Şimdiye kadar hiç kimse taklit yoluyla büyüklüğe ulaşamamıştır. -- samuel johnson

HIRKA

27

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1865

Okunma

Okuduğunuz yazı 23.11.2010 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
HIRKA

HIRKA







Annemden ayrılmanın verdiği büyük bir iç sıkıntısı ile ağlaya ağlaya başlamıştım ilk okul günüme. Sınıflara girip sıralara oturma vakti geldiğinde, daha bir sıkı sarılmıştım annemin eteklerine.Onu bırakmak istemiyordum, daha doğrusu onun beni bırakıp gitmesini istemiyordum.

Ağlıyordum, gözyaşlarım süzülüyordu yanaklarımdan ama hıçkırıklarımı yutuyordum.O geldi yanımıza, ilk öğretmenim… Ne kadar genç, ne kadar güzel, sesi ne kadar yumuşaktı ve elleri, elleri ne kadar sıcaktı.
Hafifçe çenemden tutup beni kendisine bakmaya zorladı.İlk o an göz göze geldik onunla.Yüzünü çevreleyen, dalgalı kısa kesilmiş saçları vardı. Gülümsüyordu, her iki yanağında çukurlar oluşmuştu.Parmak uçlarımla dokunmak istedim o iki minik çukura.Annem gibi baktı bana...Onun kadar içten ve onun kadar sevgi dolu…Sonra elimi tuttu, içimdeki bütün endişe ve korkular birden bire yok olmuştu. O içimi okşayan yumuşacık sesiyle:

-Hadi bakalım sınıfa giriyoruz, arkadaşların bizi bekliyor.

Elimin tersiyle yanaklarımdaki yaşları sildim. Annemim avucunun içindeki diğer elimi usulca çektim.Hiç itiraz etmeden onunla birlikte sınıfa girdim ve onun gösterdiği sıraya oturdum.
O gün ve ondan sonraki günler, büyük bir açlık ve hevesle onu pür dikkat dinledim.Sınıfta okuma yazmayı ilk öğrenen ve kırmızı kurdeleyi ilk takanlardandım. İşaret parmağımda kalemin izi kalırdı fiş cümlelerini doldururken defterimin sayfalarına. Öğretmenimle aramda temeli o günlerde atılan sağlam bir sevgi köprüsü kurulmuştu.

İlkokuldan mezun olana kadar onun sınıfında, onun öğrencisi olmak büyük bir şanstı benim için. Çalışkanlığım, verilen her görevi büyük bir özveriyle kabul etmem ve azmim sayesinde okulda diğer öğretmenlerin de sevdiği öğrenciler arasındaydım.

...&...

Okul yıllarım herkesin olduğu gibi unutulmaz anılarla geçti.Hatırladıkça hala hüzünlendiğim ya da gözlerimden yaş gelene kadar güldüğüm harika anılar...

Hele bir tanesi var ki...Gülsem mi ağlasam mı hatırladıkça şaşıyorum hala..

Yıl 1981 dördüncü sınıftayım.O yıl babamın büyük emek vererek, neredeyse her bir tuğlasını kendisinin ve annemin yerine koyduğu evimize taşınmıştık.Köyün biraz dışarısında, önünden dere geçen bir arsadaydı evimiz. Babam asma bir köprü yapmıştı yol ile bahçemiz arasına. Evin bütün malzemesini annemle birlikte o asma köprüden el arabası ile taşımışlardı. Onlar evin inşaatinde çalışırlarken ben de kardeşime bakar annemle babam için yemek pişirirdim. Öyle ahım şahım şeyler değildi pişirdiklerim. Lapadan hallice bulgur pilavı, soğanları hafif yanmış patates yemeği...Patates çorbası desem daha doğru olacak, suyunun kıvamını bir türlü ayarlayamazdım.Her neyse o asma köprü var ya babamın yaptığı, çocukken en büyük zevkim yağmur yağdığında o köprünün ortasında durup çağıldayarak akan dereyi izlemekti.

...&...

