- 1588 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Takıntı Hastalığı
Takıntı Hastalığı
Basında sürekli olarak sağlık konularında bilgilendirmeler yapılıyor. İyi ki de yapılıyor…
Mutlaka okumuş, ya da duymuşsunuzdur, ancak yaşayan ve gözlemleyen birinin yazdıkları belki de yakınınızdaki kişileri bir kez daha gözden geçirmenize neden olabilir…
Takıntı hastalığı, yani tıp dilinde obsessive compulsive nevroz, bir objeye, bir davranışa ya da düşünceye takılma durumudur.
Obsesif denilen, yapıp da mutlu olan dilimi vardır, onlar için kaygılanmanın nedeni, tetikleyici bir unsur olduğunda, sıkıntılı dönemler gibi, kompulsif aşamasına geçmesidir ki, bu da yapmak istememesi, takıldığı konunun artık yaşamının dengesini bozması ancak ne yaparsa yapsın yapmadan duramamasıdır ki, yaptığı anda hem kendine kızgınlığı, hem de yaptığını yeterli bulmama halidir.
Anne, baba olarak, kolay kolay çocuklarımıza bu tür rahatsızlıkları yakıştıramayız. Bu tür de değil, hastalık yakıştıramayız genelde…
İçimizi acıttığındandır muhtemelen, hep iyimser bir bahanelerimiz mutlaka vardır ceplerimizde…
Sürekli endişeli olma durumu da hoş değildir elbet, ancak ara ara dış bir gözle bakabilmemiz gerekmektedir.
*Çocuğunuz hassas yapıdaysa…
*Ailede aşırı titiz, ya da bir konuya takıldığında kolay geçememe durumunda olan varsa…
*Sorduğu bir soruyu art arda tekrar tekrar soruyor (Bir şey olmuş mudur tarzındaki sorular) ve bir türlü yanıtınız ona yeterli gelmiyorsa
*Bir konuya takıldığında kolay kolay başka konuya geçemiyorsa
*Bu durumlara hele ki ev içinde huzursuzluklar da ekleniyorsa…
Lütfen dikkatli olun!
Oğlum çok küçük yaşlarında iç çamaşırına idrar damlası gelip gelmediğini düşünüp duruyordu.
Bunu doğal olarak çok titiz olan baba ve babaannesine yormuştum.
Kreşte de tuvaletten çıktığında ellerini yıkadıktan sonra kapı kolunu da belki benden önce çıkanlar ellerini yıkamamışlardır diye yıkadığını anlattığında da, eğitim psikolojisi almış biri olarak, elbette ki damlamış mıdır sorularının arkası kesilmek bilmezken, bir şeylerden şüphelenmeye başlamıştım, ancak, gel dedim, bak iki leğen alalım ve içlerine idrarlarımız koyalım, sonra da ellerimizi batıralım… Ellerimizi yıkadığımızda hiçbir şey kalmayacak… Gel bunu deneyimleyelim dediğimde rahatlamıştı…
O işlemi yapmaya gerek bile kalmamıştı!
Ben de rahatlamıştım doğrusu!..
İnsan içindeyken duruma dış göz ile bakamıyor maalesef…
Ne hastalığa… Ne de sürdürmeye çalıştığım evliliğin beraberinde getirdiği bazı travmalara…
Bu araları şu an için anlatmayacağım, konuyu dağıtmamak adına…
O nedenle bu araları nokta nokta nokta geçeceğim, izninizle…………….
İlköğretim son sınıftan mezun olacağı sıralarda, ne hissettirdi bana, inanın çok da ayırdında değilim, rehber öğretmenine sordum, takıntı hastalığı olabilir mi oğlumun diye, yok dedi, yalnızca biraz titiz bir çocuk, o kadar…
Rahatlamıştım!...
Lise 1 e başlayacağı tatil döneminde, çok sevgili babamı hızlı bir şekilde uğurladık…
Oğlumun banyoda çok uzun kalışları o zamanlarda dikkatimi çekti. Gençtir, olabilir dedim.
Ama bu arada da, gergin bir hali vardı hep ve her sorumun karşılığı yok bir şey oluyordu ki, oğlumun benimle paylaşmayacağı şey yoktur, cinsel konular dahil…
Banyoda saatler harcamasına çok sinirlenir olmuştum!
