ÖĞRETMEN
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Okul nizamiyesinden tam içeri girecekken aniden durdu. Beton direğin arkasına çekilip çöp kutusunun yanındaki öğrencisinin heyecanlı haline anlam vermeye çalıştı. Olmadı.
Öğrencisi onu görmemişti. Her tarafı kolaçan ediyordu ama beton bloğun arkasına saklanan öğretmenini fark etmemişti.
Ani bir hareketle elini çöp kutusunun içerisine soktu, çıkardığında avuçlarında bir iki ısırık alınmış yarım ekmek vardı..Arkasını döndü,kimsenin görmediğine emin olunca ekmeği ısırıp okula doğru yürüdü gitti.
Öğretmen gördüklerine inanamadı önce. Okulun en iyi, efendi saygılı öğrencisi çöpten ekmek alıp yiyordu… Olamazdı. Olmamalıydı.
Ders zili çaldığında öğretmen gördüklerinin etkisinden kurtulamamış, adeta bir trans halinde sınıfa doğru ilerledi.
Ders başlamıştı, sınıf kürsüde ağlayan öğretmene hayretle bakıyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Bir kız öğrenci “Hocam, şeyy, bir şey mi oldu ?” dedi. Öğretmen o sesle içinden sıyrılıp sınıfa döndü.
“Bir şey olmadı, çok şey oldu. Önemli olan görebilmek. Algıda seçicilik dersimiz değil mi?” “Evet “ Dedi öğrenciler. Ve ders başladı.
Akşam eve geldiğinde öğretmenin göz pınarları kurumuştu. Ama hala içini çekiyordu. Elindeki mendil ıslanmış, eve gelene kadar kurumuştu.
Kapıdan girdiğinde iki oğlu koşarak annelerine sarıldılar. Dünkü gibi birbirlerini şikâyet edeceklerdi ki, annelerinin gözlerini görünce susup kaldılar.
Öğretmenin eşi “Hoşg..” diyebildi ,sonra “Ne oldu sana!” diye heyecanla sordu. Öğretmen “Bana bir şey olmadı..yok bir şey” dedi.
Eşinin yanına oturdu. Olan biteni anlattı.
Beraberce ağladılar.
Sonra ne yapabiliriz? Sorusunun cevaplarını döktüler kucaklarına.
Bir sonraki hafta öğretmen eşinin bulduğu parayla, arkadaşlarından topladığı parayı bir araya getirdi. Bir zarfa koydu ve öğrencisini dersi olmadığı bir saatte yanına çağırdı.
Elindeki zarfı öğrenciye uzattı : “ Bu senin, bir ihtiyacın olursa benim haberim olacak bundan sonra” dedi.
Öğrenci zarfı açmak istedi, öğretmen “Açma “ dedi.
“Evde açarsın.”
Öğretmen -2
Belediye otobüsünde okulun üniforması olan renkleri giyen öğrenciyi gördüğünde daha dikkatli baktı.
Muhakkak tanırdı öğrencilerini, bu çocuğu ilk defa görüyormuş gibi şaşırdı. Dersine girmiyordu demek ki, fakat dersine girmediklerine de en azından koridorda,bahçede rastlardı.
Biraz daha dikkatlice baktı öğrenciye. Yırtık ayakkabılarında nerdeyse parmakları fırlayacaktı. Üzerinde eski bir ceket, “onun olmadığı belli” dedi içinden. Bu kadar bol olmazdı herhalde.
Pantolonu da eskiydi ve bazı yerlerinde tamirat izleri vardı. İpliğin farklı renginden tamir olan yerler sırıtıyordu.
Zil çaldığında öğretmenler odasının camından dışarıya bakıyordu. O saat dersi boş olduğundan elindeki kitaptan bir iki sayfa okumak istemişti. Onlarca sayfa okuduğu halde aklında hiçbir kırıntı kalmamıştı.
Camdan otobüsteki öğrenciyi gördü.
Bahçeye çıktı. Çocuğu yanına çağırdı.
“ Oğlum sen nerelisin”
“ Hakkâriliyim hocam”
“Baban ne iş yapıyor?”
“Bir pazarcının yanında çalışıyor”
“ Kaç kardeşsiniz?”
“ Altı”
Birkaç gün sonra öğrencinin babası bir trafik kazasında can verdi. Öğretmen evlerine gidince kimseyi bulamadı. Komşuları memlekete gittiklerini söyledi. Orada defnedip döneceklerdi babalarını.
