acıya kesiyor her şey. Hani var ya, şu akan gözyaşlarım da olmasa. Kalbim yok diyeceğim ama var işte, ne yazık ki. Keşke olmasaydı. Yanıyor hep. yani: Ben hala İNSAN’IM.
Sevgili Tutku: Mayıs’tan Eylül sonuna dek, belediye’nin bana gösterdiği yerde, tezgah açtım ve çalıştım. Ama hiç yeterli kazanamadım. Bulunduğum yer iyi değildi. Satışlar ve çevremdeki her şey iyi değildi.
Çalıştığın halde, iyi sonuç alamamak çok kötüydü. Heryerim ağrıyarak, saatlerce oturup dil döküyordum turistlere gülümseyerek. Ben çok albeniliyimdir. Karşımdaki insanla iletişimim mükemmeldir. Sonra yıllarca yaptığım bir şey satış yapmak. Sorun bende değildi. Çok kötü bir sezondu. Oysa yazın iyi kazanmalı, kışın rahat etmeliydim.
Rahat etmeyi bırak, çözümlemem gereken o kadar çok sorun çıktı ki karşıma. Şimdi onların altından kalkmaya çalışıyorum. Kesinlikle başarmalıyım.
Tutku, inanılmaz bir tuzağa düşürüldüm. Yalnız yaşayan kadınları, tuzağa düşürüp, para yiyen bir şebeke varmış. Kırk yıl düşünsem, aklıma gelmezdi. Ve ben hala yaşadıklarıma inanamıyorum.
Denizi, anlatımsız severim bilirsin. Burada da her olanakta ona koşuyorum. Bir gün yine işe başlamadan önce, deniz kenarında oturuyordum yalnız. Çalıştığım yerde merhabalaştığım, Özgür geldi yanıma. Zaman zaman tezgahımı açmama yardım etmişti. Herkesin tanıdığı biriydi.
Uzun süredir de görmemiştim. Bir iki hoş beşten sonra, elektrikçide çalıştığını söyledi. Aa benim lambalarım bozuk. Ben de elektrikçi arıyordum dedim. Tamam hallederiz, hatta şimdi yaparım ben, gel gidelim dedi. Hiç ama hiçbir şeyden kuşkulanmadım. Evimin sorunu çözümlenecekti.
Eve doğru yürümeye başladık. Kolunu omzuma attı. Dostça sandım. Sonra iyice sarılmaya başladı. İçimden, ne oluyor? Hayırdır dedim. Yıllardır yalnızdım. İnsan sıcağını çok özlüyordum ve bedenim onu istiyordu. Sokuluverdim. Artık eve niye gittiğimizi biliyordum. Elektrik filan da umurumda değildi. Başka bir elektrik oluşmuştu.
Evde, o tam bir erkekti ve ben de tam bir dişiydim. Bu gün işe gitme dedi Özgür. O da, kaldığı eve gitmedi. O gece ve birbuçuk ay, Özgürün kollarının arasında uyudum. Süper bir kadın olmayı başardım. Bir dişi olmak, çok güzeldi. Ten uyumu harikaydı. Ama sadece o kadar.
Çok farklı dünyaların insanlarıydık. Hiç aynı dili konuşamıyorduk. Ben uyumluyumdur. İşi tartışmaya, kavgaya götürmüyordum. Aynı evde yaşamak, asla arkadaşlığa benzemiyor. Otuzbeş yaşındaydı. Ben de zaten o yaşlarda görünüyorum. Sorun etmedim. O benim enerjime yetişemiyordu bile bazen. Aşk yoktu.Yanımda birisi, evde bir soluk olsun yeterdi. Önce böyle düşünüyordum.
Tek yönlü çaba yetmiyor. Yüz yüze konuşmayı başaramadığımız için. Bir gün evden çıkıp, ara sokaklardaki bir sitenin bahçesine saklandım, beni bulmasın diye. Ona telefon ettim ve ayrılmak istediğimi söyledim. Çıldırdı, bağırıp çağırmaya başladı. Ben hep gülüyordum. Lütfen, ben eve dönmeden, eşyalarını al dedim. Yaptığı her şeyi bildiğimi de ekledim. Bana yine hakaretler etmeye başladı. Özgür, güzel kalalım ne olur? Dedim. Şaşırdı. Onu hep şaşırtıyordum. Tanıdığı hiçbir kadına benzemiyordum. Tamam, paranı da bırakacağım dedi. Çok iyi olur dedim.
