- 1076 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Öğretmenler Günü Kutlu Olsun !.
Bugün 24 Kasım
24 Kasım’da içimi bir başka heyecan kaplar. Sevinçle-Hüznü bir arada yaşarım. Hayatta onlarla sevinci yaşarken, aramızdan ayrılmış, rahmetli öğretmenlerimizle hüznü yaşarım. Sevdiklerimizi, sevmediklerimizi unutturur. Çocukluğumuzu, gençliğimizi hep onlarla birlikte yaşamışızdır. Unutulmaz anılar gözümüzün önünden birer birer geçip giderler.
Ne büyük bir heyecanla başlamıştım biliyormusunuz? Rahmetli annem bir başka sevinmişti. “Oğlum öğretmen olacak, onun ilk maaşıyla kurban keseceğiz, fakire fukaraya dağıtacağım..! diye. Bu umutla başladı yolculuğumuz.
İlk hüzün, ilk kura, çekiverdik Sivas’ı şans torbasından. Ağlayanlar, çırpınanlar, hüzünlenenler vardı. Terör illeti genç idealist öğretmenleri korkutuyordu “ya göreve başlayamaz, geri dönersek” diye. O kutsal yolculukta ölmekte vardı dönmekte.
Yıllar sonra bir dostumun anlattıkları iliklerimi dondurmuştu. Mardin’e tayini çıkan arkadaşımız hasbel kader jandarma ekebiyle köye varır. Köy muhtarı tarafından kendisine 24 saat müsade edilir. Köyü terk etmediği taktirde öldürüleceği ifade edilp, tehdit edilir. Bu tehdidi yüzlerce arkadaşımız almıştır. Kimi inat edip “şehit öğretmenler” safına katıldılar.
Aynı gün jandarma ekibiyle geri dönen dostumuz soluğu Bakanlıkta alır. Genel Müdürün makamına çıkar, istifa ettiğini söyler, , görev yerinin değiştirlmesi ister. Baştaki o adamın cevabını hiç unutamam, arkadaşımız da ömür boyu unutamadığını söylerdi. “öğretmenim, öğretmenim tayin ettiğimiz yere gideceksin, seni vuracaklar, sen öleceksin, biz de senin yerine yeni bir öğretmen atayacağız” bu cümle beni son derece rahatsız ederdi.
Benim de kaderim farksız olmuştu. Bir doğu otobüsüne binmiş görev yerime gidiyordum. Son derece de tedirgindim. Otobüste hiç Türkçe konuşan yoktu. Kendimi başka bir ülkede hissettim. “Sivas illerinde sazım çalınır” türküsünü mırıldanıyordum. Sivas’a indiğimde bir gurup genç beni tanımadan “faşist öğretmenlere burada görev yaptırmayız” diyorlardı.
Henüz “faşist” kelimesinin anlamını bile bilmiyorduk. O heyecanla göreve başladık. Sivas Gemerek Karagöl Ortaokulu Türkçe öğretmenliğine atanmıştım. Karagöl kara bir talih olarak yansıyacaktı mesleğime... O günleri nedense hep ağlayarak hatırlarım.
Mesleğimin ilk yılı taşlanacağımı, horlanacağımı, ölümle tehdit edileceğimi, evime giremez hale geleceğimi nereden bilebilirdim. 4 cengaver, 4 yiğit insan, omuz omuza bir mücadele verdik... Musa Mert (Matematik öğretmeni, Antalyalı), Halil Faydacı (Fen Bilgisi öğretmeni Kırşehir), Halis Murat (Sosyal Bilgiler öğretmeni Ağrı) ve ben _(Yozgatlı) Türkçe öğretmeni... Tek mücadelemiz iyi bir eğitim vermekti.
Evet taşladılar, horladılar, bizimle mücadele ettiler ve başardılar. Bir mahkeme korudorunda vedalaştık onlarla...
Küfürlerin, tehditlerin, şantajların devam ettiği mahkeme salonunda “Adalet mülkün temelidir” yazısına gözüm ilişip kalmıştı. Savcının bunların dördünü de tutuklayıp içeriye atın” dediğinde “Atın" dedim içimden, bunlar eğitimi haketmiyorlar, bunlar bölücü gurupların paçavraları atın öğretmenleri içeri!.. Bunlar ne anlar insanlık dersinden. 80 ihtilali ve hepimiz ayrı ayrı yerde soluğu alıyoruz. Benim görev yerim ( Can Güvenliği nedeniyle) memleketim Yozgat Merkez ortaokulu Türkçe öğretmenliği oluyor.
Böyle başlamıştık bu kutsal mesleğe... Aynı heyecanla devam ettik. Manevi yönünü bilerek çalıştık. Temiz, sade beyinlere güzel şeyler işlemeye çalıştık. Gün geldi yorulduk, sinir stres sahibi olduk. Kendi çocuklarımızı ihmal ettik ve Allah nasip etti 2004 yılı sonu itibariyle de emekli olduk. Macerayı daha fazla uzatmayalım. İnşallah gün gelir bu anılarımızı bir kitapta toplarız.
Öğretmenlik kutsal bir meslek, öğretmenlik şerefli bir görev, görevinin kıymetini bilenlere selam olsun...Öğretmenliği Peygamber mesleği diye tarif ederler, gerçekten de peygamber mesleği gibi kutsal bir görevdir. Hasbel kader değil bilerek isteyerek seçilmesi gereken bir meslektir.
Bu nedenle öğretmen okulları yeniden gündeme gelmeli. Seçkin öğrenciler bu okullara ilköğretim döneminde ayrılmalı. Yüksek öğretmen okulları yeniden organize edilmeli. Öğretmen işinin ehli, mesleğinin bilincinde yetişmeli. Zekası, kabiliyeti, yeteneği, becerisiyle öğretmen mesleğine yakışmalı... Tabi ki, eğitimi hizmet içi eğitimiyle ömür boyu devam ettirilmeli.
Öğretmenin sosyal hakları, maaşı, hayat standardı yüksek olmalı. Öğretmen ekmek gaylesinde değil, eğitim öğretim derdinde olmalı.
Öğretmenlerin sorunları katmerleşerek devam ediyor. Öğretmen toplumun önderidir. Bu mesleğe uygun insanlar yetişmeli, bu mesleği temsil eden insanlar görevde kalmalı...
Bu duygularla görevinde devam eden arkadaşlarıma başarılar diliyorum. Emekli olan dostlarıma Allah’tan uzun ömürler diliyorum. Hakkın Rahmetine kavuşmuş olanlara da Allahtan rahmet diliyorum.
24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun!...Öğretmenim, Görevinin kutsallığını unutma, mesleğin şerefli, mesleğine sahip çık, çocuklar ve yarınlar sana emanet.
Ahmet SARGIN
YOZGAT ŞAİRLER VE YAZARLAR BİRLİĞİ BAŞKANI
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.