Birkaç gün sonra döndüler…
Öğretmen ailesine bakmak için okuldan ayrılmak isteyen öğrenciye burs buldu. Kendisi de her ay muntazaman yardım yapıyor.
Oğullarına ne alırsa ona da alıyor.
Bu gün kurban bayramı arifesi… Ve şu anda alışverişteler..
Öğretmen, oğulları ve o öğrenci.
Öğretmen-3
Deniz mavisi gözleri vardı. Hani şu kartpostallarda olur ya..dingin, çarşaf gibi denizin masmavi uzandığı koy’lar. İşte öyle mavilikler saçardı ışıl ışıl gözleri.
Mavi bir giysi olduğu zaman üzerinde gözleri daha mavileşirdi… Kahverengi koyu b ir giysi olursa gözlerinin rengi değişirdi sanki.
Hastalığını duyduğunda koridora yığılan annesinin elinden sımsıkı tuttu “Anacığım...üzülme bak görürsün bu hastalığı yenicem.valla bak..söz sana” diyerek omzuna yasladı ve iki göz rutubet kokan evlerine gittiler.
İlk terk eden uğrunda ölmeyi göze aldığı… el ele tutuşup hayaller kurduğu, resimlerini yattığı çek yat’a astığı sevdası oldu.
Telefonlarını açmadı…
Mesajlarına cevap vermedi…
Kayboldu gitti..
Hastalığıma değil, onu kaybettiğime daha çok üzülüyorum diyordu.
Doktor kurtuluşu için İlik Nakli şart deyince, üzülsün mü? Sevinsin mi? Bilemedi.
Babası işten atılmıştı..elde avuçta bir şey yok.Kalakaldı öylece doktorun odasında…
Öğretmen hasta olduğunu duyunca evlerine koştu…
Sonra her yere koştu öğretmen, her kapıya, her boşluğa seslendi.
Öğretmen bir sanatçı buldu ücretsiz konser verecek..
İstanbul’ un en büyük Açıkhava tiyatrosunu tuttu, ücretsiz.
Konser biletler sattılar,bütün öğretmenler..
Konser sonrası sanatçı toplanan parayı babasının avuçlarına koyunca, annesi de babası da sevinçten yığılıp kaldılar.
Öğretmen ağlıyordu..
Para evde sayıldı… Bilet parasından fazla para olduğu anlaşılınca sanatçıyı aradı.
Sanatçı yoktu, kardeşi çıktı telefona “ Yok Hocam fazla değil, abim de biz de yardım ettik, söylemek istemedik o şeyden yani” dedi.
Öğretmen ağladı.
Oğulları ağladı…
Eşi ağladı…
Ağabeyinden alınan ilik nakledildi..
İyiye giderken sanatçı hastanede ziyaret etti mavi gözlüyü…
Kameralar girdi içeriye…
Sanatçı “Burası konser salonu değil… Bu işlere magazini karıştırmayın, lütfen çekim yapmayın” dedi.
Yapmadılar…
İlik naklinden sonra yine hastalandı…
Öğretmen yine koştu… her yere.
Bir nakil daha..
Bir sabah telefon çaldı…
Ucundaki ses “ Hocam, kardeşim vefat etti” dedi.
Öğretmen ağladı.
İşte böyle bir öğretmenle yaşamak ne kadar çetin ve sevgi doludur anlatamam.
Anladığım insan “Eşrefi Mahlukat olduğunu hissetmeli,bunun için de eşrefi davranmalı.
Merhametin olmadığı yerde hiçbir şey yok.
Ben baktım.
Boşa bakmayın,bulamazsınız.
YORUMLAR
80 kişilik sınıflarda derse giren ve senaryolarla sık sık karşılan bir öğretmen olarak içim acıdı... Dokunsalar ağlarım sanırım.... Bunların dışında öyle öğetmenler görüyorum ki, öğrencilrine ne hakaretler ederler küfür dahi... Biz öğrencilerin başını okşarken onlar kapının koluna öğrencilerin eli değiyor diye kapıyı dahi öğrencilere açtırıyorlar... Hatta ben bu konu da kızınca sağolsunlar meb e şikayet etmilşler... Soruşturma bana açıldı... Acaba kime açılması gerekiyodu? Savunmamı ben yaptım ve kınama cazasını alan yine bendim.. Acaba o cezayı ben mi hak ediordum ya da benim gibi yapanlar mı hak ediyor cezaları... Yoksa...
erolabi
Bu evlatlar bizim...
