EKİM VURGUNU
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ne zaman Ekim gelse buruk bir hüzün serilir ruhumun koruluğuna yaprak yaprak. . Kuru bir dal parçası gibi savrulurum.Ekim, sarı saçlarını sarkıtırken penceremden, burkar yüreğimi, dalıp giderim kalabalık yalnızlığıma...
Hüznün ayak seslerini duyarım ıslak kaldırımlarında. Sicim gibi yağan yağmura teslim ederim saçlarını, ıslakta seviyorum lülelerini. Dalgalarını denizden alan saçlarının uçlarındaki her damlayı sevmek gelir içimden.
İçimde kor alev alazlanırken üşürüm, ürperir bedenim ,ensemi öpüşlerinden ve sessizce gelip belime sarılmandan. Omzumdan aşağıya gelin pirinci döker yumuşak ellerin..Ve yosun gözlerinle öpüşür göz bebeklerim utangaç.
Rüzgâr her ıslığında kırar dallarını umudumun, tomurcuklar vurgun yer erken baharımda. Gözlerimdeki gri bulutların ardından yağmurlara teslim olur yanaklarım.
Elimde binlerce çığlık atar kalemim, gözyaşı serilir beyaz sayfalarıma.Ve ömürden bir yaprak daha kopar sana her dökülüşümde, denize dökülür duygularım. Mağlup olurum her seferinde aşka.
Hala saklarım ayrılırken bende kalan o çok sevdiğim sarı gülleri defterimin arasında ve sararmaya yüz tutmuş resmini öpüştürürüm dudaklarımla.
Hiç unutamam: ”Sen bir okyanussun yüzme bilmeyen girmesin”dediğini. Ama bilirim en çok senin oraya girip boğulmak istediğini.
Itır kokulu akşamlarda “Sen benim için ekmek kadar su kadar kutsalsın diyerek alnımdan öptüğünü... En zoru da senden gitmekti o akşam üstü aslında.
Dizlerine yattığımda, saçlarımı okşarken”Sen yasemin gibi bir köşede minik çiçekli ve sessiz ama kokun dünyalara bedel, okyanus ortasında üç palmiyeli bir adasın huzuru bulduğum ve kanatlarımı özgürce üzerinde çırpacağım; hem beslenip hem de gözlerimi ve gönlümü dolduracağım, zeytin ağacımın mart filizisin, kırılgan ve hayata tutunmaya çalışan, ruhumsun, ruhun olmak istiyorum”dediğini…
Zaman her şeyin ilacıdır derlerdi ama, benim derdime ilaç olamadı hala. Seni unutturamadı acımasız çark dönerken. Hala yaram çok derin, yanar canım her bağrıma taş bastığımda...
Doya doya içemediğin dudak kıvrımlarım bükülür. Elveda derken gözyaşlarımı son kez silmiştin yanağımdan. Dudaklarıma son dokunuşuydu aşkın. Derinlerimin tuzundan yandı gönlün. Yaktım yüreğini istemeden, özür dilerim...
Göğün yarılıp ıslattığı kaldırımlara düşer kırılan bir dal. Erguvanların gözyaşlarını akıttığı sokağımda gözlerime şimşekler çakar, yıldırımlar düşer göğsüme. Fırtınalı dudaklarından geriye yanık yüreğimin kokusu kalır.
Saba35
YORUMLAR
Ne zaman Ekim gelse buruk bir hüzün serilir ruhumun koruluğuna yaprak yaprak. . Kuru bir dal parçası gibi savrulurum.Ekim, sarı saçlarını sarkıtırken penceremden, burkar yüreğimi, dalıp giderim kalabalık yalnızlığıma...
Hüznün ayak seslerini duyarım ıslak kaldırımlarında. Sicim gibi yağan yağmura teslim ederim saçlarını, ıslakta seviyorum lülelerini. Dalgalarını denizden alan saçlarının uçlarındaki her damlayı sevmek gelir içimden.
.......................................................
kutlarım efendim mükemmel bir eser yüreğinize sağlık
saygılar selamlar sizide sayfama beklerim
ekim askı bir güz ayrılığı olusturmus yureklerde.o yurek te yazmıs olanı biteni..cok ta güzel olmus.ayrılılklar insanda sevinc bırakmaz nihayetinde gerie kalan hüzün bilmecesidir..www.ismail06yk.blogcu.com da yazılarım var.okumak isterseniz eğer ben de beklerim efendim.sevgi ile kalmanız dileğiyle.