O gün uyandığımda hava bulutluydu ama henüz yağmur başlamamıştı. Annem saçlarımı ördü, o meşhur kurdelelerimi taktı (kolalanmış, kocaman iki papatyaya benzeyen o beyaz kurdelalar) ve beni okula uğurladı.
Biz derste iken birden yağmur başladı, bardaktan boşanırcasına... Ama nasıl yağıyor, iri yağmur damlaları sınıfın camlarını delecek sanki. Aklım bizim derede, kesin diyorum akmaya başlamıştır bu kadar yağmurdan sonra. İçim kıpır kıpır bir an önce zil çalsa da ben eve gitsem diye kıvranıyorum sıramda. Sonunda zil çaldı, zil dediğim şimdikiler gibi değil, nöbetçi öğrencilerden birinin elindeki minik bir çanın sesi duyulan. Kapının yanındaki ilk sırada oturuyorum, zilin sesini duyar duymaz fırladım yerimden.Karnım da acıkmıştı ama benim asıl açlığım derenin bulanık suyunun şırıltısını dinlemek. Okulum eve çok yakın bir kaç dakikada asma köprünün başında buldum kendimi.Yanılmamışım o kadar şiddetli yağmıştı ki yağmur dere coşmuş, gürüldüyor,çağlayarak akıyordu. O tahta köprüden elimdeki minik taşları suya ata ata geçtim.

Yemeğimi yedim, cebimde leblebilerim, elimde iki mandalina okulun yolunu tuttum gene.
Arkadaşlara anlatıyorum ballandıra ballandıra:

- Sevilay, Suzan, Ayşe, Raziye dere akıyor dere. Öyle bulanık ki suyu ve öyle gürültü çıkarıyor ki akarken. Görmeniz lazım.

Hepsi gözlerini açmış kocaman kocaman, heyecanla beni dinliyorlar. ’’ Hadi!’’ diyorlar ’’ Bizi de götür, biz de görelim.’’

Daha zilin çalmasına vakit var, kızlarla beraber bizim evin yolunu tutuyoruz. Köprüye varmadan, yolun kenarından seyrediyoruz dereyi.Oraya kadar gelmişken eve uğrayıp bir kaç mandalina daha almak istiyorum. Ayşe diyor ki:

-Hadi şurdan geçelim karşıya, tam ortadaki büyük kayanın üstüne basarsak iki adımda karşıdayız.

-Olur, diyoruz hep bir ağızdan.

Sırayla, Ayşe, Suzan, Sevilay ve Raziye geçiyorlar karşıya. Sıra bende. Tam ilk adımımı atıp taşın üzerine basacağım anda ayağım kayıyor ve ben cumburlop suyun içinde buluyorum kendimi.Aman Allah’ım! Önlüğüm ıslanıyor, ayakkabılarım, çoraplarım ve saçlarım... Kolalanmış kurdelalarım susuz kalmış papatyalara dönüyor ıslanınca. Su çamurlu üstelik, üstüm başım ıslanmakla kalmıyor kirleniyor bir de. Ben maf oldum, bittiğim andır. Bu halde annemin karşısına nasıl çıkarım. Çare yok, saçlarımdan, eteklerimden çamurlu sular akar vaziyette kapıyı çalıyorum parmaklarımın tersi ile. Annem beni o halde görünce bir çığlık atıyor:

-Bu ne hal Hicran? Ben seni az önce okula göndermedim mi?

Arkadaşlarım beni kapıya kadar getirmişler, annemin öfkesini görünce de gerisin geriye okula dönmüşlerdi.

Ne desem faydasız annem öyle sinirli ki, şimdi kendimi savunmanın hiç sırası değil. Yarım ağızla:

- Şey anne dere...dereye bakmak için...

- Hay senin derene!

Bir yandan söyleniyor, bir yandan da sobanın üzerindeki su güğümünü banyoya taşıyordu annem. Başım önümde banyoya girdim. Sağıma soluma çimdik ata ata yıkadı annem beni. Saçlarımı tararken de bir iki çekiştirdi, öfkesi hala geçmemişti belli ki. Aslında biraz haklı, biraz değil epey haklıydı sanırım. Yedek önlüğüm yok, ne giyeceğim şimdi okula giderken ben? Gözlerimden sicim gibi yaşlar akıyor ama sesimi çıkaramıyorum ağlarken. Sesli ağladığımı görse hem suçlusun hem zırlıyorsun deyip daha da öfkelenecek annem biliyorum.

