güne değen hüzün
Bayram sabahı pembe fistanıyla beyaz fiyonklu ayakkabısının minik bedeninde nasıl duracağı hayaliyle uykunun kollarında sallanan küçük kızın, bahçede bağlı kınalı kuzunun başına geleceklerden elbette haberi yoktu.
O yıllarda çoğumuz çok erken öğrenmiştik hayat derslerini. Üstelik televizyon henüz her evde yoktu. Radyo ise müzik ve arkası yarın piyesleri demekti.
Dün haberlerde bayram manzaralarını dinlerken ister istemez çocukluğum geldi aklıma. Sadece kendi dünyalarımızla sınırlıydı bildiklerimiz gördüklerimiz. Yaşamın ağır yükü omuzlarımızı zorlasa da yapacak hiçbir şeyin olmadığını da sezerdik.
Şimdiyse dünya gözlerimizin önünde sereserpe uzanıyor. Ülkede olan her olay anında ulaşıyor bize.
Yaşamın çılgınlıklarının güncel bir panoramasını izledim dün akşam.
Sahibinin elinden kaçan bir boğa ne etse de nerelere gitse de yakalanıyor sonunda. Kadim soyunun kaderini kabullenmekten başka çaresi yoktu ki. Boynu bükük biniyor onu ölüme götürecek kamyona. Ben onun başına gelecekleri bildiğini biliyorum. İçime öylesine bir hüzün çöküyor ki. Kime neye isyan edeceğimizi bilmeden evrende sevgisiz bir boşlukta asılı kalıyoruz, boğa ile ikimiz.
Ah sevgili boğa! Bir zamanlar genç kızların da , bir şafak vakti kurban edildiğini bilseydin, acaba yüreğine su serpilir miydi?
Özgürlüğe susayan bu boğanın çılgınca kaçışı gibi, bir polis cinnet geçirip arkadaşlarını silahıyla vurmaya başlıyor. Bayramda izinli olamayacağını öğrenince yapıyor bunu. Boğa da , polis de neye kime isyan edeceğini bilmeden savruluyorlar çaresizliğin sıkılmışlığında.
Emniyet müdürü, ‘’bir buhran geçiriyordu demek ki arkadaşımız ‘’ diye açıklama yapıyor.
Buhran…olayın vehmini hafifletiyor mu? Evet, çünkü kişisel olunca bu vahşet, sistem aklanıyor. Öyle ya, yaşadığımız toplum sütten ak, peynirden pak. Kimse suçu topluma yükleyemez.
Küçük kız oturup dua etmeli, çağdaş yaşam onu kurban etmekten kurtardı diye. Ama niye sevinemiyor küçük kız? Niye gözleri yaşlı akşama kadar? Pembe entarisiyle beyaz fiyonklu ayakkabılarının üzerindeki kan lekeleri bulaşmış. Çın çın öten kahkasına bir çift kara göz gelip oturmuş.
Herkese iyi bayramlar.
YORUMLAR
İnsanımızda ne yazık ki oluyor...Ani bir öfke cinnet ve sonrası izlediğimiz vahşi olaylar..
Medya da sık sık izliyoruz, görüyoruz...Bazı olaylar var ki Amerikalı azılı suçlu psikopatları sollamıştır..
Bir genç kızın boğazlanması yahut çöplükler de bulunan kollar, bacaklar vs...
Hayatında bir gün dahi Karakol yüzü görmemiş, suç işlememiş bir ev hanımın bir olayda komşusunu bıçakla, satırla doğrayıp valize koymasını acaba uzmanlar yahut polisler nasıl açıklayabilir..
Bu kadın olayda kullandığı bıçağı, satırı bir kaç ay önceki kurban bayramında kocasıyla bir koçu parçalamıştı..Aynı komşusu gibi..
Kurban kesme adetinin bu toplumda kana, ete karşı bir bağışıklık kazandırmış olabilirimi acaba?
Sonrası malum suçlar..Tartışılacak konular...
Cinnet geçiren malum insanlar da tartışılabilir..Ama güzel tespit etmişsiniz..Bu suçları işleyenler devlet görevliler oldu mu hemen "buhran" denilerek olaydan sıyrılmaya çalışıyorlar..Şark kurnazlığı felsefesi...
Onlara hemen bir deli raporu verilir ve serbest bırakılır...Semtimizde bir polis memuru yıllar önce karısını ve üç çocuğunu doğramıştı ve tutuklandı..Sonra iki yıl sonra deli raporu verildi bırakıldı ve çıkar çıkmaz yeniden evlendi şimdiler de iki çocuğu daha var..
Çadır devleti toplumu mu? ırksal sorunlar mı? tartışılacak mevzular..Bizim eğitimimiz kültürümüz yetersiz kalabilir belki???
Devlet büyüklerimiz yahut dini bütün ulema kesim bu sorulara cevap verebilir..
Yazıların hep gözden kaçan yazılar müget..Yazı konun önemliydi..Teşekkür ederim..