- 408 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ölçü Kur'an'dır-II
Günümüz toplumunda hayır işlerinin büyük bir kısmı, dünyada kazanılacak bir karşılık gözetilerek yapılmaktadır. Örneğin bir işadamı, maddi karşılık beklemiyor olsa bile, gazetelerde ve televizyonlarda bu yardım haber olur; zaten amaç da yardımın duyurulmasıdır. Zengin işadamı "sözde" yardım için vakıf kurarken, asıl amacı ödeyeceği verginin düşmesidir. Kişi bütün bunlarla gösteriş yapar; böylece toplumda sivrildiğini düşünür.
Bu tür çıkar karşılığı yapılan yardımlar, genellikle asıl amacına da ulaşmaz. Onca yardım malzemesi ya ihtiyaca yönelik değildir veya bozuk çıkar. Ya da ulaştığı yerde bu yiyeceklerin dağıtımını sağlayacak bir sistem düşünülmemiştir ve tümü ziyan olur.
Başka bir örnek de politika konusunda verilebilir. Seçim öncesi politikacılar genellikle asıl amaçlarının “halka hizmet” olduğunu söylerler. Sözler verir, halkın yanında olacaklarını iddia ederler. Ancak seçim sonrası birçoğunun gerçek amacının ‘makam’ olduğu ortaya çıkar. Kişi örneğin “bakan koltuğu”na oturamadığında, kendi partisine olan sadakati dahi biter. Oysa asıl ‘makam’ dünya hayatındaki değil, “Size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin kusurlarınızı örteriz ve sizi ’onurlu-üstün’ bir makama sokarız. “( Nisa Suresi, 31) ayetiyle haber verildiği gibi Allah Katında olandır.
Kur’an ölçü alınmaksızın, samimi niyetle yapılmayan hiçbir işte bereket olmaz, hiçbir iş yarar sağlamaz.
Ey iman edenler, Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez (elde edemez)ler. Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez. (Bakara Suresi, 264)
Allah’ın sınırlarını gözeterek, samimi bir niyetle, topluma yararlı olmak ve karşılığında yalnızca Allah’ın rızasını kazanmak için yapılan işler ise adeta bereket yağmuru getiren bulut gibidir. Allah, insanların samimi niyetlerine binaen her işte bolluk verir, başarıya ulaştırır, kazancı artıracak kapılar açar.
Yalnızca Allah’ın rızasını istemek ve kendilerinde olanı kökleştirip- güçlendirmek için mallarını infak edenlerin örneği, yüksekçe bir tepede bulunan, sağnak yağmur aldığında ürünlerini iki kat veren bir bahçenin örneğine benzer ki ona sağnak yağmur isabet etmese de bir çisintisi (vardır). Allah, yaptıklarınızı görendir. (Bakara Suresi, 265)
Kur’an’ı kıstas alan mümin günlük yaşamında karşılaştığı seçenekler arasında, Allah’ın hoşnutluğuna en uygun olanı, İslam’ın çıkarları için en yararlı olanını seçmekle sorumludur. Bu seçimi yaparken Kur’an doğrultusunda hareket etmeli ve her zaman doğruyu işaret eden pusula gibi olan vicdanının sesini dinlemelidir.
Toplumda, dürüstlüğün insanı kayba uğratacağı gibi gerçek dışı bir inanış yerleşmiştir. İnsanların çoğu küçük yaştan itibaren bu telkinle yetiştirilir. Bu yanlış mantığa sahip pek çok anne baba çocuklarına vicdanlı, dürüst, samimi davranmayı değil, yalnızca kendi çıkarlarını korumayı öğüt verir. Bu onların ‘mantıklı’ hareket etme üzerine kurulu dünya görüşleridir.
Mantıklı olmak dünyevi çıkarlar üzerine kuruludur ve bencil olmayı gerektirir. Bu kimselerin bakış açısına göre, vicdanlı davranmak mantıklı değildir. Vicdanı insana sürekli doğruyu gösterir; mantık ise adeta şeytanın silahıdır. Şeytanî bir mantık kullanan kişinin aksine temiz akıl sahibi insan, yaşamında karşılaştığı her olayda vicdanını kullanır. Samimiyetle Allah sevgisini ve Allah korkusunu içinde taşıyan kimse, hem dünyada hem de ahirette sayısız güzelliklere ulaşabilir. Çünkü samimiyet ve yalnızca Allah’ın rızasını umut ederek temiz niyetle hareket etmek, insanın ruhu ve aklı üzerinde çok olumlu etki oluşturur.
Samimiyetin kazandırdığı ruh derinliği, cenneti umut etme, Allah’ın hoşnutluğunu kazanma heyecanı, bunların hepsi inanan insan için ayrı birer zevktir. Samimi olduğu, vicdanının işaret ettiği yola uyduğu için bedensel ve ruhsal açıdan sağlıklıdır. Dünyevi çıkar elde etme hırsı nedeniyle sıkıntı yaşamaz, hayatında Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için çaba göstermenin güzelliği hakimdir.
Sonuç Olarak;
Kur’an dışı yaşam, ahlaksızlığın yaygınlaşması ve tüm toplumu içine alan bir çürümeye neden olur. Tek bir meyvedeki çürüğün, sepetteki diğer meyvelere de bulaşması gibi; dejenerasyonun farklı bir yüzü ile her an karşılaşabiliriz. İnsanların çevrelerinde güvenebilecekleri çok fazla kişinin olmaması, karşılıksız yardım edecek birinin bulunmaması, sokakta kendilerini güvende hissedememeleri, ihtiyaç duyduklarında adaletin gereği gibi tecelli etmeyeceğini düşünmeleri, din dışı yaşamın sonucu oluşan dejenerasyonun boyutlarının somut örnekleridir.
Bu büyük soruna gerçek ve kalıcı çözüm; İslam ahlakının tam anlamıyla yaşanmasıdır. Çözüm, Allah’ın insanlar için seçip beğendiği Kur’an ahlakındadır. Tüm insanları yoktan var eden Yüce Allah, onların en rahat edecekleri, refah, huzur, güven duygusu ve mutluluk içinde yaşayacakları sistemi de yaratmıştır. " Biz Kitabı sana, her şeyin açıklayıcısı, müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik." (Nahl Suresi, 89) ayetiyle bildirildiği gibi, Kur’an, her konuda insanlara yol gösterici Kitap’tır. İslam ahlakı, hem sorunlara çözüm olacaktır hem de sonsuz merhamet sahibi olan Allah, bu ahlakı yaşayan kullarını dünyada ve ahirette en güzel hayatla ödüllendirecektir.
Sizin yanınızda olan tükenir, Allah’ın katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle biz muhakkak vereceğiz. Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 96-97)
Fuat Türker, Burhan Dergisi
YORUMLAR
Kur’an ölçü alınmaksızın, samimi niyetle yapılmayan hiçbir işte bereket olmaz, hiçbir iş yarar sağlamaz.
Ey iman edenler, Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez (elde edemez)ler. Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez. (Bakara Suresi, 264)
--------------------------------------------------------------------------------------------------
10 numara bir yazı.
Allah razı olsun.
Sevgi ve selamlar.