- 1145 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hep gidenler suçlanmıştır, peki ya gitmek zorunda bırakanlar?
Titrek bir umut vardı o gün de diğerleri gibi. Kötü bir his de vardı ama, bindiğim araç kalkana kadar soğukta titreyerek beklediği duraktan, gazete bayisinden(bırak şu gazeteyi benle ilgilen derdi hep) , dönerciden (martı etlerinden yapıyorlar bu dönerleri demişti bir keresinde) ve iş hanlarının, mağazaların pencerelerinden yayılan. Mendil satan çocuklar yanaşmıyordu mesela bize. Çiçek satan çingeneler de öyle. Çok tuhaftı. Birlikte olduğumuz 710 gün boyunca hiç olmamıştı böyle birşey. Gözlerini aradım, bulamadım...
Birkaç gün önce bir şehirden diğerine geçerken (bir önceki yolculuğumda o da vardı, hayatımın en kötü yolculuğuydu demişti) herkesin hatta neredeyse şöförün bile uyuduğu bir saatte radyoda çalan şarkıydı beni son kez ona götüren. Yorulmuştum oysa ki gidip gelmelerden, inat etmekten, olmuyordu işte. Ne anlamsız bir düşüncedir onsuz olmayacağına onla olmasın demek... Ne çaresizliktir... Sesini arıyordum ama omuz başımda...
Onca gidip gelmeden sonra ki ne zordur her an "o"nu kaybedebileceğini bilmek, nasıl da yakıcı bir sarılmaydı o. Yine de değer dedirtmişti yine de değer. Herşeyiyle yanımdaydı işte, hatta belki şefkatiyle de. Doyumsuzluğun anıydı yine de, o anı karşılasa da geçmiş ve geleceği, yazık ve özlemleri karşılamıyordu. En kötüsü de olmayacağını bile bile kurulan hayallerdi. Onla bile değil kendi kendine kurduğun ama asla olmayacağını bildiğin hayaller... Bu sefer de gerçekleşebilecek hayallerimizi arıyordum...
Güzel bir gün olması için gerekli bütün klişeleri yaratmaya özen göstermiştim halbuki Sinemadan yeni çıkmıştık, el eleydik, lapa lapa kar yağmıştı ve yüzümüz gülüyordu, hiç yapmadığım şirinlikleri yapıyordum. Çok yakındık bence birbirimizi kandırmaya. Örtecekti işte kar bütün herşeyi, lapa lapaydı üstelik de. Ama mendil satan çocuklar uzaklaştı birden, çiçek satan çingeneler de gelmedi yanımıza. Kalakaldık, ellerimde olduğu halde ellerini aradım...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.