SESSİZ ÇIĞLIĞIN SON GÖZYAŞI
Ülkemiz son günlerde büyük çalkantılar geçirmekte, geçirtilmekte. Bir kısım zümre var ki kuyruğuna basılmış ve acı acı çevreye iğrençlikler saçmaktalar.
Türkiye demokratik bir ülke sözde. Sözde diyorum çünkü halkın çoğunluğunun sesini yansıtan gruba dayatmalar yapılmaktadır. Öncelikle demokrasiyle sorunumuz var bizim. Demokrasi kavramının ne olduğunu iyice tahkik etmeliyiz. Belki de ben yanlış biliyorumdur, mükemmel olamam hiçbir zaman! Birkaç kendini bilmez nâdânın beyhude sarf ettiği sözden ötürü neredeyse midemiz bulandı. Her yerde güyâ terörist gibi ithamlarda bulunulan “türbanlı”, “başörtülü” ifadelerinin iyice suyunu çıkardılar.
Biz lâik bir ülke miyiz? Sorusuna herhalde herkes “evet” cevabını verecektir. Madem bu ülke ve bu millet lâik veya lâik olma yolunda, öyleyse bu devlet karışmamalı –karışamaz da- vatandaşımızın dinine, ibadetine ve karışamaz bacımızın örtüsüne... Lâiklik aslında bunlara karıştığı müddetçe, bu özgürlükleri engelleyerek –belli bir zihniyete hizmet ettiği açık- bozulmuş olur, olacaktır. Beyaz bir güvercin misali, ne zaman özgürce yaşamaya hasret, ferini yitirmiş gözlerle, susamış dudaklarıyla ikrar ettiler “lâiklik elden gidiyor” dediler ve güvercinlerimizin ellerine zincir, ayaklarına pranga taktılar. Fakat birkaç şeyi unuttular ki onlar da düşünce ve kalp. Oraya gem vuramadılar. Sürekli bilim olimpiyatlarında, öğrenci seçme sınavlarında, çeşitli yarışmalarda hep önde oldukları halde geri plâna atıldılar. Heyhat! Dedim ya, düşünceye zincir takmak kimin marifeti? Onların işi ortalığı karıştırarak, bulandırarak, felaket tellallığı yaparak “bulanık suda kolay balık avlanır” sözündeki gibi balık avlayarak rant meselesi yapmak.
Sütçü imam, ecnebinin bir bacımızın yaşmağını açmasına sıkmadı mı kurşununu? Ve yine kurtuluş savaşındaki Kınalı Eller de başörtülü değil miydi? Zübeyde Hanım, Latife Hanım, Nene Hatun...
Dünyanın hangi ülkesinde ve bu halkının %99’unun Müslüman olduğu hangi toplumda bu yasak vardır?
Bir de baktılar yasak kalkacak gibi oluyor, örtünme tarzlarını öne sürdüler. Ben top sakal bırakmışım diye Yahudi mi oluyorum, ya da saçlarımı Che Guevara tarzı uzatsam komünist mi oluyorum? Bunun gibi bir hanım kızımız başına ister yazma takar, ister eşarp, ister de başka bir şey... Yasağın biri kalkıyor başka biri giriyor bu sefer devreye. Yakında da korkarım “Saç mı derdiniz? Gidin kazıtıp gelin. Ancak bu şekilde girebilirsiniz... gibilerinden bir komik bir çözümle komik duruma düşmelerinden. Bu ve benzeri setler her zaman önümüze konulmuştu bu güne kadar. Bu işe ehliyetli olmayan da karışınca durum daha komik oluyor. Ekonomicinin, yargıcın ne işi var bu yasayla?
Engel mi istiyorsun. Neymiş başörtülü daha kolay kopya çekilirmiş de herkes başörtüsü takarmış sonra. Gülünecek şeyler bunlar, ama gülemiyorum ne yazık ki insanımızın bu çıkmazı zorlamalarına. Çözüm mü yok sanki! Ama belli. Engelleyecekler ya, önlerine takoz koyacaklar ya...
“Başörtülü girerse notlarda çifte standart uygulamasına geçerim.” Diyen bir rektör ne kadar demokratik sizce? Ya da rektör mü?
Hâsılı bu üzerinde hassasiyetle durulması gereken konu bu şekilde garip düşünceler yüzünden daha çok su götürür. Yapmamız gerekense, vicdanlarımızı dinlemek bir nebze olsun. Dert yanılmasın, çözüm üretilsin.
Selam olsun engellere sabreden beyaz güvercinlere...
İlhan KAPLAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.