Bu ateş bizim..:
Bu yangız bize zarar verir..
Bu dert bizim..
Bakmayın bu memleketin sahibi olduğunu zanneden , bizi maraba gibi görenlere..
Ne kadar yük vurulursa sırtımıza bu memleketin hayrı için gayretimiz o denli artar..
Ne kadar acı çekersek..
O kadar memleket sevdası artar içimizde..
Biz büyük bir aileyiz..
Biz büyük bir şemsiyeyiz..
Saçaklarımızın altına giren herkesi koruruz ...
Değerli yorumunuza şükranlarımı arz ederim.
Bu kalemden her daim değerli şeyler çıkar.
İçeriği zengin ve anlatımı güçlü bir yazı.
Tebrik ve teşekkürler.
erolabi
Teveccühlerinize mazhar olmak onur verici..
hayırlı bayramlar dilerim
Herkese çok teşekkür ediyor,hayırlı bayramlar diliyorum Allah'tan bütün dünya için.
Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim,dikkat ederseniz bir sadece yazıyoruz.
Sadece sayfalara aktarıyoruz...
Üniversiteden okul ağabeyimiz olan bir bahattin vardı.
Çok yardımsever,merhametli insandı.Afganlı fukaralara yardım götürmüş memlekete dönüyordu.Uçağı düşürüldü.Şehid oldu. O Bahattin ağabeye bir şiir yazmıştım.Aslında şiiri beceremem. Ama içimden geldi,yazdım.
O şiiri arkadaşları beğenmiş,afişlere basmışlar.
Bana sağolsunlar teşekkür ettiler..
Bir şiire bakıyorum...bie kendime!
Bir kendime...bir şiire !
Şiirden benden hiç bir şey yok..
Sadece Bahattin abi'yi anlatmışım..
Her şey ..her haslet...her davranış..o'na ait.
Bana teşekkür niye..
Şimdi bu yazı da ben tebriklerinizi memleketimin dağlarında köylerinde şehirlerinde hakkıyla öğretmenlik yapan kardeşlerim arkadaşlarım adına kabul ediyorum.
Benden bir şey yok.
Hepsi o değerli öğretmenlerimizin eseri..
Olmasalardı ben de yazamazdım..
Ben sadece gördüklerimi hafıza kartıma kaydederim..
Değerli Edebiyat Defteri mensuplarının ,bayramını kutlar,Kurban etlerini buzdolaplarında ,soğutucularda taş'a dönmemesi için fukara,yetim sofralarında olması gerektiğini haddim olmayarak ve aslında gerek de olmayarak bir alışkanlığım olduğu cihetle hatırlatmak istiyorum.
Yoksa bu kadar aşk ehlinin,yetimleri,fukaraları düşünmeyeceğini zannetmiyorum.
En derin saygı ve sevgilerimi sunar tekrar hayırlı bayramlar dilerim..
Hoşçakalın.
erolabi tarafından 11/16/2010 10:22:34 PM zamanında düzenlenmiştir.
HİSLERİMDE YİNE YANILMAMIŞIM. SEÇİLECEĞİNİ DÜŞÜNMÜŞTÜM. GÜNÜN YAZISI OLDUĞUNDA, DAHA ÇOK İNSAN OKUYOR YAZILARI. O MANADA, GÜZEL VE İSABETLİ, SEÇİMLERİN YAPILDIĞINI DÜŞÜNÜYOR VE SEÇİÇİ KURULA TEŞEKKÜR EDİYORUM. YAZINIZI BEĞENEREK OKUMUŞTUM VE HAKETTİĞİ YERDE GÖRMEK DE SEVİNDİRDİ BENİ. SİZİ TAKİP EDECEĞİM. SAYGILARIMLA, İYİ BAYRAMLAR...
Bir öğretmen kızı olarak, duygulanarak okudum yazınızı ? En onurlu ve en kutsal mesleklerden biridir öğretmenlik. İnsan sevgisi taşıyorsanız yapabilirsiniz o mesleği. Bir öğrencinin, aileden sonraki gelişimi,n mimarıdır öğretmenlerimiz. Fakat onlar da, hayatın zorlukları karşısında artık direnme güçlerini yitirdiler. Bunu çok rahat görebiliyorum. Hikayenizdeki öğretmenlerin ellerinden saygıyla öpüyorum. Sizi okumak çok güzel. Saygılarımla, tebrik ediyorum.
erolabi
Kutsal mesleklerden biri olmasına rağmen ülkemizde yeteri kadar mühimsenmemiş aslında.
