FIZZIL BEKO
FIZZIL BEKO
Laf taşıyanların, ortalığı karıştıranların, huzuru bozanların, hükmü değiştirenlerin çoğaldığı bir zamanda, Fızıllığın prim yaptığı ve bunu yapanların ödüllendirildiği bir demde safiyetini ve masumiyetini bozmayan güzide insanların da var olduğunu, asıl ödüllendirilmesi gerekenlerin, baş tacı edilmesi gerekenlerin bu temiz ve saf kişilerin olduğunu anlatmak ve göstermek istedim. Yazının başlığına bakıp da bu ne biçim başlık, böyle başlık mı olur, böyle yazı mı olur demeyin. Oluyor işte!
Bir aşk hikayesinin olur olmaz sayfasında karşınıza çıkan ve mutlaka bir hile ile o aşkın muhabbet kuşlarını bir şekilde ayırmaya çalışan nevi şahsına münhasır olan kimine göre rezil, kimine göre vezir bir zevattır Fızzıl Beko.
Bir halk hikayesi kahramanıdır ki aşkı onulmaz bir hale sokar, aşıkları birbirinden bir tüy gibi ayırıp farklı mekanlara atar, elinden gelen bütün oyunları, dilinden gelen bütün lafızları, beyninden geçen tüm kurnazlıkları bir kalemde acımadan ortaya döker ve o meşum isteklerinin kulu kölesi olur. Aşıkların ayrılması, heder olması, beter olması mühim değildir. O da kendince aşka hizmet etmiştir, o da aşk oyunun içinde olmazsa olmaz bir karakter olarak rolünü ezberlemiş ve bil hakkın yerine getirmiştir. Neticede vuslata ölümden sonra erişen aşıkların yanına defnedilir.
Beylerin eteğinin altında ayrılmaz asla. Nasıl da ikna eder Bey’i, nasıl da kendi fikirlerine ram eder şaşılır doğrusu.Takdiri ilahi desek..Bey’in hasıl olan düşüncesini bir iki söz ile tersi istikamete çevirmek içinde kıvrak bir zekaya sahip olmak ve bu kıvrak zekanın söze dökülmesi için de maşallah güçlü bir çeneye malik olmak lazımdır. Aslında zekasını ve çenesini daha olumlu ve yararlı bir şeyler için kullansa daha iyi bir sonuç alamaz mıydı? Yoksa bu kadar ünlü olmasını yaptığı oyunlara, çevirdiği dalaverelere mi borçlu?
Tacdin ile Mem yıldırım aşkına tutuldukları, uğurlarına yandıkları, bir mum gibi eriyip yok oldukları Sitti ile Zin’ i istemek üzere Bey’in konağına vardıklarında aslında kader olması gerekeni Tacdin’ den yana çizmişti.
Bey gelenlerin niyetini Mem’in ağzından dinledikten sonra bir an için şaşırır ama sonra bu niyetleri ve istekleri kabul edeceğini dile getirecekken..İşte filmin en can alıcı sahnesi ve aşkların içinde mutlaka ama mutlaka olması gereken bir diğeri devreye girer. Bu Beko’ dur. Berdoş, sarhoş, avare, esrarkeş Beko.. Kötü yürekli Beko.. Bir karanlık kuşu gibi gelir Bey’in elini öper ve yanına tüner. Kargavari ve insanın içini ürperten sesiyle: “Bey’im nasıl olur da güzeller güzeli Zin’ i, Mem gibi birisine denk tutup verirsin. İnsanlar bu durum karşısında ne der sonra? Sizin azametinize uyar mı?” Bey has adamlarından olan Beko’nun sözleri üzerine düşünür bir an ve der ki: ”Tacdin ile Sitti birbirine denk gelir lakin bana göre de Mem, Zin’ in dengi değildir.” Meclistekiler Bey’ in bu ikrarından memnun olurlar ve Tacdin Sitti’ sine kavuşur, Mem ise yüreğine söz hançerinin zehirli kesiğini alır. Beko golle başlamıştır kötülüğüne.
Vay Beko, Ulan Beko, Ah Beko, Rezil Beko…Dünyada neden Beko gibilerine bir şey olmaz da Mem gibi pırlantalara, Zin gibi ay parçalarına olan olur. Günlük yaşamımızda da Fızzıl Bekolar yok mudur? Lafı alıp değiştirenler, pişmiş aşa su katanlar, eğriyi doğru gösterenler.
Mahallemizde yok mudur Fızıllık yapanlar? Arkamızdan konuşanlar, dedikodumuzu yapanlar, kuyumuzu kazanlar? Laf taşıyanlar yok mudur bizden başkasına, başkasından bize? Esnaflarımız arasında yok mudur Beko’nun denkleri. Memurlarımız arasında illa ki yoktur canım ne münasebet. İşçilerimiz sümme haşa! Mahalledeki kadınlarımız arasında tövbe canım o nasıl söz . Allah müstehakkını versin emi! Beko kim, biz kim? diye yanıtlamazlar mı bizleri?
