- 1700 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
Haydarpaşa Garı!
Dün flaş haberle gözüm ekrana kilitlendi, Haydarpaşa garı, çatı izolasyonu yapılırken, sebebi henüz açıklanmayan nedenden dolayı tutuşmuş yanıyordu. İçim cııız etti… Çocukluğumun güzel yolculuklarının başlangıç noktası.
Bir süre işi gücü bırakıp ekrana kilitlendim. Soluğumu tuttum bir an, sanki hızlı nefes alırsam, yangın büyüyecekmiş gibi.
Yangın kontrol altına alınıp, deniz itfaiyesi tazyikli sularla, ejderhanın ağzından çıkıyor hissini veren, korkunç alevleri sindirmeyi başarana kadar, gözüm kulağım ekranda, içim yanarak izliyorum.
Sonunda söndürüldüğü, soğutma çalışmalarına devam edildiği anonsuyla, buruk bir sevinç oturdu yüreğime.
Kimseyi suçlamak için söylemiyorum, ama tarihi binalarımız daha bir özenli korunmayı hak etmiyor mu ? Sizce de buna değmez mi?
Yangın söndürme sistemi yokmuş! Çatı izolasyonu yapan firma, gereken önlemleri aldı mı acaba?
Kimyager küçük oğlumun dediğine göre, izolasyon için kullanılan, ismini şimdi yazmayacağım bir madde, çok çabuk alev alabilen cinsten olabilirmiş.
İnşallah sorumlular gereken uyarıyı ve cezayı alırlar.
Güzel yurdumun, önemli tarihi yapıları, bence daha özenli korunmalı!
Gereken hassasiyet gösterilmeli!
Haydarpaşa garı, çocukluğumun sisli hatıralarında her zaman özel bir yer tutar.
Küçük yaşta kaybettiğim babamla olan güzel anılarımın başrolünde hep o gar vardır.
Babamın iki dayısından biri İstanbul’da yaşarken, küçük dayısının Adapazarı’nda, büyük meyve bahçeleri arasında, üç katlı tarihi bir konağı vardı.
Hafta sonları sık sık, kendilerini ziyarete gitmek için, Haydarpaşa’dan trene biner, tekerleklerin tıkır tıkır ritmik sesiyle, yolculuk başladığı gibi, ben de sormaya başlardım, her çocuk gibi:
-Baba geldik mi? Ya da, daha ne kadar gideceğiz? Diye.
O hiç usanmadan, her zamanki sakin haliyle, bana cevap vermeye uğraşırdı.
-Tamam kızım, sen biraz uyu, ben gelince seni uyandırırım.
Ben biraz sonra, yine sorguya başlardım.
Annem kardeşimle ilgilenirken, rahmetli hep benim bitmez tükenmez sorularımın muhatabıydı.
Yolculuk sona erip biz dayımlara varınca, aile ile özlem giderip, yaşıtım en küçük oğluyla, üç katlı konağın altını üstüne getirirdik.
Mevsimine göre meyvelerden koparmak için, koskoca bahçe önümüzdeydi.
İlkbaharda erik, mevsiminde şeftali, armut ve elmalar, sütlü mısırların ensemizden içeri girip, sürekli bizleri kaşındıran püskülleri, ayakkabımıza girip bizleri sokarak canımızı yakan arılar, annelerimizin ‘ham meyve yemeyin, bağırsaklarınız bozulur’ uyarıları, hala kulaklarımda.
Benim gibi İstanbul’da doğup, büyümüş bir çocuk için, o büyük konak ve o büyük meyve bahçesi, ne büyük bir mutluluktu, tahmin edebilirsiniz.
Dün Haydarpaşa yangınını duyunca, o hatıralarım da yanmaya başladı. Bu çok acı…
Sevdiğiniz kişilerle ilgili yapılar, sizin birer parçanız gibi oluyor.
Onlara zarar gelince canınız acıyor. Ben bu hislerle doluyum bugün.
Canım yanıyor, eski haline gelmesi kim bilir ne kadar zaman alır?
Sevdiğim bir kardeşim Kartal’da oturur. Ona giderken, otobüsle rahat bir yolculuk yapmak varken, ben her zaman, Eminönü’nden vapurla Haydarpaşa’ya geçerek gitmeyi severim, o binadan yola çıkıp, trenle yolculuk, hatıralarımı canlı tutuyor.
O dev tavanlar, yıllanmış ahşap kısımlar, sanki benim çok yakınlarım gibi gelir bana.
Kendime bile zaman zaman itiraftan çekindiğim, ne zaman trene yürüsem, o peronlar sanki bana maziye açılan pencereler gibidir.
Çok çabuk bitip tükenmiş baba kız özlemlerimizi, sevgimizi ve ayrılığımızı çağrıştırır.
Haydarpaşa hüzündür kimi zaman, kimi zaman çocukluğumdan hatırladığım mutlu bir çocuk sesidir.
Haydarpaşa yaşanmışlıktır benim için kısa da olsa, özlemdir, hasrettir.
Tren seferleri ne zaman başlar bilmiyorum, ama çok üzgünüm.
Tarihimize biraz daha itina, diyorum.