Geçen bayramda alınan siyah kadife pantolonumu, kırmızı kazağımı ve annemin yeni ördüğü beyaz hırkayı giyiyorum. Annem gene saçlarımı örüyor iki tane ama bu kez kurdela yok örgülerimin ucunda. Buna içten içe seviniyorum çaktırmadan anneme. Çünkü o kocaman papatya irisi kolalı kurdelaları takmaktan nefret ediyorum. (Sınıfta başka kimsede yok ki öyle kocaman kolalı kurdela)
Sadece iki çift ayakkabım var. Birini az önce ıslattım, diğeri geçen yıldan kalan. Onu giyiyorum mecburen. Ayaklarımı sıkıyorlar ama çıplak ayakla gidemeyeceğime göre okula, hiç şikayet etmiyorum..

Ders zili çalmış herkes sınıflara girmiş. Sınıfın kapısını çalıp öğretmenimin ’’gir’’ sesini duyunca kapıyı usulca açıp başımı uzatıyorum. Öğretmenimin ’’ Gel bakalım Hicran’’ demesi üzerine, derse geç kalmış olmanın mahcubiyeti ve ezikliği ile başım önümde iyice küçüldüğümü hissederek, yerime geçip oturuyorum. Arkadaşlarım olanları anlatmış olmalı öğretmenimize bana hiç bir şey sormuyor. Derse kalınan yerden devam ediyoruz. Tenefüs zili çalıyor herkes dışarı koşuyor. Yağmur dinmiş, güneş açmış hatta bir ucu denizde bir ucu tepenin ardında gökkuşağı bile süsleyivermiş gökyüzünü. Dışarı çıkacak, koşup oynayan arkadaşlarıma karışacak ne halim var ne de neşem... Üstelik çok üşüyorum ve durmadan hapşuruyorum. Sınıfın ortasında yanmakta olan kocaman teneke sobanın yanına gidiyorum. Saçlarım hala ıslak. İçimin titremesi geçmiyor bir türlü. Biraz daha biraz daha derken iyice yaklaşıyorum sobaya ve aksilik bu ya kaşla göz arasında o yepyeni canım hırkamın kolu yapışıveriyor sobanın kızgın borusuna. Şeytanın işi yok o gün benle bozmuş kafayı.
Eyvah!
Bittim ben bittim!
Bu kez kesin öldürecek annem beni!
Tembihlemişti de üstelik: ’’Üstünü kirletme dikkat et! Oraya buraya koşup düşme gene fena yaparım!’’

Kirletmek ne kelime,ben hırkamın kolunun dörtte üçünü sobanın borusunda bırakmıştım. Şimdiki gibi gardırop dolusu kıyafet nerde o zamanlarda. O benim tek ve en yeni hırkamdı. Of Off... Nasıl ağlıyorum, nasıl bedbahtım, nasıl üzgünüm bilemezsiniz.Ders zili çaldı. Herkes sınıfa doluştu tekrar. Arkadaşlarıma gösterdim hırkamı. Öğretmenimiz de geldi. Beni o vaziyette görünce:

-Ne oldu Hicran neden ağlıyorsun kızım?

Ben hıçkırmaktan cevap veremiyorum. Kızlar anlatıyor küçük kazayı.’’Bunda korkacak ne var ki?’’ diyor öğretmenim, ’’ Allah’tan kolunu yakmamışsın.’’ ’’Olmaz!’’ diyorum ben ’’ Eve falan gidemem, annem zaten çok öfkelendi dereye düştüm diye, şimdi bir de hırkamın kolunu yaktığımı görürse deliye dönecek, gitmem ben eve gitmem, burda okulda kalırım daha iyi.’’
’’ Hay Allah diyor’’ öğretmenim ’’Neyse dersimize başlayalım buluruz bir yolunu hadi ağlama artık sen de.’’
Cebinden o güzel kokulu, ütülü mendilini çıkarıp gözyaşlarımı siliyor özenle.Son ders müzik dersi, dilimin ucuyla eşlik ediyorum söylenen şarkıya:

Sonbahar geldi
Leylekler uçtu
Yağmurlar düştü
Hapşu..ha ha hapşu
Ha ha ha ha hapşuu

Paydos zili çalıyor. Bütün öğrenciler evlerinin yolunu tutmuşken ben inatla sınıftayım hala ve bir kaç arkadaşım yanımda beni ikna etmeye çalışıyorlar:

- Hadisene Hicran!

-Yok gitmem! Gitmem, ben burda kalıcam gitmem işte!

