GÜN BATIMI
Akşam oluyor. Güneş çoktan battı. Şehrin ışıkları göz kırpıyor birbirine. Yağmur taneleri cama vurdukça benim de duygularımın alevlenmesiyle kalemimi oynatmak geliyor içimden.
Cam açık; tatlı ve kuvvetli bir meltem esiyor odanın içine. Öyle ki bana kapıyı açmama dahi izin vermiyor. Sınav mı var yarın? Boş ver. Yazmanın sınavla hiçbir alıp veremediği yok. Yazmak geldi şu ân içimden.
Pencereden şehre bakıyorum da kent ne kadar da duygusal oluyor bu saatte. Dağlar sanki sevgilisine hazırlanıyormuşçasına ışıl ışıl tebessüm ediyor. Yanıp sönen kırmızı ikaz lambaları da görüntüdeki sessizliği bozuyor.
Ağaçlar hışırtıyla O’nu anıyorlar. Tam kötü vakit. Rüzgâr sanki evleri yıkacakmış gibi çok şiddetli esiyor. Aynı şekilde bu aslında cansız gibi görülen rüzgâr da hep O’nu anlatıyor bizlere. Bu şehrin şu vakitteki güzelliğini gördükten sonra bir de çok uzaklarda ışıklar yanıyor. Hem de çok uzaklarda Kutlu Belde’de. Şimdi düşünüyorum da ne kadar güzeldir orası. Tek sebebi de Kâinat Güneşi’nin orada bulunması.
Buradaki havayı soludukça kendimi sanki o güzel beldedeymiş gibi zannediyorum. Dilim düğümlendi, sanki düşüncelerime kilit vurulmuştu. Ne yazacağımı bilemiyorum ama duygu seline de kapılmaktan da kendimi kurtaramıyordum. Bir taraftan rahmet taneleri yeryüzüne düşerken bir taraftan da insanı gerçek vazifesine davet eden güzel bir sedâ.
Gün bitti. Ya biz ne yaptık bu gün için. Düşündük mü hiç? Her insanın hesabına Allah 86400 saniye yatırıyor günde. Ya biz ne yaptık? Bu hesabın karşılığını verdik mi? İnsanlardan ve daha kötüsü diğer hareketli canlılardan da aşağı bir vaziyete düşmüşsek vay halimize. Gönlümün telleri bunları yazadursun…
İlhan KAPLAN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.