On günde bir şofbene tüp alır olmuştuk ve neredeyse 3 saati bulmaya başlamıştı banyo seansları… Her gün…
Kızmaya başlamıştım artık… Yeter, çık hadi diye bağırmaya da…
Benim de işim oluyordu elbet banyoda…
O dönemler, benden saklamaya çalıştığı dönemlermiş ki, altmış kere, yok yanlış okumadınız, altmış kere musluklar yıkanmadan temizlendiğine inanmıyor, muslukları yıkadıktan sonra ise en az o kadar daha kendini yıkıyor, o arada ben seslendikçe sayının şaştığını düşünerek sil baştan alıyormuş…
Yazarken yüreğim eziliyor şu anda…
Bunlarla da sınırlı kalmıyor sonrası… Eller sayı ile yıkanıyor… Yıkanan çamaşırlar ya bir yerlere değdi ise diye düşünülerek kullanılmıyor…
Tabi ki bu arada tıbbi destek almaya başladık…
En unutamadığım sahnelerden birisi ise, 59a kadar gelmiş el yıkarken, yemek hazır diye seslendiğimde ve cevap gelmediğimde, ağlayarak tekrar bir den başlayarak saymasıydı ki…
Sabunun zararlarını o dönemde anlayabilmiştim!
Elleri sürekli çatlak… Lavabo bir günde sabundan dolayı bir parmak yağ bağlıyor…
Ah… Asıl… Asıl yüreklerimiz neler bağlamadı ki…
Yok… Daha fazlasını yazamayacağım…
Takıntısını geçemediğinden, gizli gizli, yada gözümün önünde kollarını kesmelerini…
İki yıl okuna devam edemediğini…
……….
Noktaları anladınız siz…
Şu an hala ilaçlarına devam ediyor. Çok şükür ki, artık odasına arkadaşlarını alabiliyor…
Gelen nerede oturdu diye sormuyor artık!
Çamaşırları nereye astığımı sorgulamıyor…
Yine kendine özel sabunu var ama, bir kullandığını bir daha kullanabiliyor…
Biliyor musunuz, aylarca odasına girememişti… Girilmeyen odaya da hiç kimseyi sokmamıştı…
Tüm bunlar olurken de, sürekli beyni acaba böyle oldu da bana mı söylemiyorlar, acaba biri geçerken askıdaki giysime dokunmuş mudur, ki o kişi acaba nereden geliyordu ve kim bilir ne pisliklere dokunmuştu…
Öyle bir şey ki bu, sonu gelmiyordu…
Çok şükür!...
Çok çok şükür…
Okula başladı bu sene, tekrar lise 1 den, biraz kaygılı gerçi…
Başarısızlık korkusu yatıyor sanıyorum altında, sabahları kalkamıyorum diye daha bu günlerden epey devamsızlığı var, toparlayacağım diyor…
Olabildiğince destek olmaya çalışıyoruz el birlik…
Dostları… Dostlarım… Ben… Babası… Aileler… Doktoru…
Bakalım zaman ne gösterecek?
Ne yüreğim, ne de yüreğiniz dayanmaz diye çokça yaşanılanları detaylandırmadım…
Ama inanın, çok zor gerçekten de…
Hem yaşayan, hem de yanında olanlar için de…
N’olur ve de lütfen…
Biraz kaygınız varsa, ertelemeyin…
Ne kadar erken başlarsa tedavi, o kadar kolay çözülüyor…
Çözülmezse mi?
Eğer bu duruma katlanamayıp intihar edip de, uğurlanmazsa, şizofrene varabiliyormuş.
Gereksiz endişelere kapılmayın lütfen, ama biraz olsun size yakın geldiyse bu uyarılar, vakit kaybetmeden bir uzmana danışmakta yarar var diyorum ve hepimize bedensel ve ruhsal sağlık diliyorum…
Gülgün Karaoğlu
Ekim,10/07
YORUMLAR
bunun bir hastalık olduğunu anlamayan...temiz ve titiz ne güzel işte deyip tedavisini geçiktiren öyle çok insanlar var ki çevremizde...
tamamen geçmesede artık eskisi gibi olmayan ..anlattığınız süreci kısmen yaşayan bir anne olarak dört yıl tedavi gören kızımı yaşadım okuyunca...çok şükür artık ünüversiteyi bitirdi.güzel bir işi harika bir nişanlısı var artık..yaklaşık iki yıl önce yazdığınız yazınıza yorum yazmak istedim..diliyorum siz ve oğlunuz bu zaman zarfında önemli bir yol almışsınızdır tedaviden.
SAYGILARIMLA.