- 710 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İşte
İŞTE.. İŞTE...
Yarınlardır, içimizde yeşerttiğimiz umutların gerçekleşeceği bahçeler. Ama yarınlar hep yarın olacak. Bugünlerin ardından, yaşanacak yarınlar gelecek. Tabii gelecek yarınların güzelliği de senin elinde olacak. Doğru ve yanlışların seninle filizlenecek. Bu dünya sen olmadığın zaman olmayacak, sen olduğun sürece tüm kavramlar hayat bulacak. Bu dünyanın merkezinde senin olduğunu ve senin çevrende döndüğünü unuttuğun an dünyada senin ekseninden çıkacaktır.
Herkes kendince doğru insanı, doğru işi, doğru ortamı arıyor. Ama doğru nerede, doğru hangisi nasıl biliniyor? O anda duyduğun bir his mi yoksa çok uzaktan duyduğun bir ses mi? Ya da kalp atışındaki bir anlık hız mı? Acaba hangisi!!! Sanırım bu soruların cevaplarını çoğu insan bilmiyor. Belki de doğrunun onlar için doğru olduğunun farkında bile değil. Belki elinden uçup gidince farkına varacak, kim bilir belki de sonuna kadar doğru-yanlış bocalaması yaşayacak. Bu tıpkı bir şeylerin değerini kaybedince anlamak gibi. Umarım herkes kendisi için doğru olanın kıymetini elindeyken anlar. Günler göz açıp kapayıncaya kadar uçup gidiyor. Bir gün geriye döndüğünde keşke yapsaydım yada keşke yapmasaydım diyeceğin şeyler mutlaka olacak. Ama en önemlisi keşkelerinin mutluluklarından daha az olması.
İşte o zaman hayat senin için güzel ve hayat senin için yaşanmıştır.
İçinden gelen duyguları o an yaşamak elbette her zaman mümkün olmayacaktır. Ancak dış mihrakların etkisiyle, gem vurulan duygular ileride daha yoğun bir şekilde ortaya çıkıp beklenmeyen sonuçlar doğurabilir. Bunu engellemenin en basit yolu belki de hedefleri uzak tutup, duyguları daha az hissedilir yoğunlukta yaşamaktır. Tabii bu da gerçekten zor. Ama hayatın akışı içinde daima büyük hedefleriniz olmalı. Ona ulaşmak için mücadele verin ama kesinlikle saplantı haline getirmeyin. Çünkü hedeflerinize ulaşamama ihtimalinin de her zaman bilincinde olun ki hayat yaşanabilirliğini kaybetmesin. Hedeflerine ulaşmak bazen zaman alıyor. Önüne konan engelleri aşmak, duyduklarını duymamazlıktan gelmek, gördüklerini görmemezlikten gelmek insanı yoruyor. Hayata karşı verdiğin mücadelelerin hepsinin bir anda hiçe dönüştüğünü anlamak, yaşam kavganı anlamsız kılıyor.
Hayatı yaşarken; aslında yapılması gereken ama çoğumuzun yapmayı unuttuğu en önemli şey; Anı yaşamaktır. Yarın ölecek gibi ama aslında hiç ölmeyecek gibi anı yaşamak ta; Yaşanacak olan yarınların temelini oluşturacaktır. Belki bu şekilde sözle ifade edildiğinde bir ikilem gibi düşünülse de aslında öyle olmadığı yaşanarak öğrenilecek bir ifadedir.
Bugünü anlayarak, yarını hem düşünmeden hem de garantiye alarak nefes alıp vermek zorundasın. Etrafındakileri kırmadan ama sözünü dinleterek, onlarla seviyeli ama samimi, arkadaşlarının dertlerini dinleyerek ama sır vermeden gününü yaşamaya özen gösterecek; kendi ayakların üzerinde durmayı öğreneceksin. Aldığın sorumluluklar bazen boyunu aşacak, seni senden alacak, düşüncelerin senin değil toplumun isteklerine göre değişecek. Yaşamakla yaşamamak arasındaki ipliği kendi ellerinle çekmek isteyeceksin.
İşte o zaman hayatı yakalamanın sadece mutlu olmayı bilmekten geçen yolda küçük bir kum tanesi olduğunu görünce yaşamla ölüm arasındaki pamuk ipliğine daha sıkı sarılacaksın. Çünkü seni dünyaya bağlayan bir şeyler muhakkak var. Belki bir çocuk, belki ailen, belki de yüreğindeki yaşama sevinci… Ama mutlaka bir şeyler var ve olacak…
Aslında zaman çalıp gidiyor her şeyi. Acıyı, sevinci, hüznü ve kederi… Bugün yaşadıklarının yarın sana neler hissettirdiği çok önemli. Aynı gökyüzünde gördüğün yıldızların her gün farklı sayıda olması gibi bir şey bu. Bir gün acın daha fazla bir gün mutluluğun…
Korkmuyorum… Bugünü yaşıyorum. Ve ondan faydalanıyorum… Geleceğin ihtiyaç duyacağım her şeyle donatılacağına inanıyorum… Yaradan’ın orda olduğunu bilerek her günü geldiği gibi karşılayacağım… Ve bugün önümde örülü kader ağlarına şekil vereceğim…
İşte dünyanın yaradılış biçiminin ve insanın içindeki yaşama sevincinin özü bu birkaç kelimenin içinde gizli…
Herkes bu kelimelerin içinden üstüne düşen payı alıp hayat felsefesini bulmalı. Hayat uzaktan bakıldığında her ne kadar dolaşmış bir ip yumağı gibi görünse de düğümü çözüldüğünde ince uzun ve güzel bir yoldur.