Baktılar keçi damarım tuttu inadım kırılmıyor,henüz öğretmenler odasında toparlanmakta olan öğretmenimize haber veriyorlar. Diğer öğretmenlerle birlikte yanıma geliyor öğretmenimiz:

-Tamam diyor gitme, biz annene haber gönderelim o gelsin. Durumu anlatır, yumuşatır, yatıştırırız öfkesini, meraklanma sen.

İki arkadaşımı bizim eve yolluyor. Koşar adım bizim eve gidiyor kızlar. ’’Ayşe teyze Süheyla öğretmen sizi bekliyor okulda.’’ deyip annemi de alıp geri dönüyorlar. Annemde bir korku bir telaş...Bana bir şey oldu sanıyor. Çünkü daha bir kaç ay önce okulun bahçesindeki boş havuzun kenarında kovalamaca oynarken, havuzun içine düşüp başımdan yaralanmıştım. Canım annem nasıl da korkmuştu beni sınıftaki sıraların birinin üzerinde yatar vaziyette görünce. Çok şükür ki korkulacak bir durum yoktu, sağlık memuru gelip kontrol etmişti yaramı. Artık sakarlık mı diyeyim, yaramazlık mı, şanssızlık mı sokakta, okulda koşup oynarken düşer, dudağımı, çenemi dizlerimi yaralardım. Bir defasında düğün meydanındaki gelini daha iyi görebileyim diye boş varillerin üzerine çıkmış, düşüp kaşımı patlatmıştım, dört dikiş atmıştı doktor. Sağ kaşımın üstünde, çenemde ve dizlerimde hala o günlerin izleri duruyor.


Annem etekleri tutuşmuş bir vaziyette sınıfın kapısında beliriyor, gözleri beni arıyor. Ben korku içinde sınıftaki paravanın arkasına gizlenmişim sessizce bekliyorum.Üç öğretmen; sınıf öğretmenim Süheyla, üçüncü sınıfları okutan Zuhal öğretmen ve beşinci sınıfları okutan Emel öğretmen,annemi karşılıyorlar. Annem soran gözlerle bakıyor onlara. Öğretmenim durumu anlatıyor kısaca:
-Durum bundan ibaret, Hicran eve gelmeye korktu senden çekindiği için diyor.
Annem gülmeye başlıyor:
-Bu muydu mesele? Ben de önemli bir şey var sandım. Yanan hırkanın kolu olsun artan iple tekrar örerim ne olacak ki ,diyor.
Ben hala paravanın arkasındayım. Öğretmenim sesleniyor:
-Hicran hadi çık artık bak annen kızmayacak sana.

Ellerim önümde birleşmiş, başım eğik bir şekilde çıkıyorum saklandığım yerden.Anneme yaklaşıyorum:

-Anne, çok üzgünüm vallahi istemeden oldu, ısınmaya çalışırken, çok üşümüştüm, diyorum titrek bir sesle.Ardından tiz bir hapşuu kaçıveriyor dudaklarımın arasından. ’’İyi yaşa, severek yaşa!’’ diyor öğretmenim, annemin ’’ Çok yaşa!’’ dileğine ilave olarak.

-Sana bir şey olmasın, diyor annem hırka ne ki, tamir ederiz sorun değil.

Olay tatlıya bağlanıyor. Öğretmenime minnet dolu bakışlarımla teşekkür ediyorum. Konuşacak durumda değilim çünkü.

Ama şundan eminim ki ben o kolu yanık hırkayla eve gitseydim kesinlikle annemden azar işitirdim. Kızılca kıyamet kopardı evde, demediğini bırakmazdı bana hatta okkalı bir kaç şamar da yerdim.Ha tabi ki de kolum yanmadığı, bana bir şey olmadığı için annem şükrederdi ama yoksulluğun gözü çıksın .Bayramdan bayrama yeni elbise ve ayakkabılarımız olurdu. Gezmeye gidecek olsak, onu giymem, bunu istemem diyemezdik zaten fazla seçeneğimiz de yoktu. Ha deyince alınamıyordu her istediğimiz, bu yüzden elimizdekilerin kıymetini bilmemiz gerektiği ve müsriflikten sakınmamız konusunda habire öğüt verirdi anneciğim.

Annem artan ip ile hırkama yeni bir kol örüp takmıştı.

Yıllar geçti o günü, o hırkayı ve öğretmenimin beni annemin olası hışmından kurtarmasını hiç unutmam, unutamam.