İlyas Salman ya da namı diğer Sefil Bilo, İnek Şaban’ı filmlerde az Bekolamadı Meho Ağa’ya. Sefil Bilo ile Fızzıl Beko bir değil mi şimdi? Hiç bunlara benzeyenimiz yok mu Allah aşkına? Her film, her eser içinde bulunduğu mekanı dile getirir, içinde bulunduğu mekanın sosyolojik yapısını, değişmez karakterlerini dile getirir.
Beko, Zin’den Mem’e mektup götüren Dadı’yı yakalar ve onu kırbaçlatarak mektubu alır paramparça eder. Sonra Bey’e gider olanı biteni anlatır. Bey ona bakarak, “Ey Hilekarların Piri, bana söylediklerin doğru ise ne yapacağımı herkesle beraber sen de göreceksin, bana söylediklerin yalan çıkarsa o zaman canından ederim seni.”
Kılıçdarlarına, “Hazırlanın” dedi Bey. “Mem’ i ve herkesi çağırın, bir tek Tacdin’ in haberi olmasın bundan.” dedi. ”Bey’ine nasıl ihanet eder, Zin’ le nasıl konuşur görelim bir.”
Mem daveti kabul etti ve bağ evine yürüdü.
Bey onu kapıda karşıladı ve: “Bir mesele yüzünden fevkalade üzgünüm.” dedi.
Mem kuşkulandı fakat renk vermemeye çalıştı.
“Gel.” dedi Bey, “Seninle satranç oynayalım.”
“Olur.” dedi Mem.
“Fakat” dedi Bey “Bahse girelim kim yenilirse yenenin dileğine uyacak.”
“Kabul.” dedi Mem. Oyun başladı. Mem oyunu tam kazanmak üzere iken Beko’nun gözleri Mem’in arkasındaki pencerede oyunu seyreden Zin’e takılır.Beyin kulağına eğilir ve yer değiştirmelerini söyler.Yenilmek üzere olan Bey, yine Beko’nun lafı ile Zin’e takılıp giden Mem’ i yener. Sonra bahis gereği dileğini söyler. Mem’ i bu hale getiren problemi sorar. Mem konuşur konuşur ve en sonunda Zin’in adını ağzından kaçırır.
………
Ve Bey onu hapse mahkum eder.
Beko yine yapmıştır yapacağını.Dünya kurulduğundan beri nice Bekolar gelip gitmiştir.Ve yine gelip gidecektir kıyamete değin. Köyümüzde de vardır, mahallemizde de ilçemizde de vardır, ilimizde de. Ellerine ne geçer, karları nedir, hesapları necedir bilinmez.
Hikayenin son bölümünde Mem ölür ve Mem’ in cenazesini omuzunda taşıyan can dostu Tacdin Beko ile göz göze gelir. Ve ona saldırıp onu öldürür. Leşini atar ortaya. Fakat dünyalar güzeli Zin, kendisinin Mem’e varmasına engel olan zalim Beko’ya acır, cesedini aldırtır, yıkatır ve Mem’ in yanına defnettirir. Tacdin’ e dönerek: “ Aslında görünürde bize fenalık yaptı ama asıl kurtuluşumuza vesile oldu. Arınmamıza hizmet etti. Ona kötü gözle bakmayın.”der.
Sonra evine giden Zin de ölür. Bey, onu Mem’ in mezarının içine defneder.Acaba Beko ölmese idi Bey’e ne söylerdi? Aşıkların mezarlarını dahi ayırırdı eminim.
İyiler her zaman iyidir. Bu değişmez ve şaşmaz bir kuraldır. Kendilerine karşı yapılan onca kötülüğe rağmen Zin’ in, Beko’ nun cesedini aldırması ve sevdiğinin yanı başına defnettirmesi güzel bir davranış, örnek bir harekettir. Beko gibiler de olmazsa olmazıdır yaşamın. Her yerde karşınıza çıkabilirler, uyarıcı bir levha yoktur bu şahıslar için.
Ağzınızdan çıkan sözlere dikkat edin, ağzınızın içine bakanlara dikkat edin.”Zahirde duanız ederler, tenhada hicvederler.” sözü mucibince herkesi bir sarraf rakikliği ile analiz etmeye çalışın. Hilekarlardan, düzenbazlardan, laf taşıyanlardan, ortalığı karıştıranlardan, başkalarını kötüleyenlerden şiddetle kaçının. Artık fızıllığı tescillenmiş ve herkesçe bilinmiş olanlardan sakının. Beko gibilerden cüzamlıymış gibi uzaklaşın. Beko gibiler gözünüzün içine baka baka sizi kandırmaya, kötü emellerine alet etmeye çalışırlar. Bekolaşmaya başlarsa bir toplum yazık olur oradaki ahaliye.
Beko öldü, Tacdin onu öldürdü. Ruhu kaldı geriye.
Beko öldü, Tacdin onu hakladı. Mirası kaldı geriye.
Bu ahval ve şerait ile nasıl gideriz ileriye..
Bir adım ileri, iki adım geri.
İstikamet arka üstü.
Menzil bize küstü.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.