- 1845 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
PEYGAMBERLER
İnsanlık tarihinin başlangıcı ve ilk insan olan Adem(as)dan başlayalım;
Âdem(as), ilk peygamber ve aynı zamanda da çoğumuzun bildiği gibi ilk günah işleyen ve de ilk tövbe eden insan… Buradan şunu anlıyoruz ki peygamberler de dâhil olmak üzere her insanın hataya düşerek günah işlemesi en doğal olgudur. Zira Allah, insanı zaten bunun için yaratmıştır. İnsan önce hata yapacak, sonra deyim yerindeyse burnu sürtülecek ve daha sonrada yaptığı yanlışın farkına vararak Allah’tan özür dileyecektir. İnsanın yaratılış gayesi işte budur… Değilse hâşâ Allahın insanı yaratmasına gerek yoktu ki. Melekler diye isimlendirdiğimiz varlıklar zaten onun emir ve buyruklarını harfiyen yerine getiriyorlardı. Ama Allah(ona sonsuz şükürler olsun ki) her konuda olduğu gibi bu konuda da, tabiî ki en doğrusunu yaparak biz insan denilen varlıkları yaratmıştır. O nedenle de ben Allah’a olan şükranımı şu şekilde ifa ediyorum;
“Ey Rabbim, beni kesinlikle görüyor ve duyuyor olduğunu bildiğim için sana sesleniyor ve diyorum ki, beni melek değil de, bir insan olarak yarattığın için sana sonsuz teşekkürler ediyor ve bir zaman senin meleklere olan ‘sizin bilemeyeceğiniz şeyleri ben bilirim’ telaffuzunu, senin bana tahsis ettiğin iradem ölçüsünce doğrulamak adına huzurunda saygıyla ve de sevgiyle eğilerek secdeye kapanıyorum. Kesinlikle inanıyor ve tasdik ediyorum ki elbette her şeyin en doğrusunu ve en mükemmelini sadece sen bilirsin”.
Şit(as), ikinci peygamberdir. Mantıken bakıldığında ve de kuvvetli rivayetlere göre Âdem(as)ın oğludur.
İdris(as), Şit peygamberin torunlarından biri olarak bilinen bu üçüncü peygamber; fen, tıp, astronomi vb gibi bilimlerin ilk üstadıdır.
Nuh(as), büyük peygamberlerdendir. Diğer insanlarda olduğu gibi peygamberlerde ahlak güzelliği, karakter yapısı ve tebliğ başarısına göre farklı üstünlüklerle nitelendirilmektedir. Elbette hepsi birbirinden değerli olmakla birlikte Âdem(as), Nuh(as), İbrahim(as), Musa(as), İsa(as) ve Muhammed(as) diğerlerine göre biraz daha farklı vasıflara sahiptirler. Yani her peygamber, birer elmas taşı özelliğindedir. Ama doğal olarak bu elmas taşları da kendi aralarında kalite farklılığına vakıftırlar.
Hud(as), Salih(as), Zülkarneyn(as) ve Şuayb(as), onlarda her peygamber gibi kavminin hidayeti için uğraş veren peygamberlerdir.
Günümüz deyimiyle livata ve erotizm hayâsızlığının uç noktaya ulaştığı bir kavmin peygamberi olarak bilinen Lut(as), bu terbiyesizce davranışı sonlandırmak için çırpınmıştır.
Putperestliğe ve şirk toplumuna en büyük darbeyi vuran ve de ilk başkaldırıyı yapan peygamber diye isimlendirilen İbrahim(as), aynı zamanda katıksız imanın da ilk temsilcisidir.
İsmail(as), İshak(as), Yakup(as) ve Yusuf(as), bunların hepsinin de apayrı bir imtihan süreçleri ve tebliğ başarıları vardır.
Ve yakalandığı amansız bir hastalığa karşı gösterdiği sabrıyla tanınan Eyyub(as)…
Sonra Hızır(as), İlyas(as), Zülkifl(as), Harun(as), Yunus(as), Lokman(as), Üzeyr(as), Zekeriya(as) ve Yahya(as) gibi, hepsi de bir birinden değerli peygamberler…
Ve ayrıca benzersiz bir iktidar kudreti ve rüzgârların bile emirlerine amade kılındığı esrarengiz bir hikmet taassubuna sahip peygamberler yani Davud(as) ve Süleyman(as).
Son olarak, üç devasa peygamber; Musa(as), İsa(as) ve Muhammed(as)…
Ve beklide henüz ismini bile bilmediğimiz ve de burada adını anımsayamadığımız onlarca peygamber… Biliyor ve inanıyoruz ki hepsi de insanlığın hidayeti için koşuşturmuşlardır.
Ve şunu da biliyoruz ki tüm bu peygamberler, her normal insan gibi yiyen, içen, uyuyan, cinsi münasebette bulunan ve tuvalet ihtiyacı olan insanlardır. Yani o peygamberler ki asla ve asla hiçbirisi de melek değildi. Nitekim Allah hepsinden razı olsun.
Mehmet Akif UÇAR