KİM İSTER Kİ HASTA OLMAYI!
Geçenlerde bir grip marazına yakalandım. Aman Allah’ım neydi bu hastalık. Sanki hasta olmayı ben arzuluyordum. İnsan hastalığı nasıl ister ki…
Vücudumuzun varlığını hastalanınca fark ediyoruz. Ne yalan söyleyeyim ben de öyleyim birazcık. Peki, şimdi size hasta olmanın iyi bir şey olduğunu söylesem inanır mısınız?
Şu geçen ömrümüzde (yani yaklaşık 60 yıl olduğunu farz etsek, belki o kadar da değil) hastalık bir dertten ziyade, aksine çok güzel bir devâdır. Şimdi diyeceksiniz bana ‘saçmaladı’ diye… Ama öyle, dert değil devâ. Ayrıca insanın güzel ve hayırlı mânada yaptığı bütün işlerin dakikasını saate çeviren bir ubudiyettir. Aman Ya Rabbim ne müthiş bir şeydi bu.
İnsan, insandır. Şimdi bana yine saçmaladı diyebilirdiniz. Ne demek insan insandır? Yani insan özel bir yaratıktır. Hastalık insana insan olma bilincini de aşılar. Görevini ve sorumluluklarını hatırlatır ona. İnsanî vazifelerini yapmaya davet eder. (Bu vazifeleri herkesin benden daha iyi bildiğine eminim.) İnsan hiçtir, ya hiç. İşte hasta olunca anlıyor o hiçliğini. O yani el-Şafî (sonsuz şifa sahibi) bize kendini gösteriyordu bu durumda. Aslında insan hastalığı gerçekten de yabana atmamalıdır.
İnsan şu dünyada en değerli mahlûktur. Akıllıdır ve idrak etme gibi güzel hasletleri vardır. Ve bu dünyada en aziz varlık olan insanı hayvanca hareketlerden alıkoyan bir settir hastalık. Nasıl ki insan hasta olduğunda dünya zevki nâmına pek bir şey istemez, aynen öyledir bu durum. Yine insanın birkaç günlük (belki ay veya yıl) çektiği hastalık onu daha uzun ve güzel günler ve bol lezzetli bir mütesevvib eder.
“Her şey zıddıyla bilinir.” sırrıyla nasıl sıcak olmazsa soğuğun, gece olmazsa gündüzün, kara olmazsa beyazın değeri bilinemezse insanda hasta olmadıkça –yazının başında da belirttiğim gibi- sağlığın değerini bilmemektedir.
Merak eden hastalar hastalığını artırırlar. Hastalığın hafifleşmesi için merak etmemeli o hasta. İyileşeceğini umut etmeli. Yani maddi olarak hasta insan, aşırı merak ve telaşa kapılmayla kalben de rahatsızlık hisseder. Hastalık bir nazara ölüme de ısındırır insanı.
Hastalık olmazsa insanlar zorluklara karşı sabır gösteremezler. Hasta olmak sabrı artırır. Hasta olan kişi Allah’a iltica edip, dua etsin. Yine hastalık gençlerin sersefil bir hayat sürmelerine engel teşkil eder.
Hastalık güzel olmasaydı Allah en sevdiklerini hasta eder miydi? En başta Efendimizi, peygamberleri ve evliyaları… Hasta olunca insan vahşetten ve merhametsizlikten uzak durur. Şefkat eder karşısındaki insana.
Bütün bunların yanında hastanın duasının makbul da olur. Bu yüzden hastanın duasını almak lazım… Bununla birlikte şükrü de unutmamak gerekir. Bir grip hastalığını şikâyet eden adamın; eli, kolu, bacağı kesik ve kırık insanları daha iyi anlaması lazım ki şikâyet etmesin.
Güzelin âyinesi de güzeldir. O’nun âyinesi olan insan hastalıkları yaşadıkça O Yüce Kudret’in isimlerinin işleyişini güzelliğini görecektir.
Hastalık iki kısımdan oluşur. İlki hakiki hastalık, diğeri de kuruntulu hastalıktır. Hakiki kısımda tedavisi için ilaçları almak ve kullanmak gerekir. Gerisini de Allah’a bırakmak, şifayı ondan beklemek vardır. Kuruntulu hastalığın en etkili ilacı ona önem vermemektir. Önem verdikçe o büyür, genişler. Nasıl ki arılara iliştikçe başına üşüşürler, aldırmazsan dağılırlar. Asabi hastalarda çok fena bir hastalıktır bu.
Ayrıca çok meşakkatli olan işlerden de hastalık sebebiyle izin alıp, istirahat etmektedir insan. Bununla yine insan sağlıklıyken hizmet ettiği kişiler (çalışanlar için işvereni) hasta olunca ona hizmet ederler.
Ayrıca inanan insana o ağır hastalık teslim ve tevekkülün sonucunda çok ucuz düşer, kolay gelir. Maden O var, bakar sana O. Yaşlı, yetim, düşkünlere ve hastalara bakmak da insanı her iki dünyada da mutluluğa götürür.
Evet, hasta canlar bütün hastalıklara derman olacak iman ilacını öneriyorum sizlere. O ilaç ki prospektüsü herkese açık olan bir kutlu Kelam. Bu tarifeden yararlananlar hastalıktan bile zevk alacaklardır.
Hiçbir bela, musibet veya hastalık boşu boşuna da değildir. Muhakkak ki bir sebep dairesinde meydana gelmiştir. Küçük bir hata ya da bir cürüm gibi. Yani elimize bir iğne dahi batmışsa bilin ki Allah bizi uyarmak istiyordur. Bu 17 Ağustos depremi veya Endonezya’daki tsunami de bir sebebin sonucuydu hep.
“Sebepsiz gibi görünen gam ve tasalar işlenen günahların cezalarıdır.”
[*]
Kısacası hastalık korkulacak kadar kötü ve çirkin değildir. Bu aktardıklarımla sizlere hastalığı sevdirebildiysem ya da ona olan bakışınızı yumuşatabilmişsem ne alâ. Allah hepimize şifa versin…
(Bu yazı Şahdamar Yayınları’ndan derlenmiştir.)
[*] Ebû Muhammed er-Râsibî
İlhan KAPLAN