Annemden sonra bana annelik eden, koruyup gözeten, önce kendimi sonra insanları ve doğadaki bütün canlıları sevdiren, okumayı, yazmayı, tarihimizi, kültürümüzü öğreten, Atatürk’ü tanıtan, vatan, bayrak aşkını yüreğime ilk nakşeden, bana beş yıl boyunca emek veren, hayata ilk merhabam olan, o melek yüzlü kadının, canım öğretmenimin ellerinden öpüyorum.
Gününüz kutlu olsun ilköğretmenim.

...&...

Öğretmenlik kutsal bir meslek. Büyünce ne olmak istiyorsun diye sorduklarında verdiğim tek cevaptı ’’Öğretmen olmak istiyorum.’’ Olamadım, şartlar elvermedi.

Geleceğimizi emanet ettiğimiz o mukaddes insanlar ne yazık ki aldıkları üç kuruş maaşla, yurdun dört bir köşesinde, karşı karşıya kaldıkları zor koşullara rağmen, görev aşkıyla dolu yüreklerini açıyorlar çocuklarımıza. Yılmadan, bıkmadan, yorulmadan...

Hak ettikleri değer umarım birgün verilir diyor, bütün eli öpülesi öğretmenlerin gününü kutluyorum.
Başöğretmenimiz Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ ü saygıyla anıyor ve selamlıyorum.


’’Öğretmenler! Cumhuriyet, fikren, bilimsel, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek sicilli korucular ister. Yeni kuşağı bu nitelik ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir.’’
KEMAL ATATÜRK

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Hırka Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Hırka yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
HIRKA yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
_Günce_
_Günce_, @gunce2
25.11.2010 11:31:41
çok güzeldi

sevgimle..
seyide cinaloğlu doyran
seyide cinaloğlu doyran, @seyidecinalogludoyran
24.11.2010 23:41:23
ödenirmi hiç hakları...güne düşmüş çok da iyi olmuş arkadaşım bu güzellik.sevgiler.
sevgidamlalarim
sevgidamlalarim, @sevgidamlalarim
24.11.2010 22:49:13
ne çok emeği var gönlü güzel öğretmenlerimizin,o kadar akıcı bir yazıydıki ,keyifle okudum güne düşmeyi fazlasıyla hak eden yazının sahibini kutluyorum selam ve sevgilerimle...
müşü
müşü, @musu
24.11.2010 19:52:01
Çok çok güzeldi.Etkilendim.Daim olsun efendim.
Sevgi ve ışıkla kalın.
ayşe1
ayşe1, @ayse1
24.11.2010 17:54:11
Su gibi akıcı yazınızdan ve anılarınızdan çok duygulandım.
Tüm öğretmenlerimizi, saygı ve sevgiyle anıyoruz.
Kutlarım sizi.
Sevgi ve saygılarımla.
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz, @aynurengindeniz
24.11.2010 15:41:10
Ah öğretmenler...Hele ki eski öğretmenler...

Kutluyorum sizi. Sevgiler.
Gülayşe DELEN
Gülayşe DELEN, @gulaysedelen
24.11.2010 15:00:52
öğretmenlik bizim çağımızda hayalimizi süsleyen bir meslekti hakkını verirlerdi can öğretmenlerimiz yokluktada varlıktada yan yana omuz omuza... tüm öğretmenlerimizin günü nü kutlarım.. saygılarımla...çok güzel bir yazıydı...
M. Efruz Sermeda
M. Efruz Sermeda, @m-efruzsermeda
24.11.2010 14:24:14
Ne dolu dolu, bereketli bir yazı.

Oku oku bitirilemez.. ve her seferinde gözleri dolmadan bitirebilmek.. gönlü taşıran yazıya teşekkürlerimle..

saygı ve çokça selamlarımla...

(yazıları favorilere eklemenin bir yolu var da ben mi bulamıyorum yoksa henüz öyle bir imkana sahip değil miyiz? )
Neva Ney
Neva Ney, @neva-ney
24.11.2010 14:07:06
gülhun hanımın dediği gibi çok yaramazmışsınız hicran abla:))
seni günde görmek büyük mutluluk.. kurdale de çok yakıştı güzel öyküne. kutluyorum..
sareyaprak
sareyaprak, @sareyaprak
24.11.2010 11:52:22
Yazınız çok güzeldi.Duygulanmamak mümkün değil.,ellerinize yüreğinize sağlık.
Engin Tatlıtürk
Engin Tatlıtürk, @engintatliturk
24.11.2010 11:07:28
Değişik bir bakış açısı.
Bu da güzeldi.