Bu yolda yürürken kendine şunu söyleyeceksin;”Hayat oyununda şeref locası bile beni ilgilendirmiyor. BEN OYMAYAYA geldim.”
Bu oyunda başrol oyuncuları kadar figüranlara da ihtiyaç olduğunu unutmadan hayal kurmanın zevkini çıkaracaksın. Hayat size değil siz hayata çelme atın. Ya bakış açınızı ya da olaylara yaklaşımınızı değiştirin. Mesela ben hayalimi şöyle şekillendirdim.
Gözümü ilk açtığımda hayat dizisinde figüran rolü verildiğini bilememiştim elbette. Zamanla bunu anladım. Rolümü en iyi şekilde oynamaya gayret ettim tabii. Elimde başrol oynama şansım olduğunu bilmeme karşın, hiçbir zaman bir başrol oynayamadım. Gözlerimi tamamen kapattığım ana kadar bu fırsatım olduğunu bilsem de bu rolün ne zaman verileceğini hiç bilemeyeceğim. Bende bakış açımın rotasını değiştirip hayat dizinin başrol oyuncusu olmaktan ziyade kendi hayatımın yönetmeni olmayı tercih ettim.
Akşam olunca düşüncelere daldığımda aslında ben nerdeysem dizi çekimlerinin orda olduğunu ve bu dizinin başrol oyuncusunun da ben olduğumu biliyorum. Geceleri yıldızlarla, gündüzleri güneşle paylaştığım bu rolde mehtabın tek suçu beni yalnız bırakmak. Ama ben ona güveniyorum ve bir gün benim yönettiğim hayatta oda üstüne düşeni yapacak. Çünkü;“Bir şeyi gerçekten istersen ve gerekli çabayı harcarsan ona ulaşman için tabiattaki tüm varlıklar elinden geleni yapar. Ağaçlar bile hedefine ulaşman için senin önünde diz çökerler.”
Bunun bilincine vararak, bugünden faydalanıyorum. Yarını getireceği her şeyiyle bekliyor, içinde yeşerttiğim umutları besliyorum. Biliyorum ki; yarın ben olduğum zaman olacak.
İşte; hayatın cilveleri…
Bir gün göçüp gideceksin bu diyardan,
Uğruna gözyaşı dökecekler birkaç gün,
Sonra bir de bakacaklar ki;
Sensiz de hayat geçip gidiyor, sensizde yaşanıyor bu dünya
Alışacaklar sensizliğe,
Benimseyecekler yokluğunu,
Belki seyredeceksin sen tüm olanları uzaklardan
Ağlayacaksın; gördükçe olup bitenleri,
Vazgeçtiğin fedakârlıkları hatırlayacaksın,
Geriye dönüp her şeyi her şeyi en baştan yaşamayı isteyeceksin,
Üzülmeden, ağlamadan,
Kendin için yaşamayı isteyeceksin hayatı,
Günü bugün olduğu için yaşayacak,
Düne keşke demeden yarını düşünmeden yaşamayı arzulayacaksın,
Ama bir de bakacaksın ki;
SEN BU DÜNYADA YOKSUN…
Rahşan Hasözlü
YORUMLAR
Öncelikle, dilin sadeliği, üslubun akıcılığı ile duygu ve düşüncelerin cümlelerde yerli yerinde işlenerek okuyucuya aktarımındaki ustalık hemen dikkat çekiyor yazıda. Baştan sona sıkılmadan tekrar tekrar okunabilecek bir çalışma.Yazarın penceresine yansıyan güzel bir hayat fotoğrafı. İçerik dolu dolu, bu yazı üzerine günlerce tartışılabilecek, yeni yazılar yazılabilecek kadar.Örneğin; "Bu dünyanın merkezinde senin olduğunu ve senin çevrende döndüğünü unuttuğun an dünyada senin ekseninden çıkacaktır" derken, birçoğumuzun karşı olduğu bir noktaya cesurca vurgu yapılmış.İlk bakışta bencillik olarak nitelendirilebilecek bu ifadenin altı güzel bir şekilde doldurulmuş,kadercilikle cüz'i irade, akıl ve his arasındaki ahenk ve dengeyle net bir şekilde açıklanmış.Umutsuzluğu yok eden bir umut tasavvuru şekilleniyor gözlerimin önünde.
İnsanoğlunun doğruyu bulmada gösterdiği çaba konusunda zamana ayna tutulmuş.Burada daha açıklayıcı ifadeler kullanabilirdiniz.Doğrunun sorgulaması yapılmış, belirsizliğine vurgu da güzel,ama herkesin kendi doğrusu olduğuna katılmıyorum ben,anca doğruya giden yolları vardır insanların.Herkesin kendi doğrusunu ortaya koyduğu bir dünyada yaşıyoruz zaten,bocalamalar da bu yüzden değil mi? Soruna çözüm olarak sunulan tez,aslında sorunun kaynağını teşkil etmekte.
Zamana karşı duruşun işlenişi gerçekten güzel olmuş. Güçlü ifadelerle okuyana güç veriyor.Benim en çok beğendiğim yerlerden biri de, bugüne kadar "her insan kendi hayatının başrol oyuncusudur" düşüncemi genişleten,yeni ufuklar açan "hayatının yönetmeni olmak" tespitinizdi. Teşekkürler sunuyorum size bu konuda. Ve final cümleniz: yarın ben olduğum zaman olacak... tebriklerimi sunuyorum yüreğinize ve kaleminize.Şiirinizle özetlenmiş yazınızı okumak keyifliydi.Başta da dediğim gibi, konu insan ve hayat olunca,daha yazılacak,konuşulacak çok şey var demektir üzerine.Şimdilik bir virgülle bağlayayım. Sevgi ve selamlarımı bırakıyorum sayfanıza...