Peygamberimiz bile "Bana bir harf öğretenin kırk yık kölesi olurum " derken ,öğretmenliğin ne derece ulvi ve onurlu bir meslek olduğunu anlatmak istemiş.
Değerli yorumunuza şükranlarımı sunar,iyi bayramlar dilerim.
Saygılarımla..
erolabi
Kutsal mesleklerden biri olmasına rağmen ülkemizde yeteri kadar mühimsenmemiş aslında.
Peygamberimiz bile "Bana bir harf öğretenin kırk yık kölesi olurum " derken ,öğretmenliğin ne derece ulvi ve onurlu bir meslek olduğunu anlatmak istemiş.
Değerli yorumunuza şükranlarımı sunar,iyi bayramlar dilerim.
Saygılarımla..
Öğretmen ağladı ben de ağladım. Böyle öğretmen ve etrafına alıcı gözle bakanlardan cümlmizi mahrum etme Ya rab!
Erolabi, iyi ki buradasınız ve iyi ki sizi okumak kısmet oluyor. Kaleminiz ve yüreğiniz her daim var olsun. Bayramın mübarek olsun. 10 puanlık bir yazı.
saygımla...
erolabi
Öğretmen fukara öğrencisinin hasta annesini İstanbula getirtip tedavi ettirdi yıllar önce.
Çocuklar küçüktü o zaman..
Fakat çok mazlum var memlekette..
Çok fukara var..
Onlar yardım kuyruklarına giremiyor..partilerin listelerine adını yazdıramıyorlar...
Değerli yorumunuza içten teşekkürlerimi sunar,iyi bayramlar dilerim..
saygılarımla..
Öğretmenlerimiz; çocuklar için bir ana ve baba kadar yakındır. Eğer öğretmen de her bir çocuğu kendi evladı kadar yakın görüyorsa ne bağlar kurulur öğretmen ve çocuk arasında yıllar boyu kalplerde yaşatılır. Gözlerim dolarak okudum yazınızı. Öğretmen sırdaştır aynı zamanda ve iyi bir de gözetmendir. 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutlamamıza çok az bir zaman kalmışken bu yazınız bir kez daha öğretmenlik mesleğinin kutsallığını ortaya koymuş oldu. Çocuk sevmeyenin öğretmenlik yapamayacağını düşünüyorum.
Harikaydı tekrar kutluyor, ben de aileniz ve sevdiklerinizle nice güzel bayramlara diyorum. Saygılarımla...
erolabi
Aslında biraz hızlı yazdım ve bakmadan sayfaya iliştiridim..
Bir üsrü olay var aklımda öğrencilerle alakalı..
Yıllardır onların dertlerini dert edinmiş bir öğretmenle yaşamanın verdiği tatlı sıkıntıları büyüttüm yüreğimde.
NAsıl fukara talebeler var İstanbulun göbeğinde...anlatsam inanmazsınız.
fakat onurları yardım paketleriyle fotoğraf verip,paketi hakketmelerini engelliyor.
Kimseye bir şey diyemiyorlar.
Öğretmenine "anne" diyen öğrenci gördünüz mü?
Ben gördüm..
Her gün görüyorum.
Bazen o öğretmene " bu senin öğrenciler yüzünden verem olup ölecem ha!" diyorum.
Bana "Cennete gidersin o zaman inşaallah" diyor. Yok ölme demiyor..
:)))
Değerli yorumunuza ve ziyaretinize sonsuz şükranlarımı sunar iyi bayramlar dilerim. Saygılarımla.
erolabi
Aslında biraz hızlı yazdım ve bakmadan sayfaya iliştiridim..
Bir üsrü olay var aklımda öğrencilerle alakalı..
Yıllardır onların dertlerini dert edinmiş bir öğretmenle yaşamanın verdiği tatlı sıkıntıları büyüttüm yüreğimde.
NAsıl fukara talebeler var İstanbulun göbeğinde...anlatsam inanmazsınız.
fakat onurları yardım paketleriyle fotoğraf verip,paketi hakketmelerini engelliyor.
Kimseye bir şey diyemiyorlar.
Öğretmenine "anne" diyen öğrenci gördünüz mü?
Ben gördüm..
Her gün görüyorum.
Bazen o öğretmene " bu senin öğrenciler yüzünden verem olup ölecem ha!" diyorum.
Bana "Cennete gidersin o zaman inşaallah" diyor. Yok ölme demiyor..