Geçmişe bakınca ne çok kazanımlarımız var şükredecek, daha iyi gözlemliyorum.

Lakin nesil hızla bozulmakta.
Okullarda eskiden eğitim ve öğretim verilmeye çabalanır ama eğitim kısmı kerhen eksik kalırdı.

Şimdilerde eğitim hiç yok. Öğretim de yok olma noktasında.

Özel dersler, kurslar ve dershaneler her yeri sarmış ve eğitimde fırsat eşitliğini bozmuş.

Öyle ki; okul kursuna gitmeyen ders geçemiyor.
Dersaneler belli seviyenin altındaki öğrencileri parası ile de almıyorlar.
Bazı okullara bazılarının zaten önceliği var.

Her yerde sahtelik ve kopya. Düzen kokuşmuş. Hocalar tehdit ediliyor ve ipin ucunu bırakmış.
Zorunlu eğitim yüzünden zanaatkarlar azaldı ve bazı meslekler can çekişiyor.

Yazmakla bitmez.

Eğitim sistemi can çekişiyor.

Yeni eğitim teknolojilerinden faydalanıp TV ile evinde eğitime geçilmeli. Dersaneler belkide kaldırılmalı ya da yeniden incelenmeli.

Emeğin için teşekkürler.

Kutlarım.
handan akbaş
handan akbaş, @handanakbas
24.11.2010 10:33:51
Hicran kardeşim, öykünü bir solukta okudum.
Güne gelmesine çok sevindim, o kadar güzel anlatmışsın ki, roman tadında, hiç bitmesin istedim.
Dere kenarındaki eviniz, okulun, gözlerimde canlandı.
Tebrikler, selam ve sevgiler.
Ramazan Boran
Ramazan Boran, @ramazanboran
24.11.2010 09:22:03
Günün yazısını ve yazarını/tüm öğretmenlerimizin gününü içtenlikle kutluyorum,,ellerinden/yüreklerinden öpüyoruz



saygı ve selamlarımla
Fikret TEZEL
Fikret TEZEL, @fikret-tezel
24.11.2010 09:03:41
benim de en büyük idealimdi öğretmen olmak. Benim de içimde yanmakta olan bir uktedir. Ne yazık ki mümkün olmadı. Ben de en büyük iyiliği, yardımı, yakınlığı hatta anneliği öğretmenlerimden gördüm. Hepsinden Allah razı olsun. Bu güzel günde, onları, böylesi güzel bir anıyla anmak, çok güzel olmuş. Tebrikler.
DemAN
DemAN, @deman
24.11.2010 08:44:38
Benim de tek idealim öğretmen olmaktı ama ne yazik ki olamadık...

Biz öğretmeniz
Ana- baba yarısıyız
Öğretim Devrimcileriyiz
"öğretmenler günü"nde hatrılanmasak da
Biz yoluma devam ederiz... ZDY

Günün yazısını tebrik ediyor ve değerli yüreği selamlıyorum

Sevgilerimle


Sabiha KÜÇÜKTÜFEKÇİ
Sabiha KÜÇÜKTÜFEKÇİ, @sabihakucuktufekci
24.11.2010 03:47:28


güzel paylaşıma teşekkürler vefalı yürek...:)
sevgim saygım tebriklerim günün yazısına çok değerli yazarına....
ALİ ÇAĞLAYAN
ALİ ÇAĞLAYAN, @alicaglayan
24.11.2010 02:12:19
10 puan verdi
kendimi ulema tayin ettim ve görüş bildiriyorum..
bu öykü bu güne helal..
bu kurdele bu öyküye farzdır..
Çerkez Kızı
Çerkez Kızı, @cerkezkizi
24.11.2010 01:46:24
Öğretmenler! Cumhuriyet, fikren, bilimsel, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek sicilli korucular ister. Yeni kuşağı bu nitelik ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir.
KEMAL ATATÜRK

