- 740 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇÜNKÜ=Ruhlarımız bilir...
…………………….................ÇÜNKÜ = Ruhlarımız bilir …
Artık cep telefonlarımız var.
Cep telefonlarımızın fihristleri var.
Arkadaşlarımızı o fihristlerde saklıyoruz.
Arkadaşlarımızın bize söyledikleri var.
Cep telefonu ekranlarından küçük notlar şeklinde aldığımız.
Onlara SMS diyoruz.
Biri geliyor ve cep telefonunun hafızası dolduğu için hemen eski birini siliyoruz.
Zaten bunu da cep telefonu söylüyor bize.
Dostluklarımızı anlamlandırdığımız melodiler var.
Hani biri aradığında bir tanesi ve bir başkası aradığında diğeri çalıyor.
Küsüyoruz bazen, bazen aşklar bitiyor,
……………………..duygular değişiyor ama cep telefonu bunu bilmiyor.
Eğer o kişi ararsa bir gün yeniden yine o melodi çalıyor.
Elektronik hafızanın bir yerleri hep aynı günlerle hep aynı anlarla ve hep aynı duygularla tanımlıyor bizleri.
Biz programlıyoruz elektroniği elektronik de bizim hayatımızı yönetiyor.
İstemediğimiz insanlar aradığında sessiz konumu kurtarıyor bizleri.
………………………………………………..Bir tuşa basarak önüne geçiyoruz kaderin.
Kim bilir neleri kaçırıyoruz duymak istemediklerimize karşın bir tuşun arkasına saklanarak.. Hani eskiden hiç ummadığım bir anda oldu, duydum, gördüm, aşık oldum gibi sözler kullanırdık ya…
O sözler elektronik hafızalarımızda,
………………………..matematiksel denklemler bileşkesi hayatlarımızda,
………………………………………………………………………….yok artık.
Elektronik matematiktir.
Matematik ise mantık.
Mantık her zihnin takip edeceği ortak yoldur.
O yoldan gidilir, ne var ne yoksa ortak görülür ve ortaklaşa anlamlandırılmış hayat çizgilerinde farklılıklar yok olur, renkler silinir.
Siyahın beyaza ve beyazın siyaha dönüşmeye çalıştığı gri renkli bir karanlıkta insan ruhu yozlaşır, körelir ve ölür.
Bu matematiksel gidişatın bir yerlerinde o güzelim ana renkler sarı, mavi ve kırmızı yalnızca neticeye ulaşmayı, siyaha yada beyaza dönüşmeyi sağlayan denklemin içerisinde kaybolmuştur.
Her şey gençliğe ve diriliğe adaklar adanacak bir törende kurban edilmeye hazırdır artık.
Çıtırların pıtırların hayallerimizde şehvetle doldurdukları yataklarımız için fitnes mucizesi steroid artığı adonis kıskandıran erkek bedeniyle buluşmasını arzulayan törenlerimizde baş rahip olan ezberlenmiş çöpçatan kelimeler bir biri ardına bir dua yakarışını andırırcasına dökülür dudaklarımızdan…
Çok güzelsin,
sana güveniyorum,
aşığım,
seni seviyorum,
sen den bir çocuğum olsun
ve bu ilk defa…
Cep telefonlarımızın bir tuşa basış iradesi kadar güçlü hafızlarından silinmiş olsa bile insan ruhu direnir, unutmaz yalanlarını.
Kendine ihanetin bedeli bir huzursuzluk bırakır içine …
En mahrem korkuların usta bir şef eliyle pişirildiği kabuslar salar gecelerine.
Gerçekte var olamayan,
Erosun uğramadığı anlarda var-mış gibi davranarak www.aşığım.com arayışlarının sonucu rengarenk ambalajlanmış bu duygular,
kurdelesi çekiliverince içinden çıkan istenmeyen hediyenin tatsızlığına paralel tazecik vücudunun içerisinde…
Çıtırdayıp kırılan bir kadın kalbiyle…
ve Adonisin yalnızca bir vücut değil erdemleriyle birlikte bir tanrılık hali olduğunu kavrayan erkeğin pörsümüş duygularıyla…
son bulur yataklarımızda.
Ruhlarımız bilir nerden geldiğini, ne olduğunu ve nereye gideceğini.
Peki ne olmalı aslında ?
Ne yapmalı ?
Nereye girmeli ?
Ana tanıklı etmek yerine bu uzak duruş halinden sıyrılıp hayatın çerisinde,
duyguların rehberliğinde,
kendisine her daim bir başka kostüm sunan kaderin söylediği rolü üstlenmeli insan.
Yapmak haline erdiğinde kaderi suçlayarak tuşların arkasına saklanan değil,
savaşarak düşmanına saygı duymayı öğrenen saygı değer biri hale gelmeli.
Yalnız kalma hallerinde ruhuyla baş başa kalmaktan korkarak büyüttüğü sıkıntılar yerine doğduğu günden bu yana onu terk etmemiş tek duygu olan yalnızlığında başkalarının tarif ettiği değil, başkaları olmadan var olan asıl haline bakıp kendini anlamalı insan.
Bir başkasına teklifsizce yaşamını sunmak değil,
o zamanların aslında yalnızlığına ve onlarda gördüğü tek varlık olan kendisine ait olduğunu bilerek, paylaşma erdeminin, gerçekten hediye etmenin karşılıksız yükseltisine çıkmalı.
Benimdi sana verdim.
Benden eksilmeden senin oldu.
Şimdi bu zamanların bir anlamı var.
Eğer karşımdaki de verir ise bu anları yepyeni bir isimle adlandırabiliriz.
Eğer vermez ise ben anlamsız kalmam.
Yalnızlığımdan geldiğimi biliyorum,
kendim olabildiğim için veriyorum ve hayat içerisinde kendi zaman çizgimde,
nereye gittiğimi görebiliyorum.
ÇÜNKÜ = Ruhlarımız bilir nerden geldiğini, ne olduğunu ve nereye gideceğini.
KEREM BOZOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.