OSMANLI DA ABİDE ŞAHSİYETLER 4
Fatih’i “fatih” yapan âlim: Molla Gürani Molla Gürani Hazretleri engin tevazuu ve heybetiyle devrinin en kıymetli alimleri arasındaydı. Genç şehzadeden cevval bir Fatih çıkaran eğitimdeki en büyük pay onundur. Bu gün kaleme alıp sizleri tanıştırmak istediğim değerli şahsiyet Osmanlı âlimlerinden ve büyük velî. Dördüncü Osmanlı şeyhulislâmı. İsmi, Ahmed bin İsmâil bin Osman Gürânî, lakabı Şerefüddîn, Şihâbüddîn ve Molla Gürânî’dir. Daha çok Molla Gürânî lakabıyla tanınıp, meşhûr oldu. 1410 (H.813) senesinde, Sûriye’nin Gürân kasabasına bağlı bir köyde doğdu. Doğduğu yere nisbetle "Gürânî" denilmiştir.
Fâtih Sultan Mehmed Hanın yetişmesinde, Molla Gürânî’nin büyük emeği geçti. Bu bakımdan Fâtih, şehzâdeliğinden beri hocasını çok sever, saygı ve hürmette kusûr etmezdi.
Molla Gürânî, küçük yaşta Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Sarf, nahiv, beyân, meânî gibi âlet ve kırâat ilmini öğrendi. Sonra ilim öğrenmek için Bağdât, Diyarbakır, Hıns ve Hayfa şehirlerine gitti. On yedi yaşında iken de Şam’a gidip, bir müddet oradaki âlimlerden ders alıp, ilim tahsîl etti. Şam’dan Kâhire’ye gitti.Kâhire’de zamânın âlimlerinden ders alarak; kırâat, tefsîr, hadîs ve fıkıh ilimlerini öğrendi ve bu ilimlerde icâzet aldı. O devrin en meşhûr âlimi İbn-i Hacer Askalânî’den hadîs ve fıkıh ilmine dâir eserler okudu. Bu hocasından okuduğu eserler arasında, Sahîh-i Buhârî ve fıkıh ilminde meşhûr eserler vardı.Hadîs ilminde İbn-i Hacer Askalânî’den icâzet aldı. Molla Gürânî bu şekilde çalışarak tahsîlini tamamladıktan sonra; tefsîr, kırâat, hadîs ve fıkıh ilimlerinde değerli bir âlim olarak yetişti.Yavaş yavaş tanınmaya ve Kâhire’deki medreselerde ders vermeye başladı. Memlûk Devleti hükümdarları ile devletin ileri gelenlerinin kurdukları ilim meclislerine katılıp, münâzaralara girdi. İlmi ve fesâhati, güzel konuşmasıyla kısa zamanda tanındı. Hattâ Kâhire’de herkese açık bir ders verdi. Dersini dinleyen âlimler, onun ilimdeki üstünlüğünü takdîr ettiler. Hocası İbn-i Hacer Askalânî ona icâzet verdikten sonra, Sahîh-i Buhârî’yi gâyet güzel bir mahâretle okuttuğunu bizzat görüp, şâhid oldu. Bundan sonra hayâtının bir bölümünü Kâhire ve Şam taraflarında geçirip İstanbul’a geldi. İstanbul’a gelişi, hayâtında değişikliğe yol açtı. Önce Şâfiî mezhebindeydi. Sonradan Hanefî mezhebine geçti.
Babası İkinci Murâd’dan sonra tahta geçen Fâtih Sultan Mehmed Han, Molla Gürânî’yi vezîr yapmak istedi. Molla Gürânî bu teklifi kabûl etmeyip; "Huzûrunuzda, size devlet işlerinde çok hizmet edenler vardır. Onların ciddî çalışmaları, sonunda vezîrliğe, sadr-ı a’zamlığa kavuşmak ideallerine bağlıdır. Vezîriniz onlardan başkası olursa, kalbleri kırılır ve sultânımıza zarar gelir" dedi. Sultan bu sözü beğendi ve onu kadısker yapmak istediğini bildirince, bunu kabûl etti. Kâdılığa başlayınca, ayrıca müderrislik görevini de yürüttü. Daha sonra Bursa evkâf idâresi vazifesi ve kâdılık vazifesi ile Bursa’ya gönderildi. Bursa’da bir müddet bu vazifeleri yaptı. Sonra bâzı sebeplerle Anadolu’dan ayrılıp, Mısır’a gitti.