OGRETMENLER ICIN SOYLENMIS BU SOZ ATANIN SOZU BU SOZUN UZERINE BASKA SOZE GEREK VARMIDIR ONLER BIZIM EN KIYMETLI HAZINEMIZ VARLIGIMIZ EMEGINI VEREN YUREKLI OPULESI ELLERINI SEVGIYLE OPUYORUZ.ONLAR BIZI SEKILLENDIRDI VATAN MILLETE ATANIN IZINDE GITMEMIZE SEVGIYI VERDILER.INSANLIGIMIZIN SEKILLENMESINDER BIZE HER SEKILDE TEMEL OLDULAR.VAR OLMA NEDENIMIZ OGRETMENLERIMIZ SIZI SEVGIYLE KUCAKLIYORUZ,RAHMETLI OLANLARI NUR ICINDE YATSINLAR MEKANLARI CENNET OLSUN.BASTA BAS OGRETMENIMIZ ATAMIZ OLMAK UZERE.
su_misali(Gülhun Ertilav)
su_misali(Gülhun Ertilav), @su-misali-gulhunertilav-
24.11.2010 00:19:25

çok yaramazmışsınız sizde Hicran Hanım:)))

gerçekten güne gelmeyi hak eden bir yazı çıkmış kaleminizden

kutlarım arkadşım

saygılar




Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER, @ayselaksumer
24.11.2010 00:12:09
Hicrancığım öykünün güne gelmesine çok sevindim.İnanılmaz etkileyiciydi. Hakettiğin başarını kutluyorum. Sevgilerimle..
ŞAHELA
ŞAHELA, @sahela
24.11.2010 00:11:56
Öğretmenler günü nedeniyle ne kadar güzel ve anlamlı bir yazı olmuş.Öğretmenlerimiz anne yada baba yarısı değil midir zaten.Tebriklerimle.Saygılar
Mehtap Yıldız
Mehtap Yıldız, @mehtaphumeyraguldalli
24.11.2010 00:08:40
öğretmenler günümüz kutlu olsun...

bütün öğretmenlere saygı ve sevgimle...

kutlu olsun yeniden....dua ve selam...
Mehtap ALTAN
Mehtap ALTAN, @mehtapaltan
24.11.2010 00:02:20
Kutsal mesleğin sönmeyen güneş dokulu ışıklarıdır tüm öğretmenler...

Kutluyorum gönülden...
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik, @lacivertignedenlik
23.11.2010 21:20:29
10 puan verdi
ünv.bitirdikten sonra dönüp anneme şunu dedim ,anne keşke öğretmenlik mesleğini seçseydim,güzel meslek daha çok değer verilmesi lazım ve takdir edilmesi.


güzel bir yazı / sevgimle
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER, @ayselaksumer
23.11.2010 19:16:36
Hicrancığım ne şekermişsin. Öğretmen elbet sever böyle güzel ve çalışkan bir öğrenciyi..Güzel bir anıydı. Teşekkürler paylaşımın için. Sevgilerimle..
ALİ ÇAĞLAYAN
ALİ ÇAĞLAYAN, @alicaglayan
23.11.2010 15:11:05
10 puan verdi
Öğretmenlik kutsal bir meslek. Büyünce ne olmak istiyorsun diye sorduklarında verdiğim tek cevaptı öğretmen olmak istiyorum. Olamadım, şartlar elvermedi.
Geleceğimizi emanet ettiğimiz o mukaddes insanlar ne yazık ki aldıkları üç kuruş maaşla ama yılmadan, ama bıkmadan görev aşkıyla dolu yüreklerini açıyorlar çocuklarımıza.
Bütün eli öpülesi öğretmenlerin gününü kutluyorum.
Başöğretmenimiz Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ ü saygıyla anıyor ve selamlıyorum.
Öğretmenler! Cumhuriyet, fikren, bilimsel, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek sicilli korucular ister. Yeni kuşağı bu nitelik ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir.
KEMAL ATATÜRK



anı muhteşem bir şekilde öyküleşmiş..
kendime özdeş çok pasaj buldum içinde..
ve okumaktan büyük bir keyif aldım..
duygulanıp hüzünlenerek zaman zaman..
öğretmenlerimiz..
bize,hayata,merhaba, demeyi öğreten o kutsal varlıklar..
haklarını asla ödeyemeyiz..
yüce(!) devletimiz zaten ödemiyor..
yürekten kutlarım sevgili dostum..
sevgimle..
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım, @tacettinyildirim
23.11.2010 13:46:24
bu mukaddes mesleğin sahipleri ne yazıkki her dönem unutulmuşlardır öğrencileri reisi cumhurda olsa bile......günün önemini bir kez daha hatırlattınız sağolun varolun....saygılar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.