:)))
Değerli yorumunuza ve ziyaretinize sonsuz şükranlarımı sunar iyi bayramlar dilerim. Saygılarımla.
İçler acısı bir duruma dikkat çektiğiniz için size ne kadar teşekkür etsem azdır.
Çok çarpıcı ifadelerle oluşturduğunuz yazınız sebebiyle sizi kutlarım.
Çoğumuzun gözünden kaçan veya görmemek için başımızı çevirdiğimiz bu durumlar ne yazık ki çok fazla okullarımızda.
Okul idarelerine ve okul aile birliklerine çok iş düşüyor. Ancak, idarecilerinin bir çoğunun bu hassasiyette olduklarını zannetmiyorum. Okul aile birlikleri de, velilerden ve başka kaynaklardan elde ettiği gelirin bir bölümünü ihtiyaç sahibi öğrencilere dağıtma gibi bir anlayışa sahip değil maalesef. En azından ben böyle bir duruma şahit olmadım.
Çok acılı durumların yaşandığını ve okulda açlıkdan bayılan öğrencilerin olduğunu biliyorum.
Böylesi bir duruma dikkat çektiğiniz için size tekrar teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
erolabi
Maalesef başkalarının derdi ile dertlenmek gibi hasletlerimizi unutup,çağın vebası olan bencillik hastalığının elinde kıvranıp duruyoruz.
Oysa memleketimizin ne güzel evlatları heba olup gidiyor, üç kuruş bulamadığı için.
Okullar insani değerlerin öğretildiği bire bir yaşandığı yerler olacakken, potansiyel suçluların,psikopatların yetiştiği yuvalar oluyor.
Her geçen gün bir erdemi daha kaybediyoruz.
Değerli yorumunuz için teşekkür ederim.
İyi bayramlar diliyorum. saygılarımla..
Gerçekten meslekler arasında en çetin zor bir meslektir öğretmenlik...
İnsan bir kaç çocuğu ile baş edemezken, onlarca öğrenciyi yıllarca yetiştirmek onların sorunlarıyla uğraşmak da bir mesele..
Yazı da ki öğretmenlerimizin bakış açısı mücadelesi insani değerleri üst seviyeye taşımıştır...
Bir dönem bu yaklaşımda hocalarımızda oldu, dayak yediğimiz hocalar da oldu ama yıllar sonra özellikle en çok dayak yediğim hocamı daha çok sevmiştim..Türkçe hocamdı...
Sayesinde şimdiler de yazı, öykü falan karalıyoruz işte...
Erol abi yazılarını daha yeni okumaya başladım..Takipçinim, bilesin..
İyi Bayramlar..
erolabi
Öğretmenlik çok özel bir meslek olmasına rağmen ülkemizde üniversitelerin en düşük puanla öğrenci kabul eden bölümleri oldu Eğitim Fakülteleri. Hiç bir yeri kazanamamak korkusuyla en son tercihleri oldu öğrenci kardeşlerimizin.
Ben bu öğretmenle evliyim ve ilk öğretmenliğe başladığı günden itibaren fukara Anadolu gençleriyle alakadar olmak gibi bir vazife edindim eşim sayesinde..
Bir öğrencisi vardı. Kürt bir delikanlı...
Annesi hasta,babası vefat etmiş yıllar önce..
Okulunu birincilikle bitirdi ve şimdi bir lisede öğretmen...
Bir bayan öğrencisi vardı,babası ölmüş..annesi bir sarhoş adamla evliydi...
Kız çocuğu...eşim çok güzel bir kız olduğunu söylemişti.
Üvey baba " defol git evden bana para getir " demiş ve eklemiş "nasıl kazanırsan kazan"
Kızcağız ağlayarak öğretmenine gelmiş..
Üç yıl yardım ettik ona..
Kimdi ,nereliydi hala bilmem..
Bildiğim cebimde beş kuruş olmadan işe gidip geldiğim yıllar..
Ama huzurlu,neşeli,tok ve sağlıklı.
Bu memleketin her evladı benim kardeşim..
Her fukara benim derdim
Ne rengine,ne dinine,ne yaşantısına ,ne mezhebine bakarım.
Ben böyle öğrendim...
Değerli görüşlerini yansıttığın için sonsuz teşekkürler..
O konser veren sanatçı da Haluk Levent'ti..bu arada. Onu da söylemeliyim.
Biz gönüllerinde kardeşlik kaynağı ile bağlanmış bir aileyiz...
Kim ne düşünürse düşünsün..
Biz..Biz..Biz !!