- 1101 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
PAZARA HAMSİ DÜŞTÜ
Rıfat’ın ikinci evliliğiydi. Eşi Zeynep’le zaman zaman geçmişten söz ederlerken anne ve babasını eleştiriyor gözleri doluyordu. Hüzün dolu bir çocukluk, maceralarla geçen bir gençlik ve babasının ısrarı ile olan evliliğinden doğan kızını anlatırken çenesi titriyordu. Evliliği kendisinden yaşça büyük bir kadınla ilişkisi sonucu yıkılmıştı. Ancak bu kadından bahsederken O.....u sıfatını kullanıyor ve sadece parası için onunla olduğunu söylüyordu. Hatta bu konuda çok büyük maddi zararlara uğradığını da sözlerine önemle ekliyordu...
Zeynep eşinin içtenlikle anlattıklarını, dürstlüğüne inanıp dikkatlice dinlerken bir yandan da o kadından nedenini bilmediği bir hisle tedirginlik yaşıyordu. Adı Mücella’ydı.
Bir yılbaşı gecesi evlerinde başbaşa yemek yerken, bu endişesini Rıfat’a açıklamaya çalıştı. İçinin rahat olması için kocasına sormalıydı diye düşündü. Cümleler dudaklarından sanki çıkmıyor ya da çıkıyor da ne dedediği pek anlaşılamıyordu. Rıfat çok zekiydi anında Zeynep’i susturmuş ve öyle bir cevap vermişti ki kadının gözleri yuvalarından fırlamıştı...
___O yaşlı O.....u iyi bir insan olsaydı oğlunu toprağa verdiği gece makyajını yapıp benimle yemeğe çıkmaz, ve beraber olmazdık dedi...
Aradan uzun bir zaman geçti. Rıfat’ın ufaklı, büyüklü yalanları kısacık evliliklerinde sürekli tartışmalara yol açsa da kurnazlığı sayesinde olayları temize çıkarıyor, Zeynep’i ise sürekli şüphecilikle suçluyordu. Eh Zeynep’te uyanık ve akıllı bir kadındı.
Bir gece eşinin ceketini portmantoya asarken cebinin kabarıklığından tesadüfen çok yüklü bir para olduğunu gördü ama soramadı. Rıfat’ın cebini karıştırdığını düşünmesini istemedi. Zeynep ertesi sabah nasıl olduysa sabahın altısında uyanmıştı. Günlerden Pazar’dı. Eşini salonun penceresinin önünde denizi seyrederken bulunca şaşırdı ve neden orada olduğunu, uyumadığını sordu. Rıfat ise yanında çalıştırdığı Ahmet’i hamsi balığı almaya gönderdiğini söyledi. Zeynep ise alaylı bir şekilde içinden <<bugün dünya hamsi günü mü>> diye mırıldandı. Ve doğru portmantoya nedensizce gidip kocasının ceket ceplerine baktı sadece ağrı kesici ilacı duruyordu, cepler bomboştu. Kan beynine çıkmıştı. Oysa sakin olması gerektiğini biliyordu. Bu defa Rıfat’ın yalanlarına yenilmeyecekti. İçeride annesi ve kızı hala uyuyordu, çok akıllı davranması gerektiğini düşündü. Bir kahve yaptı ve koltuğuna oturdu. Saat yedi civarıydı. Bir yandan Rıfat’ın tedirginliğini izliyor, bir yandan Ahmet’i bekliyor, bir yandan o paraların nereden gelip nereye gittiğini düşünüyordu titrek elleriyle kahvesini yudumlarken...
Kapı zili çaldı. Zeynep koşarcasına kapıyı açtı. Ahmet’in elleri ise boştu. Zeynep <<hamsi kalmamış mı>> diye sordu. Ahmet ise "ne hamsis,i terminalden geliyorum" Mücella ablayı yolcu ettim dedi ve Rıfat’ın kaş, göz harketiyle sustu. Rıfat ve Zeynep’te susmuştu, suslar karıştı. Meğer Mücella yan apartmanda ki arkadaşına gelmişti dönerken de boş gitmemişti. Ahmet ise Mücella’nın kim olduğunu bilmiyordu sabah sabah bir telaş yaşanmıştı anlaşılan. Zaten o hafta Rıfat sürekli eve geç gelmişti...
Zeynep deniz tutkunuydu evini de bu yüzden çok seviyordu. Veda vakti gelmişti. Evinden son kez denize doğru bakarken sanki hamsiler yunus balıklarına dönmüş, seramoni yapıyordu Zeynep’in sus çığlıklarına eşlik edercesine...
Ayşe Yayman