- 427 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sünneti Gerçek Anlamda Nasıl İhya Edebiliriz?
"Kim sünnetimi ihya ederse, beni ihya etmiş olur. Kim beni ihya ederse Cennette benimle beraberdir." Hz. Muhammed (sav)
Yüce Allah, din ahlakının anlaşılması ve uygulanması için her topluma mutlaka bir elçi göndermiştir. Gönderilen her peygamber ve elçi, Allah’ın sözlerini iletir, buyruklarını tebliğ eder. Allah, bu kutlu insanlara tabi olmayı emreder. "Kim Resûl’e itaat ederse, gerçekte Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik." (Nisa Suresi, 80) ayetiyle Yüce Allah, dinini tebliğ için gönderdiği peygamberlere itaatin, Kendisi’ne itaat etmek olduğunu bildirir.
Diğer peygamber ve elçiler gibi Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) de Allah’ın kutlu dinini tebliğ etmek üzere gönderilmiştir. Allah, "Biz seni alemler için yalnızca bir rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya Suresi, 107) buyurmuş ve onu kıyamete kadar bütün insanlığa peygamber kılmıştır. Ona itaat etmek, saygı ve sevgi göstermek, onun sünnetine uymak, iman sahipleri için yerine getirilmesi gereken önemli yükümlülüklerdir.
"Hayır öyle değil. Rabbine andolsun. Aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme içlerinde hiç bir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar." (Nisa Suresi, 65)
Yukarıdaki ayetten açıkça anlaşıldığı gibi Peygamberimizin (sav) uygulamaları Kur’an gibi kesin hüküm kaynağıdır. Çünkü sünnet, Kur’an’ın yorumu, açıklanması ve hayata geçirilmesinin diğer adıdır.
Allah Kur’an’da, "ey bürünüp örtünen kalk ve uyar" buyurur. Birçok Kur’an ayetinde Peygamberimize emredilen tebliğ ve inkarcılara karşı mücadele, onun yolunda yürüyen Müslümanların da en önemli görevleridir. Bu önemli görevler Peygamberimizle sınırlanamaz.
"Ey Peygamber, kafirlerle ve münafıklarla cihad et ve onlara karşı sert ve caydırıcı davran. Onların barınma yerleri cehennemdir, ne kötü bir yataktır o!.. (Tevbe Suresi, 73)
Öyleyse kafirlere itaat etme ve onlara (Kur’an’la) büyük bir mücadele ver. (Furkan Suresi, 52) buyurur Allah Peygamberine. Ve "Ey peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer (bu görevini) yapmayacak olursan, O’nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz, Allah, kafir olan bir topluluğu hidayete erdirmez. (Maide Suresi, 67) ayetiyle tebliğ yapmadığı taktirde elçilik görevini yerine getirmemiş olacağı konusunda uyarıda bulunur.
Allah birçok Kur’an ayetiyle kafirleri çepeçevre kuşattığını, onların hileli düzenlerini boşa çıkaracağını, kafirlere mü’minlerin aleyhinde kesinlikle yol vermeyeceğini vaad eder. Yukarıdaki ayetten de anlaşıldığı üzere Allah, yolunda cihad eden kullarını koruyacağını bildirir. Allah’ın vaadinden dönmeyeceğinin bilincinde olan Müslümanların, "kınayanın kınamasından korkmadan", Peygamberimiz (sav)’in sünnetine uyarak Kur’an ahlakını insanlara anlatmaları gerekir. Bu, Allah’ın hoşnut olacağı ve karşılığında insanları rahmeti ve cenneti ile müjdelediği iman alametidir. Peygamberimiz (sav), Müslümanlara bu sünnetine uymalarını şöyle bildirir:
"Benim tebliğ ettiklerimi, beni görenler (şahid olanlar) görmeyenlere tebliğ etsin, duyursun." (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 398)
Ancak her dönemde Allah yolunda mücadeleden kaçınan insanlar olmuştur. Kur’an’da birçok ayette, Peygamberimiz(sav) döneminde yaşamış olanlardan söz edilir. "Onlara: "Gelin, Allah’ın yolunda savaşın ya da savunma yapın" denildiğinde, "Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik" dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir. (Ali İmran Suresi, 167) ayetinde söz edilen kişiler savaşmayı bilmediklerini söylerler; oysa yalnızca çıkarlarını gözetirler.
Peygamberimiz (sav) mücadeleye çağırdığında, "bu sıcakta biz çıkamayız" diyen kişiler hakkında Kur’an’da, “yakın bir yarar olsaydı” gelirlerdi buyrulur. Gerçekte bu kişiler, çıkarlarına uygun olmadığı için mücadeleden kaçarlar. Bir kısmı da "evimiz açıkta" diyerek, ailelerini bahane eder. Samimi insan, kendi ailesi ve çocuklarını düşündüğü kadar, diğer çocukları da düşünmelidir. Allah, bunun bir münafık tavrı olduğuna dikkat çekerek Müslümanlar’ı uyarır.
Bugün de milyonlarca Müslüman zorluk içinde yaşar hatta can çekişirken, öncelikler iyi belirlenmelidir. Zaman, dini konularda detaylarda boğulma değil birlik olma zamanıdır. Afganistan’dan Irak’tan zulüm, işkence ve tecavüz haberleri gelirken, Müslümanların detaylarla bu denli uğraşmalarının nedeni deccali hipnozdur.
Müslüman Kur’an ayetlerini çok iyi öğrenmeli, tebliğ yapmalı, fitne yeryüzünden kalkıncaya ve din Allah’ın oluncaya kadar mücadele içinde olmalıdır. Diğer sünnetleri uygulayıp, bundan kaçınanlar için öncelikleri eşleri, aileleri, malları ve ticaretleridir:
De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kar getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah’tan, O’nun Resûlünden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 24)
Peygamberimiz(sav), Allah’a olan kuvvetli imanı ile görevini en güzel şekilde yerine getirmiş, insanları Allah’ın hayat veren yoluna, hidayete davet etmiş ve çağrıya icabet eden samimi insanların yolunda ışık olmuştur.
Samimi müminlerin yapmaları gereken, Peygamberimiz (sav)’in kendilerini hayat verecek bir yola çağırdığının bilincinde, onun yoluna uymaları ve sünnetini kendilerine rehber almalarıdır. Ancak Kur’an’a katıksızca iman edildiği ve Peygamberimiz’in (sav) sünnetlerine kararlılıkla uygulandığı takdirde Kur’an ahlakı tüm dünyaya hakim olabilir.
Tüm insanlara güzel ahlakı ile örnek olan, onları güzel ahlâka davet eden Peygamberimiz’in (sav) izinden giden samimi müminlere, Allah yardım edecek, yollarını açarak onlara başarı verecektir.
Fuat Türker, Haber Hilal
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.