- 802 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
FÜZE KALKANI MI, FÜZE KISKACI MI?
Portekiz’in başkenti Lizbon’da toplanan 28 NATO üyesi, “füze kalkanı” adı verilen savunma sisteminin NATO üyesi ülkelerde kurulmasına karar verdi. Varşova Paktı’nın çökmesinden sonra, varlığı ve hedefleri tartışma konusu olan NATO, yeniden güçlendirilerek, yeni hedeflere doğru yönlendirilmek isteniyor.
NATO’yu, her dönem olduğu gibi, amiral gemiliğini ABD’nin yaptığı, bir uçak gemisine benzetebiliriz. Bizim ya da başka bir ülkenin kararlara etkisi, ancak gemi kaptanı ABD’nin isteği doğrultusunda olabiliyor.
NATO ile ilgili olarak, her şeyden önce şunu sormak gerekmez mi? Varşova Paktı denilen doğu paktı çöktükten sonra, NATO kime karşı, kimi savunuyor?
NATO, Rusya’ya karşı derseniz, artık buna kimse inanmaz. Çünkü, ABD’in en yakın müttefiki Rusya olmuş gibi. İran ve Suriye’ye karşı derseniz. “komşuları ile sıfır sorun” politikası güden “ Türk dış politikasının” bir yerde durdurulmasını göze almak zorundasınız demektir.İran ile1635 yılında imzalanan “Kasr-ı Şirin” anlaşmasından sonra,, aramızda hiç savaş olmadı ve sınırlarımız değişmedi.
Yunanistan da zaten NATO üyesi. Hem olmasa bile, NATO yönetimi,bir sorun halinde bizi değil onları tutar. Değilmi ki, NATO Genel Sekreteri Rasmussen; eski Danimarka Başbakanı, tutarsız bir siyasetçi ve kötü bir Türk- İslam düşmanı.
Etrafımızda en fazla nükleer başlıklı füzesi olan ülke ise İsrail. ABD ve NATO’nun İsrail’e karşı tutumları ise herkesin malümu. Suriye derseniz, onun da eti ne budu ne ki, ona karşı bunca batılı korkup silaha sarılsın? Zaten son zamanlarda, başkan Hafız Esad’ın ölümünden sonra özellikle, Suriye daha batı yanlısı bir politik yol izlemekte.O zaman bu füzeler kime karşı? Kime kalkan olacak? Kimi savunacak? Bu soruların cevabını birilerinin bize vermesi gerek!
Türkiye’nin ülke güvenliği konusunda ve yıllardır iç içe yaşadığı terör konusunda batılı müttefiklerinin ve ABD’nin tavırları herkesçe malumdur. Hiç te dostluğa yakışmıyor yaptıkları.
Türkiye’de konuşlanacak uzun menzilli ve nükleer başlıklı bu füzelerin kontrolü eğer elimizde olmayacaksa, gelecekte bunların Türkiye’ye karşı kullanılıp kullanılmayacağına kim karar verecek? O durumda Türkiye olarak biz bu “füzelerin kıskacı” altındayız demektir.
Nasıl ki; İncirlik ve diğer ülkelerdeki NATO üslerinde savaş zamanlarında fiili yönetim hep ABD’lilerin elinde oluyor, bu “füze kalkanında da” aynen öyle olacak. Üstelik bu füzeler, insansız hareket ettikleri içinde, uzaktan kumandaları da daha kolay olacak. Nükleer başlıklarla donatılabilecek uzun menzilli kıtalararası füzeler, aynı zamanda bir saldırı silahı olarakta her zaman kullanılabilir durumda olacak.
O zaman geriye bir tek yol kalıyor. O da Türkiye’de konuşlanacak füzelerin kumandalarının da Türkiye’de olması. Açıklanan 38 maddelik bildiride bu yok. Bu konuda karar 2011 yılı mart ayında verilecekmiş. Bu durumda ortada kutlanacak bir zafer ya da övünülecek bir başarı yok sayılır Türkiye açısından.
Ulusal Basının büyük bir kısmında yer alan zafer çığlıklarına bir anlam veremiyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.