AYTEN HANIMIN KALEMİNDEN BİR MEKTUR
BEN BİR ANNEYİM
Bana bir gün sormuştunuz neler yaşadın diye size anlatayım hayatımın ne kadar korkunç acılarla örüldüğünü.Ben okulumu geleceğimi bırakıp bir sevgi için buraya geldim.Eşime aşık oldum ve Almanya dan Türkiye ye yüreğimin istediği yere gittim. Pişmanmıyım, hem evet hem de hayır. Neden pişmanım, hayatımı bitirdiğim için, neden hayır sevdiğimle bir hayat kurduğum için. Benim hayatım, küçük oğlumun otizm rahatsızlığı olduğunu doktor dediği anda bitmişti öyle düşündüm.
Otizm neydi, ilacı var mıydı? Tedavisi mümkün müydü? Bu sorular kafamda uçuştu ama doktora soramadım bile, çünkü vücudum artık beni taşıyamıyordu ve yığılıp kalmıştım. Sonrası kaderim ve acımızla baş başa kalmıştık. Bu hastalığı tanımak istiyordum. Bu yüzden Otizmi yazan ne kadar kitap varsa okudum, okudukça dünya da küçüldü. O kadar daraldım ki anlatamam. Ne yapacağım, nasıl olacak, ben bununla nasıl yaşarım sorularının cevabı yoktu. İşin acı tarafı, kendime sorduğum bu soruların cevabını etrafımızda bilen de yoktu. Çok geceleri uyumadan geçirdim. Neden diye sürekli isyan etim.Bu çok kısa sürdü ve sonra kabullenmekten başka bir seçenek olmadığını gördüm. Kaldı ki ben bir anneydim ve o benim bir parçamdı, onu bırakamazdım. Ben kabullendim ama babamız bu durumu bir türlü kabullenmedi. Gitmediğimiz Doktor, kapısını çalmadığımız eğitimci ve uzman kalmadı. Derler ya denize düşen yılana sarılır biz neyi bulsak sarılıyorduk, yeter ki iyileşsin yavrumuz. Yeter ki bir fayda bulalım diye yanıp tutuşuyorduk. Günler derin izler bırakarak geçiyordu ve ben her zaman "Allah’ım ne olur oğlum büyümesin, günler geçmesin" diye dua ediyordum. Çünkü büyüdükçe sorunu büyüyordu oğlumun.
İstemesek de o büyüdü. Biz de korkularımızla yüzleştik. Oğlumun öfke nöbetleri başlamıştı ve çok zor geçiriyordu. Bu öfke kimsenin tahmin edemeyeceği kadar acımasızca oluyordu bazen. Annesine dayak atan çocuk gördünüz mü hiç? Görmediyseniz ben söyleyeyim, o anne benim işte. Bazen beni tutuğu gibi yere fırlatıyordu. Saçlarımı elinden almak hiç kolay olmuyordu. Bazen beni ısırıyordu. Ben annesiyim diye üzüldüğü veya acıdığı için değil de yorulduğu için duruyordu. Karşımda durup anlamsızca bana bakıyordu. Ne yaptığını bilmeyen bu hali beni deli ediyordu. Üzülüyordum, kahroluyordum. Bu dayak fasılları her yerde oluyordu, evde, toplu taşıma araçlarında, sokak ortasında vs. İnsanlar sadece seyrediyordu. Kimse ayırma zahmetinde bile bulunmuyordu. Toplumun bu yaklaşımı? Ne kadar yaralayıcı değil mi? Şu kocaman dünyada kendinizi yalnız hissediyorsunuz. Bir gün artık bu acılara dayanamadığımı fark edip, ölmeye karar verdim. Yani ben ölürken oğlumu da yanımda götürecektim. Birlikte ölecektik. Bir insanın insanlıktan çıktığı andı o an. İki kutu ilaç aldım oğluma da kendime de içirip onu koynuma alıp ona o kadar sıkı sıkı sarılacaktım ki bizi ayıramayacaklardı. Hatta bizi birlikte gömeceklerdi. Çünkü gittiğimiz yerde de beraber olacaktım oğlumla, göz bebeğimle. Aslında korkuyordum ölmekten ve bir başka cana kıymaktan. Benden sonra ona kim bakacak sorusu beni deli ediyordu. Ben yalnız intihar etsem, yine ona ne olacak diye düşünüyordum. Tam bir çıkmazdı benimkisi.
Derdini anlatamayan, açıksa söyleyemeyen, nereye gideceğini bilmeyen, aksedemeyen, düşünemeyen bir hastaydı oğlum. Onun yalnız kalmasın nasıl gönlüm razı olabilirdi. Bu deli saçması düşüncemden dostlarım ve psikologlarım vaz geçirdiler. Beni, benim gibi otistik çocuk sahibi annelerle tanıştırdılar. Benim gibi onlarca anneyi bir arada görmek, onlarla acıları paylaşmak, biraz olsun teselli beni etmişti. Artık saçma sapan düşüncelerden kurtulmuş, oğlumun bana Allah’ın emaneti olduğunu anlamıştım. Oğlum masumdu, bir melekti. Bu meleği Allah bana gönderdi. Birlikte hayatı öğrenecektik. Gerçekten de her şeyi öğrendim. Böyle mutlu olunabileceğini de.
Acıların insanı olgunlaştırdığını, kaybolan değerleri, sahip olduklarımızın ne kadar değerli olduklarını… Ama bir şeyler de geri gelmiyor veya elde tutulamıyor. Kimi zaman yalnız kalıyorsunuz ve hem anne hem baba oluyorsunuz. Söylermisiniz kaç parçaya bölünebilirsiniz? Ama inanın biz o kadar çok parçaya bölündük ki toplaması ve birleştirilmesi imkânsız oldu…
BEN BİR ANNEYİM !..
ÖZEL BİR OGLUM VAR VE BEN ONLA MUTLUYUM !..
SİZ GÖRMESENİZ DE, BİZ MUTLUYUZ!..
SEVİN BİZİ, BİZ SİZDEN SADECE SEVGİ İSTİYORUZ!..
Not : Anne olmak sadece çocuğu dünyaya getirmek değildir .
Anne olmak herşeye rağmen çocuğunu sevebilmek, onunla mutlu olabilmektir.
Bir reklamda küçük kızın dediği gibi
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.