Molla Gürânî; heybetli, vakûr, sarsılmaz bir ilim haysiyetine ve ahlâkına sâhipti. Uzun boylu, gür sakallı, doğru ve açık sözlüydü. Vezîrleri adlarıyla çağırır, Sultanın huzûruna girince, yüksek sesle selâm verip, müsâfeha yapardı.Dâvet edilmedikçe ve bayram günlerinden başka zamanlarda saraya gitmezdi.
Molla Gürânî, vefât ettiği 1488 (H.893) senesinin bahar mevsiminde bir bahçe satın aldı. Kışa kadar o bahçede kaldı. Vezîrler haftada bir bu bahçede ziyâretine gelirlerdi. Kış geldiğinde iyice hâlsizleşti. İstanbul’daki konağına göçtü. O günlerde bir sabah namazını kıldıktan sonra, kendisine bir yatak hazırlanmasını istedi. Yatak hazırlandı. Kuşluk namazını kıldıktan sonrakıbleye dönerek, sağ yanı üzerine yattı. O gün, kendisinden Kur’ân-ı kerîmi, kırâat ilmini öğrenen hâfızların yanında toplanmasını istedi. Bu arzusu üzerine, talebelerine haber gönderildi.Onlar da yanına toplandılar. Talebelerine; "Üstünüzde olan hakkımı ödeme zamânı bu gündür. İkindi vaktine kadar benim üzerime Kur’ân-ı kerîm okumaya devâm ediniz, ikindiden fazla uzamaz." dedi. Hâfız talebeleri, Kur’ân-ı kerîm okumaya başladılar. Vezîrler durumu öğrenince, yanına geldiler. Vezîrler arasındaki Dâvûd Paşa, Molla Gürânî hazretlerini çok sevdiği için, hâlini görünce dayanamayıp, ağlamaya başladı. MollaGürânî onun ağladığını görüp; "Niye ağlar durursun ey Dâvûd!" dedi. Dâvûd Paşa; "Sizi böyle zayıf görünce kendimi tutamadım." dedi. Bunun üzerine; "Ey Dâvûd, kendi hâline ağla! Ben dünyâda rahat ve huzûr içinde yaşadım. Allahü teâlâdan ümîdim odur ki, ömrümün sonunda da, son nefeste de selâmet üzere olurum." dedi.Sonra vezîrlere dönüp; "Benden Bâyezîd’e (İkinci Bâyezîd Hana) selâm söyleyin ve deyin ki, Adâlet üzere olsun, kulları himâye, beldeleri muhâfaza etsin. Namazımı bizzat kendisi kıldırsın ve borçlarımı, defnimden önce ödesin" dedi. Sonra; "Size vasiyetim olsun! Beni kabrin yanına koyunca, ayağımı tutun ve beni kabrin başına çekin, sonra kabre koyun." dedi. Öğle namazını îmâ ile kıldı. Sonra; "İkindi ezânı ne zaman okunacak?" dedi. İkindi vakti gelince, müezzinin ezân okumasını bekledi. Müezzin, Allahüekber diye ezân okumaya başlayınca, Molla Gürânî hazretleri; "Lâilâhe illallah" diyerek vefât etti.
Allah cümlemize böyle güzel ölümler nasip eder İnşAllah.
Sevgiyle kalın.
Arabca kaynaklarda "Diyâr-ı Rûm’un, Anadolu’nun âlimi" olarak zikredilen Molla Gürânî, kıymetli eserler yazmış olup, eserleri şunlardır:
1) Gâyet-ül-Emânî fî Tefsîr-i Seb’il-Mesânî,
2) El-Kevser-ül-Cârî alâ Riyâd-il-Buhârî; Hadîs-i şerîf kitaplarının en kıymetlisi olanSahîh-i Buhârî’ye yazdığı şerhdir.
3) Şâtıbiyye Kasîdesi’nin Ca’berî şerhine güzel bir hâşiye yazmıştır.
4) Keşf-ül-Esrâr an Kırâat-il-Eimmet-il-Ahyâr,
5) Şerh-i Cem’ul-Cevâmi’: Usûl-i fıkha dâirdir.
6) Arûz ilmiyle ilgili bir kasîde.
YORUMLAR
Çok güzel bir biyoğrafi örneği olmuş,doyurucu bilğiler verilmiş,,tarihi,dini,ilmi ve tasavvufu yönü olan büyük şeyhülislamın hayatını gayet harikabir üslupla anlatmışsınız.
Bilindiği gibi Fatih'i Yavuz'u ve Kanuni'yi büyük şahsiyet yapan devrin ülema ve alimleriydi.Değerli yazar arkadaşımızda Molla Gürani Hz.lerinin Fatih'in yetişmesindeki önemini çok güzel vurgulamıştır.
İnşallah zaman bulursam diğer yazılarınızıda okuyacağım.Kaleminize,gönlünüze sağlık,tebriklerimle efendim..