- 426 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SIKICI BİR TAHAKKÜM DENEMESİ
Açık pencereden gelen yağmur sesiyle uyandı. Yağmurun yağdığından emin olunca gülümseyerek doğruldu. “Gülümseyerek uyandım denebilir.” diye düşündü. Mimiklerindeki değişiklik kaskatı düşüncelerine yansımadı tabii: “Uyandığımda gülümsemiyordum. Uyanıp, yağmur sesini duyduktan sonra gülümsedim, bilinçliydi bu.”. Gülümseme, kırışıklık yaratacak kadar kalamadan yok oldu. Düşünceleriyse inatçıydı doğrusu; saçlarını beyazlatacak, göz altlarını morartacak, rengini solduracak kadar. Ama haksızlık etmemeli bu düşüncelere, hiç değilse renksiz değillerdi. “Bilincimi reddedecek değilim” diyerek pencereyi kapattı.
Katı ya da çekingen denemezdi onun için. Cana yakın ya da soğuk halleri de dengeliydi. Nefreti hemen hiç yokken, sakinliğini hep korurdu. Ama onda sürekli var olan bir şeyden söz edilecekse bu mahcubiyettir. Kişisel tarihinde karanlığı savuşturan ışığın ona uzak olduğu zamanlar olmuştu elbet, o zamanlar yaptığı kötü şeyler de. Ama hatalarını unutma eğiliminde oldukça istikrarlıydı. Herhangi bir şey hissedecek kadar üzerinde durmazdı hatalarının. Ve daha da önemlisi bu mahcubiyet onda hep vardı, kendini bildi bileli. Ne zaman bir yerde birilerine kötü bir şey olsa başını öne eğerdi, siz göremezdiniz belki ama kendi kendini yer bitirirdi. Nedenini kestiremezdi bu suçluluk duygusunun, kendi hatalarını unutması bir yana kendisiyle hiçbir ilgisi olmayan olayların da suçlusu oydu, niyeyse. Düşünceleri onu böylesi bir cezaya çarptırmıştı işte. Ve zamanla işlemediği suçların mahcubiyetiyle yaşamaya alıştı.
Düşünceleri onu hep yoruyor, bitmek bilmez döngülere sokup duruyorlardı. Hiçbir sözü, hareketi kendiliğinden değildi. Zihninin gereklilik testinden geçenleri yapar, geçemeyenleri ise düşüne düşüne anlamsızlaştırırdı. Tüm düşünsel faaliyetleri bu denli sıkıcı ve hırpalayıcı değildi tabii. İnsan’da bir şeyler arardı. Karşısına öyle ya da böyle çıkan, tanıdığı ya da tanımadığı tüm insanlarla ilgilenirdi. Dost canlısı kesinlikle değildi. Zaten insanlarla iletişim değildi onun istediği. Aradığı şeyi bulmaya çalışırdı sadece. Sağlam bir nezaket ve anlayış maskesiyle insanlara yaklaşır, incelerdi onları. Bilim insanı hassasiyeti ve soğukkanlılığıyla karşısına çıkan insanların yaşama yöntemlerini izlerdi. Bu konuda gerçekten profesyonelleşmişti doğrusu. Asla bu işe (ciddiye alırdı bu uğraşını) duygularını karıştırmaz, güvenli bir mesafeden doğal hallerini gözlemlerdi insanların. Tüm bu gözlemlerin sonucunda yüzlerce filmde kullanılacak kadar karakter yaratabilirdi. Ama o yaratmak değil, bir yerlerde saklı olduğuna inandığı şeyi bulmak istiyordu.
Sanrılarla atıldığı bu dolambaçlı yolun sonunda nereye varacağını kestiremeyecek birisi değildi, hayır kesinlikle. “Başka türlü olamazdı”nın ya da “ ben böyleyim işte”nin de ardına saklanmadı hiçbir zaman. Yine de gerçekçi değildi, çünkü hiç vazgeçmedi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.