Dolaştım orada burada. Eve biraz geç gittim. Eşyalar duruyordu ve para da iade edilmemişti. Yemeğimi yedim. Birkaç saat sonra, bakıcım geldi ve yattım. Kısa süre sonra, Özgür geldi. Odanın elektriğini yaktı ve kapıda öylece durup, bana bakmaya başladı. Susuyorduk. Merhaba dedim. Eşyalarını alıp gidecek sanıyordum. O da, merhaba diyerek yanıma geldi. Yatağın kenarına oturarak, saçlarımı – yüzümü okşamaya başladı. Yeşil gözlerinde ve yanaklarında yaşlar vardı. Saatlerdir ağlıyorum. Gidemedim. Seni bırakamam dedi.
Sımsıkı kucakladı beni. Sevgiye öylesine açtım ki… Bir şey söylemedim, ben de ona sarıldım. Özgür’le bir süre daha sürdürdük birlikteliğimizi. Çok alkol alıyordu. İlaç kullandığından da şüpheleniyordum. Ama bana hiç fiziksel zarar vermiyordu. Zaman zaman, çantamdan para aldığını fark ediyordum. Yüzüne vurmuyordum. Sonra bir gün, öylesine büyük bir sorumsuzluk yaptı ki. Buna bağlı olarak ta, öyle bir tümce kullandı ki…Suçunu bastırmak için, yine bağırıp çağırıyordu. Özgür, sen bana bağıramazsın, lütfen şimdi gider misin? Dedim sakince. Hayır gitmiyorum, oturacağım, diye yine bağırdı. Özgür dikkat et, beni kaybediyorsun, dedim. Gitmekten başka şansı kalmamıştı.
O gidince, hemen kapının kilidini değiştirttim. Tüm eşyalarını toplayıp, kapının önüne yığdık. İçimdeki her şeyi kopartmıştı. Mesaj çektim
Eşyalarını alması için. Eşyalarını alırken, son derece tatlı bir sesle, kapıyı açmamı ve konuşmamız gerektiğini söyledi. Hayır, asla dedim. Ve odama geçip kapıyı kapattım. Bir daha da hiç yoluma çıkmadı, aramadı. Ben yine dışarıda, korkusuzca gezdim, evimin işlerini gördüm. Bayramda, kardeşimle gezerken. Yolun sağında gördüm onu. Aa Buket bak işte Özgür bu dedim. Dediğimi duydu ve başını kaldırıp, yüzüme bakamadı. Uzaklaşınca, arkamdan bakmış.
Bunlar bir şebekeymiş. Çalıştığım yerde beni de gözlerine kestirmişler. Birçok kişinin bana baktığını ve istediğini biliyordum. Kimse umurumda değildi. Ben ekmeğimin peşindeydim. Yaşam savaşımım zorluydu. Ama işte, çok iyi niyetimden, hayata karşı birçok değeri yitirmediğimden ve küçük bir boşluğumdan, tuzağa düştüm.
Özgür, internet cafe açacağız diye, benden beşbin lira aldı. Kendi ihtiyaçlarım için, beşbin lira banka kredisi çekecektim. On bin lira çektim ve beşbinini ona verdim. Hiçbir şeyden kuşkulanmadan. Ek gelir olsun, birazcık rahat edeyim diye. Günler, haftalar geçiyordu ve cafe ortada yoktu. Sonradan şebeke elemanı ya da başı olduğunu öğrendiğim bir abla. Özgür’e motor almışsın dedi. Hayır, nereden çıktı bu? Dedim. Kendisi söylemiş. Şimdi anlıyorum ki, ona da bilezik alınmış. Kolunda gördüm.
Başımdan aşağı kaynar sular döküldü, kalbime bıçaklar saplandı. Haftalarca ağladım evde deniz kıyısında. İlk ayrılmak istediğimi de o günlerde söylemiştim Özgüre. Yeni aldığın motoru, güle güle kullan. Hani internet cafe nerede? Diyerek. O kadar şaşırdı ki… Tüm öğrendiklerimi doğrulayan gevelemeler yaptı.
Tutku, hiçbir şey yanlarına kalmayacak. Ben dimdik ayaktayım. Hem kendi maddi sıkıntılarımı çözeceğim. Hem de bana zarar veren, acı çektiren herkes cezasını bulacak. Emniyete şikayet edeceğim. Zabıtaya gittim ama emniyete gitmem gerekiyormuş. Akülü sandalyemle gidemeyeceğim kadar uzakmış. Taksiye para harcamak istemiyorum bu günlerde. İdareli ve dikkatli kullanmam gerekiyor. Güçlü ve kararlıyım. Bu günler de geçecek. Mutlu ve sağlıklıyım. Çok güzel bir geleceğim olacak. Bunu biliyorum. YAŞASIN YAŞAMAK!!!!!!!!!!!!!!
Nilgün ACAR 25.11.2010 ALANYA – EVİM .