- 484 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
KORKUSUZ SELİM (44)
Korkusuz Selim, Aylin’den ayrıldıktan sonra zaman kaybetmeden evine gitti. Gecenin karanlığında yürürken olmadık şeyler aklına geldi. Kafasında heyulalar canlandı. Heyulalara kapılmak, mizacına ters düşüyordu ama elinde değildi. Gecelerin, gündüzlerden farklılığı vardı ne de olsa.Bu zaman dilimi, daha tehlikeliydi.Her taraf mayın tarlasıydı,kendisi için.Bir mayının erkenden patlaması,her an olasıydı.Ya da bir kör kurşunun adres sormadan gelip beynine yerleşmesi imkan dahilindeydi. Dostları çok olsa da, düşmanlarının her zaman tetikte olduklarını bilmiyor değildi. Son zamanlarda üç tanesinin adamlarının işlerini bitirmişti.
Çakal Seyfi’nin karga Abdülcabbar’ın,Topal Hasan’ın artist Davut’unun defterleri kendisi tarafından dürülmüş,Arnavut İdris’in adamları ise sevgilisi Aylin ile ilgili kavgada derslerini almışlar, Tilki Kerim de tuvalette kendisinin hışmına uğramıştı;silah,kafasına dayanınca neye uğradığını şaşırmış,klozet yerine altına işemişti.
Düşmanlarına verdiği bu korkuların bir gün kendisine pahalıya patlayacağının bilincindeydi. Korkuturken korkuyordu, ister istemez! Yer altı dünyasının acımasız kuralları böyle işliyordu ne yazık ki. Her zaman tedbirli olmak zorundaydı. En ufak bir dalgınlık hayatından edebilirdi.
“Su uyur düşman uyumaz” atasözünü çok seviyordu bu yüzden. Hatta bu atasözünü büyük puntolarla yazdırıp,camlı bir çerçeve içerisinde bürosuna ve evine asmıştı.Her gün karşılaştığı bu sözler, “ aman dikkati elden bırakma!” diye uyarıyordu.
Uyku girmedi gözlerine. Canı sigara ve rakı içmek istedi.Aylin’in lokantada ki sert çıkışını anımsadı.
“Sofraya rakı gelirse inan ki; kalkarım!”
Kötü giden bir şeylere karşı; korkusuzca yapılan bir isyan gibiydi. Bu sözler, bir an için balyoz gibi inmişti beynine. Şok olmuştu.Bu zamana dek kendisine karşı koyacak biriyle karşılaşmamıştı doğru dürüst. Aylin’in bu sözleri, elektrik şoku yapmasına yapmıştı ama kendisine özeleştiri yapmasını da sağlamıştı doğrusu. İlk kez kendisini sorguluyordu, bir kadın karşısında;
- Sana ne! Sen de kim oluyorsun?
Demek çok kolaydı. Tam bir yer altı dünyasına uygun bir çıkış olurdu böyle bir tepki. Bu tepkiyle de bütün güzelliklerin bir anda tarumar olacağını da düşündü. Anlamsız hırçınlığının hiçbir faydası olmayacaktı. Nihayetinde öfkeyle kalkıp zararla oturmuş olacaktı.
Salondaki her zamanki tekli koltuğa geriye yaslanarak oturdu. Ayaklarını da, masanın sandalyelerinden birini çekerek üzerine koydu. Gizli bir sevinç içerisindeydi. Aşk, kapıyı çoktan açıp içeri girmişti artık.Yüreği kıpır kıpır ediyordu.Onun yörüngesinde hissediyordu kendini.
Genelde yatmadan birkaç duble rakı almayı severdi. Nedense, gözleri, viski şişesine kaysa da vücuduna bir türlü söz geçiremedi. Aylin’in sözleri, kulaklarını tırmalıyordu,şarkının nakaratı gibi;
“Sofraya rakı gelirse inan ki;kalkarım!.”
Yerinden kalkıp, vitrine kadar gidemedi. Bir kalkabilse viski şişesinin ifadesini almak çok kolay olacaktı. Aylin’in isyankar çıkışı baskın geldi, kararsızlığının üzerine.
Sigara canı çekti ama; pakete de elleri uzanamadı. İçmekle içmemek arasında kararsız kalıp, debelenip durdu. Aylin’in tatlı sert yasakları etkili olmaya başlamıştı yavaş yavaş.
“Aylin, iyiden iyiye beni etkisi altına aldı. Hadi hayırlısı.” Tatlı bir tebessümle gözlerini uykunun derinliğinde dinlendirmeye başladı.
DEVAM EDECEK.
YORUMLAR
Ayhancığım; seri yazılarını daha önce okuduğum ve şimdi de başını kaçırdığım için sayfanı ziyaret edemiyorum.
Kısa ve seri olmayan yazılarda görüşeceğiz elbette.
Kalemini her zaman beğendim. Fakat ara sıra seriyi boz. Aslında çok yoğunum.
Uykumdan kesip edebiyat defterine giriyorum.
Herkesin ayrı yeri var gönlümde ve kimseyi unutmadım.
Sevgiler.