YORUMLAR
Evet Handan hanım dediğiniz gibi Haydarpaşa İstanbul panoramasının nerdeyse beynelmilel olmuş, en güzide parçalarından birisidir. Tüm kıymetlerini bilmediğimiz diğer kardeşleri gibi.
Kıymetini bilmediğimiz o kadar değerli bir hazine var ki elimizde; “İstanbul”. Ama öyle ama böyle heder ediyoruz. Yine bir yazar arkadaşımızın yazısına not düşmüştüm; “yatıp kalkıp Osmanlıya dua edelim bu şehri öyle abat etmişler ki, uğraşa uğraşa hala berbat edemedik.” diye.
Şöyle bir düşünüyorum, belki bir elli yıl daha idare ederiz, sonrasında ey sevgili İstanbul...ruhuna el Fatiha
Saygılar, selamlar
handan akbaş
Can Murat'ın yorumuna aynen katılıyorum sevgili Handan. Biz Türk Milleti olarak bir felaketle karşılaşmadan önlemimizi almayız. Önce yanalım, sonra söndürürüz.
Duyarlı yüreğinizi kutlarım. sevgimle...
handan akbaş
İçten bir paylaşım.
Üzgün olduğunuz,bu yazıyı yazacak duyarlılığı göstermenizden belli.
İki ay önce de yanan bu binada tekrar yangın çıkması manidar.
Acaba ilkinde yakmayı başaramadılar da ikinciye gerek doğdu?
Hasar ne kadar büyükse nemalanan da o kadar çok olur.
Nefis paylaşım için teşekkürler.
Selamlar.
handan akbaş
yANLIŞ HATIRLAMIYORSUM TÜRK SİNEMASININ EN ESKİ AKTÖRLERİNDENDİ HAYDARPAŞA GARI. AKŞAM HABERLERDE DUYDUM ÇOK ÜZÜLDÜM AÇIKÇASI. PAYLAŞIM İÇİN TEŞEKKÜRLER DEĞERLİ ARKADAŞIMÇ SEVGİLERİMLE...
Çok çabuk bitip tükenmiş baba kız özlemlerimizi, sevgimizi ve ayrılığımızı çağrıştırır.
Haydarpaşa hüzündür kimi zaman, kimi zaman çocukluğumdan hatırladığım mutlu bir çocuk sesidir.
Haydarpaşa yaşanmışlıktır benim için kısa da olsa, özlemdir, hasrettir.
Tren seferleri ne zaman başlar bilmiyorum, ama çok üzgünüm.
Tarihimize biraz daha itina, diyorum.
FİNAL HERŞEYİ SÖYLEMİŞ ZATEN...
handan akbaş
Haklısınız bir çok Türk filminde uğurlama, karşılama alanı olarak önemli bir etkendir Haydarpaşa.
Selam ve sevgiler.
handan akbaş
Can Murat arkadasin dediklerine aynen katiliyorum.
Yüreginize saglik sevgili Handan.
Sevgilerimle
handan akbaş
Şimdi yapılır Handan hanım
En alasından bir söndürme sistemi, tam otomatik falan
Ama önce bi yanması gerekiyor tabi
Bizde böyle deprem olmadan sağlam bina yapmayı
Sel basmadan dere yatağına ev yapmamayı öğrenemiyoruz
Neyse...
Haklı ve güzel yazınızı kutlar saygılarımı sunarım.
handan akbaş
Yalnış hatırlamıyorsam bindokuzyüz sekiz yapımı bu gar.Teknoloji geliştikçe
niçin otomatik yangın alarmı ve söndürücüler yapılmaz anlamış değilim.
Çok bildik bir söylem olacak, gelişmiş ülkeler, en basit bir anıtlarına nöbetçi dikiyor neredeyse.
Bizde böyle demekten nefret ediyorum ama, gerçekler gözümüze batıyor.
Yorumunuza çok teşekkür ederim, saygı ve selamlar.
Handan hanım, duyarlı yüreğini kutlarım.
Önemli olan da bu zaten.Tarihi değerlerimize sahip çıkmak ,değil mi?
Tebrikler.
Selam ve saygılar efendim.
handan akbaş
çok haklısın canım hemde çok
tarihi değerlerimize hiç önem vermiyoruz
çok yerde gördüğüm taihi eserler iyice yıkılınca restore edilmeğe kalıkyoruz ya daha önce nerdesiniz harap olmadan
haberde görmemişim bir iki yolculuğum oldu benim de haydar paşada
güzelbir gardı üzüldüm yandığına duymamışım
bu vesile ile babanızında kabri nur makamı cennet olsun
saygım sevgimle
handan akbaş
İnşallah tamiri kolay olarak yapılabilir, hasar ne durum da, henüz belli değil, babam için güzel dileklerine de çok sağol, Rabbim razı olsun.
Selam ve sevgilerimle...l
Sevgili arkadaşım ben de o kadar üzgünüm ki.. Bence de çok daha iyi korunmalı.. Tarihi kültürel miraslarımız bizim onlar.. İnşallah tekrarları olmaz.. Benim de içim yandı. Babanızın mekanı cennet olsun. Teşekkürler anılarınızı paylaştığınız için. Sevgilerimle..
handan akbaş
Bazı anılar insanı mahzunlaştırıyor.
Sevgi ve selamlarımla.